İklim krizine ‘dur’ dersek dışa bağımlılık da biter

Türkiye'nin Paris hedeflerini yerine getirmek için yerli ve yenilenebilir kaynaklar özelinde atacağı adımlar ülkenin yüzde 70 oranındaki enerjide dışa bağımlı yapısını bitirebilir.

Fosil yakıt fiyatlarının yükselmesi yüzünden artan enerji fiyatları haneleri ve işletmeleri zorlarken Türkiye elini hızlı tutmalı.

Türkiye'nin 2030’a kadar karbon emisyonlarını yüzde 35 azaltması gerekiyor. İklim konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi öncesinde yeni iklim hedefini açıklayacağını beyan eden Türkiye’nin iklim politikalarını tartıştı.

STK’lar, Kasım 2022’de Mısır’da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP27) öncesinde sera gazı emisyonu azaltım hedefini güncellemesi beklenen Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için 2020 yılına kıyasla 2030’da en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerektiğini dile getiriyor. Bu, 2053 yılı için sera gazı emisyonlarını net sıfır seviyesine indireceğini açıklayan Türkiye’nin, emisyonlarını 2020 yılındaki 523.9 MtCO2e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) seviyesinden 340 MtCO2e’ye indirmesi anlamına geliyor.

ALTI MADDELİK ÖNERİ

Birçok ülke 2050 için sıfır emisyon hedefi koymuş olsa da bu dünya için yeterli olmayabilir. Uzmanlar, hedeflerin zaman kazanmak için ilan edildiğini ve ülkelerin ayak sürdüğünü ifade ediyorlar.

Türkiye’nin ise 2030’da yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedefine ulaşabilmesi için bir dizi görevi yerine getirmesi lazım. STK’ların önerileri şöyle;

1- 2030 yılı itibarıyla kömürden elektrik üretimine son verilmeli,

2- Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 75’e çıkarılmalı,

3- Elektrikli araçların payının binek araçlarda en az yüzde 20’ye, yolcu ve yük taşıma araçlarında en az yüzde 10’a çıkarılmalı,

4- Demiryolu yatırımları artırılarak binek araçlarda yüzde 5, karayolu toplu ulaşım ve yük taşımada yüzde 10 raylı sisteme geçiş sağlanmalı,

5- Sanayi, hizmet sektöründe ve tarım uygulamalarında enerji verimliliği, elektrifikasyon ve doğrudan yenilenebilir enerji kullanımı artırılmalı,

6- Binalarda ise kömür ve sıvı fosil yakıt kullanımı sonlandırılmalı, büyük ölçüde elektrikle ısınmaya geçilmeli.

MİLLİ GELİRDE YÜZDE 7 ARTIŞ

Açıklamayı yapan kuruluşlar, "Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), Ekosfer Derneği, Greenpeace Akdeniz, İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD), İklim İçin 350 Derneği, Sağlık ve Çevre Birliği HEAL, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), TEMA Vakfı, Yeşil Düşünce Derneği, YUVA, Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe)" İstanbul'da bir toplantı da düzenledi. Biz de bu toplantıda yer aldık.

SEFİA Direktörü Bengisu Özenç, yaptığı konuşmada, “Son araştırmalar Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi halinde milli gelirinin yüzde 7 artacağını gösteriyor. Türkiye enerjide yüzde 70’in üzerinde dışa bağımlı ve bu bağımlılığın temel nedeni petrol, gaz ve kömür. İklim krizini durdurmak için yapmamız gereken de bu üç fosil yakıtı kullanmayı bırakmak." ifadelerini kullandı.

İSTİHDAM POLİTİKASI NE OLACAK?

Özgenç ayrıca, "Rüzgar ve güneşi merkeze alan, planlı bir enerji dönüşümü, ihtiyacımız olan teknoloji içeriği yüksek bir sanayi gelişimini ve bölgesel kalkınma fırsatlarını da beraberinde getirme potansiyeli taşıyor. İddialı bir 2030 hedefi bizi bu kazanımlara yaklaştırırken, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi konusundaki samimiyetini de ortaya koyacaktır.” dedi. WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu ise fosil yakıtların hayatımızdan çekilmesi ile bu sektörlerdeki istihdamda azalış olacağını fakat rüzgar ve güneş enerjisi alanında ilave yatırımlarla 2030 yılına kadar 300 bin ilave istihdam yaratmanın ve yıllık milli gelirde 10-45 milyar TL ek kazanç sağlamanın mümkün olduğunu bildirdi.

DAHA İYİ BİR DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ VAR

Toplantıda katılımcılara EPDK'nın güneş yatırımları ile ilgili son düzenlemesini sorduk. Enerjide dönüşümü konuşurken yalnızca kaynakları değiştirmenin yeterli olmadığını belirten katılımcıların görüşleri şöyle oldu: "Yenilenebilir enerji, dağıtık bir sistemi gerektiriyor. Fosildeki anlayış enerjiyi uzak yerlerde büyük santrallerde üretip bunu ticarethanelere ve konutlara dağıtmak şeklindeydi. Zaten en temelde bakılınca kömürün yer altından çıkarılıp, büyük santrallerde yakılıp, enerji olarak sisteme dağıtılması kayıpları beraberinde getiriyordu. Yenilenebilirde ise prensip öz tüketimi desteklemek ve enerjinin tüketildiği yerde üretilmesini sağlamak.

Bu düzenleme lisanslı üretime yönlendiriyor ve olayı doğru göremediğimize işaret ediyor. Tabi lisanssız üretim tarafında da düzenleme ile olumlu kararlar alındı ve kapasiteler artırıldı. Düzenleme geçmişe dönük yatırımları da kapsadığı için önemli bir geri adım. Bu da bize daha iyi düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu gösteriyor."

Sonraki Haber