İktisatçı Dr. Cüneyt Akman çıkış yollarını anlattı: Kıt kaynaklarımızı planlama ile kullanalım

Kasıtlı olarak enflasyon ve fakirlik yaratan politikalar üretmekten vazgeçilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Akman'ın önerdiği çözümlerden biri de DPT'nin yeniden kurularak, kıt kaynakların doğru ölçümler ışığında verimli yerlere tahsis mekanizmalarının oluşturulması.

Yüksek enflasyon ortamında halkın refahındaki erozyonu durdurmak ve enflasyondaki yükselişi bitirmek için neler yapılmalı? İktisatçı yazar Dr. Cüneyt Akman dün yayımlanan söyleşimizin ilk bölümünde karmaşık bir yumağa dönen sorunların nedenlerini anlatarak, çözüm noktasında işaretler verdi. Söyleşimizin ikinci kısmında ise Akman, çıkış çarelerini anlattı.

SORUNLARI HALI ALTINA SÜPÜRMEYELİM

  • Sizin bakış açınızla bu sorunlar sarmalından çıkış çareleri ne olabilir?

Ben olsam şunları yapardım: Önce kimsenin inanmadığı bu güya yeni ekonomik modelden vazgeçerdim. Güvenirliği sıfırlanmış yöneticileri derhal görevden alırdım. Farklı görüşteki tanınmış iktisatçıların da yer aldığı bir ekonomik konsey oluşturum. Ve politika önerilerini burada ve kamuoyu önünde tartıştırırım. Bir Milli Mutabakat Politikası oluşturmaya gayret ederim.

Başta TÜİK olmak üzere çeşitli kurumlardaki istatistik ve açıklamaların güvenirliğini bağımsız uzmanların kamu denetimine açık bir incelemesiyle sağlar ve kanıtlarım. Güvenilir olmayan rakamların ne kadar kötü olurlarsa olsunlar doğrusunu açıklatırım. Sorunları saklayıp, halı altına süpürünce sorunlar yok olmaz olsa olsa daha kötüleşir.

YÜZDE 5 HEDEFİNİ DEĞİŞTİRELİM

Merkez Bankası'nın (TCMB) yıllardır kendisi de inanmadan koyduğu yüzde 5 hedefini değiştirir ve hiç değilse TCMB’yi kendi koyduğu hedefi tutturamayan beceriksiz bir kurum görüntüsünden kurtarırım. Yüzde 5 ilan edip de yüzde 80’in ortaya çıkışını ellerini kavuşturup seyretmek yerine yüzde 25 ilan edip hiç değilse yüzde 30’a indirmek bir sonraki dönemde yüzde 10’a indireceğinize dair güven ve beklenti sağlar. Bir piyasa ekonomisinde güven ve iyi beklentiler maddi kaynaklar kadar önemlidir. TCMB’nin yeniden ekonomik kararlarda aktif rol oynamasını sağlar; BDDK’nın ise para politikasını yürütmek gibi aslında hiç görevi olmayan işlerden elini çektirip, onun yerine bankacılıkta normal kuralları işletmek gibi esas görevine dönmesini sağlarım.

DOĞRU BİLGİ VE DOĞRU ÖLÇÜM

En önemlisi ekonomi yönetiminde bilimsel ölçümleri yeniden rehber kılarım. Doğru karar almak için doğru bilgi ve ölçümler gerekir ve bu ölçümlerin doğruluğuna başta kamuoyu ve nihayet karar alıcılar güvenmelidir. Örneğin şirketlerin borçuluğunun, faiz riski seviyesinin farklı büyüklükler ve sektörlerde ne çapta olduğunun üzerinde herkesin ittifak ettiği bir ölçümü derhal yapılmalıdır. Veya 2012’den bu yana yapılmayan, hangi sektörlerin hangi sektörlerden girdi alıp hangisine çıktı verdiğini gösteren “Girdi-Çıktı Tabloları” yeniden acilen yapılmalıdır. Yahut sektörlerin ithal girdi bağımlılığının tek bir kapsamlı ölçümü yapılmalıdır. Doğru kararlar bu ve benzeri ölçümler elinizde olmadan verilemez.

Dr. Cüneyt Akman

VERGİYİ TABANA DEĞİL TAVANA YAYALIM

Derhal Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) yeniden kurarım. Kıt kaynaklarımızı yukarıdaki ölçümler ışığında ve modern planlama teknikleri vasıtasıyla verimli yerlere tahsisinin mekanizmalarını oluştururum. Mevcut adaletsiz, verimsiz ve ağır vergilerle dolu vergi sistemini bir yandan hafifletir, bir yandan da tabana (dar gelirlilere) yaymaktan çok tavana (yüksek gelir gruplarına) yayarım. Bu birbiriyle çelişik gibi görünen iki tedbiri gerçekleştirmek için kamu bürokrasisinde ciddi bir reform ve tasarrufa giderim. Tasarrufu ise bir simge ve güven verici hamle olarak önce en tepedeki siyasilerin masraflarında radikal kesintilerden başlatarak tüm topluma mesaj veririm.

ÇÖZÜM FAİZDE DEĞİL REFORMDA

Politika faizlerini ortodoks iktisat teorisine göre olması gerektiği kadar aşırı değil ama gerektiğinde bu aleti kullanmaya kadir ve niyetli olduğunuzu göstermek için ciddi ama ılımlı bir şekilde artırım. Uzun dönemde enflasyon beklentileri düştükçe bu artış hızını azaltırım. Buna mukabil enflasyonla mücadelede asıl olanın faiz artırma değil uzun dönemli reformlar olduğunu daima vurgularım. Fakat gerçek şu ki “yapısal reformlar” yangın çıkmadan önce alınacak tedbirlerdir; veya yangın söndükten sonra… Yangın başlamışsa yapmanız gereken bir yangın söndürücü cihazını kapıp ateşe köpük sıkmaktır. Politika faizini acil –ama ölçülü- artırmak işte o köpüğü sıkmaktır. Buna mukabil gelecekte yeniden yangın çıkmasını önlemek peşinen etrafa köpük sıkmak elbette olamaz. Örneğin aşırı yanıcı maddelerden yapılmış mobilyaları azaltmak, yangın alarmı kurmak vb. gerekir. İşte yapısal reformlar ekonomide buna benzer şeylerdir. Onları yapmazsanız kendinizi her birkaç yılda bir elinizde yangın söndürücüyle, çıkan yangınlara koşarken bulursunuz.

KAYNAK DAĞITIMINA DA NEŞTER VURULMALI

Enflasyon özünde kaynaklarınızın üstünde işlere plansız ve programsız kalkışmaktan; kimseden almadan herkese -ama eşitsiz biçimde- vermekten kaynaklanır. Olmayan kaynakları karşılıksız para yaratarak oluşturmaya kalkarsınız ve bunu devamlı yaparsınız. Enflasyonun asıl sebebi budur. Enflasyon mekanizması, paraanaliz.com’daki yazılarımda anlattığım gibi sadece devletten değil özel sektörden ve bankalardan da kaynaklanır. Kamu ile özel kesim arasındaki uygunsuz ilişkiler bu mekanizmayı besler. Uzun vadede yapılacak bir kamu reformunu şimdilik bir kenara bırakacak olursak derhal ya gereksiz harcamalara yol açan kamu garantileri, dış maceralar, seçim propagandası amaçlı yatırımları durdurum ve/veya bunların ancak gerçek kaynaklarla yapılabilen en önemlilerini sürdürürüm. Bu amaçla çok gerekiyorsa, Meclis üçte iki çoğunluğu ya da referandum yoluyla kabul edilecek tek kerelik özel bir vergi alınma yoluna gidilebilir.

BDDK’yı asli işleviyle ilgilendirerek, şimdiki durumda bankaların neredeyse sadece inşaata kredi verecek tutumlarını caydırıcı tedbirler alırım. Yap-satçı inşaat veya yolsuzlukla dolu kamu ihaleleri için verilen kredileri kısarken yüksek teknoloji kullanan, çevreye duyarlı veya yurt dışı taahhütlükle ilgili inşaat kredilerini ise daha da artırırım. Ardı ardına gelen çeşitli afların artık yapılmayacağını ilan eder bir yıl içinde kamuya vergi, sgk, imar harcı vb gibi borçlarını ödeyenlere ceza ve faiz almayacağımı bir yıl sonra ise cezaların katlanacağını ilan eder ve derhal uygularım.

‘FAKİRLEŞTİREN İHRACATA DİKKAT!’

Uzun vadede faydasını göreceğimiz bir başka konu ise emeğin sendikal örgütlenmesinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Şimdiki halde emeğin (devletin vergileri hariç tutulduğunda) aşırı ucuz kalması şirketlerin emek yoğun ve düşük teknolojili üretim tercihlerine yönelmesine neden oluyor. Bu ise beklenenin tersine yurt dışı piyasalarda Türk firmalarının rekabet gücünün artmasına değil azalmasına yol açıyor. Geldiğimiz nokta ise fakirleştiren ihracat ve büyüme sonucu orta gelir tuzağında debelenmekten ileri gidemiyor.

Bu maddelerin sayısını kısa dönemden uzun döneme, ekonomiden siyasal ve sosyale doğru genişeterek artırmak mümkündür. Bu liste elbette kapsayıcı da değildir. Beyan ettiğim dar sınırlar içinde bile daha fazlası eklenebilir. Ne var ki benim derhal müdahalede en önemli gördüklerim ve hemen sonuç almaya yarayacak olanlar diye düşündüklerim aşağı yukarı bunlardır.

Türkiye büyük, doğal ve beşeri kaynakları belki çok bol olmasa da yine de hem güçlü hem de çeşitli olan bir ülkedir. Yapılacak çok şey vardır. Bu ülke kendi haline bile bırakılsa fakir kalması kolay olmayan bir ülkedir. Yeter ki başta enflasyon, fakirlik yaratan politikaları kasıtlı olarak üretmekten vazgeçelim.

‘AŞIRI SERBEST KAMBİYO REJİMİ DÜZENLENMELİ’

Orta vadede aşırı serbest kambiyo sistemini yine oldukça serbest ama vergi cennetlerine para kaçırmayı kısmen zorlaştıracak şekilde reforme ederim. Uluslararası vergi cennetlerine karşı çeşitli devletlerin giriştiği uluslararası mücadelede ben de Türkiye'nin aktif olarak katılmasını sağlarım.

Özellikle dar gelirli halkın yaşam koşullarını düzeltecek ve sanayinin de işgücü maliyetlerini dolaylı olarak indirecek şekilde gıda enflasyonuna karşı tedbir için kapsamlı bir tarım reformuna girişirim. Kısa dönemde ise bilhassa büyük şehirlerde belediyelere köstek olmak yerine destek olarak, onların yönlendirmesiyle, halkın ekmek, temiz su, temel gıda maddeleri gibi malları ucuza almalarını sağlayacak kooperatif türü yapılara önem veririm.

Sonraki Haber