İlk bilimkurgu romanın yazarı Adıyamanlı Lucian

Türkiye'nin uzaya astronot göndermesiyle birlikte, gözler gökyüzüne ve bilimkurguya çevrildi. Romanda da ilk kez 2. yüzyılda uzay, uzaylı yaşam biçimleri, gezegenler arası savaş konu edinilir

2. yüzyılda yazılan Gerçek Geçmiş’te bizi asıl şaşırtan adlarıyla anılmasalar da insan gibi davranan, insan olmayan mekanik yaratıklardır. Bunları günümüz yapay zekalı robotların ilk tasarımları olarak kabul edebiliriz.

Kurgubilim ya da bilimkurgu geleceğe geçmişten tutulan bir aynadır. Ona bugün bakarsanız yarını görürsünüz. Tarihte bilinen ilk bilimkurgu yapıtı Yunanca konuşan Suriyeli yazar Lucian’ın Gerçek Geçmiş olarak Türkçeleştirilebilecek True Story’dir. Lucian, bugün Adıyaman sınırları içinde kalan Samosata’da işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Samosata, Kommagene Krallığı sınırı içindeyken Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilmiş, Suriye eyaletinin bir parçası haline getirilmişti. Eleştirel, gülmeceye yatkın bir anlatı biçimi vardı. Tanrıların Konuşmaları, Deniz Konuşmaları, Ahirete Varış, Öbür Dünyada Konuşmalar gibi yapıtları olan Lucian’ın “Gerçek Geçmiş”i bir yolculuk romanıdır. Romanda ilk kez uzay, uzaylı yaşam biçimleri, gezegenler arası savaş konu edinilir. Gerçek Geçmiş uzak diyarları keşfetmek için yola çıkan elli adamı anlatır. Maceracı ruha sahip elli adam bir gemiye binerler, denize açılırlar, Herkül Sütunları’ndan dışarı çıkarlar. Gemi denizde yolculuğunu sürdürürken çıkan kasırga sonucu yolcularıyla Ay’a sürüklenir. Konusuyla Lucian’ı, Jules Verne’nin öncülü sayabiliriz.

2. YÜZYILDA BİLİMKURGU

Lucian, Gerçek Geçmiş’i, 2. yüzyılda yazmıştı. Lucian, kitabını yazarken hem dönemin antik hem de çağdaş kaynaklarından yararlanmıştı. Gerçek Geçmiş, hem mitolojik hem de fantastik nitelikli ilk yapıttır. Lucian yapıtını yazarken görebileceği tepkileri düşünerek kitabın gerçeklikle ilgisi olmadığını, bütünüyle kurgusal olduğunu yazmak gereksinimini duyar. Kitapta, Güneş ve Ay kralları arasında savaş vardır. Gerçek Geçmiş’in yolcuları dünyaya döndüklerinde bu kez devasa bir balık tarafından yutulurlar ve balığın karnında, balık insanlar karşılar onları. Gerçek Geçmiş’te bizi asıl şaşırtan adlarıyla anılmasalar da insan gibi davranan, insan olmayan mekanik yaratıklardır. Bunları günümüz yapay zekalı robotların ilk tasarımları olarak kabul edebiliriz.

PARMAK ÇOCUK

1001 Gece Masalları’nın bazı masallarında da bilimkurguya rastlanılır. Ancak anlatıların fantastik tür içinde yer aldıkları söylenebilir. 10. Yüzyılda Prens Kaguya’nın -Bambu Kesici Tale- serüvenlerinin anlatıldığı bir Japon halk masalı da bilimkurgudur. Prens Kagu’ya parmak boyutunda, ormanda bambular arasında terk edilmiş bir çocuktur. Bizdeki karşılığı Grimm Kardeşlerin “Parmak Çocuk” masalı olarak düşünülebilir. 13. Yüzyılda İbn al-Nafis’in “Theologus Autodidactus”u da öyledir. Sanılanın aksine Jules Verne’den önce, bir başka yazarın, Hercule-Savinien de Cyrano de Bergerac’ın da “Dünya’dan Aya Seyahat” olarak Türkçeleştirilebilecek “Voyage de la Terre à la Lune” adlı bir bilimkurgu kitabı vardır. 17. Yüzyılda da yazılan “Ay ve Güneş Devletleri olarak Türkçeleştirilebilecek “Des états de la Lune et du Soleil” de bilimkurgunun öncüllerindendir. Bunlara başkaları da eklenebilir. Örneğin Aydınlanma Çağı’nın ünlü filozoflarından Voltaire’in “Micromegas”, Jonathan Swift’in siyasal bir parodi olarak kaleme aldığı “Gulliver’in Seyahatleri”, ünlü Alman gökbilimci, fizikçi ve matematikçi, çağdaş astronominin kurucusu Johannes Kepler’in “Samnium” artık rahatlıkla kabullenebileceğimiz bilimkurgudur. Öyle ki, Carl Sagan ve Isaac Asimov, Kepler’in “Samnium”unu ilk bilimkurgu öykü olarak adlandırmaktan kaçınmaz. Kepler, “Samnium”da, Lucian’ın Gerçek Geçmiş’i gibi aya yapılan yolculuğu anlatır. Johannes Kepler için de Jules Verne’den önce Jules Verne’dir saptaması yerindedir.

BİR TÜR OLARAK KABULU

18/19. Yüzyıl, bilimkurguyu evrenin derinliklerinden çıkarıp, yerküreye indirir. Mary Shelley’in, Frankenstein ve Son Adam olarak Türkçeleştirilebilecek “The Last Man” romanları buna örnektir. Edgar Allan Poe’nin de yine aya seyahati anlattığı bir öyküsü vardır. Jules Verne, H. G. Welles gibi bilimkurgunun doruğu sayılan yazarların çıkışı 19. yüzyıldadır. Bilimkurgunun bir yazınsal tür olarak kabulü de bu sürece rastlar. Bunu Edwin Abbott, Olaf Stapledon gibi yazarlar izler. Bu sürece kadar bilimkurgu yerine ‘Bilimsel Macera’ terimi yeğlenir. Bilimkurgunun asıl ortaya çıktığı süreç 20. yüzyılın başlarıdır. Hugo Gernsback Amerikan kökenli Amazing Stories dergisini yayımlamaya başlayınca diğer ucuz bilimkurgu dergileri de niteliksel olarak, Amazing Stories’i örnek alır. Yeni bilimkurgu yazarları ortaya çıkmaya başlar. Amazing Stories’i, John W, Campbell’in editörlüğünü yaptığı Astounding Science Fiction izler. 1930’ların sonunda bilimkurgunun önemli isimlerinden Isaac Asimov, Arthur C. Clarke’ın aralarında bulunduğu bir dizi bilimkurgu yazarı ortaya çıkar. Bilimkurgu dergilerine Campbell’in Astounding, Pohl’un yönetimindeki, Galaxy gibi dergiler eşlik eder. Bilimkurgu yazını her yeni dergi çevresinde toplanan yazarlarla gelişerek, değişerek ve dönüşerek gelişimini sürdürür.

BEAT KUŞAĞI

1950’de Beat Kuşağı’nı temsilen William S. Burroughs, 1970’lerde HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/Frank_Herbert" \o "Frank Herbert" Frank Herbert, Roger Zelazny gibi yazarlar farklı bilimkurgu türlerinde yazmaya başlarlar, içlerinde diğerlerine benzemeyen bilimkurgu yazarı olarak da Ursula K. Le Guin vardır. Le Guin bilimkurgu yazarıdır, ama sosyal gerçeklikle çok yakın ilişkiler kurabilen yazarların başında gelmektedir. Ursula K. Le Guin sosyal bilimkurgu denilen yeni bir türle bilimkurguyu farklılaştırır. Farklılaşma, bilimsel bilgilerin açığa çıkması ve teknolojideki yeniliklerle daha sonra da eskiye oranla çok daha hızlı bir biçimde yaşanmasıyla bugünkü noktalara kadar taşınır. Bilimkurgu içinde fantastik yazını da içeren alt dallara ayrılmakta gecikmeyecek, bugün Cyberpunk, New Wave, Steampunk gibi farklı adlarla varlığını geliştirerek sürdürecektir.

GÖRÜNCE TANIRSINIZ

Yine de türler arasındaki karşıtlıklar ya da yakınlaşmalar tartışma konusu olarak kalır. Klasik öykü kalıpları içerisinde bile bilimkurgusal niteliklerle karşılaşmak olasıdır. Jorge Luis Borges, John Barth gibi yazların yazdıkları da bu türün içinde gösterilebilir. Vladimir Nabokov, William Shakespeare’i de bilimkurgu yazarları arasında sayar, onun The Tempest/Fırtına adlı oyununu bilimkurgu olarak kabul eder. Mark C. Glassy bilimkurgu için şu tanımlamayı yapar: “Onun ne olduğunu bilmezsiniz, ama onu görünce tanırsınız.”

Sonraki Haber