İlk gemi mühendislerinden Teoman Özalp: Adımı Atatürk belirledi
Teoman Özalp. Atatürk döneminin TBMM Başkanı Kâzım Özalp’in oğlu. Baba Özalp Kurtuluş Savaşı yıllarında Balıkesir bölgesinde bulunan 61. Tümen Komutanı olarak ilk direniş gösteren isim oldu, daha sonra Balıkesir Milletvekili, 1923-24 arasında Savunma Bakanı ve 1924-35 yılları arasında TBMM Başkanlığı yaptı. Bu tarihten 1939 yılına kadar da ikinci kez Milli Savunma Bakanlığı yaptı. 1954 yılına kadar siyasetin içinde oldu. 1968 yılında kaybettiğimiz Özalp’in oğlu Teoman Özalp, Cumhuriyet döneminin ilk gemi mühendislerindendi.
Oğul Özalp, 14 Nisan 1925 tarihinde doğdu. 1930 yılında ilkokula başladı. Üniversiteye kadar eğitim hayatı hep başarılarla geçti.1948 yılında İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı Üniversitede asistan olarak devam etti. 1954 yılında doçent, 1962 yılında profesör oldu. Almanya’da gemi modelleri üzerinde pratik çalışmalar yaptı. Bir dönem İTÜ Makine Fakültesi’nde Dekanlık yaptı. Denizcilik Bankası’nda hükümeti temsilen 6 yıl yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1971’de kurulan İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinde 10 yıl kadar Dekanlık görevinde bulundu. 1964-1965’te GMO Başkanlığına seçildi ve 6 yıl bu görevde bulundu.1978 yılında kurulan Türk Loydu’nun 17 yıl yönetim kurulu başkanlığını yaptı. 12 Eylül 1980‘de kurulan Danışma Meclisinde 2 yıl üyelik yaptı. Doğu Akdeniz Ülkeleri Üniversiteleri Denizcilik Birliği kuruculuğunu yaptı ve yaklaşık 12 yıl bu birliğin başkanlığını yaptı. İstanbul Teknik Üniversitesi 2000 yılında Prof. Dr. Teoman Özalp’a Fahri Doktora verdi. Prof. Dr. Teoman Özalp’in çok sayıda yayınlanmış kitabı, tez çalışmaları ve raporları mevcut.
Atatürk, Teoman Özalp’in sünnet düğününde. 21 Eylül 1931.
2000 YILINDA TANIŞTIM
Teoman Özalp ile 2000 yılında tanıştım. Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde araştırmacı olarak çalışırken, o döneme ait aile arşivlerinde belge varsa onlardan istifade etmek için kapısını çaldım. Tuzla’da bulunan GEPA şirketinin merkezinde görüştük. Kendi şirketiydi ve gemi işâ ediyorlardı. Uzun uzun sohbet ettik. Son derece kibar ve donanımlı insandı. Tarihi bir şahsiyetin oğluyla konuşmak ayrı bir heyecandı. Şirket merkezindeki odasına girene kadar her yer müze gibi babasına ait fotoğraflar süslemişti. Kâzım Özalp’in oğlu değil sanki sıradan bir gemi inşa adamı ile konuşuyordum. Güleç yüzlü ve samimi… Özalp’i 18 Ocak 2017 tarihinde 92 yaşında kaybettik. İki oğlu vardı: Alp ve Mete. Onlar da babasının kurduğu şirketi yönetiyorlar…
İLTER’Dİ TEOMAN OLDU
Teoman Özalp’in ismi İlter’dir. Atatürk bunu “Teoman” olarak değiştirir. Bunun öyküsünü şöyle anlatmıştı: “1931’de, Ankara’da bir akşam bizim eve geldi. Arkadaşları da vardı, daha evvelden karar vermiş; ‘Kazım Paşa’nın oğlunun ismini değiştirelim’ diye. Geldi, toplandılar bir masanın etrafında. Beni de uyandırdılar, aşağı indirdiler. ‘Gel, senin ismini değiştireceğiz’ dedi. Sonra, ‘Yazı olarak bunu bir tespit edelim’ dedi. Babamın kendi ismiyle antetli kağıtları vardı, onlardan verdiler, hâlâ duruyor.
O kâğıtlara yazdılar; bana, Hun İmparatorluğu’nun ilk Türk devleti olduğunu, neler yaptığını, imparatorlarının kim olduğunu, bunların önemini, Teoman’ın büyük bir kumandan, oğlu Mete’nin büyük bir kumandan olduğunu anlattı. Mete, aslında Teoman’dan daha çok işler yapmış, ama ‘Teoman olmasaydı, bu orduyu, bu başlangıcı hazırlamasaydı Mete o kadar başarılı olamazdı’ diye anlattıktan sonra, ‘İşte oğlum sen şimdi bu babalarla oğullarını mukayese et, ondan sonra bunların isimlerinden birini kendine ad olarak seç. Ve bu yeni unvanın içerisinde; çalışkanlığını, senden daima daha büyük olan ve onun büyüklüğü yanında kendini her zaman hiç hissedeceğin milletine göster.’
Böyle bir yazı yazdı. Altına da imza attı. Hâlâ saklıyoruz. Benim için en kıymetli hatıra. Bana bir de vasiyette bulundu, ‘Oğlunun adını Mete koyacaksın’ diye. O vasiyeti de yerine getirdim...” (16 Nisan 1931 tarihli belgenin tamamı için bakınız; ATABE, c.25, Kaynak Yayınları, s.112-113.)
Bu olaya gazeteci Yunus Nadi de şahit olur ve gazetesinde 19 Şubat 1931 günü şu notla yazar: “Bunu da bizzat Teoman kendi eliyle imza ettikten sonra vesika çocuğun en kıymettar malı olarak saklanmak üzere Kâzım Paşa tarafından alındı. Bir iki saat içinde yaşadığım bu nur âlemini ben de Cumhuriyet okuyucuları için tespit etmekten ve yayımlamaktan kendimi alamadım.” (Age, s.113.)
Özalp ve bir grup gemi mühendisimiz.
SÜNNETTE KİRVESİ OLDU
Teoman Özalp’in bir de sünnet düğünü hikâyesi vardır. İstanbul Dolmabahçe Sarayı’ndaki bu törene Atatürk de katılır ve onu yalnız bırakmaz. Bu olayı da anılarında şöyle anlatır: "1931 yılı yaz aylarında Dolmabahçe Sarayı'nda tatile gelmiştik. Yaz sonunda babam bana sünnet töreni yapmaya karar verdi. 21 Eylül gün olarak seçildi. Gazi Paşa'yı törene davet için babamla beraber komşu saray binasına gittik. Paşa çok memnun oldu, mutlaka geleceğini söyledi. Benim arkadaşlarım, akrabalar, aile dostları ve çocuklar ayrıca davet edildiler.
21 Eylül günü sabahı sünnet işleminden evvel, Gazi Paşa'nın hediyeleri geldi. Altın ‘GMK’ amblemli gümüş çerçeve içerisinde, ‘Teoman'a’ yazılı ve imzalı bir resim, platin ‘Zenith’ marka bir cep saati (kutunun içinde Gazi Mustafa Kemal'in kartviziti ile) ve içinde binilerek pedalla sürülebilecek, kırmızı renkli küçük bir çocuk otomobili, hediyeleri oluşturuyordu. O zamanki düşüncelerimle en fazla ilgimi tabi ki otomobil çekiyordu.
Öğleden sonra Gazi Paşa'nın gelmesi ve birkaç saat oturması herkesi çok mutlu etti. Babam, Paşa’yı rahatsız etmemek için beni yataktan kaldırarak yanına götürdü.
Gazi Paşa bana bazı sorular sordu, fotoğraflar çekildi, bir süre yanında kaldım. Hediye resim ve saati bugüne kadar bir hazine gibi saklarken, üçüncü hediye otomobilin ömrünü birkaç ayda tamamladım." (Kazım Özalp- Teoman Özalp, Atatürk'ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Ankara, 1992, s.86.)
Özalp, Atatürk’ü en son 1937 yazında görür. 12 yaşındadır. Atatürk babasına “Oğlunu ne yapmak istiyorsun” diye sorar. “Yoksa asker mi yapacaksın” diye de ekler. Baba Özalp askerliğin zorluklarından bahseder. Atatürk de ısrar etmez ve ona dönerek vasiyet gibi, “Bak, neyi seçersen seç, ülkene hizmet etmen lazım. Eğer ülkene hizmet etmek için yapacaksan, hangi mesleği seçersen seç başarılı olmaya çalış. Onun için bu kadar üzerinde düşünme, mühim olan ülkene hizmet etmektir” öğüdünü verir. O da hayatı boyunca buna uyar…
CUMHURİYET’İN ÖRNEK MÜHENDİSİ
Teoman Özalp ile 2000 yılında tanıştığımızda doğumunun 75. yılı nedeniyle onuruna İTÜ tarafından tören düzenlenmiş ve ona onur plaketi verilmişti. Cumhuriyet döneminde yetişmiş örnek gemi inşa mühendislerindendi. Almanya’da da bulunmuş ve bu alanda pratik yapmıştı. Ülkemiz denizciliğine de büyük katkıları vardı. Çok sayıda mühendisi de yetiştirdi. Mesleğini seven ve ülkesine hizmet etmekten gurur duyan bir bilim insanıydı. Çocuklarını da öyle yetiştirdi.
Babasından dolayı hiç iltimas istemedi. Askeri vazife için Heybeliada Deniz Harp Okulu’nda iken komutan ona babasını hatırlatarak hak etmediği bir konuşma yapar ve “Bana bak Asteğmen, herhalde buraya babanın iltiması ile geldin, ama onun paşalığı burada sökmez” der. Cumhuriyet çocuğudur ve buna şu cevabı verir: “Ben buraya kura neticesi geldim. Bizlerden sadece bir asker olarak değil, bir mühendis olarak da yararlanmak mümkündür. Babam bu ülke için büyük hizmetler yapmış bir kişidir. Böyle işler için onun adını kullanmak istemem ve kullandırmam.” Amiral’in ikinci bir laf söylemeye hali kalmaz… (Teoman Özalp, Anılar ve Çalışmalar, İstanbul, 2000, s.14.)