ANKA-3 piste çıktı uçuşa hazırlanıyor

'Uçan kanat' yapısı sayesinde düşük radar görünürlüğü, yüksek hız, yüksek taşıma kapasitesi gibi birçok avantaja sahip ANKA-3 piste çıktı, ilk uçuş için gün sayıyor.

Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) tesislerinde geliştirilen ve şirketin İHA ürün ailesinin 3'üncü üyesi olacak ANKA-3, ilk kez pistte görüntüledi.

İnsansız Hava Araçları (İHA) Mühendislik Direktörü Bülent Korkem, AA muhabirine, ANKA-3'ün kuyruksuz bir konfigürasyon olduğunu ve bunun sağladığı farklı avantajlar bulunduğunu söyledi. Korkem, ANKA-3'ün tasarımdan kaynaklanan üstünlüklerine ilişkin şu bilgiyi verdi:

“Bunlardan biri ve en önemlisi radar görünürlüğünün düşük olması. Çünkü uçağın yatay ve dikey kuyrukları olmadığı için görünürlük oldukça düşüyor. Bazı ekstra tedbirlerle görünürlüğü iyice düşürmek mümkün. Bu konfigürasyonda sürükleme düşük. Daha fazla taşıma hacmi ve kapasitesi oluşturabiliyoruz. Dolayısıyla biz bu avantajların hepsini kullanmak istedik. Bayağı bir zaman planlaması oldu. 1 sene kadar önce daha küçük, yine kuyruksuz bir hava aracını uçurarak altyapıyı oluşturduk ve üzerine bu avantajları kullanacağımız böyle bir hava aracını geliştirmeye başladık. Geliştirme çalışmaları Şubat 2022'de başladı. Geldiğimiz noktada uçak şu anda taksi testlerine başlamış durumda. Bu süreç kısa süre içinde ilk uçuşun gerçekleşmesine kadar devam edecek. Daha sonra işin şekli düşerek üzerine görev sistemlerinin entegrasyonunun yapıldığı ve gerçek kullanıma hazırlandığı bir süreç başlayacak. Şu anda ilk uçuş, ilk hedef. Uçuş tarihi çok yakın, mayıs başında, mayıs ayının ortasını geçmeden inşallah uçuracağız.”

SAHADAKİ KABİLİYETLERİ

ANKA-3'ün operasyonel kullanımına ilişkin soruları da yanıtlayan Bülent Korkem, uçağın üzerinde ciddi bir taşıma kapasitesi bulunduğunu, 44 bin fite kadar çıkıp, 40 bin fitte de görev yapabildiğini bildirdi. Uçağın 0,7 mach gibi yüksek süratlere ulaşacağına işaret eden Korkem, şu değerlendirmede bulundu:

“Radar görünürlüğünün düşük olması bize uzun mesafelerde yüksek faydalı yük kapasitesi ve yüksek hızlarda görev yapabilme yeteneği kazandırıyor. Dolayısıyla ağır bir yük kapasitemiz var. Bunu üzerine takacağımız diğer elektronik sistemlerle, faydalı yüklerle destekleyerek havadan yere, gerektiğinde havadan havaya taarruz amacıyla kullanabiliriz. Elektronik harp amacıyla kullanabiliriz. Milli Muharip Uçak, HÜRJET, F-16 gibi insanlı sistemlerle ortak operasyonlarda kullanabiliriz. Hem üzerindeki faydalı yüklerle hem onların faydalı yüklerini birbirleriyle ortak kullanabildikleri bir imkan var. Dolayısıyla kullanım alanı çok geniş diyebiliriz. Yıl sonuna kadar ya da önümüzdeki sene başında ilk göreve hazırlık durumu oluşacaktır diye düşünüyoruz.”

ANKA-3'ÜN SİLAHLARI

Korkem, ANKA-3'ün taarruz yeteneğine ilişkin soruya karşılık, uçakta birisi gövde altı merkez, ikisi dahili ve kanat altlarında ikişer olmak üzere toplam 7 silah istasyonu bulunacağını anlattı.

Silah istasyonlarının değişik kapasiteleri bulunduğuna dikkati çeken Korkem, şunları kaydetti:

“Gövde içindeki dahili istasyonun yetenekleri çok büyük olacak. Yani orada ciddi bir hacmimiz var, bu konfigürasyonun getirdiği. Şu ana kadar Türkiye'de geliştirilmiş bütün mühimmatları bu sistem içinde taşıyabilir durumdayız. Dahili silah istasyonu Mark 83 sınıfı silahlardan birer adet taşıyabiliyor ya da hacmine göre çok daha fazla sayıda daha küçük mühimmat taşıyabiliriz. Kanat altındaki ilk büyük istasyonda SOM-J, yine Mark 83 sınıfı silahlar taşınabiliyor. Kanat dışı istasyonlarda da nispeten küçük silahlar taşınabiliyor. Ssilah taşımak açısından yelpazemiz çok geniş.”

ANKA-3'ün gurur verici bir proje olduğunu vurgulayan Korkem, “Bizim açımızdan çok gurur verici bir proje. Teknolojinin sınırında her türlü çalışmayı gerçekleştirdik, yapmaya da devam ediyoruz. İnşallah başarılı bir ilk uçuş ve devamında yapacağımız görev sistemleri entegrasyonuyla ülkemize iyi bir ürün kazandıracağız.” dedi.

SÜPER ŞİMŞEK GELİYOR

Korkem, ANKA-3'ün kanat altlarına konumlandırılan yüksek hızlı hedef uçak Şimşek'in yeni versiyonuna ilişkin de bilgi verdi. Ortaya çıkan platformun "Şimşek'in büyük abisi" gibi olduğunu ifade eden Korkem, yeni ürüne "Süper Şimşek" ismini verdiklerini söyledi. Korkem, Süper Şimşek'in öncelikle hedef uçak olacağını, bunu sahte hedef ve taarruz amaçlı mühimmatlı versiyonlarının izleyeceğini dile getirdi. Mühimmatlı versiyonlarda farklı türde arayıcı başlıklar kullanacaklarını aktaran Korkem, “Dolayısıyla Süper Şimşek havadan yere, havadan havaya taarruz görevleri yapabilecek, üzerine kendi kapasitesi dahilinde elektronik harp sistemleri takılıp yerdeki düşman sistemlerinin tespiti, bunların baskılanması gibi görevleri gerçekleştirebilecek. En son versiyonlarından birinde seyir füzesine kadar ulaşabilecek bir yelpazede bu hava aracını da kullanacağız. 700 kilometrenin üzerinde menzil bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

NEURON PROJESİNE ALMAMIŞLARDI

ANKA-3'ün geliştirilme hikayesi de oldukça ilginç. Pek çok savunma sanayi ürününde olduğu gibi ANKA-3 de, açık ve gizli ambargolar sonucu ortaya çıktı. Savunma sanayi uzmanı Defence Turkey Dergisi Kıdemli Editörü İbrahim Sünnetci, ANKA-3'ün hikayesini sosyal medya hesabından şöyle anlattı:

“İnsansız Hava Muharebe Aracı (UCAV) ihtiyacı çerçevesinde Fransa liderliğinde yürütülen Neuron UCAV Programı’na katılmayı planlayan Türkiye, 2005 yılında bu programa katılım için başvuru yapmış ancak Fransa’nın; sanayi ekibinin oluşturulduğu, sanayi ortakları arasında iş paylaşımının yapıldığı ve yeni bir ortağın ancak Neuron UCAV’ın ilk test uçuşunun yapılmasını müteakip (o tarihte 2011 yılı hedefleniyordu) programa dahil edilebileceği şeklindeki cevabına binaen, akabinde yeni arayışlar içerisine girmişti. O dönemde Yunanistan’ın kendisinin de yer aldığı Neuron Programı'na Türkiye’nin katılımını engellediği iddia edilmişti. Kötü komşu sayesinde bugün ANKA-3 sahibi olduk. ANKA-3 de aslında yanılmıyorsam gerek boyut, gerekse ağırlık açısından Neuron UCAV ile benzer değerlere sahip olacak.”

AMBARGOLAR DURDURAMADI

Türkiye'yi kendi insansız hava araçlarını (İHA) üretmeye teşvik eden sürecin fitili de yine ambargolar ateşlemişti. Terörle mücadelemize karşı olan İsrail, 2008 yılında 183 milyon dolara aldığımız Heron'larda büyük sıkıntılar yaşattı. Heronları İsrailli mühendislerin kontrol etmesi, işleri çıkmaza soktu.

Türkiye ile anlık istihbarat paylaşımı hiçbir zaman yapılmadı. Heronların kaydettiği görüntüler önce İsrail'e, birkaç saat sonra da Türkiye'ye gönderiliyordu ve bu şekilde gelen istihbaratlarla yapılan operasyonlar başarılı olamadı. Türkiye, ASELSAN'ın geliştirdiği yerli kameraları Heron'lara takmak istedi ancak İsrail buna da engel oldu. 2009 yılında ise Türkiye'nin yeni Heron almasına İsrail'den onay çıkmadı.

Bu kez ABD'ye yönelen Türkiye, 2010'da MQ-1 Predatör ve MQ-9 Reaper için görüşmeler yaptı. Ancak ABD Kongresi, Türkiye'ye Predator ve Reaper tipi İHA gönderilmesini onaylamadı.

Yaşanan gelişmeler üzerine harekete geçen TUSAŞ, üzerinde çalıştığı ANKA ismindeki İHA'ların deneme testlerini 2010 yılında gerçekleştirdi.

TUSAŞ’ın yanı sıra Taktik İHA Projesi’nin startını 2012 yılında veren Baykar Savunma da çalışmalarına hız vererek 2014 yılında Bayraktar TB2’de ilk seri teslimata başladı. Son 10 yılda bu alanda atılan adımlar sonrasında Akıncı, TB2, TB3, Gözcü, Anka, Aksungur, Baykuş, Şimşek ve Karayel gibi çok sayıda Türk İHA ve SİHA'sı ortaya çıkarıldı.

TÜRK MÜHEDİSLERDEN GELEN YANITLAR

Batı'nın savunma sanayi alanındaki ambargoları yalnızca insansız hava araçlarıyla da sınırlı değil. Sadece ABD'nin ülkemize göndermeyi reddettiği ürünler ve milli çözümlerimizin bir bölümü şöyle:

  • ABD, halihazırda harp gemilerimizde kullandığımız Mark 41 Dikey Atım Sistemi'ni, milli firkateynimiz TCG İstanbul için vermeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Türkiye kendi çözümleri ile Milli Dikey Atım Sistemi MİLDAS'ı geliştirdi. Sistem firkateynlerimize entegre olmaya başladı.
  • Yine suüstü donanma gemilerinin en önemli silahlarından olan yakın hava savunma sistemi Phalanx da ambargoya takıldı. Aselsan ise Gökdeniz hava savunma sistemini geliştirerek hem çözüm üretti hem de önemli bir ihracat ürünü orataya çıkardı.
  • Rusya'dan S-400 aldığı gerekçesiyle Türkiye, F-35 ortak üretim projesinden hukuksuzca atıldı. Parasını ödediğimiz F-35'ler gasp edildi, 1,4 milyar dolarımızın üzerine çöküldü. Türkiye'nin yanıtı ise Milli Muharip Uçak (MMU) oldu. MMU 18 Mart'ta hangardan çıkarak pist başı yaptı.
  • Bir diğer ambargo süreci de FGM-148 Javelin tanksavar füzelerinde yaşandı. ABD, PKK'ya verdiği füzeleri Türkiye’ye vermeye yanaşmadı. Bunun üzerine Roketsan, yerli muadili KARAOK'u yaptı.

Yukarıdakilere benzer daha birçok sistem, platform, parça Türkiye'ye verilmedi, verilmiyor. Türkiye ise şimdilerde SeaRam yerine Sapan'ı, Harpoon yerine Atmaca'yı, ESSM yerine Hisar'ı envantere alıyor.

ATAK-2 İLK KEZ MOTOR ÇALIŞTIRDI

Kamuoyunda "ATAK-2" olarak bilinen Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri, ilk kez motor çalıştırdı.

Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri Projesi Ürün Baş Mühendisi Mehmet Yılmaz, AA muhabirine son durum hakkında bilgi verdi. ATAK-2 Projesi'nin 2019 yılında imzalandığına işaret eden Yılmaz, “Bundan 2 yıl önce erken uçuş kararı alındı. Biz de çalışmalarımızı hızlandırdık. Ekip olarak gerçekten çok özverili ve yoğun bir çalışmayla helikopterimizi kısa sürede hazır hale getirdik. Şu anda bizim bildiğimiz kadarıyla böyle bir örnek dünyada yok. 23 Nisan itibarıyla iki motorumuzu da ayrı ayrı çalıştırdık. Arkadaşlarımız bir sonraki motor çalıştırma için son hazırlıklarımızı yapıyorlar.” dedi.

İlk uçuşun testleri süren ATAK-2 platformu ile yapılacağını belirten Mehmet Yılmaz, “Bu helikopterle yerde yaklaşık 15 saat motor çalıştırma hedefimiz var. Bundan sonra uçuşa hazır olacak. Şu an için bir aksaklık görünmüyor. Bakım, ölçüm faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Eğer bir aksaklık çıkmazsa bu bir hafta içerisinde aslında uçuşa da gitmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

GELİŞMİŞ SİSTEMLERLE DONATILACAK

Helikopterin özelliklerine ilişkin de bilgiler veren Yılmaz, ATAK-2, taarruz helikopteri olduğu için, taşıyabileceği faydalı yük ve manevra kabiliyetinin önem taşıdığını, bunun için de güçlü motorlara sahip olması gerektiğini ifade etti. Helikopterin 2500 beygir gücündeki motorlara sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, helikopterin maksimum kalkış ağırlığının 11,5 ton olduğunu bildirdi. Yılmaz, şu bilgileri verdi:

“Sınıfında üst seviyede bir helikopter. 1,5 ton faydalı yük taşıyabiliyor. Ön tarafımızda 30 milimetre topumuz var.

“Onun üzerinde kameramız var. Avcı kaskı ile tespit ve hedefleme yapıp topla vurabilecekler. Kanat istasyonlarımız ATAK'la veya benzer helikopterlerle kıyasladığımızda 2'den 3 istasyona çıkardık. 3'er istasyondan 6 istasyonumuz var yani 6 ayrı mühimmat lançerini taşıyabileceğiz. Yerli mühimmatlarımızı entegre edeceğiz. ATAK'a ilave olarak bazı mühimmatlarımız da olacak burada. Hava-hava füzesi entegrasyonunu da yapacağız. Hedeflediğimiz hız 175 knot. Bu çok yüksek bir hız.

“Aynı şekilde aviyonikler, elektronik harp tarafında ülkemizde geliştirilen yerli ve milli tüm ekipmanları bu helikopterle takacağız. Helikopterimizin komple elektronik harp süiti olacak. Burada füze ikaz sensöründen DIRCM'ına kadar tüm ekipmanlar RF jammera kadar tüm ekipmanlar entegre edilecek. Tamamen kendini koruma kabiliyetine, çok gelişmiş özelliklere sahip bir elektronik harp süiti, silah özellikleri, aviyonik suiti, haberleşme ve kabiliyetleri olacak.”

Sonraki Haber