İlk meclisten günümüze mesajlar

İlk Meclisimizin milletvekillerinin geleceğe yönelik düşünceleri neydi? Kurtuluşa inanıyorlar mıydı? Gelecekte nasıl bir Türkiye düşlüyorlardı?

İşte bu sorulara yanıt bulmak için Meclis Evrak ve Tahrirat Müdürü Necmettin Sahir Sılan bir anket hazırlar ve vekillere bunu tek tek sorar. Milletvekillerinin büyük bir kısmı ankete katılır ve sorulan “Kazanılacak olan milli istiklâl mücadelemizin feyizdar ve semeradar olması neye mütevakkıftır?” (Kazanılacak olan ulusal bağımsızlık savaşımızın bolluk geçirici ve verimli olması neye bağlıdır?) şeklindeki soruya duygu ve düşüncelerini yazarak verirler. Bu yanıtlar o umutsuz günlerde onların geleceğe yönelik ne kadar da umutlu ve kendine güven içinde bulunduklarını gösteriyor. En önemlisi de çoğunun yapılan işin bir “inkılap” olduğu bilincinde olmaları… İkinci dikkat çekici konu ise İstanbul’un artık ağızlara alınmaması! Burada kendine güven ve yapılan işin büyüklüğü var!

EN ÖNEMLİ KONU: EKONOMİ

TBMM tarafından yapılan yazılı ankete 437 Milletvekilinin 315’i yanıt verir. Anket 5 Eylül 1921 tarihinde başlar. 8 Nisan 1923 tarihinde sonlanır. 1921 yılı içinde cevap verenlerin sayısı 47 iken, 1922 yılında 256 olur. 3 milletvekili ise 1923 yılında cevap verir. Ankete cevap vermeyen 37 ismin içinde Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar gibi önemli isimler de bulunuyor.

Cevapların dağılımı ise şöyledir: En çok önem verilen konu 315 Milletvekilinden 136’sı ekonomik gelişme, 117 milletvekili eğitime önem verilmesi ve cahillikle mücadele, 89 milletvekili halkın egemen olması, halkın yönetiminin sağlanması, 75 milletvekili azim ve kararlılık, birlik beraberlik, sevgi, 73 milletvekili adalet, adil yönetim, hızlı adliye, 72 milletvekili iyi, temiz, baskıcı olmayan bir yönetimin kurulması, uzman kişilerin yönetime gelmesi, 68 milletvekili ise şeriat, İslam, maneviyat ve ahlakı, dini eğitim konusunun önemine işaret ediyor. 64 milletvekili bayındırlık işleri, 56 milletvekili halkın refah mutluluğu, sosyal koşulların iyileştirilmesi, 44 milletvekili bilime önem verilmesi, bilimsel ilerleme, 35 milletvekili milli bilinç ve benlik yaratılması Türkçenin yaygınlaştırılmasını öne çıkarır. 34 milletvekili yasaların egemen kılınması/hukuk devleti, 29 milletvekili asayiş, huzur ve güvenliğin sağlanması, 26 milletvekili çağdaşlaşma, Batılılaşma, tutuculuğa son verilmesi, 18 milletvekili nüfusun artırılması, 16 milletvekili savaşın kazanılması, barış ve bağımsızlık, 13 milletvekili barışçı ve akıllı bir dış politika izlenmesi, 12 milletvekili bürokratik olmayan devlet, devletin küçültülmesi, 11 milletvekili ordunun güçlendirilmesini ister…

İşte milletvekillerinin verdiği yanıtlardan seçmeler:

ZİRAATE ÖNEM VERİLMELİ

Abdullah Faik Efendi (Adana): Her türlü sanayinin kendi elimizle üretim ve kullanılmasıyla halkın refah ve saadetinin teminine mütevakkıftır.

Damar Arıkoğlu (Adana): Yüksek tahsilden ziyade iptidai maarifin köylerimize tamimi, ameli, nazari ziraat, hıfzıssıhha derslerine itina ve bilhassa ziraate çok ehemmiyet vermek lazımdır.

Zekai Apaydın (Adana): Milli istiklal mücadelemizin bereketli ve verimli olması, emeğin çalışma düzenini hedefleyen, halkçılığımızın tatbikatta da başarılı olmasına bağlıdır, inancındayım.

Ali Topçu (Amasya): Memlekette hırsın ve ikiyüzlülüğün kalkmasına bağlıdır.

Ali Rıza Özdarende (Amasya): Hükümet dâhili ve harici siyasetinde kendini belli bir hedefe erişebilecek bir program kabul etmesiyle, daima ona göre hareket etmesine bağlıdır.

Bekir Sami Kunduh (Amasya): Çağın anlayışıyla muvaffak surette düşünmeye başlamak, hülya peşinde değil, hakikat uğrunda çalışmayla ve memleketi nefsimiz için değil kendisi için sevmeyi öğrenmeye bağlıdır.

NAMUSKÂR YÖNETİM

Hamdi Apaydın (Amasya): İstiklal mücadelemizin feyizdar ve verimli olabilmesi benliğin bizliğe inkılap edebilmesine bağlıdır.

Ali Fuat Cebesoy (Ankara): Birkaç mağlubiyet bizi istiklal mücadelemizden vazgeçiremez. Çünkü hakkımız doğru ve açıktır. İstiklallerini kaybederken düşmanlarına arz-ı teslimiyet ederek onlardan imdat uman milletlerin akıbeti ne kadar feci ise mevcudiyet ve istiklallerini sonuna kadar müdafaa ve azmetmiş olan milletlerin nihayetten muvaffak olacakları tarihte emsaliyle sabittir. (Moskova. 20 Eylül 1921.)

Şemsettin Bayramoğlu (Ankara): Memlekette ciddi, samimi, namuskâr bir idarenin tesisine ve milletin hukuk ve izzet-i nefsine son derecede hürmet olunmasına bağlıdır.

Ali Vefa Seymanlı (Antalya): Memlekette kanunu ve adaleti hâkim kılmaya bağlıdır.

Hamdullah Suphi Tanrıöver (Antalya): Garp medeniyetinin beşeri bir medeniyet olduğunu idrak etmek İslâm milletlerini mumya gibi içinden ölmüş bir kalıp halinde tutan ve her şeye kapalı olan muhafazakârlığı terk etmeli.

Rasih Kaplan (Antalya): Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin elinde kalmalıdır. Atik Kanun-u Esasi ahkâmı icabı Riyaset-i Hükümetin miras yoluyla intikali hususunun iptali esas fikir olmalıdır.

MİLLET HÜKÜMETİ OLDUK

Hilmi Bey (Ardahan): Azimkâr ve şuurlu bir idare tesis etmekle mümkündür.

Osman Server Atabekoğulları (Ardahan): Tam bir istiklal ile anavatanın kurtarılmasından sonra en önem vereceğimiz husus, askeri kuvvetimizin yalnız vatan sınırları ve memleketin tecavüzden korunmasını temin edecek bir miktar-ı asgariye tenzili lazımdır.

Mazhar Germen (Aydın): Milletin bu mefhumu idrak etmesine ve tamamen benimsemesine bağlıdır.

Esat İleri (Aydın): Artık mazinin derinliklerine gömmeye mecbur olduğumuz eski idare sisteminin halkımıza hiçbir şey vermediğini ve bilakis mütemadiyen halkı sefaletten sefalete, felaketten felakete düşürmüş bir mahiyette olduğunu biz, yeni inkılâbımızla anladık. Tarihimizin başlangıcından İzmir’in işgaline kadar hükümet milleti iken, düşmanlarımızın bizi tamamen mahvetmesine, vatanımızı parçalamasına, tarihimizi gömmek istemesine karşı hükümetimizin itaat göstermesini kabul etmeyerek milli kıyamın başlamasıyla millet hükümeti olduk.

Dünyaya geldiği tarihten beri hayatsız, istiklalsiz yaşamamış, düşman esaretini kabul etmemiş olan asil ve aziz milletimiz kendi geleceğine hâkim olmak, düşmanlara karşı ayaklanarak hayat ve istiklâl Türk tarihinin besmele-i mevcudiyeti olduğunu dünyaya göstermiştir. Tarihi, ırki Türk diyarı olan ve bugün işgal altında bulunan memleketimizin kurtarılması hususunda kıyamımız, davamız hak, Allah’ın yardımıyla başarımız muhakkaktır.

Ahmet Fevzi Erdem (Batum): Yirminci asrın kabul ettiği bir kafa yani bir zihniyet kabul etmek. Yirminci asrı takip eden yirmi birinci asra ve bu düşünceyi en seri bir suretle tatbik etmek suretiyle Milli istiklâl mücadelemiz bereketli ve verimli olur kanaatindeyim.

Edip Dinç (Batum): İstiklal, azim ve sebatla kazanılır. Devamı, adaletin düzenlenmesine, muntazam bir usul ile okulların birliğine, eğitimi yaymaya, himmetle iktisadiyatın fen dairesinde gelişmesini temine ve İslâm dünyasının selameti ve dayanışmasını siyasi prensipleri kabul etmeye bağlıdır. Ancak bu suretle istiklalimiz kalıcı ve verimli olur.

İŞÇİ VE İLİM MEKTEPLERİ

Refik Saydam (Bayazıt): Milletimizin kudsi birliği ile yarattığı büyüklüğün ve açtığı nurani yolun şuuru sahada ömür boyu sürmesi; evvela ilme, fenne, ihtisasa yani bilmeye; saniyen böyle ilme, fenne, ihtisasa istinat eder inkişaf-ı iktisadiye yani dünya pazarında varlığını gösterecek bir üretim yapmaya bağlıdır. Bu iki esası temin edersek varlığımızı ve vatanımızın istiklalini daima şerefle müdafaa ederiz. .

Hacı Mehmet Önay (Bayazıt): İşçi ve ilim mekteplerinin açılmasına, muntazam bir usul ile idame edilmesine ve memleketimizde demir ve şose yollarının yapılmasına bağlıdır.

Hafız Hamdi Dumrul (Biga): İlim ve maarifin yaygınlaştırılmasıyla, sanayi ve iktisadiyatımızın inkişafına bağlıdır.

Arif Özdemir (Bitlis): Asrın kabul ettiği temel kurallara göre hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette istikrarına bağlıdır. Saltanat ezici bir tahakkümdür. Gelişmeye ve ilerlemeye engeldir.

Nuri Aksu (Bolu): Harici siyaseti iyi idare ile dış sıkıntılardan korunmuş, millete en azından yarım asır devam edecek dinlenme zamanı temin etmelidir.

Mehmet Akif (Burdur): “Nasıl dört İngiliz dünyayı oynatmakta, hayrettir; Bunun elbette var bir sırrı? derler. İngiliz der ki:

“Sefil efradı şayed ırkımın cür’etli şeylerse, Necib evlâdı onlardan ceridir elli kat belki.”

KAPİTÜLASYONLAR KALDIRILMALI

Muhittin Baha Pars (Bursa): Mücadelenin başka cephelerde devamı lüzumunu umumiyetle idrak etmeli, irfan ve iktisat ve bunları taçlandıracak olan ahlak mücadelesinde de bugünkü azmi, bugünkü imanı, bugünkü birliği göstermeliyiz.

Emin Gevelioğlu (Canik): Namuskâr insanların dahi namussuzlar kadar cüretkâr olmasına bağlıdır.

Neşet Akkor (Çankırı): Şahısların nüfuzunu ne şekilde olursa olsun ortadan kaldırmak ve yalnız milletin menfaatini düşünerek evvela iktisadi ve sırasıyla içtimai dertlerimizle uğraşmak kabil olabilecektir. Hal-i harpte bulunmaklığımız bu türlü mesaimize hiçbir zaman mani değildir.

Haşim Apaydın (Çorum): Öncelikle yabancıların ayrıcalıklarını yani kapitülasyon denilen belanın devletçe ortadan kaldırılması ve yok edilmesini sağlamadıkça, milli bağımsızlığın tecelli ve inkişafı hülyasıyla fikir yürütmek duvara yukarı su akıtmak gibi abesle iştigalden ibaret kalmış olur.

Sıddık Mumcu (Çorum): Ahlâkımızda inkılap. Memleketin ilim ve irfanında hakiki bir inkılap. Mezhep ayrılığının esaslı surette halli.

Abdülhak Tevfik Gençtürk (Dersim): Maarifin halkın anlayacağı ve seve seve kabul edeceği bir tarzda tamimi.

MEKTEPLER AÇILMALI YOLLAR YAPILMALI

Diyab Ağa (Dersim): Mekteplerin açılması yolların yapılması ile olur.

Mustafa Öztürk (Dersim): Memleketin her yerinde yol yapmaya ve nüfusu çoğaltmaya ve halkı okutmaya bağlıdır.

Hacı Şükrü Aydındağ (Diyarbakır): TBMM’nin inkılap ilkeleri pek derindir. Hayat-ı devleti yeniden tesise matuf olan Teşkilat-ı Esasiye prensipleri bugün millete mal olmuştur. (…) Anayurdumuzda tarihin birleştirdiği Türk ve Kürt’ün kader birliği meselesini yeni idaremiz ehemmiyetle muvzubahis etmelidir. Kürt’ün vatana merbutiyeti yalnız din hissi ile değildir. Müşterek tarihin doğurduğu hissiyat ile iktisadiyatın dahi buna tesiri vardır. Kürt Türksüz yaşayamaz ve Türk’e Asya’da vaat edilmiş parlak istikbalden Kürt’e pek büyük bir gurur hissesi ve şeref ayrılacaktır. Türk ve Kürt bundan sonra yeni idare altında eski tarihin daha muazzam, daha muhteşem sahifelerini yazacaklardır.

PADİŞAH İSTİKLAL MAHKEMESİNE VERİLSİN

Hüseyin Gökçelik (Elazığ): Sevr Antlaşmasını imza etmekle iktisat-ı hayat ve namus-ı millimizi satan ve bunu kabul ve tasdik edenlerin başta padişah olmak üzere cümlesinin İstiklâl Mahkemesine verilmesi ve Teşkilat-ı Esasiye Kanununun daha ziyade halka ve köylüye doğru tadil ve tehirsiz tatbik edilmesine bağlı olduğu kanaatindeyim.

Sırrı Özata (Ergani): Madde-i Milli istiklal mücadelemizin başlangıcından beri meşru milli hareketimizi taktiren siyasi destek ve yardımını BMM Hükümetine uzatan Sovyet Rusyası Hükümeti ile ‘Bolşevizm usul-i idaresine iltifat etmemek şartıyla’ ciddi surette ittifakımızı desteklemeli ve devam ettirmeliyiz.

Hüseyin Avni Ulaş (Erzurum): Türk milleti milli istiklaline kavuşmak için mazisinden ibret alarak geleceğin yolunu tayin eylesin, yani düştüğü yerden halksın vesselam.

YENİ TÜRK MİLLETİ

Süleyman Necati (Erzurum): ‘Yeni bir Türk milleti’ vücut bulmalıdır. Bu neticeyi temin edecek seciyeler, unsurlar bu millette henüz yaşamaktadır. Artık her fert, vatanın sahibi bulunduğunu hissetmelidir.

Hacı Veli Bayraktar (Eskişehir): Çiftçiliği ilerletmeye, Ziraat Bankalarının sermayelerini artırmaya, zirai mekteplerinin hakiki ıslahıyla memlekete faydalı şekle dönüştürmeye, sanatkârlar yetiştirilmesine, ticaretimizin yabancılardan korunmasına, milletimizin iktisadiyatımıza hâkim olmasına, demir ve şose yollarının yapılmasına bağlıdır.

Hüsrev Sami Kızıldoğan (Eskişehir): Şimdiye kadar memlekette yapılan ihtilallerin vasfı müştereki vatanperverliktir. (…) Başlıca iki unsur hali hazırdaki vatan hududu içinde yaşayacaktır: Türk ve Kürt! Devletin yeni idaresi bu iki unsuru kardeşçe birleştirecek bir şekli ihtiva etmelidir. Bu şekil nedir, nasıl şeydir? Bunu ancak inkılâbın neticesi tayin edecektir.

Yasin Kutluğ (Gaziantep): Türkiye hükümetinin Anadolu’da istikrarı bilhassa Kızılırmak civarında bir hükümet makamı (başkent) tesisi.

Celal Nuri İleri (Gelibolu): Hükümet Türk halkının hayati ihtiyaçlarına ve onun refah ve gelişmesine bakmalıdır.

20 YILDA 20 MİLYON TÜRK

Ahmet Ferit Tek (İstanbul): İstiklal ve istikbalimizi muhafaza için yirmi senede yirmi milyon çalışkan Türk bulmaya veya yetiştirmeye muhtacız.

Ali Rıza Bebe (İstanbul): Kapitülasyonları maddeten ve fiilen ortadan kaldıracak ve bin-netice halkın elde edeceği servet ve saadetine hizmet edecek bir ekonomik bağımsızlık ile mümkün olabileceği kanaatindeyim.

Enver Tekand (İzmir): Şarktan ve garptan gelen cereyanların vuruşma yeri olan vatanımızda vücudunu ecnebi istilasından daha muzır gördüğüm cehalete, bu büyük tehlikeye karşı esaslı bir mücadele açılmazsa, bilinmeli ki bugün mücadelemiz verimli olabilir mi?

Kâzım Özalp (Karesi): Daimi ve kuvvetli bir orduya bağlıdır.

Mehmet Vehbi Bolak (Karesi): İşi ehline, milletin hakkını kendine vermeye.

Ali Rıza Ataman (Kars): Ancak ve ancak yirminci asrın gereğine uymakla, milliyete ve yegâne kurtuluş çaresi, rehberimiz olacak olan ilim irfana doğru yürümeye bağlıdır.

İSTİKLAL FİKRİ DOĞDU

Fahrettin Erdoğan (Kars): Bütün millette istiklal fikri doğmuştur. Hiçbir vakit bu fikir ölmez ve nurlu tarafı sönmez.

Suat Soyer (Kastamonu): Uğruna canımızı feda ettiğimiz namus ve haysiyet-i millet ilelebet muhafaza edilmelidir.

Sabit Gözügeçgel (Kayseri): İstanbul hükümetinin tarih-i teşekkülünden itibaren bigâne kaldığı siyasi ve iktisadi dış ilişkilere azami ehemmiyet vermekle istiklal mücadelemizin bereketli ve verimli olabilmesi fikri ve kanaatindeyim.

Kâzım Hüsnü Bey (Konya): Türkler bugün dini, içtimai ve siyasi bir inkılap geçirmektedir. İnkılap seyri tabisini takip ediyor. İnkılabın ne kadar devam edeceği bittabi malum değildir.

Besim Atalay (Kütahya): Cevabım, büyük Türk hakanı Cengiz Han’ın oğullarına olan son öğüdüdür: “Her şeyde muvaffakiyet sonuna kadar sebattadır.”

Cevdet İzrap Barlas (Kütahya): Felaketlerin en müthişi, elemlerin en acısı bizi bu büyük yoldan geri çevirmemelidir. Kan, ateş ve ölüm içinde sonuna kadar sebat ederek tarih önünde vazifemizi yapacağız. Büyük yarının güzel şafağı bu karanlık geceyi aydınlatacaktır. Bu muhakkaktır.

Necati Memişoğlu (Lazistan): Ben istiklali yalnız siyasi manasıyla değil, maddi, manevi, siyasi, içtimai, şamil ve hakiki manasıyla telakki ediyorum.

İKTİSADEN YÜKSELMELİYİZ

Hacı Bedir Fırat (Malatya): İşçi mekteplerinin açılmasına, çiftçiliğin korunmasına, yolların yapılmasına bağlıdır.

Necip Güven (Mardin): Milli şirketler tesisi ve iktisaden memleketin yükselmesi sebeplerinin üretilmesine bağlıdır.

Abdülgani Ertan (Muş): Muazzez Türk milletinin ebediyen verimli bir istikbali olduğuna katiyen eminim.

İbrahim Süreyya Yiğit (Saruhan): Zafer muvaffakiyet herhalde bizimdir. Buna eriştikten sonra da aziz milletimizi yükseltecek hamlelerle istiklal mücadelemizi verimli kılmak muhakkak ve mukadderdir.

Mustafa Necati Bey (Saruhan): Gençliğin Mehmetçik kadar asalet-i ruh ve şahsiyet-i vicdana malikiyeti, onun kadar fedakârlıkla, azim ve sebat ve gayreti ile kabildir. Ben, gençliğin imanlı hareketlerinden başka hiçbir kuvvet tanımaz bir gencim.

MİLLİYETÇİLİK ESAS DÜSTUR

Kara Vasıf Bey (Sivas): Bütün Türk illerinin dil, edebiyat, tarih birliğini canlandırmalıdır.

Bekir Sıtkı Ocak (Siverek): Vatanımızın bütün kısımlarında ilmi, siyasi, iktisadi, bayındırlık ihtiyaçlarının hakkıyla temin ve vicdan hürriyetine hürmet edilmesi…

Hamdi Ülkümen (Trabzon): Milliyetçilik esas düsturumuz olmalı, milletin fikir ve yurdun refah seviyesini yükseltmek üzere garp medeniyetini –Türklüğümüze asla zarar vermeyecek şekilde- benimsemeli ve halkımıza hazmettirmeliyiz.

Hasan Sıddık Haydari (Van): Memleketin her köşesinde sanat mekteplerinin açılmasına ve demiryollarının çoğaltılmasına bağlıdır. (İlk Meclis Birinci Dönem TBMM Milletvekillerinin Gelecekten Bekledikleri Anketi, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 2004.)

Sonraki Haber