İmzalarınızı geri çekmenizi öneriyorum

Emekli amiraller, savaşan Türk Ordusu’na karşı bir bildiri imzaladılar. Hedefleri Türk Ordusu, ve Türkiye hükümetiydi. Yaptıklarının bozguncu ve yıkıcı bir plana hizmet ettiği ortaya çıkınca bir kısım emekli Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının rantına sarıldılar. İmza atan emekliler arasında azınlık olarak bulunan bu emekliler bedel ödemişlerdi. Bu yüzden yanlışa ve çamura batsalar bile mazur görülmeliydi, ağır konuşulmamalıydı, soruşturma açılmamalıydı, mümkünse eleştiri bile yapılmamalıydı. Savaşan Türk Ordusu’na karşı bu kadar acımasız ve kibirli olanların “şerefli geçmişleri” her şeye kadirdi. Oysa tarih ilerliyordu ve Türk milleti Ergenekon- Balyoz zaferinden sonra çok büyük hesaplaşmalara ve savaşlara girmişti. Peki bu bir kısım emekli amiral o sırada neredeydi? Onların geçmişinde bunlar yok muydu?

TARİH 24 TEMMUZ 2015

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Polis Teşkilatı emperyalizmin kuklası PKK’yı hendeklere gömmeye başladı. Vatan Savaşı’nın işaret fişeği yakıldı. Türkiye tarihinin en önemli dönüm noktalarından birinde emeklilerin bir kısmı, bildiri yayınlayıp, mücadeleye destek olmalarını bir kenara bırakalım. Oradan savaşan komutanlara karşı kin bağladılar, mücadeleye zincir vurmaya çalıştılar.

TARİH 24 TEMMUZ 2016

Yine sıcak bir yaz gecesi bazı emekliler yazlıklarında, Boğaziçi Köprüsü kapatılmış. Ankara’da jetler alçak uçuşta. İlk açıklama Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’ten: ‘’Bu Amerikancı bir kalkışmadır!’’ Artık mesele anlaşılmıştı. Türk Ordusu, Türk Polisi, Türk Milleti Amerika’ya karşı el ele bir zafer daha kazanmıştı. Bu zaferi paylaşmak için olsun, bir bildiri yazılamaz mıydı? Yoksa bilinçleri gibi kalem tutan elleri de mi geçmiş düşmanlıklara saplanıp kalmıştı?

TARİH 24 AĞUSTOS 2016

Türk Ordusu Fırat Kalkanı Harekatı’na başladı. Türk Ordusu Amerikan koridoruna bir hançer gibi girdi. PKK’nın başını bir kez daha ezip, Türkiye’nin sınırlarında bir Amerikan koridoru oluşturulamayacağını bütün dünyaya ilan etti. Perişan durumda olduğunu düşündükleri Türk Ordusunun bu başarılarını mı kıskandılar? O yüzden mi bir araya gelip silah arkadaşlarının zaferlerini kutlamadılar? Niye vatan savaşı mevzisinden bir bildiri yayınlamadılar? Aslanlar gibi savaşan Türk Ordusu bu zaferi kazanırken de içerisinde irtica tehlikesi mi vardı?

TARİH 14 EKİM 2020

ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs, yine Doğu Akdeniz’de tatbikatın adı ‘’Nemesis’’ 2014’ten beri düzenlenen bu tatbikatın hedefinde yine Türk Donanması ve Türk ordusu var. Bir emeklimizde, diğer emeklilerimize; ‘’Arkadaşlar binlerce mil öteden dibimize kadar emperyalistler gelmiş, vatanımızı tehdit ediyor gelin bir şeyler yapalım.’’ dedi mi? Yoksa bu yapılan tatbikat Montröyü korumak için mi yapılmıştı ? Bu tatbikat Montrö’yü Türkiye’nin bağımsızlığını Mustafa Şentop’un olmayan açıklaması kadar tehdit etmiyor muydu ?

Buraya daha onlarca tarih, onlarca Türk Ordusu’nun ve Amerika’nın karşı karşıya geldiği sahne ekleyebiliriz. Bütün bu kırılmalarda yer almayan 104 emekli, yalan ve yanlış bir bilgiyi temel alarak bozgunculuğa yol açan bir bildiriye imza atıyor. Montrö ve Lozan’a dokunulamaz diyen Cumhurbaşkanı ve TBMM başkanını görmezden gelen bu bozgunculuk, yalanların arkasına sığınarak yayınladıkları bildiri ile gerçeklerin üzerini kapatmaya çalışıyor. Olmayan bir Montrö tartışması üzerinden bildiri yayınlayarak Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalamaya çalışıyor. Savaşan Türk Ordusu’nu yıpratmak için irtica o ordunun için de öcü olarak üretiliyor. Artık onlar savaş cephesindeki tavırlarını bu bildiriyle açıklamış oluyorlar. Bu bildirinin tavrı Atlantiğin, PKK ve FETÖ’nün yanı, Türk Ordusu ve Türk Devleti’nin karşısı.

SAVAŞANLARIN TERAZİSİ

Kimse anasından tertemiz vatansever olarak doğmaz, bütün kahramanlar kahraman olarak ölmez. Bugün dost olan yarın düşman tarafına geçebilir. Dün düşmana hizmet eden bugün vatan mevkisinde hain olan, yarın kahraman olabilir. Bunların tersi de geçerlidir. İnsanları geçmişleriyle değil, şu anda ne yaptıklarına bakarak değerlendirmek gerekir. Savaş mevzisinde olmayanlar, ellerine terazi alıp insanların geçmişlerini tartarlar. Savaşanlar herkesin vatanseverliğini, namusunu, Atatürkçülüğünü ve mertliğini savaş meydanına bakarak ölçerler

Hazreti Ömer, Hazreti Muhammed’i öldürmek için, kılıcı çekti ve baskına geldi. İşte O Hz. Ömer, Hz. Muhammed’in en yakın mücahidi oldu.

Ethem, Kuvayi Milliye saflarında büyük yarar sağladı. Meclisin etrafını büyük isyanlardan temizleyen, gözünü budaktan sakınmayan cesur biriydi. Ama aynı Ethem’ mücadelenin devamında düşman saflarında yer aldı. Nazım Hikmet Kuvayı Milliye Destanı’nda Ethem için şu dizeleri yazmıştır; “4 top ve 1800 atlı bir ihanet yani Çerkez Ethem. Bir gece vakti kilim ve halı yüklü katırları, koyun ve sığır sürülerini önüne katıp düşmana geçti. Yürekleri karanlık, kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü, atları ve kendileri semizlerdi. Ateşi ve ihaneti gördük.’’

KİBİR YORULUR, ONUR DİK DURUR

Türk ordusu savaşıyor. Türkiye hükümeti savaşıyor. 104 emekli onlara karşı bozguncu ve yıkıcı bir bildiri yayınlıyor. Artık onların geçmişinde Ergenekon- Balyoz soruşturmalarından daha çok bu bozguncu ve yıkıcı bildiri vardır.

Türk ordusu o bozguncu ve yıkıcı bildiriye karşı tavır aldığı için zaferlere yürüyecektir. Türkiye’nin vatansever güçleri bu bozgunculuğa karşı hesaplaşmaya girdiği için ortak duyguyla Türkiye’nin bağımsızlık davasında birleşecektir. Bozguncu ve yıkıcı bildiriye karşı Türk ordusunun yanında tavır alamayanlar ise tarihin kenarında kalacaklardır.

O bildiriye imza atanlar içinde de taraf değiştirecekler olacaktır. Kibir yorulur, onur dik durur. Onların içinden kibirlerinden vazgeçip, onuru tercih edecekler çıkar mı? Bunu tarih gösterecektir. Tarih kimseye çıkış kapısını kapatmaz. Çıkış yolu bildiriye imza koyma sorumsuzluğunda olanlar için bile geçerlidir. Emekli amirallere geçmişte taşıdıkları üniformanın sorumluluğunu yerine getirerek imzalarını Türk Ordusu’nu hedef alan bildiriden çekmelerini öneriyorum. Bugün en doğru tavır budur.

Sonraki Haber