İncirlik’in bebekleri yeniden gündemde

ABD'li sapık milyarder Jeffrey Epstein davasıyla birlikte, çocuk kaçırma vakaları yeniden gündeme geldi. Bir dönem İncirlik Üssü'ndeki ABD'li askerlere satılan çocuklar konusu ise gizemini koruyor

Başkanlar, başbakanlar, prensler, ünlü şarkıcılar, ikon modacılar, Hollywood yıldızları… Finansçılar, hukukçular, dâhiler, akademisyenler, bilim insanları…
ABD'li milyarder Jeffrey Epstein’in bir adada kurduğu pedofili ağı, bizlere çürüyen kapitalizmin insan modelini sunuyor.
Zorbalıkla dünyanın malına mülküne çökenler; her türlü ayak oyunu, hile hud’a ile kesesini şişirenler; ar, haya, namus bilinçlerini de çoktan yitirmişler.
Dünyaya “yüksek ahlaki değerlerini” pazarlamaya çalışanlar, meğerse 10-11 yaşındaki çocukları şehvet dünyalarının köleleri yapmışlar.
Ne büyük oksimoron değil mi?
Herhalde insanlık tarihi, böyle bir çürümeyi evvelce kaydetmemiştir.

KİM BU ÇOCUKLAR?

Epstein vakası üzerine söylenecek çok söz var. Ancak konumuz, bu karanlık dünyanın başka bir sayfası olacak.
ABD’deki sapkınlık ağının ortaya çıkarılması, birtakım soruları da beraberinde getirdi: Epstein’in görüntü arşivi var mıydı? O arşiv şimdi hangi devletin elinde? Kimlere hangi konularda şantaj yapıldı? Hangi skandal kararlar, bu kasetler sayesinde alındı?
Kimi Epstein için Mossad ajanıydı diyor, kimi onu İngiliz istihbaratı ile ilişkilendiriyor. Şimdilik filmin sadece fragmanı piyasaya sürülse de, bu hikaye daha çok su kaldıracağa benziyor.
Ancak tüm dünya ünlü isimlere, ABD Başkanlarına, İsrail Başbakanı’na ve İngiliz Prensi’ne kilitlenmişken, Türk halkı daha vicdani bir soruyu tartışıyor: Bu istismar edilen 10-11 yaşındaki çocuklar, gerçekte kimin çocukları? Nereden buldular da götürdüler o adaya? Bu çocukların anası, babası, kardeşi, dayısı, halası, bir akrabası, tanıdığı yok mudur? Peki ya başka ülkelerden kaçırılmış olamazlar mı? Mesela Türkiye’den…

EPSTEİN SORGUSUNDAKİ O SORU

“Ülkemizden çocuk kaçırıldı mı?” sorusunun ortaya çıkışının çeşitli nedenleri var. Ancak Epstein vakası ile ilgili kısmı şöyle:

Epstein davasında çapraz sorguya alınan Adriana Ross isimli bir kadına, “Jeffrey'in Türkiye ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerden küçük yaşta kızlar getirdiğine şahit olup olmadığı” soruluyor. Kadın bu soruya, diğer tüm sorulara olduğu gibi yanıt vermeyeceğini söylüyor. Ancak sosyal medyada bazı hesaplar “Türkiye’den çocuk kaçırıldığını itiraf etti!” şeklinde yayınlara başlıyor. Her ne kadar bu iddia doğru olmasa da, yetkililerin özellikle Türkiye ve Çek Cumhuriyeti adlarını kullanması dikkat çekici. Böylece Türkiye’de bir dönem kaçırılmış/kaybolmuş çocuklar da yeniden gündeme geliyor.

Nitekim 99 Depremi’nin ardından pek çok kez çocukların kaçırıldığı yönünde haberler çıkmıştı. TÜİK’in 2016 yılında sonuncusunu açıkladığı adli istatistik verilerine göre de, ülkemizde 9 yılda 104 bin çocuk kayboldu. Bu çocukların büyük bölümün bulunduğu ifade edilse de, kaçının bulunamadığı bilinmiyor. Ancak Türk halkının çocuk kaçırma vakalarıyla ABD’yi ilişkilendirmesinin tek nedeni bu haberler değil. Daha vahimi de var…

HASTANEDEN KAÇIRILDI

Örneğin Sami McIntosh. 1978 yılında Adana’da doğuyor. Kendi anlatımına göre; İncirlik Üssü’nde görevli bir Amerikalı asker, Sami'yi doğduğu gün kanlı bir çarşafa sarılı şekilde hastanenin arka merdiveninden kaçırıyor. McIntosh, 41 yaşındayken gerçek ailesini aramak için Türkiye’ye döndüğünde, belgede sahtecilik yapılarak Amerika’ya nasıl götürüldüğünün hikayesini ayrıntılarıyla anlatıyor. Şöyle diyor McIntosh:

“Doğduğum gün, Dr. Ö.S. Amerikalı aileme bir mesaj göndererek, Türk bir çocuğun prematüre olarak dünyaya geldiğini ve derhal hastaneye gelmelerini gerektiğini bildirmiş. Amerikalı ailem hastaneye gitmiş ve 30 dakikalıkken beni almışlar. Hemşire hastanede beni Amerikalı aileme verdiğinde, kanlı çarşaflara sarılı vermiş çünkü hastane çalışanları bir doğuma ait tüm kanıtları ortadan kaldırmak istemiş. Amerikalı anne babam hastaneden doğumuma ait resmi belgeler istemiş ancak, hemşire onlara ‘bebeği de alıp derhal hastaneyi terk edin’ talimatını vermiş. Aynı hemşire Amerikalı anne ve babama, ‘arka merdivenlerden hastaneyi terk edin’ demiş ve Amerikalı ebeveynlerim kanlı çarşaflara sarılı herhangi bir doğum belgesi olmayan bir Türk erkek bebeği ile hastaneden ayrılmışlar.”

7 ÇOCUĞUNU SATAN VAR

Hatice ve Seçil Berberoğlu'nun hikayesi de bir o kadar çarpıcı. İki kız kardeş, bir Türk avukat aracılığıyla Amerikalı askere satılıyor. Anne Şükran Berberoğlu, kocasının bir tablaya çocuğu sattığını belirtiyor. 25 yıl sonra Michelle ve Britanny olarak Türkiye'ye dönen Hatice ve Seçil, Esra Erol'un programında gerçek annelerine kavuşuyor. Seçil'in söyledikleri ise çok ilginç. Evlat verildiği Amerikalı ailenin 4 çocuğu varmış. Bunların 1'i biyolojik çocukları, diğer 3'ü ise İncirlik'ten alınmış. Yayına katılan bir seyirci, başka bir ailenin de 7 çocuğunu birden Amerikalılara sattığını söylüyor. Bir diğeri çıkıyor, bambaşka bir çocuk satma hikayesi anlatıyor. Ve bu hikayelerin hiçbiri, normal bir “evlat edinme” sürecine benzemiyor. 80'lerden bu yana İncirlik Üssü'ndeki askerelere satılan çocukların sayısı, binlerle ifade ediliyor.

CIA ŞEFİNİN İTİRAFI

Eski CIA şeflerinden Robert David Steele, şöyle bir itirafta bulunuyor: “Ben dünyadaki tüm ABD üslerinin kapatılması gerektiğini düşünüyorum. Bizim dünya üzerinde 1000 tane askeri üs bulundurmamız konusunda insanların farkına varamadıkları nedenlerden biri de şudur: CIA, silah, uyuşturucu, altın, para ve küçük çocuk kaçakçılığında buraları kullanmaktadır.”

Ancak Steele'nin daha sonra mahkeme salonunda verdiği ifade, çok daha kan dondurucu:

“Amerika’da satmak üzere çocuk yetiştiren insanlar var. Ve bunların satışı nüfus kağıtları olmadan yapılıyor. Bu, kolayca öldürülebilirler, kimse onların nerede olduğunu sormaz demektir. Aynı zamanda uçaklar dolusu çocuk ithal ediyoruz, yine hiç belgesi olmayan çocuklar. Bu sadece çocuk istismarı veya çocuk cinsel köleliği değil, aynı zamanda çocuk işkencesi! Görüyorsunuz, adrenalize kan, satanist dünyasının kan içme törenleri var. Aynı zamanda çocukların organ almak için kullanılması var. Sonra ayin törenleri ve ritüel cinayetler var. Sistemi biliyorum, Dünyanın her yerinde casusluk yaptım.”

YARGILANACAKLAR MI?

Türkiye'den aileler kandırılarak ya da doğumda ölü gösterilerek Amerika'ya götürülen çocukların tam sayısı bilinmiyor. Nasıl bir yaşam sürdüklerine dair de çok az bilgi var. Ancak Epstein vakası gösteriyor ki; gittikleri yerde sağlıklı bir toplum yapısı bulunmuyor. Zaten bazılarının da çok zorlu hayatları olduğu, genç yaşlarda yaşamlarını yitirdikleri anlaşılıyor. İncirlik Üssü'ndeki askerlerin ise bu kadar çok çocuğu neden Amerika'ya götürdükleri hala muamma. Bir de bu satışlara aracılık eden avukatlar, doktorlar, hemşireler var. Onlar da en az Amerikalılar kadar suçlu değil mi?

Sonraki Haber