İngiliz Hükümeti ırkçılıkla mücadelede çekingen tavır alıyor

Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı David Isaac, İngiltere’nin yükselen tepkiye rağmen ırkçılıkla mücadele konusundaki çalışmalara öncelik vermediğini belirtti. Eşitlikler Bakanı Kemi Badenoch da ırkçılıkla mücadelenin hükümetin en önemli önceliklerinden biri olması gerektiğini vurguladı.

BBC'nin haberine göre Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı David Isaac Birleşik Krallık hükümetinin ırkçılıkla ilgili çalışmalara öncelik vermediğini, ayak sürüdüğünü ve ırkçılıkla savaşmak için bir strateji oluşturmadığını belirtti.

Isaac ayrıca işyerlerinin üst yönetim kadrolarına azınlık olan Asya, Afrika kökenli kişilerden atamalar yapılması gerektiğini söyledi. Eşitlikler Bakanı Kemi Badenoch da hükümetin ırkçılıkla savaşı en önemli öncelik yapması gerektiğini ekledi. Isaac, ülkenin köklü bankalarından Lloyds Bankasının üst yönetim kadrolarındaki siyahi kişilerin sayısını artıracağını belirttiğini bildirdi, işyerlerinin bu konuda somut hedefler koymasını söyledi. BBC ayrıca başka bir haberinde, Facebook’ta ırkçı söylemleri olan kişilere yanıt verilmesini, bilgilendirici yazılar yollanmasını önerdi.

Nature bilim dergisinde yazan Namandje Bumpus isimli akademisyen, John Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi farmakoloji bölüm başkanı olarak kendisinin ABD’de tıp fakültelerindeki tek Afrika kökenli Amerikalı bölüm başkanı olduğunu, çok sık ırkçılıkla ve aşağılanmalarla karşılandığını, bunu dile getirdiğinde beyaz bilim insanı meslektaşlarının bu sorunu kabul etmediğini ve kendisini suçladığını yazdı.

Beyazların “Duygularını değiştir” dediğini ve ırkçı durumları değiştirmek için bir şey yapmadıklarını ekledi. İnsanların “Biz iyi insanlarız” diyebilmek için ülkelerinde ırkçılık olduğunu kabul etmeye yanaşmadıklarını açıkladı.

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ise ırkçılıkla savaşmak konusunda daha yapılacak çok iş olduğunu belirtti. Johnson, The Telegraph gazetesindeki yazısında ülkesinin tarihi sembolleri sökerek tarihi tekrar yazmaması gerektiğini ifade etti, diğer yandan da aşırı sağcıları eleştirdi.

The Guardian gazetesinden Barbara Ellen köşe yazısında Prens Harry’nin eşi Megan Markle’ın bile ırkçılıkla karşılaştığını, Birleşik Krallık medyası tarafından yoğun ırkçılığa maruz kaldığını gördüğünü yazdı.

OKULLARDA IRKÇILIK HALI ALTINA SÜPÜRÜLÜYOR

The Guardian gazetesindeki podcast sohbetinde Intisar Chowdhury, kendisinin okullardaki ırkçılığı incelemeye odaklandığını, bu konuda araştırma yaptığında okullardaki çoğu ırkçılık olayının cezalandırılmadığını, öğretmenler ve eğitimciler tarafından halının altına süpürüldüğünü, okullara ırkçılıkla baş etmek için çok net talimatlar verilmesi gerektiğini, bu konuda kurumsallaşma olması gerektiğini açıkladı.

Ayrıca aynı gazete Asya ve Afrika kökenli azınlık öğrencilerin üniversiteye giriş sınavı olan A level sınavlarında haksızlığa uğradıkları takdirde şikayet başvuruları yaptıklarında haklarını alamadıklarını yazdı. Milletvekilleri bu alanda da önyargı ve ayrımcılık olduğunu, sesi daha yüksek çıkan beyazların haklarını daha iyi koruduklarını açıkladı. Milletvekilleri şikâyet başvurularının yapıldığı kurulları “Vahşi Batı”ya benzetti, farklı kurullar için farklı sistemler olduğunu bildirerek parlamentonun konuyu araştırmasını istedi.

Salgın yüzünden sınavların yapılamadığı dönemde, Ofqual isimli kurulun her okula daha önceki sınav başarısına göre bir puan vermesi, azınlık öğrencilerini haksızlığa itileceği kaygısını beraberinde getirdi. Ofqual’ın modellediği ölçütlerin haksızlığa yol açacağı konusunda Muhafazakâr Partiden Milletvekili Robert Halfon “Bunun Asya ve Afrika kökenli vatandaşlarımıza yönelik haksız bir önyargı ve ayrımcılığa yol açacağı konusunda kaygılıyız, şikâyet başvurularının tarafsızca ele alınacağı konusunda ise daha da kaygılıyız” dedi.

LONDRA’DA FLOYD VAKASI

17 Temmuz’da Londra’da bir polisin, tutuklama sırasında elleri arkadan kelepçelenmiş yüzüstü yatırılmış bir siyahinin boynuna diziyle bastığı videosunun yayılması sonucu açığa alındı ve diğer bir polis de operasyon görevlerinden alındı. Londra Metropol Polisi görüntülerin aşırı derecede rahatsız edici olduğunu, yerde yatan kelepçeli kişinin “Boynumdan kalk” diye bağırdığını, bu polisler için soruşturma açıldığını, polislerin boyun kısmına basınç yapmalarının çok sıra dışı vakalar dışında yasak olduğunu açıkladı.

Londra Belediye Başkanı Sadık Han da görüntülerin çok rahatsız edici olduğunu, bir diğer polisin ayrıca yerde yatan kişinin başına eliyle baskı yaptığını, onun “Ben bir şey yapmadım” diye bağırdığını, civarda toplanan kalabalığın video çekmeye başladığını söyledi. Komiser Yardımcısı Steve House ise polis eğitiminde bu tekniğin öğretilmediğini açıkladı.

Gölge İçişleri Bakanı Nick Thomas-Symonds da görüntülerin çok rahatsız edici ve düşündürücü olduğunu belirtip, “Açığa alınması doğru oldu. Ben bu konuyu bizzat izleyeceğim” dedi. George Floyd ve takip eden “Black Lives Matter” hareketinden sonra Birleşik Krallık’ta polis dikkatli inceleme altında.

The Guardian gazetesinin haberinde, bu video ile Birleşik Krallık’ta polisin orantısız güç kullandığının ve Asya/Afrika kökenli azınlık gruba yüksek miktarda “Durdur ve ara” metodu ile haksızlık yapıldığının gözler önüne serildiği vurgulandı. Ancak bu videonun büyük bir sorunun yalnızca bir parçasını göstermekte olduğu belirtilirken, Londra Belediye Başkanı Sadık Han’ın dikkatini çekip onu harekete geçirmesine ve soruşturma açılmasına neden olması olumlu olarak değerlendirildi.

AZINLIKLARA KARŞI ‘DURDUR ARA’

BBC’nin haberine göre son zamanlarda gelişen başka bir olay da, polisin keyfi “Durdur ve ara” metodu ile ünlü sporcu Bianca Williams ve Ricardo dos Santos’u durdurması, yalnızca siyahi oldukları için nedensiz kelepçelemesi oldu. Daha sonra polis bu konuda onlardan özür diledi ve polisin etnik azınlıklara yönelik ayrımcılık yaptığı konusu soruşturulmaya başlandı. BBC etnik azınlıklara dokuz kat daha fazla “durdur ve ara” metodu kullanıldığını açıkladı. BBC, geçen yıl her bin kişide 38 siyahinin keyfi “durdur ve ara” metoduyla karşılaşırken, beyazlar arasında bu rakamın her bin kişide 4 olduğunu söyledi. Şok silahının siyahilere sekiz kat daha fazla kullanıldığını, altı kat daha fazla kelepçelendiklerini ekledi. 24 yaşındaki siyahi Jordan Walker-Brown polisin şok cihazı yüzünden 4 Mayıs’ta felç oldu ve doktorlar artık iyileşemeyeceğini söyledi.

Walker Brown açıklamasında, “Birleşik Krallık’ta polis kendilerine saldırı varsa, tehdit altındalarsa şok silahı kullanma yetkisine sahipler, ancak ben korkup kaçmaya başlamıştım, onlara bir tehdit değildim, kaçana bu silahı kullanma yetkileri yok. Beni yerde kelepçelediler, kalk yürü dediler, onlara bacaklarımı ve bedenimi hissedemiyorum dememe karşın kalk diye ısrar ettiler” dedi.

Gazete bu kişinin daha önce hapis yattığını ve kaçma nedeninin ise cebinde bir miktar esrar olduğunu, ancak siyahilerin nüfusun yüzde 3.5 olmasına karşın şok silahının yüzde 20 siyahilere kullanıldığını, bu konuda da bir orantısızlık olduğunu belirtti.

SİYAHİ MİMARLAR DIŞLANIYOR

The Guardian’ın haberinde Birleşik Krallık’ta siyahi mimarların da önyargı ve ayrımcılıkla karşılaşmaktan yakındığı, ihalelerde görev alamadığı belirtildi. Oliver Wainwright uzun ve ayrıntılı yazısında siyahi mimarların birçok görevden dışlandığını açıklarken, “Hiçbir siyahi çocuk yaşadığı bölgede bir park kanepesini bile siyahi bir mimarın çizdiğini görememekte” diye yazdı.

WINDRUSH SKANDALI

Windrush Skandalı raporu da İçişleri Bakanlığının kurumsal ırkçılık konusunda bir soruşturmadan geçmesini önerdi. Bağımsız rapor, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde iş gücü için sömürge Karayip’lerden Windrush gemisi ile getirilen siyahi işçilerin ve onların Birleşik Krallık’ta doğan, buranın vatandaşı çocuklarının yarım asrın üstünde, yıllar sonra nasıl sınır dışı edildikleri, işten çıkarıldıkları, yıllarca vergi ödemelerine karşın Ulusal Sağlık Örgütünden faydalandırılmadıklarıyla ilgili skandalın raporu.

İçişleri Bakanı Priti Patel yapılanlar hakkında özür dileyip Bakanlığın bilerek ve isteyerek “düşmanca bir ortam” yaratarak “kurumsal düşüncesiz” davrandığını söyledi. Bu konudan sorumlu olan o zaman Bakan olan Amber Rudd skandal ortaya çıktığında istifa etmişti. Şimdi Bakanlığın ayrımcılık konusunda soruşturulması istenmekte. Zubaide Haque bu haksızlıkların rastlantı olmadığını, burada ırkçılık olduğunu belirtti. Görüldüğü gibi toplumun derinliklerindeki ırkçılık örnekleri su yüzüne çıkmakta ve düzeltilmesi için dört koldan çalışmalar sürmekte.

AVRUPA’DA DURUM

Irkçılık konusunda en ağır koşullar ABD’de olsa bile tüm Avrupa’da Birleşik Krallık’a benzer bir durumda; hatta bazı ülkelerde daha ağır tablolar yaşanmakta. Örneğin, Almanya’da yakılan evler, ölen Türkler ve Fransa’da olanlar daha ağır bir tabloya işaret ediyor. Hollanda da ırkçılık konusunda derin yaralar içinde…

BBC gazetesinden Anna Holligan uzun yazısında Hollanda’da da değişim rüzgarlarının esmekte olduğunu, sömürgeci tarihiyle yüzleşen ülkede tarihe daha tarafsız bakmanın ve okullardaki müfredata ırkçılık konularının eklenmesi gerektiğini belirtti. Leiden Üniversitesinden antropolog Mirjam de Bruijn “Sokaklarda her gün sömürgeci ve köleci geçmişimiz gözümüzün önünde. Doğal ırkçılık ve kabul edilmiş ayrımcılık, eşitsizlik var. Irkçılık hepimizin içinde” dedi.

Hollandalı Şair Jerry Afriyie “Hollanda’da George Floyd gibi polis elinde ölmüş iki kişi olmasına karşın daha tutuklanan hiçbir polis yok” dedi. “Mart ayında ölen Tomy Holten’in yüzüne ayakkabısıyla basan polis görüntülerde” diye ekledi. Şair ülkede “beyaz üstünlük” düşüncesinin hâkim olduğunu, kendisine de kötü davranıldığını açıkladı.

Yazı benzer örneklerle sürüyor. Görüldüğü gibi ırkçılık tüm Avrupa’yı sarmış durumda, kökleri derinlerde, bu ülkelerde yaşayan azınlıkların işi çok zor, yol çok uzun ancak bu koşulları değiştirmek için çaba gösteren Asya/Afrika kökenlilerin ve onlara destek olan Beyazların çalışmaları gelecek kuşaklar için ümit verici...

Sonraki Haber