İngilizce eğitim yöntemlerimiz kültürümüzü yozlaştırıyor

Yabancı dil öğrenmek isteyen ve öğrenmesi gereken herkese en iyi eğitim verilmelidir. Fakat bu kimselere öncelikle ana dili en saf, katıksız ve kusursuz bir şekilde öğretilmelidir. Kendi kimliğini oluşturamamış bir Türk evladının İngilizcesi de kusurlu olacaktır

Türk milleti olarak başlıca sorunlarımızı saymaya kalktığımızda eğitim ilk sıralarda gelir. Köy Enstitüleri ile dönemi açısından çığır açan eğitim anlayışımız, ardından gelen Marshall yardımlarıyla sekteye uğradı. Köy Enstitülerinin amacı kendini her alanda geliştirmiş, kültürüne bağlı, aydın kuşaklar yaratmaktı. Fakat 1947 yılında “Komünizm propagandası yapılıyor” gerekçesiyle kapatıldı.

Köy Enstitüsü ve onu doğuran ilerici eğitim anlayışımızın yerini bugün de devam eden düşünmeyen, sorgulamayan ve kimliğini kaybetmesi amaçlanan ‘Dünya Vatandaşlığı’ aldı. Bunun ilk adımı 27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD arasında eğitim komisyonu kurulması ile oldu. Komisyonda 4 ABD’li ve 4 Türk bulunurken komisyonun başkanlığını ABD Büyükelçisi yapacaktı. Bu anlaşma ile eğitimimizi bir bakıma da geleceğimizi ABD’nin ellerine bıraktık. Bugün anlaşma kâğıt üzerinde devam etmiyor fakat kalıntıları hâlâ sürüyor.

Kapitalist devlette toplumculuk değil bireycilik esastır. Eğitimimizdeki rekabete dayalı, sıra arkadaşını geçerek gelmesi beklenen başarı da tam olarak bu anlayışın sonucudur: Dersleri ezberle, sınavlardan geçerli notu alarak günü kurtar, sonra en kârlı işe gir ve para kazan. Bir Türk vatandaşı ve eğitimcisi olarak bu durumu kabul etmiyor, tepki gösteriyorum. Önerimi de değerli devlet büyüklerimize iletmek istiyorum. Bozuk yolda yürünmez. Türkiye Yüzyılında eğitimde devrimci, köklü değişim olmazsa olmazımızdır. Yarını kaybetmek istemiyorsak bugünden bu değişimin yapılması elzemdir.

İngilizce dersleri zorunlu olmamalıdır. Olması gereken ortaöğretim 1. sınıf yani 5. sınıftan itibaren seçmeli olarak başka dillerle birlikte öğrenci ve velilerin seçimlerine sunulmalıdır.

KANAYAN YARAMIZ: YABANCI DİL

2013-2014 eğitim öğretim yılıyla birlikte öğrenciler 2. sınıftan itibaren İngilizce öğreniyorlar. “Dünya vatandaşı olması amaçlanan” gençlerimiz için alınan bu karar tamamıyla bir aldatmacadan ibarettir. Henüz ana dilini öğrenme, okuma ve yazma aşamasında olan çocuklarımız küçük yaştan itibaren yabancı dil eğitimine değil yabancı kültüre maruz kalıyor. Çünkü unutulmaması gereken bir şey var o da dil demek kültür demektir. Ana diliniz dışında yabancı bir dile hâkim olmanız için o kültüre de hâkim olmanız gerekmektedir.
Kendimizden örnek vermek gerekirse İslam dininin dilimize yansımasıyla İnşallah, Maşallah gibi kelimeleri kullanırız. Yabancı birisi bizim dilimizi öğrenmeye kalkarsa aynı zamanda bizim yaşantımızı ve mensubu olduğumuz dini de kısmen öğrenmesi gerekecek. Yeşil renginin olmadığı bir ülkenin dilinde yeşil kelimesinin karşılığı da olmayacaktır. Henüz Türkçeye hâkim olma aşamasında olan çocuklarımız için 2. sınıfta zorunlu İngilizce dersi yanlıştır. Aynı hatayla 20 yıl öncesinde Avrupa Birliği kriterlerine uyum adı altında Anadolu Liselerinde zorunlu hazırlıklar konulmuştu. Matematik, fen, biyoloji, kimya gibi fen dersleri de yabancı dilde veriliyordu. Bu her ne kadar yasada İngilizcenin daha iyi öğrenilmesi olarak geçse de Avrupa Birliği’nin baskısıyla yapılmıştı.
3O’lu yıllarda gençler ne iyi İngilizce öğrenebilmiş ne de İngilizce gördükleri fen derslerinde başarı kazanabilmişti. Birincisi herhangi bir alan dersi yabancı dilde öğretilemez. Üniversitelerde de devam eden bu anlayış yanlıştır. Türkiye’de yaşayan ana dili Türkçe olan ve mesleğini gene aynı ülke ve dilde yapacak gençler de bu durumdan mustariptir. Hâlâ devam eden bu yanlıştan dönülmesi gerekmektedir.
İkincisi hazırlık sınıflarında İngilizce eğitimi genel geçer olmuştur. Bir yıl boyunca sadece İngilizce gördüler. Daha sonraki 4 yılda haftalık İngilizce ders saatleri 4’e düştü. ÖSS stresi de eklenince yabancı dil oldubittiye getirildi. O zamanlarda hazırlık okuyan gençlerin birçoğu sadece yaşıtlarından 1 yıl hayata geç atılmakla kaldılar. Bu zorunlu hazırlık 2006’da iptal edildi. Türkçe mirasımıza sahip çıkan eğitimciler ve duyarlı Türk vatandaşları olarak zorunlu 2. sınıftan itibaren İngilizce eğitimin de aynı şekilde iptal edilmesini bekliyoruz.

SORUNUN KAYNAĞI ANLAYIŞTA

Büyük Türk bilim adamı ve aydını Oktay Sinanoğlu’nun ‘Bye Bye Türkçe’ kitabındaki şu cümleleri tüm sorunumuzu ve çözümünü anlatıyor adeta: ‘’Öğretmenler! Atatürk size güvenmedi mi? Neredesiniz? Hangi kuvvet, hangi ücret sizi bir Türk çocuğuna ders verirken, yabancı dil dersi dışında, İngilizce konuşmaya zorlayabilir, teşvik edebilir? Derslerinizi Türkçe veriniz ki çocuklar konuyu iyi öğrensin. Onların kafasına her gün vurur gibi aşağılık duygusu, ulusal kimliksizlik aşılamayı kabul etmeyiniz.
Öğrenciler, gençler! Atatürk'ün gençliğe hitabesi işte bu günler için yazılmıştı. Siz sömürge evlatları olmayacaksınız. Atatürk'ün ümidini boşa çıkartmayacaksınız. Yabancı dilleri de, ama önce kendi dilinizi, edebiyatınızı, tarihinizi iyi öğreneceksiniz.’’
Yabancı dil öğrenmek isteyen ve öğrenmesi gereken herkese en iyi eğitim verilmelidir. Fakat bu kimselere öncelikle ana dili en saf, katıksız ve kusursuz bir şekilde öğretilmelidir. Kendi kimliğini oluşturamamış bir Türk evladının İngilizcesi de kusurlu olacaktır. 2. sınıfta zorunlu verilen İngilizce dersleri bu yüzden oldukça yanlıştır. Çocukların yaşları çok küçüktür.
1. sınıfta okuma yazmayı sökememiş çocuk sayısı sanılandan çok fazla. 2. ve 3. hatta 4. sınıfta dahi okuma yazmada sorun yaşayan çocuklarımızı nasıl es geçebiliriz? Ana dilinde kelimeleri, tamlamaları, deyimleri, noktalama işaretleri, cümle yapıları oturmadan bir başka dile geçilemez. İngilizcenin cümle yapısıyla Türkçenin cümle yapısı birbirinden oldukça farklıdır. Eğer sağlam kültürde inşa edilmiş bir gençlik yaratmak istiyorsak Türkçemize sahip çıkacağız. Türkçemize sahip çıkmak istiyorsak da yabancı dil eğitimini ana dilini tam olarak öğrenememiş hiçbir çocuğumuza zorla dayatmayacağız.
Yabancı ülkelerdeki İngilizce eğitim yaş aralıklarını Türkiye ile karşılaştıranlara ise cevabım Türkçenin Avrupa dilleriyle olan yapı farkıdır. Bir Alman’ın İngilizceyi öğrenmesi ile Türk’ün öğrenmesi arasında fark vardır. Çünkü Almanca ve İngilizce aynı dil ailesine sahiptir. Türkçe ise sondan eklemeli ve oluşturduğu millet sayesinde eşi benzeri görülmemiş bir zenginliğe sahip dünyanın en özel dilidir.
Ayrıca İngilizce dersleri zorunlu olmamalıdır. Olması gereken ortaöğretim 1. sınıf yani 5. sınıftan itibaren seçmeli olarak başka dillerle birlikte öğrenci ve velilerin seçimlerine sunulmalıdır. Şu an bu sistem seçmeli din derslerinde başarıyla uygulanıyor. Aynı şekilde yabancı dil eğitiminde de uygulanabilir.
Başka bir husus da geçmişle bugün arasındaki İngilizce öğretimindeki yöntem farkı. Eskiden Türk gibi düşünüp İngiliz gibi konuşmamız beklenirdi. Cümle yapılarındaki farklar ile bu yöntemin yıllar sonra hatalı olduğu görüldü. Artık İngiliz gibi düşünüp İngiliz gibi İngilizce konuşmamız bekleniyor. Küçük yaşlarda öğretilen yabancı dil de bunun sebebi. Sanırım bunu yapanların gelecek planları arasında Türkçenin yabancı dil olarak Türkiye’de varlığını sürdürmesi var. Ne de olsa dünya vatandaşı olmak, küreselleşmek, sınırların kalkması ortak bir dili de getirir. Ne mutlu ki bize bu gerçekleşmeyecek. Biz Atatürk devrimlerine sonsuz bağla bağlı bir toplum olarak ne dilimizden ne kültürümüzden vazgeçeriz. Gerekirse en iyi yabancı dili gene bizim gençlerimiz konuşur. Fakat dil öğretiminin altında dayatılan kimliksizleştirmenin de önüne geçeriz. Dilimize, kültürümüze, tarihimize, edebiyatımıza ve bizi biz yapan her türlü değerlerimize sahip çıkıyoruz. Bursa Nutku’ndan aldığımız görevle fikri hür, vicdanı hür nice nesiller yaratmaya devam edeceğiz.

Sonraki Haber