İngiltere'de yerel seçim depremi

İngiltere'de yerel seçimler, yani belediye seçimleri 2 Mayıs’ta yapıldı. Bu seçimlere ülke, zayıf bir seçim atmosferinde girdi. Belki milyonlarca insanın yerel seçimlerden haberi bile yoktu. Katılım da beklendiği üzere düşük oldu.

İngiltere'deki yerel seçimler tamamlandı, katılım düşüktü... Londra'da katılım oranı yüzde 40 oldu. Tüm İngiltere oranı muhtemelen yüzde 35 civarlarında olmalı. Uzun dönemli eğilime baktığımızda insanların geçmişe göre seçimlere daha az ilgi gösterdiğini görüyoruz. Genel seçime göre yerel seçimlerde katılımın daha az olması İngiltere için olağan ama yerel seçim için dahi katılım oranı düşük gerçekleşti.

317 şehir içinden (şehir kavramı biraz farklı, şehircik veya belediye bölgesi diyelim ing: Council) 107'sinde seçim yapıldı.

Peki tam olarak neyin seçimi yapıldı? Vatandaş neye oy verdi? İnsanlar şehir meclis üyelerine (ing: councillor) oy verdiler. Peki şehri yönetecek kişi seçilmedi mi? Hayır seçilmedi, seçilen meclis üyeleri başkanı seçiyor o da icracı ekibi kuruyor. Bizdeki gibi direk belediye başkanını seçmek çoğu şehirde yok.

11 BÖLGE BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLDİ

Rishi Sunak

İngiltere'deki yerel seçimlerde 2500 meclis üyesinden başka ne seçildi? 11 adet "Bölge Belediye Başkanı" seçildi (BBB). (İng: Metro Mayor). Bu BBB kavramı nispeten yeni bir kavram, son 10 senenin olayı. Birkaç şehirden oluşan bir bölgenin halk tarafından seçilen genel idarecisi diyelim. Her yerde yok, bazı yerlerde var. İngiltere nüfusunun yüzde 27 kadarı BBB yetki alanı içinde yaşıyor. Yerel idare ile merkezi hükümet karşılıklı görüşmeler ile bu BBB olayına karar veriyorlar, istiyorlar mı istemiyorlar mı, isterlerse yetkileri ne olacak vs... Ancak olayın temel çıkış sebebi ortaya halkın seçtiği görünür bir lider profili çıkartmak, onu ekonomik işler, bazı altyapı yatırım kararları, bazı bütçe kalemleri üzerinde yetkilendirmek ve sorumlu tutmak. Özellikle kuzey İngiltere'de gelişme konusunda geride kalmış bölgelerin gelişmesini desteklemek için kullanılıyor bu BBB olayı. Metro ifadesi de "Metropolitan"'dan geliyor yani bizdeki "Büyükşehir" gibi ama aslında bir büyükşehir ve çevresindeki küçük birkaç şehri kapsayan bölge olarak ifade etmek daha doğru.)

Peki seçim yapılmayan şehirlerin yönetimi ne olacak? Onların seçimleri farklı zamanlarda yapılacak, şehirlerin bir kısmı meclis üyelerinin tamamını 4 senede bir seçiyor, bir kısmı meclis üyelerinin yarısını 2 senede bir değiştiriyor yani 4 senede bir hepsi değişmiş oluyor, bazı şehirler ise her üç senede bir üyelerin üçte birini seçiyor ve dördüncü sene seçim olmuyor. Meclis üyelerinin hepsi aynı anda değişmeyince şehir yönetiminde bir süreklilik sağlanıyor olabilir. Sonuç olarak 11 adet BBB seçimi yapıldı ve İşçi Partisi adayları çoğu bölgeyi kazandı.

İKTİDAR PARTİSİ YENİLGİYE UĞRADI

Yerel seçimlerin genel sonucuna bakarsak, iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin üzerinden silindir geçtiğini söyleyebiliriz. Başbakan Rishi Sunak yenilgiye uğradı. Zaten anketlerde büyük hezimet olacağı belliydi ve beklendiği gibi iktidar partisi artık genel seçimlerdeki hezimetine gün sayıyor... "Şu genel seçimler gelse de bitse bu çile" diye düşünüyor olabilirler. Tam olarak bitik durumdalar. Belediyelerde yüzlerce koltuk kaybettiler. Ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi yerel seçimlerde birinci parti oldu ama onların da büyük zafer kazandığı söylenemez. İngiltere'nin iki parti egemen sistemi belli ki çöküyor ve halkın beklentilerine karşılık veremiyor.

Yerel seçimlerde iktidar partisi 397 meclis üyeliği koltuğu kaybetti ve 515 koltuk ile yola ağır aksak devam edecek. İşçi Partisi 232 koltuk kazandı ve 1.158 koltuk ile devam edecek. Liberal Demokratlar ise 98 koltuk kazandılar ve 522 meclis üyeliği ile Muhafazakarların dahi önüne geçtiler. İktidar Partisine yakın miktarda politik gücü ve oyu olduğu bilinen Nigel Farage’ın "Reform UK" partisi ise çoğu seçim bölgesinde Muhafazakâr Parti'nin oylarını bölmemek için aday göstermedi yoksa durum iktidar partisi için çok daha vahim olacaktı.

ASKER AİLELERİ MUHALEFETE OY VERDİ

Yerel seçimdeki sürprizlerden biri ise İngiliz Ordusunun merkezi sayılabilecek Aldershot şehrinin de İşçi Partisi’ne geçişi oldu. İngiltere'de geleneksel olarak ordu personeli ve aileleri Muhafazakâr Parti'ye oy verir. Bunun arkasındaki sebepler aynı bir yazı konusu ama bu derece ordu ile özdeşleşmiş bir şehir dahi İşçi Partisi'ne geçiyorsa, iktidar partisi sözün bittiği noktada demektir. Asker ailelerinin yaşadığı bölge muhalefete oy veriyorsa bu aynı zamanda mevcut askeri politikalardan duyulan rahatsızlığın bir göstergesi olarak da belki düşünülebilir.

Anketlere bakarsak, genel seçimler için iktidar partisinin oy oranı yüzde 20’ler seviyesinde, İşçi Partisi yüzde 43’ler seviyesinde, Reform UK isimli aşırı sağcı parti (başkanı Nigel Farage, Trump benzeri bir karakter) yükselişte, yüzde 17’ler seviyesinde. Liberal Demokratlar yüzde 9 seviyesindeler, Yeşiller ise yükselişte ve yüzde 8 seviyesindeler. Yarın bir gün nispeten yakın olan iki büyük sağcı parti birleşse dahi İşçi Partisi'ni yakalayamıyorlar.

İşçi Partisi demişken tabi "Jeremy Corbyn" zamanındaki hakiki İşçi Partisi artık yok. Yerine cerrahi kumpas operasyonu geçirmiş, dejenere bir parti var. Başına da bir "Sör" koymuşlar. Zaten İşçi Partisi'nin başında Kraliyet makamı tarafından ünvan verilmiş birinin olması dahi birbiriyle çelişkili. İşçi Partisi’nin şuan ki lideri Keir Starmer.

Keir Starmer

SADIK HAN AÇIK ARA FARK İLE YİNE KAZANDI

Elbette tüm bölgeler bir kenara, Londra bölgesi diğer tarafa. En önemli seçim Londra bölgesinin belediye başkanı seçimi oldu. Londra'nın idari yapısı diğerlerinden farklı, özel yetkilendirmeler var. Londra'nın belediye başkanlığını üçüncü dönemi olarak İşçi Partisi adayı olan (Müslüman) Sadık Han açık ara fark ile yine kazandı.

Sadık Han

Sadık Han'a seçim öncesinde Muhafazakâr Parti'nin adayı tarafından edilmedik söz kalmamıştı. "Yarıştığım adayların içinde en tehlikelisi" denmişti. Kendisine "vatan haini sıçan" ifadesini dahi bu hanımefendi tivit atarak kullanmıştı. (İng: traitorrat). Seçimlerde ise yüzde 44 karşısında yüzde 33 gibi açık bir fark ile Sadık Han seçimi kazandı.

Londra seçimleri bize ne gösteriyor? Ana akım medyanın etkisini iyice kaybettiğini görüyoruz çünkü Sadık Han'a karşı yıllardır süren şiddetli bir ana akım muhalefeti var ve tüm yaptıkları, yapmadıkları, duruşu, her şeyi eleştiriliyor. Şehirdeki artan suç oranı ve özellikle bıçaklama vakaları önemli eleştiri konularından. Sadık Han, Londra bölgesinde araç trafiğini kısıtlayıcı ve pahalı hale getirici, hava kalitesini artırıcı, şehri daha çok yaya ve bisikletlilere uygun hale getirici tedbirler alıyor ve seçim sonuçları bu konuda Londra'da yaşayanların desteği olduğunu teyit etti. Diğer konu ise, Londra artık göçmenlerin ve turistlerin o kadar ağırlıkta olduğu ve hayatın pahalı hale geldiği bir şehir haline geldi ki, bir daha Londra'yı sağcı bir iktidar kazanırsa şaşırırım doğrusu. Özellikle çocuklu olan ve makul maliyet ile yüksek hayat kalitesi isteyen aileler ve İngiliz kökenli babadan zengin kesimler zaten Londra'nın dışındaki şehirlere yerleştiler. Londra'ya ise iş için tren ile haftada birkaç gün gel-git yapıyorlar. Başta barınma olmak üzere, Londra maliyetleri ile yaşamak çok zor. Londra'nın tüm belediyeleri, ulaşılabilir fiyatlı konut yapımı konusunda baskı altında. Dünyada birçok metropolde de benzer karakteristikleri gözlemliyoruz.

Politik analistlerin beklentisi, iktidar partisinin önümüzdeki dönemde daha sağcı ve fasit söylemlere kayarak Nigel Farage'a kaptırdığı oyların bir kısmını geri alabilmesi yönünde. Belki Nigel Farage ile birleşmeyi de değerlendirebilirler ancak sonuç değişmeyecektir. İngiltere'nin ekonomik, politik geleceği ve siyasi istikrarı önümüzdeki dönemler için pek parlak görünmüyor. Sene sonunda ABD'de Trump, İngiltere’de Keir Starmer yönetimde olacak gibi. Bu durum da ABD ve İngiltere stratejik işbirliğini sallayabilir.

Sonraki Haber