İNGİLTERE’DEN HABERLER... CIA Başkanı Bill Burns ve MI6 Başkanı Richard Moore aynı koltukta
İngiltere'de bir haftaya göz atalım. CIA Başkanı Bill Burns ve MI6 Başkanı Richard Moore'un yan yana konuşma yaptığı panel dikkat çekici. Haberlerden biri Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Abdullah Gül Oxford'daydı...
Londra'da 7 Eylül günü, İngiliz yayın kuruluşu Financial Times’ın her sene düzenlediği bir panel yapıldı. Bu sene ilgi çeken konuşmaların başında CIA Başkanı Bill Burns ve MI6 Başkanı Richard Moore'un paneli oldu. Bir dalda iki kiraz misali aynı koltuğa oturdular ve sunucunun sorularını yanıtladılar. MI6, İngiltere'nin dış istihbarat birimidir, yani CIA'nın İngiltere muadilidir.
Başındaki Richard, Ankara'nın eski İngiltere büyükelçisidir. X platformunda, zamanında hayli iyi olan Türkçesi ile paylaşımlar yapar idi. İlk defa MI6 ve CIA başkanları halk önünde bir programa katılmış oldular. Moore, CIA ile en yakın çalışan iki kurum olduklarını ve CIA’den hiçbir şey gizlemediklerini belirtti. Burns'de biraz daha zayıf tonda benzer mesajı verdi. Sunucunun bir sorusu özellikle ilgi çekti:
"Küresel istihbarat konularında nasıl işbirliği yapıyorsunuz, coğrafya bazında ülkeleri mi paylaşıyorsunuz?" Moore şöyle yanıtladı: "En iyi atlet modelini" uyguluyoruz .
Devam etti: "Yani bir ülke veya bölgede kim daha iyi konumlanabilmiş ise, işi o yapıyor ve diğeri ile paylaşıyor. Birbirimiz ile rekabet etmeden yapmaya çalışıyoruz. Ortak operasyon yapıyoruz. Fırsatlara beraber bakıyoruz. Beraber yetkinlik geliştiriyoruz, gereken operasyonel teknolojileri beraber geliştiriyoruz. Mesela Venture Capital firmalar ile beraber ortak olma konusunu ilk defa In-Q-Tel (IQT) ile başlamıştık, Startup ve bigtech firmaları ile ortaklıklar da bunun örneğidir. Bizim Ulusal Güvenlik Yatırım Fonumuz var ve bizde bunlara benzer işler yapıyoruz ve CIA ile çok yakın işbirliği içindeyiz."
ASYA İSTİHBARATI HEDEF ALDILAR
Rusya-Çin-İran'ın işbirliği ve CIA-MI6 işbirliğinin karşılaştırmasını yaparken Moore şu ifadeleri kullandı: "Bizim işbirliğimizin derinliği ve kalitesi tamamıyla farklı boyutta, çok daha ileri seviyededir. Örnek, 'Beş göz Birlikteliği' ve Avrupa'daki istihbarat kurumları ile ilişkilerin yakınlığı onlardan farklıdır. Bizim ilişkimiz değerler üzerine kuruludur. Rusya-Çin-İran-Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ilişkisi ise karanlık ve pragmatik yapıdadır."
Rusya-Ukrayna savaşı konusunda yorumlar yaptılar. Yorumların bir noktasında Burns, herhalde boşluğuna geldi ve "Putin'in gücü elinde tutması zayıflıyor gibi görünmüyor" dedi. Uyanık Moore ise araya girdi ve ifadeyi düzeltti: "Gücü sıkı tutmak ve stabil tutma konularını karıştırmayalım."
Putin'in iktidarının stabil olmadığını belirtti ve örnekler verdi.
Sunucu iki kurum arasındaki fay hatlarını ortaya çıkartmak için şu soruyu sordu: "MI6, Ukrayna'ya Rusya'nın içini vurması için balistik füze verilmesini destekliyor ama CIA desteklemiyor?"
Bu konuya cevap verirken iki diplomat yuvarlak ifadeler kullandılar ve fay hatlarını pek açık etmediler.
İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASINA BAKIŞ
İsrail-Filistin çatışmaları konusunda Burns: "Başkan Biden'in önerdiği 3 fazlı ateşkes ve rehin iadesi planı konusunda müzakereler devam ediyor, önemli aşama kaydettik ama sona kalan %10 kısım en zor olan kısım, garanti veremiyorum. Günün sonunda bu konu liderlerin politik kararına geliyor ve iki taraf liderinin "artık yeter" demesi ve zor ödünleşmeleri kabul etmeleri gerekli." Moore ise bu konudaki ifadeleriyle çok daha endişeli olduğunu ve konunun yarattığı bölgesel risklere ve istikrarsızlaştırmaya dikkat çekti ve hızla ateşkes ihtiyacını vurguladı. Özetleyecek olursak İsrail-Filistin çatışmaları konusunda İngiltere tarafı çok daha endişeli görünüyor ve ABD'ye nazaran Filistin tarafına daha yakın durdukları görünüyor. Bu bölgede İngiltere'nin kaybedeceği şey çok daha fazla ve durumun çok daha kötüye gidebileceğini görüyorlar. İngiltere bütün bölge şeyhleri, kralları vs. ile yıllardır ilişki kurmuş, krallar, prensler, İngiltere'de askeri okullarda okumuşlar. Birçok küçük ülkenin varlığını dahi zamanında İngiltere sağlamış ve sınırlarını çizmiş. Bazı küçük ülkeleri, aşiret ve şeyhleri petrol zengini yapmış. Bölgede İngiltere'nin kaybetmek istemediği çok fazla ilişki ve ülke var. Rusya ilişkileri konusunda ise tersi bir durum var, İngiltere, ABD'ye göre daha agresif görünüyor gibi... Programı Youtube'dan izlenebilir.
Bu program bize ne gösterdi? Hariciyemiz, Filistin'deki katliamlar konusunda İngiltere ile, Rusya-Ukrayna konusunda ise ABD ile daha yakın çalışmayı tercih edebilir. Diğer taraftan unutmamalıyız ki Burns'un muhtemelen emeklilik öncesi son haftaları. Trump geldiğinde Burns yolcudur. Moore'in koltuğu ise muhtemelen daha sağlam. Moore için tek risk şu olabilir: İngiltere'deki Yahudi lobisinin gücü onun ayağını kaydırmaya yeter mi? Göreceğiz... Ayrıca Moore’ın bahsettiği şekilde bir "Ulusal Güvenlik Yatırım Fonu" kurulması ve bunun üzerinden çeşitli Startup ve firmalar ile teknoloji temelli ortaklıklar yapılması uygun olabilir. Not: Moore Ankara'da belli ki koltukta nasıl oturulur öğrenmiş, Burns yanında stajyer gibi oturuyor.
Abdullah Gül Oxford'dan paylaştı
AK Parti'nin kurucularından olan ve Kayseri milletvekilliği dahil çeşitli siyasi görevlerde bulunmuş olan Abdullah Gül, 13 Eylül günü, İngiltere'nin Oxford kentindeki Oxford Üniversitesi'ne bağlı olan Oxford İslam Araştırmaları Merkezi'nin (OCIS) yıllık toplantısına katıldı ve X hesabından paylaşım yaptı. Genelde her sene bu vakitler, AG'nin Oxford'daki bu kurumun toplantılarına katıldığını söyleyebiliriz.
6 Ağustos günü, İngiltere'nin Ankara büyükelçiliği de ‘gov.uk’ resmî web sitesinde ‘Chevening OCIS / Abdullah Gül Burs Programı’ ile ilgili bir paylaşım yaptı ve başvuruların kasım ayında kapanacağın belirtti. ‘Chevening’ denen kurum, İngiltere'nin devlet burs programlarından biri. Özetle parasını İngiltere devletinin ödediği, Abdullah Gül'ün de isminin verilmiş olduğu, çeşitli Müslüman ülkelerden İslam araştırmacılarının başvurabileceği bir program.
Somalili taksicilerden elçiliğe destek
Somali'nin devlet kanalı SNTV haberine göre, Londra'daki Somalili taksiciler ve Somali diasporası, Londra Somali büyükelçiliğine bir Mercedes hediye etmişler. İngiltere'de 100 binden fazla Somali kökenli göçmen var ve taksicilik bu grup içinde önemli işkolları arasında. Hatta Somali'nin diplomatları arasında önemli miktarda taksici kökenli diplomat bulunmakta. Somali, yeni yeni ayakta durmaya çalışan bir ülke ve Türkiye'nin Londra Büyükelçiliği’nin de bu çalışmalara destek vermesi uygun olabilir. Hatta TOGG'un sağdan direksiyonlu versiyonunu üretebilirsek, Somali'nin Londra Büyükelçiliği’ne bir tane hediye de bizden gidebilir.
BMC iş başına!
BMC firmasının ismi, belki bilirsiniz, ‘British Motors Company’ den geliyor. Hala İngiltere'de çeşitli motor tiplerinde, özellikle denizcilik motorlarında bilinen bir markadır. BMC firmamız yakın zaman önce ‘Neoport’ isimli bir Havalimanı Apron transfer aracı üretmiş. Tebrik ediyoruz ve yurtiçi ve yurtdışı havalimanlarında hızla bu araçların yaygınlaşmasını umuyoruz. BMC markası, Ethem Sancak liderliğinde başarılı bir dönüşüm geçirdi, kara araçlarında ordumuzun lider tedarikçisi haline geldi ve çok sayıda Mehmetçiğimizin hayatı Kirpi araçlarının özellikleri sayesinde kurtarıldı. Emeği geçenleri minnet ile analım. Daha sonra firma Tosyalı grubuna geçti ve umuyoruz Tosyalı grubu da BMC firmasına yeterli kaynak ayıracak ve firma hızlı büyümesine devam edebilecektir. BMC'nin motor üretimi şirketi de var ve deniz motoru üretimine de başlamışlar. İngiltere pazarında zaten deniz motorunda bilinen bir marka oldukları için bu alanda önlerinde önemli büyüme fırsatları olacaktır.
Yine İngiltere pazarında BMC için önemli bir fırsat daha var. Malum Land Rover markası İngilizlerin ikonik markasıdır ancak bu firmanın sahipliği zaman içinde değişti ve tüm araba endüstrisinde olduğu gibi birbirine benzeyen, fazlaca otomatik, hatları yuvarlatılmış yeni tasarımlar devreye alındı. Avrupa'da LGBT propagandaları sadece toplumsal yapıda değil, araba tasarımlarında da var. Klasik Land Rover’ın erkeksi tasarımının hatlarını yuvarlata yuvarlata markayı LGBT yaptılar. BMC'den beklentimiz, klasik Land Rover tasarımından ilham alarak fazla otomatik olmayan dizel bir araç üretmesidir. İngiltere'de talep çok yüksek olacaktır, millet eski tasarıma hasret durumda. Avrupa'da ve Afrika'nın fakir ülkelerinde de farklı sebepler ile böyle bir araca talep yüksek olacaktır (Koloni döneminin kötü hatıraları var ama bu Land Rover modeli Afrika'da çok bilinen bir model haline bu sayede gelmişti) ve Türkiye'de özellikle köy, kasaba ve kırsalda büyük iş yapacaktır. Model ismine de ‘BMC Rover’ denebilir. Türkiye'de yılda 1 milyondan fazla araba satılıyor. Milletin yerli ve milli araba endüstrisinden beklentisini ayda 1000 tane elektrikli araba satan TOGG'a indirgemek ayıptır.
İngiltere'den Avustralya'ya nükleer teknoloji transferi
İngiltere'nin AUKUS savunma paktı kapsamında (ABD ve Avustralya ile) geliştirmekte olduğu nükleer itkili yeni sınıf denizaltı programı var. 2030'ların sonlarında bu yeni nesil denizaltılar devrede olacak. Şu aralar geliştirmeler devam ediyor, 2020'lerin sonlarına doğru İngiltere'de ilk üretimler başlayacak, daha sonra Avustralya tersanelerinde de birkaç denizaltı üretilecek. AUKUS ülkeleri bu kapsamda 5 Ağustos'ta ‘Deniz Nükleer itki işbirliği antlaşması’ imzaladılar. Buna göre nükleer itki teknolojileri Avustralya ile paylaşılacak ve Avustralya askeri uzmanları, nükleer motorların bakımlarını ve operasyonlarını yapabilir hale getirilecekler. İngiltere yine bu teknolojileri rahatça ihraç edebilmek için 16 Ağustos’ta bir mevzuat değişikliği yaptı ve ‘AUKUS ülkeleri açık lisansı’ isimli mevzuatı devreye aldı. Bu lisans da İngiltere'nin bu tür savunma teknolojilerini AUKUS ile paylaşımına hukuki zemini hazırladı. Bahsi geçen denizaltıların nükleer itki motorlarını Rolls Royce firmasının ürettiğini ve CEO'sunun Tufan Ergin Bilgiç olduğunu hatırlayalım.
Nükleer itki motorlarının denizaltılarda kullanılması konusu ilginç bir konu, Türkiye'nin de fazla oyalanmadan bu işleri öğrenmesinde fayda olabilir. Koca okyanusları geçmeye mazot mu dayanır! Bir tane Karayipler’de gezer, bir tane Somali açıklarında, yeter şimdilik...
Tufan'ın başı Trent XWB motorları ile dertte
Rolls Royce (RR) firmasının CEO'su Tufan Ergin Bilgiç'in başı şu aralar uçak motorlarının teknik problemleri ile dertli. Tufan bey şirkette hayli kurumsal değişiklik yaptı ve şirketin piyasa değerini artırarak ortakları mutlu etti. Durum teknik kısma gelince işler iyi gitmiyor gibi. En son şarlayan müşteri ‘Cathay Pacific’ oldu. CP'nin A350-1000 uçağının RR motorunda yakıt enjeksiyonu kaynaklı sorun oldu ve CP, filosundaki tüm bu uçakların uçuşlarını durdurdu. CP filosundaki 48 adet A350 motorunu inceledi ve 15 uçakta değişmesi gereken hatalı parçalar tespit etti. CP bu uçakların ilk kullanıcıları arasında ve belki de ilk kullanıcılardan olmanın cezasını çekiyor lakin diğer havayolları aynı tip uçaklarda bu problemi tespit edemediler. Büyük olan Trent WXB'lerde sorun var gibi görünüyor. 2 Eylül'de Cathay'ın yaşadığı motor yangını sonrası Avrupa'daki düzenleyici kuruluş olan EASA uyarı yayınlamıştı ve bütün RR Trent XWB97 motorlarının incelenmesini istemişti. Problemin uygun olmayan motor bakımı sebepli olduğu konusunda da yorumlar var. RR daha önce bu motorlar yüzünden Emirates ile de problem yaşamıştı ve motorların dayanıklılığını geliştirmek için çeşitli çalışmalar yaptığını açıklamıştı. Tufan Bey’e belli ki Eskişehir'den birkaç mühendis lazım. THY’nin de Aralık 2023’te 80 adet A350 siparişi verdiği ve RR ile motor bakımı konusunda işbirliği anlaşması imzaladığını hatırlatalım.
Gıda israfını azaltan telefon uygulaması
İngiltere'de son aylarda hızla popüler hale gelen bir cep telefonu uygulaması var. İsmini "Atmak için çok iyi" olarak çevirelim. (İng.: toogoodtogo). Bu kâr amaçlı bir şirket değil, kâr amacı olmayan, sosyal fayda amaçlı bir şirket. Zamanında Danimarka'da kurulmuş, Avrupa'da yaygınlaşmış ama yeni yeni İngiltere'de popüler oluyorlar. Bu uygulama ile mahallenizdeki kafe, restoran, market, pastanelerin atmak üzere oldukları yiyecekleri hediye paketi gibi indirimli ve karışık olarak satın alıyorsunuz. Malum birçok yiyecek mekânı günlük yiyecek hazırlar ve kalan yiyecekler ertesi güne bırakılmaz. Bunların bir kısmı çöpe gider, bir kısmını hayvanlar yer bir kısmı da fakirlere dağıtılır. Örnek pastaneniz var, akşam 7’de kapatacaksınız. Uygulamaya 4 tane paket girişi yapıyorsunuz ve bir fiyat yazıyorsunuz. Teslim zamanı siz kapanmadan son 15 dakika olarak seçiyorsunuz. Paketin içinde ne olduğunu yazmıyorsunuz. Ne çıkarsa müşterinin bahtına
Gün sonunda baktınız tezgâhta 20 tane börek, 12 tane ekler kaldı. Kalanları kutulara karışık koyuyorsunuz ve son 15 dk. siparişini almaya gelenlere teslim ediyorsunuz. Müşteri şanslıysa çok börek çıkıyor kutudan.
Misal 300 TL normal satış fiyatı olan paketi 50 TL'ye müşteri alıyor. Maksat para kazanmak değil, ziyan olmasını engellemek. Müşteri de tam olarak ne aldığını bilmiyor, yaklaşık olarak ne aldığını biliyor. Marketler son kullanma tarihi gelmekte olan ve hatta gelen ürünleri de bu şekilde satıyorlar. İngiltere'de bu sisteme hayli yaygın olan bazı kahveciler, marketler, sandviç dükkanları katılmış durumda.
Bursa inciri ve İsrail mangosu raflarda
Son haftalarda, Bursa incirini İngiltere kasabalarında kurulan pazarlarda ve market raflarında görmeye başladık. Bursa'daki üreticilerimiz tebrik ediyoruz. İri ve sulu olan en kaliteli incirler değil ama orta büyüklükte idare eder seviyede incirler. Raf ömrü dolayısı ile muhtemelen büyük ve sulu incir ihracata pek uygun olamıyordur. Fiyatlar hayli pahalı. Örnekte 10 tane incir 6 sterlin yani bugünün kuru ile tanesi 27 TL yapıyor. Misal İngiltere'de en ucuz meyve olan muzun kilosu 1 sterlin civarındadır yani 10 tane incir yerine 6 Kg muz alınabiliyor. Haliyle incir raflara konuyor ama satış hacmi düşüktür. Üstelik raf ömrü de hayli kısa. Paketleme konusundaki tavsiyem de yumurta kutusu benzeri çözümlere yönelinmesidir. Diğer konu ise Mango olayı. İngiltere'de mango çok satılan bir meyvedir, fiyatı da ucuz değildir. Nasıl olduysa pazardaki mangoların hemen hepsi İsrail menşeyli olmuş. Bu mango olayının Türkiye'de veya yerli firmalarının işlettiği yurtdışı plantasyonlarda üretilmesi ve Avrupa'ya ihraç edilmesi uygun olacaktır. İsrail’in savaş ekonomisini desteklemeye hiç gerek yok.