İngiltere'den kısa kısa

İngiltere'den kısa kısa

HAZIRLAYAN: METİN AKGERMAN

II. Elizabeth'in cenaze töreninde neler yaşandı?

2. Elizabeth’in cenazesi geçen haftanın ana gündemiydi. Kraliçe, 8 Eylül'de İskoçya'nın ortalarında, hayli ıssız ve yerleşim yerlerine uzak bir bölge olan Balmoral Kalesi'nde vefat etmişti. Vefattan iki gün önce, 6 Eylül'de BalmoralKalesi'nde yeni BaşbakanLiz Truss'u yetkilendirmişti. Vefat sonrasında cenazesi 19 Eylül'de Londra'ya getirildi. Londra'daki Westminster Kilisesi'nde (veya Manastırı, ing: Abbey) cenaze merasimi düzenlendi.Anglikan kilisesi adetlerine uygun olarak ilahiler söylendi. Din adamları konuşmalar yaptılar ve akabinde cenaze Windsor şehrine götürüldü, Windsor kalesinin içindeki kilisede aile çevresi ile özel bir merasim düzenlendi ve kilisenin altındaki aile mezarlığına nakledildi.

KRALİÇENİN CENAZESİNE DAVET EDİLMEYEN ÜLKELER

Cenazeye davet edilmeyen ülkeler dikkat çekiciydi. Rusya Federasyonu, Suriye, Afganistan, Venezüella, Belarus ve Myanmar cenazeye davet edilmedi. Başkan seviyesinde değil, büyükelçilik seviyesinde davet edilen ülkeler ise İran, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Nikaragua oldu. Bu gruptan merasime katılım olmadı.

Davetli kraliyet aileleri büyük oranda katılım gösterdi. Zaten Avrupa'daki kraliyet ailelerinin birçoğu Kraliçe Elizabeth ile kan bağına sahip. Davetli krallar arasında davete katılmayan Suudi Arabistan veliaht prensi (uygulamada kral) Muhammed Bin Salman idi. Kendisinin yerine Prens Türki Bin Muhammed törene katıldı.

Türkiye'den merasime Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu katıldı.İngiltere'nin resmen devlet olarak tanımadığı Filistin Devleti'nin başbakanı törene katıldı. İngiltere'nin tanıdığı ancak birçok ülkenin tanımadığı Kosova'dan da başkan düzeyinde katılım oldu. Irak'tan merkezi hükümet düşük seviyede katılım gösterdi ve İngiltere'deki büyükelçisini merasime yolladı. Irak'tan diğer bir katılımcı ise Neçirvan Barzani idi. Azerbaycan'da nispeten düşük seviye katılım ile meclis başkanını gönderdi. Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı XiJinping cenazeye davetliydi, ancak katılmadı. Çin’i cenazede başkan yardımcısı temsil etti.

Genelleme yapacak olursak, İngiltere ile ilişkileri iyi olan ülkeler ve monarşiler üst seviye katılım gösterdiler. En düşük seviye katılımı, Latin Amerika ülkeleri gösterdi.

Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi birincil önem seviyesindeki İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) ülkelerine geniş kontenjan ayrıldı.

Westminster Kilisesindeki törene davetlilerin çoğu otobüsler ile aktarıldı. Özel aracı ve korumaları ile imtiyazlı olarak kilisedeki törene gelen liderler ABD başkanı, İsrail başkanı, Fransa başkanı ve İngiltere başbakanı idi.

ABDULLAH GÜL “DERİN ÜZÜNTÜ” YAŞADI

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kraliçenin vefatının açıklandığı gün İngiltere'de olması Türk basınında yer aldı. Basınımızda çıkan haberlere göre, 2008 ortalarında Kraliçe, Türkiye ziyareti sırasında Gül ve eşi onuruna Karaköy'de demirlemiş olan HMS İllustrious İngiliz uçak gemisinde resepsiyon vermişti ve ziyaretinin son gününde, İngiliz büyükelçiliğinde Gül'e şövalye nişanı takmıştı. Basına yansıdığı kadarıyla Gül, resmi cenaze törenine katılmadı.Abdullah Gül sosyal medya hesabından başsağlığı mesajı yayımladı. Gül’ün mesajında, “derin üzüntü” vurgusu yapıldı: “Cumhurbaşkanlığım sırasında Türkiye-İngiltere ilişkilerinin gelişmesi için birlikte büyük çaba sarfettiğim Kraliçe II. Elizabeth’in vefat ettiğini derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisi, Birleşik Krallık’a 2011 yılında gerçekleştirdiğim devlet ziyareti sırasında büyük bir misafirperverlik göstermişti ve 2008 yılında eşi Prens Philip ile birlikte Kraliçe’yi ülkemizde ağırlamıştım.Tüm hayatını ülkesine hizmet etmeye adayan Kraliçe II. Elizabeth, önemli bir lider olarak dünya tarihinde yerini şüphesiz ki alacaktır. Bu acılı günlerinde Kraliyet Ailesine, Birleşik Krallık Hükümeti ve halkına en içten başsağlığı dileklerimi iletiyorum.”

MONARŞİ KARŞITLARI VE DESTEKÇİLERİ

İngiltere'de genel olarak monarşiye ve Kraliçe'ye sahip çıkıldığını söyleyebiliriz. Bunun altında yatan sebeplerin başında kanımca monarşi ve kraliyet ile ilgili haberlerin basın organlarında dikkatle yönetilmesi ve kraliyeti yönetecek birincil kişiler hakkında saygıda kusur edilmemesi durumu yatıyor. İngiltere'de politikacılar hakkında en ağır eleştiriler basında yapılabiliyor ancak kraliyet ailesi ve özellikle kraliçe, kral ve veliaht prens hakkında hayli dikkatli haberler yapılıyor. Misal, Osmanlı'da şehzadeler arasında taht kavgaları olur ve yeni padişah bazen kardeşlerini öldürtür idi. Bugünkü düzende bunu anlamak zor. Diğer taraftan, tesadüf müdür bilinmez, İngiltere'de Kraliçe'nin iki oğlu vardı, biri kral oldu, diğeri ise saygınlığını çeşitli ithamlar ile(muhtemelen doğru ithamlar)yıllar önce tamamen yitirdi. Mevcut kralın iki oğlu var, büyük oğlunu medya son derece parlatıyor ancak küçük oğlu ve eşi, kraliyet ailesinden hayli dışlanmış durumda. Acaba bu itibar kayıpları şahsi hatalar ile olan doğal bir fenomen mi yoksa Osmanlı'daki kanlı veliaht kavgası günümüz monarşilerinde veliahtlardan bir kısmını itibarsızlaştırma haline mi dönüşmüş?

ABD basınında İngiltere kraliyet ailesi ile ilgili hayli sert eleştiriler yazılıp çizilebiliyor ancak bu durumu görmek İngiliz ana akım gazete ve TV’lerinde mümkün değil.

Birleşik Krallık içinde monarşiye desteğin diğer bölgelere göre zayıf olduğu bölgeler başta İskoçya(özellikle Glasgow civarı) ve Galler bölgesi. Glasgow şehrinin futbol takımlarından olan Celtics'in son maçında monarşi karşıtı tezahüratlar hayli ses getirdi. Celtics taraftarları büyük ölçüde İrlandalı Katolik kökenden geliyor ve monarşiye destek oranı bu grupta hayli zayıf.

Siyasi partiler arasında Monarşiye itiraz, ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi'nde hayli yüksek seviyede. İngiltere’deki ana muhalefet partisi yönetimine de bizdeki CHP de olduğu gibi bir itibaroperasyonu yapıldı ve sosyalist ve monarşi karşıtı olan önceki lider Jeremy Corbyn yerine daha ılımlı ve zayıf bir profil getirildi. İşçi Partisinin içi hala bu değişimden dolayı kaynıyor ve toplantıları olaylı geçiyor.

Pek dillendirilmeyen ancak hemen herkesin hemfikir olduğu diğer bir konu ise genç, parlak ve başarılı bir imajı oluşturulmuş olan prens William yerine babasının kral olması. İngilizlerde 3.Charles’ın (73) kraliyet hakkından oğlu lehine feragat edeceğine yönelik bir beklenti vardı. Bu beklenti gerçek bir beklenti miydi yoksa "ana akım medya grupları tarafından oluşturulmuş bir algı mıydı?" konusu tartışmaya açık.

BİDEN’IN İRLANDALILIĞI VE CENAZEDE YAŞANAN GERİLİM

ABD Başkanı Biden'in ziyaretinin satır aralarını okuyalım… Biden yönetimi ve Britanya monarşisi ve hükümeti arasında bir sorun olduğu gayet açık. Her ne kadar ABD ve İngiltere en sıkı müttefik havalarında poz verseler de ülke başkanları arasındaki durum böyle değil. ABD başkanı aşırı güvenlik tedbirleri ile Londra'nın göbeğindeki Westminster kilisesine geldi ve trafik sıkışıklığı sırasında arabasına yaklaşan vatandaşlar polis tarafından sertçe uyarıldılar.

İngilizler, kilisenin önüne, işleri gelen arabaların kapısını açmak olan iki vale dikmişler. ABD başkanının arabası gelip valenin önünde durunca haliyle vale işini yapıp kapıyı açmaya çalıştı ancak arkadan kaba ir ses geldi ve iri kıyım bir Amerikalı koruma arka arabadan gelip valeyi uzaklaştırdı. Londralılar açısından manzara "dağdan gelmiş bağdakini kovuyor" havası uyandırdı. Goriller, etrafın güvenli olduğunun teyidini telsizden alınca aracın kapısını açtılar.

Kilise içinde Biden'i arka sıralarda bir yere oturttular. Bir ara Biden, yanındakiler ile gülerek bir şeyler konuştu ve bu cenaze ortamındaki gülüşme durumu sosyal medyada hayli eleştirildi. Biden, tören biter bitmez, cenazenin Windsor'a gitmesini beklemeden uçağına atlayıp dönüş yoluna geçmişti bile.

Peki sorun nedir? Biden'in koyu bir İrlandalı kimliği taşıması ve bunu her fırsatta vurgulaması ve hatta İngilizleri hor görerek ifade etmesi görünür sebep olabilir. Mevcut Rusya gerilimi kaynaklı artan güvenlik tedbirleri bir gerekçe olabilir. Görünmeyen sebepler ise çok daha derin olabilir. Hatırlamak gerekli, ABD, Britanya Krallığı ile, yani cenaze sahibi aile ile, savaşarak ve bedel ödeyerek bağımsızlığını kazanmıştır ve kuruluş felsefesi itibariyle monarşi karşıtı olan bir devlettir. Bu mücadele olmasaydı bugün ABD'nin de Kanada ve Avustralya gibi devlet başkanı Kral 3. Charles olacaktı.

2 Milyon kişide Kalıcı (Uzun) Kovid

Nedir bu Kalıcı Kovid? İngilizler buna Uzun Kovid (LongKovid) diyorlar. Vatandaş Kovid olmuş, 4 hafta geçmiş hala Kovid semptomları var. İngiltere nüfusunun yüzde 3’ü kadarı bu durumda ve bu durum yüksek miktarda işgücü kaybı yaratmış durumda. Uzun Kovid olanların yüzde 20 kadarında ise bu durum 2 senedir devam ediyor. 120 bin kişi Uzun Kovid sebebiyle işgücünden çıkmış durumda (18 Eylül Sunday Times makalesine göre, NHS verisine dayanarak, son 3 ayda, Kovid öncesindeki aynı döneme göre ilave 352.000 kişi uzun dönemli hastalık sebebiyle işgücünden çıkmış durumda). Bu büyük rakamlar da işgücü piyasasını allak bullak eden etkenler arasında ve belki de başında.

İşgücü piyasası ile ilgili haberlerde bugüne kadarki söylem, "Kovid döneminde insanlar erken emekli oldular ve işgücünden çıktılar, geri gelemediler" idi. Bugün ise bu Uzun Kovid söylemi olaya başka bir nedensellik getiriyor. Demek asıl etken emekliliğe çıkanlar değil, sağlığına tam kavuşamadığı için işine dönemeyenler oldu. Bu durum alarm zillerini çaldıracaktır çünkü trendin devam edeceğinin habercisi. İstatistiklerin gösterdiği diğer bir durum ise, uzun Kovid yaşlılarda daha az oluyor, çalışma dönemindekilerde daha sık rastlanıyor yani tam olarak aktif işgücünü vuran bir fenomen. Kadınlarda daha çok görülüyor.

Omnicron varyantının hızlı bulaş durumu bu sayıları artırmaya devam ediyor. Kovid’in ölümcül etkileri artık pek konuşulmuyor ancak kalıcı ve "süründürücü" etkileri hala gündemde ve güncel araştırma konusu. Özellikle uzun dönemde kalp ve akciğerlerde tahribat etkisi üzerinde duruluyor.

Bizim sağlık ve çalışma bakanlıklarımızın da bu konuda nitelikli istatistik çalışmaları yaparak bulguları paylaşmalarında fayda olacaktır. Uzun Kovid ve aşılanma arasında ters korelasyon olduğu genel olarak kabul edilmiş durumda ancak bu bağıntıları bizim sağlık yetkililerimiz özgün çalışmalar ile ortaya koyabilmeli ve sayısallaştırabilmeli. Bu sonuçları özgün çalışmalar ile doğrulayamaz isek farklı ülkelerin ve kurumların sağlık ve ilaç politikalarının dümen suyuna kapılırız.

En iyi hamamlar listesi

The Telegraph gazetesinin hafta sonu ekinde dünya çapında en iyi hamamlar listesi yayınlandı. Hamam olarak İngilizcede kullanılan ifadeler "Hammam" ve "TurkishBath" ifadeleri. Tabi bu hamam olayı biz istesek de istemesek de bizimle kültürel olarak bağı kurulan bir konu. Listede en iyi hamamlara sayısal sıralama yapılmamış toplu olarak en iyiler olarak verilmiş. Listedeki hamamlar: Hammam Pasha (Paris), Hammam de la Rose (Marakeş), 2.Hasan Cami Hamamı (Kazablanka), Cağaloğlu Hamamı, La Sultana Marrakech (Marakeş), La Mamounia Hotel (Marakeş), TheBath House (Girit), El Hammam de Vejer (İspanya), Hammam Aire de Sevilla (Sevilla).

Türkiye turizm konusunda yüksek potansiyeli olan bir ülke.Dünya turizminde hızla yıldızı parlayan bu hamamcılık olayını turizme daha çok kazandırabilirsek turistleri tekrar tekrar çekebilecek bir gerekçe sunabiliriz. Misal, Fas'a gidenlerin bir kısmı Fas'ı hiç beğenmezler ve bir daha gitmezler, bir kısmı ise çok beğenirler ve tekrar tekrar giderler, işte bu tekrar tekrar gitme faktörünü yaratan etkenlerden biri hamam turizmi. Hamam konusundaki diğer önemli konu bu olayın mermercilik ile ilintisidir. İyi ve turistik bir hamam adeta bir mermer sergisidir ve bu da Türk Mermer sektörünü tanıtmak ve nadir renkli taşları sergilemek için iyi bir fırsattır. Bu tür listelere, Cağaloğlu Hamamı dışında birçok hamam ile ileride girebilmeyi dileyelim ve Turizm ve Şehircilik bakanlıklarımızı göreve davet edelim.

Bu hamam konusu, sauna ve buhar odaları konusu ile de ilintili. İngiltere'de spor salonlarında genelde sauna ve buhar odaları da bulunur. Bu olay, Türk hamamı ile ilintili olmakla beraber Fin hamamı ve Estonya saunaları ile de sonraki yıllarda ilintili hale gelmiştir. Estonya'da sauna olayı en az Finlandiya kadar yaygındır ve apartman dairelerine kadar girmiştir. Benzer tipteki sauna tasarımları İngiltere de (ve birçok başka ülkede) hızla yayılmaktadır. Sauna olayında hamamdan farklı olarak mermer yerine ahşap kullanılıyor. Türkiye'nin prefabrik ahşap sauna tasarımlarını geliştirmesi konusunda hem ülkeimajı hem maliyet rekabetçiliği açısından önemli avantajları olabilir.

Sonraki Haber