İnönü'nün 'kara aslanım' dediği komutan! Neden öldü?
Ülkesini İkinci Dünya Savaşı'na sokmamak için âdeta her gün başka bir savaş veren dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün 'Kara Aslanım' dediği bir komutan, Org. Mustafa Muğlalı'nın hikayesi, yakın tarihin belki de en muğlak hadiselerini de içinde barındırıyor.
İkinci Dünya Savaşı'nın en hararetli yıllarında Türkiye'de hem iki tarafın beşinci kol faaliyetlerine hem de Almanların olası yıldırım harekâtına karşı askeri, ekonomik ve siyasi tedbirler alınmıştı. Türk halkı kapıdaki canavarın (Nazi ordusu) içeriye ne zaman gireceğini beklemeye koyulmuştu.
O yıllarda devletin yöneticileri de deyim yerindeyse tavşan uykusu uyuyorlardı. Alacakları her kararın Türkiye'yi belki de eşiğinden dönülmez bir felâkete sürükleyeceğinden elbette onlar da haberdardı.
BEŞİNCİ KOL TANIMI NEREDEN GELDİ?
Bu yıllarda dış politikada İkinci Dünya Savaşı'ndan en az yarayla kurtulmanın hesaplarını yapan hükümetin karşısına doğudaki ayaklanmalar da sorun olarak çıktı. Nitekim, İspanya'daki faşist diktatör Franco'nun isim babası olduğu 'beşinci kol' faaliyetleri ülkenin doğu bölgesinde kol geziyordu.
'Beşinci kol' kavramının anlaşılması için en yerinde örnek, Franco'nun gazetecilerle yaptığı bir konuşmasına dayanır. Diktatör, gazetecilere savaşın gidişatı hakkında şöyle söylüyordu:
"Madrid'e dört kolla saldırıyoruz. Beşinci kolumuz Madrid'in içinde."
Alman, İngiliz ve Amerikalı casuslar sınır boylarında cirit atıyor, halkın moralini alaşağı etmek için ellerinden geleni ardına koymuyorlardı. Etnik ve mezhepsel bağlamda en ufak bir ayrılığı büyük bir ateş haline getirmek üzere görevlendirilen bu casusların amacı, yoğun enerjisini dış politikaya harcayan Türkiye'yi iç cephede zayıf düşürmek, iç ayrılık yaratarak bölmekti.
Tarihe hatıralar ışık tutuyor, hatıralar ise yaşayan birer tanık gibi karşımızda duruyor. Dönemin siyasi hayatına etki etmiş isimlerin hatıraları da bu yönden kıymetlidir. Yakın tarihe "Muğlalı Olayı" olarak geçen ancak dönemin koşul ve zorunluluklarının görmezden gelinerek değerlendirildiği bir dönemin perde arkasını okuyacağız. Olayların neredeyse birinci perdeden tanığı olan bir Harbiyelinin gözünden, İkinci Dünya Savaşı yıllarından mihnetli günleri yâd edeceğiz.
PKK'NIN PROPAGANDA MALZEMESİ: MUĞLALI OLAYI
Kimi kalemlerce "33 kurşun katliamı" olarak kayıtlara geçen "Muğlalı Olayı", yakın tarihin en tartışmalı olaylarından biridir. Van'ın Özalp ilçesinde meydana gelen ve iddiaya göre 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan olay günümüzde bölücü ve terör destekli bir parti konumunda bulunan HDP'li (Yeni adıyla Demokratik Halklar Partisi) milletvekilleri tarafından da sık sık propaganda malzemesi olarak kullanılıyor.
Terör örgütü PKK'ya yakın yayın organları ve batı merkezli medya tarafından 'Bir generalin 33 insanı kurşuna dizmesi' temasıyla işlenen haberlerle cumhuriyete yönelik 'katliamcı' tezler destekleniyor. Tıpkı 'Uludere Olayı' üzerinden Türk ordusuna yönelik iftira kampanyaları gibi, 'Muğlalı Olayı' da bölücü/ayrılıkçı odakların en gözde propaganda malzemesini oluşturuyor.
Uydurma hatıralarla üzerine şiirler, romanlar yazılan bu olay fonlanan medya eliyle de köpürtülerek toplumun belirli bir kesimini cezbeder hale getirildi. Sözün özü, beşinci kol faaliyeti asıl şimdi başlamıştır.
Sınırlarının ötesi işgâl edilmiş ve savaşın eşiğinde olan bir ülkenin güvenlik önlemleri üzerinden kara propagandaya girişen çalakalemler, dönemin koşulları ve psikolojisini kavramadan bölücü tezleri destekleyebilmişlerdir.
Van'ın Özalp ilçesinde meydana gelen olay üzerinden suçlanan Org. Mustafa Muğlalı, TBMM Başkanlığı'na verilen bir soru önergesinin kabul edilmesi üzerine yargılandı.
Bütün sanıkların Genelkurmay Askerî Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılandığı davada kurşuna dizme emrini verdiğini söyleyen Muğlalı, 2 Mart 1950'de ölüm, ardından da ileri yaşı ve hafifletici nedenlerden ötürü 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ama askerî yargıtay kararı bozdu; Muğlalı yeni yargılama başlamadan 11 Aralık 1951'de (71 yaşında) hapisteyken kahrından hayatını kaybetti.
İNÖNÜ ONUN İÇİN 'KARA ASLANIM' DEMİŞTİ
27 Mayıs 1960 İhtilâli'nin önemli isimlerinden dönemin Milli Savunma Bakanı'nın emir Subayı olan Adnan Çelikoğlu'nun anıları "Bir Darbeci Subayın Anıları" başlığını verdiği bir kitapta topladı.
Çelikoğlu kitabında, çiçeği burnunda bir Harbiyeli iken İsmet İnönü'nün Org. Mustafa Muğlalı'ndan 'Kara Aslanım' diye bahsettiğini kaydeder.
Çelikoğlu, Org. Mustafa Muğlalı'nın beşinci kol faaliyetlerinin doğuda kol gezdiği yıllarda çok zor bir görev yürüttüğünü belirerek şunları söylüyor:
1945 yılında Sarıkamış'a gittiğimde bu olayların içine daha yakından girdim. Bugünkü Mesut Barzani'nin babası, Molla Mustafa Barzani, Kürt kökenli halkı tahrik ediyor, ayaklanmaya teşvik ediyor ve kendi çeteleri için bölgeden asker topluyordu. Bizim alaydan da, iki er silahlarıyla beraber firar etmiş, sonra sınır bölgesinde yakalanmıştı.
Ordu komutanı Muğlalı, insan haklarına yakışmayan taktik ve tertiplerle bölgeyi kontrolde tutuyor, en şiddetli cezaları uygulamaktan çekinmiyordu Duyduğuma göre İnönü kendisini 'Kara Aslanım' diyerek, o koşullar altında yapabildiklerinden dolayı tebrik ediyordu.
...İnönü'nün 'Kara Aslanım' dediği Orgeneral, İnönü tarafından demokrasi adına kurban ediliyordu. Ordu hiçbir zaman verilen bu ödünü unutmadı... Muğlalı Olayı ordunun gözünde, İnönü'nün itibar ve sevgisini büyük ölçüde rencide etmiştir.
Görüldüğü gibi dönemin zor koşulları altında görev yapan ve üzerinde büyük bir sorumluluk olan bir komutanın psikolojisi, Adnan Çelikoğlu'nun anılarından da rahatlıkla anlaşılıyor. Ancak, Çelikoğlu'nun "insan haklarına yakışmayan taktik ve tertiplerle bölgeyi kontrolde tutuyor" sözleri, muhtemeldir ki tehlikeyle henüz karşılaşmamış gelmemiş bir Harbiyelinin masum düşüncelerinden ibarettir. Yine de sınırları kuşatılmış ve iç bölünmeyle burun buruna gelmiş bir komutan olan Org. Mustafa Muğlalı bütün yönleriyle tahlil edilmeli ve hakkaniyetli bir tarih terazisinde değerlendirilmelidir.
KUBİLAY'IN ŞEHİT OLUŞUNA TANIK OLDU
Org. Mustafa Muğlalı'nın Menemen Olayı'nda teğmen Kubilay'ın şehit edilişinde olayın birinci elden tanığı olması da tarihin bir başka cilvesidir. O zamanlar çiçeği burnunda bir asteğmendi.
1930 yılında gerçekleşen acı hadiseye şahit olan Mustafa Muğlalı, 26 Aralık 1930 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği raporda birliğin başındaki çavuşların firar ettiğini kaydeder.
Yine tarihin bir başka cilvesidir ki, Korgeneral olan Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan askeri mahkemede 105 sanıktan 37 kişiye idam cezası veriliyor. TBMM 28 kişinin idamını onaylayarak, cezalar 4 Şubat 1931 tarihinde gerici ayaklanmanın patlak verdiği Menemen'de infaz ediliyor.
Ayrıca Org. Muğlalı, Balkan harbine katılmıştı. 1. Dünya Savaşında, Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görev yaptı. Milli Mücadelenin en önemli birimleri olan, görevleri silah kaçırmak, istihbarat ve subay sağlamak olan, İstanbul teşkilatlarından Zabitan ve Yavuz gruplarına başkanlık yapmıştı. Atatürk’ün arkadaşıydı. Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının bastırılmasında görev aldı.