İnsanlığı kucaklayan derviş...

Özay Gökçe, Ağrı merkeze bağlı Gerger köyünden tüm insanlığı kucaklamak için dünyaya gelen dervişti. Devrimciliği normalleştiren insan! Sırtımı gözü kapalı dayayabileceğim Ağrı Dağı.

Vatan Partili Özay Gökçe'yi arkadaşları anlatıyor. Kimi okkalı yanıtlarını, kimi yorulmaz bedenini, kimi amuda kalkışını, kimi disiplinini, kimi okumadan uyumayışını... Hepsinin hayatına dokunmuş Özay Gökçe, hepsinin içine işlemiş. Bedenen aramızdan ayrıldı, diğer gidenler gibi. Ama yine yanımızda, aklımızda, diğerleri gibi...

KALBE DOKUNAN EL

Yusuf Tunçer (Vatan Partisi Genel Sekreter Yardımcısı): Özay Ağabeyi ilk defa 2006’da Niğde İl Yöneticisi olduğum dönemde yakından tanıma fırsatım oldu. 6 Haziran 2006’da Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek’i şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı düzenlediğimiz “Bor Şeker Kurultayı”nda ağırlıyorduk. Toplantının yapıldığı büyük salon Bor Şeker Fabrikası işçileri ve bölge insanıyla hınca hınç doluydu. Coşkulu kurultay sonunda Genel Başkanımız salondan ayrılırken, benim güvenlik endişesiyle heyecanlı ve telaşlı davranışlarımı gören Özay Ağabey, kolumdan tutarak kalbimin üzerine üç kez elinin içiyle vurmuştu. Hiçbir sözlü telkine gerek kalmadan, onun o sakin ve özgüvenli tavrı ile bütün telaşım bir anda kaybolup gitmişti. Yaptığı göreve çok hâkim ve tecrübeli biriydi.
2007’den sonra Genel Merkez’de görev almam nedeniyle Özay Ağabeyle sık sık bir arada zaman geçirme şansım oldu. Çok disiplinli ve davasından milim şaşmayan bir dava insanı, yol eriydi. Onunla ilgili en fazla hissettiğim şey, sürekli okuyan biri olması ve çelebiliğiydi. Onun çelebiliğini onunla bir tartışmaya girdiğinizde fazlasıyla görürdünüz. Çok bilir, az ve öz konuşurdu. Bir de muzipliği. Mutlaka etrafımızdaki biriyle ilgili bir şaka döndürürdü. Bana da çok takılırdı. Birlikte çalıştığımız bütün arkadaşların hayatına dokunan bir yönü vardı. Onun aramızdan zamansız ayrılışı bana Yunus Emre’nin “Sakıngıl” şiirindeki şu dörtlüğü çağrıştırdı:
Mana eri bu yolda melul olası değil
Mana duyan gönüller, hergiz (asla) ölesi değil
Ten fanidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil
O bizim canımızdı, davamıza kattıkları ve ruhuyla hep aramızda olacak. Biz de onun emanetleri olan Partisine, güzel kızı Defne’ye ve fedakâr eşi Gülsün Ablaya gözümüz gibi bakacağız. Rahat uyusun.

'ANI DEĞİL HAYATIMIZA DÖNÜŞTÜ'

Özcan Güven (Partili arkadaşı): Ölülerimizin arkasından konuşmak zordur. Hele ölen arkadaşınız Hasan Yalçın, Dursun Karadağ, Hüseyin Mert ve Özay Gökçe gibi hayatını örgütlü devrimci mücadeleye adamış, hayatını Partisine ve Milletine armağan etmiş fedailerse bütün anılar silinir. O kadar çok şey paylaşmışsınızdır ki yaşadıklarınız anı değil kendi hayatınız olmuştur.
Özay Gökçe’yle konuştukça derinliğine, birikimine ve erdemlerine tanık olurdunuz. O her anlamda ve her alanda örnek alınacak bir kişilikti. Partiye bağlılığını hiçbir güç ve koşul zayıflatamazdı. Hiçbir ortam devrime kafa yormasını engelleyemezdi. Hiçbir tartışma disiplinini bozamazdı. Her fırsatta okurdu, hem de altını çizerek ve notlar alarak. Görevi büyük dikkat ve önderlik yeteneği gerektiriyordu. Israr, sabır ve fedakârlık abidesidir Özay Gökçe. Son nefesine kadar görevini düşündü.
O, Türk Milletinin ve emekçilerin davasına sıkı sıkıya bağlanmış bir hayat yaşadı. Partisinin iktidara geleceği sonsuz inancıyla efsane oldu. Defnesini ve Gülsün’ünü Partiye emanet etti. Söz veriyoruz emanetlerine sahip çıkacağız.

'SIRTINI DAYAYACAĞIN AĞRI DAĞI'

Veli Sivaslı (Partili arkadaşı): Özay Gökçe ile 1988 yılında Vatan Partisi (Sosyalist Parti) Ümraniye İlçe Başkanı Ali Tokgöz ile Ümraniye'de sanayi sitesinde işlettiğim çay ocağına ziyaretime geldiklerinde tanıştık. O gün bugün dostluğumuz ve yol arkadaşlığımız sürdü. Çok düşündüm, Özay kısaca nasıl anlatılır? Oldukça zor. Çünkü çok zengin bir hayatı vardı. Arkadaşları ile ilişkisinde müthiş vefalı ve müşfikti. Verdikçe mutlu olan ve bir katkı yaptığını hiç belli etmeden, nefes alırcasına doğal yapan bir çelebiydi. Çin ile Türkiye arasındaki stratejik iş birliğinde enine boyuna konuşabilirdiniz onunla… Ya da Türk Devrim tarihini… Hangi türkü nereye ait bilirdi. Ali Tokgöz, Halil Alkan, Mehmet Esmer ve daha niceleri… Arkadaşlarına çok düşkündü; hele eğlenceli oyunlar oynadığımızda gülmekten gözleri yaşarırdı.

'DEVRİMCİLİĞİNİ BESLEYEN BÜYÜMEYEN ÇOCUK'

Parti ve Parti önderliğine müthiş sadık ve bütün arkadaşların belirttiği gibi çelik disiplinli idi. Birlikte çeşitli kurullarda çok çalıştık. Birlikte çalıştığınızda coşku ve neşeniz artardı. Çılgın, büyümeyen çocuk olması, devrimci kararlılığını besleyen yönleriydi. Arkadaşlarıyla çılgınca şakalaşmaktan müthiş keyif alırdı. Herkesin bildiği gibi kızı Defne'ye çok düşkündü. Defne'yle vakit geçirdiğinde çok keyifli olurdu. Baba kızın bu muhabbet ve neşesini hangi insan görse gözlerinden okuyabilirdi… Özay Gökçe, Ağrı merkeze bağlı Gerger köyünden tüm insanlığı kucaklamak için dünyaya gelen dervişti. Devrimciliği normalleştiren insan! Sırtımı gözü kapalı dayayabileceğim Ağrı dağı. Sensizlik nasıl olacak? Güle güle. Yolun ışıkla dolsun.

KİTABINDA KARAMSARLIK YOK

Müslüm Horoz (Aydınlık dağıtım servisi): “Özay Ağabey, Partimizin yetiştirdiği erdemli insanlardan biriydi. Gençlere çok önem verirdi. Onların hal hatırını sorardı. Çocukları çok severdi. Mert, özverili, değerli bir ağabeyimizdi. Görev adamıydı. Sürekli etrafa neşe saçan, hiçbir zaman karamsarlığa kapılmayan insandı. Anısını zaferlere taşıyacağımıza söz veriyoruz. Huzur içinde uyusun.

SU İSTEYENE OKKALI GÖREV YANITI

Sibel Karaoğlu (Eski Vatan Partisi Genel Başkan Sekreteri): Özay, kardeş, Özay arkadaş, Özay yoldaştı, candı. Sosyalist Parti döneminde tanıştık. Genel Başkan'ın korumalığını yaptığı dönemlerde ben de Genel Başkan'ın Sekreterliğini yapıyordum. Sık sık görüşüyorduk, bu sırada dostluğumuz daha da pekişti. Sevimli, şakacı, mütevazı bir o kadar da disiplinli, kararlı ve dirençliydi. Burnu büyük tavırlardan hiç hoşlanmazdı. Bir toplantıda, Özay'ın yaptığı görevi düşünmeden, kendisine su getirmesini isteyen bir yöneticiye, okkalı bir cevap verdiğini hatırlıyorum.
Genel Başkan yurt dışı seyahatindeyken, "ben de biraz dinleneyim" demez, il merkezinde ya da ilçelerde hemen görev alırdı. Beni gördüğünde aramızda şakalaştığımız bir konuyu hemen kulağıma fısıldayıverir, sinirlendirirdi. Sonra basardık kahkahayı. Sevgili Özay'ı hep çocuksu gülümsemesiyle, bize bıraktığı devrimci mirasla sonsuza dek anacağız.

62'SİNDE AMUDA KALKIP BAHİS KAZANAN ÇOCUK

Ozan Özaslan (Vatan Partisi Genel Başkanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı): “Özay Ağabeye muziplik anlarında ‘çocuk adam’ derdik. O vakur, Ağrı Dağı gibi duruşun altında yerinde duramayan muzip bir çocuk yatardı. Yüzü hep güleçti gülümseyerek sarılırdı insana. Biz her ne kadar kendimize genciz desek de onun o çocuk enerjisine yetişmek bizim için neredeyse imkânsızdı. Geçen sene mayıs ayında Özay Ağabey ile onun amuda kalkıp kalkamayacağı üzerine iddiaya girmiştik. Özay Ağabey çakı gibiydi ama o kadar da değildir diye umuyorduk ki kaybeden yine biz olduk. 62 yaşındaki çocuk adam dakikalarca kafasının üzerinde durdu. Onu otururken görenimiz çok azdır. Çalışmadan durmak ona göre değildi. Yoğun geçen, bizim kolumuzu kaldırmaya mecalimizin kalmadığı günün ardından bulduğu ilk fırsatta yaşadığımız ortamı temizlerdi. O yoğun yaşamın içerisinde o kadar titizdi ki bizler ona imrenerek bakardık.

'BİZ DOYMADAN DOYMAZDI'

Bir kere ütüsüz gömlek tişört giydiğini görmezdik. Gece saat kaç olursa olsun o kıyafetleri ütüler o odayı temizlerdi. Biz karnımızı doyurmadan o karnını doyurmazdı. Ağzından hiç “ben” kelimesinin çıktığını hatırlamam. Her yönüyle örnek bir devrimciydi. Her şey bittiğinde onu elinde kitabıyla görürdük. Hedefli okumalar yapardı. Kitap okumadan yattığı gece çok azdır. Bu enerjisi hepimize örnek olurdu. O sonsuz enerjinin kaynağı Partimiz idi, mücadeleye olan inancıydı. Partimizin fedai kültürüydü Özay Ağabey. Hep verdi, bizlere de hep vermeyi öğretti. Şimdi bize ondan kalan yüzlerce miras var. Ant olsun o mirasları yaşatmaya…

KARDEŞİM ÖZAY'A MEKTUP

ÖZün AYın şavkı gibi
Sözün Aydınlık saçar
Arkadaşlığın öyle ki
Dünyalara değer.

Bak Ağrı'dan dönüyorum
Yoldan köyüne el sallıyorum
Duyuyor musun sesimi?
Gök yürekli kardeşim
Gökçe'm
Sana sesleniyorum
Ne olur duy.

Her karşılaşmamızda
Telefon konuşmalarımızda
İnsana cesaret aşılayan sesinle
Murat kardeşim diyen
Dillerine kurban.

Can kardeşim
Sen de biliyorsun
Bağımsızlık ve devrim
Davamız bitmedi ki
Hani söz vermiştik
O gün gelene dek
Gitmek yoktu.
Yüce Ağrı Dağına
Söz veriyoruz
Yürüyüşümüzü
Seni yüreğimizde taşıyarak
Birlikte tamamlayacağız.

Yoldaşım
Özay can
Gözün arkada kalmasın
Vatan Partimiz
Kutup Yıldızı gibi
Yol göstermeye devam ediyor...
Kardeşin Murat İnce

Sonraki Haber