‘Toplum hassasiyeti her şeyin önünde gelir’

Instagram’a getirilen erişim engeli toplumda tartışmalara neden oldu. Aydınlık’a konuşan akademisyenler toplum hassasiyetinin her şeyin önünde olduğunu belirterek Instagram’ın sınırsız güç algısına izin verilmemesi gerektiği vurguladı

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) 2 Ağustos’ta ‘katalog suçlar kapsamında birden fazla içerikle ilgili ihlal tespiti’ gerekçesiyle Instagram’a erişim engeli getirilmesini bir kesim sansür olarak değerlendirirken diğer kesim ise Instagram’ın hukuk tanımazlığının önüne geçildiği yorumunu yaptı.

Aydınlık’a konuşan İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akaydın Aydın ve İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Efe İralı, büyük sosyal medya şirketlerinin toplum algısını açık bir şekilde yönlendirdiğini belirtti. Toplum hassasiyetinin her şeyden önce geldiğini söyleyen akademisyenler bu şirketlerin yerel yasalar ve evrensel standartlar arasında bir denge kurması gerektiğini söylediler.

Sosyal medyanın toplumların algısını olumlu ya da olumsuz yönde değiştirme gücü ve dezenformasyona açık olduğuna değinen Doç. Dr. Ayşegül Akaydın Aydın şu ifadeleri kullandı:

“Instagram 2010 yılının başında fotoğraf paylaşım amacıyla kuruldu. Adından da tahmin edilebileceği gibi Insta ve telegram sözcüklerinden çağrışım yapıyor. Zaman içerisinde kullanım kolaylığı ve görsel algılarımıza hitap etmesi dolayısıyla kurumlar, ülkeler kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya başladı.

"Katalog suçlar dediğimiz maddede Atatürk’e yönelik kötü söylemler, çocuk istismarı, kumar, Türkiye’nin milli güvenliğine dair söylemler var. Instagram ve diğer platformlar bu tür hassasiyetleri göz ardı etmemelidir. Türkiye’de YouTube’dan sonra en çok kullanılan ve ilgi gören sosyal medya platformu Instagram. TÜİK verilerine göre Türk vatandaşlarının yüzde 57'si Instagram kullanıyor.

Ayşegül Akaydın Aydın

"Bu da demektir ki bireyler görsel medyayı çok seviyor ve kolaylıkla kullanıyor. Hassasiyetlerimize karşı özellikle nefret söylemi oluşturabilecek paylaşımlar elbette yapılamamalı. Sansür kelimesinin burada nasıl kullanıldığı önemlidir. Bugün (dün) yapılacak toplantıda eğer taraflar işbirliği ve karşılıklı anlayış içerisinde hareket edebilirse bu engelleme bir an önce kalkar.

“Sosyal medya bireylerin ve toplumların algılarını olumlu ve olumsuz yönde değiştirebilir. Dezenformasyonun kolaylıkla yayıldığı alanlardır. Bu nedenle kullanıcının iyi bir medya okuryazarı olması gerekmektedir. Pek çok kaynaktan haber alması en doğrusudur. Kullanıcının hemen paylaşım yapmaması da dezenformasyonu kısa vadede önleyebilir.”

Instagram üzerinden ticaret yapan işletmelerin olumsuz yönde etkilenmesi konusuna ilişkin de Aydın, “Instagram'ın bir anda kapatılması bu platformda e-ticaret yapan kurumlara zarar vermiş olabilir. Ancak bir toplumu oluşturan, birleştiren ortak paydada buluşturan hassasiyetler vardır. Bu tür yayınları yapan hesaplara para cezası uygulanabilirdi. İlgili hesapların kapatılması, tekil yaptırımların uygulanması sistemi kilitlemeyi önlerdi. Bununla birlikte sosyal medya şirketlerinin de moderasyon konusunda daha ciddi adımlar atması gerekiyor.” değerlendirmesini yaptı.

‘BÜYÜK ŞİRKETLERİN DENGE KURMASI ÇOK ÖNEMLİ’

Ali Efe İralı

Doç. Dr. Ali Efe İralı da büyük dijital platformların, farklı ülkelerde farklı kurallarla karşı karşıya kalabildiğini, Meta gibi büyük şirketler için bu durumun daha da karmaşık olduğunu ifade etti.

İralı görüşlerini şu ifadelerle aktardı:

“Bu şirketlerin bu kurallara uyum sağlama hassasiyeti, siyasi gelişmelere göre değişebiliyor. Örneğin, KVKK ve GDPR gibi veri gizliliği konusunda dünya çapında kabul gören bazı kanun ve yönetmelikler var. Bunlar, insanların kişisel bilgilerini korumak için önemli. Ancak, şirketlerinin faaliyet gösterdiği her ülkenin kendi yasaları da var ve bu yasaların dikkate alınması gerekiyor.

Şirketlerin, bu yasalar çerçevesinde ulusal yönetimlerle birlikte çalışması, herkes için en sağlıklı yol oluyor. Ama bazen, bir şirket, dünyanın her yerinde aynı kuralları uygulamaya çalıştığında, yerel yasalarla çelişen durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu tür faaliyetleri ‘her bedene tek ölçü’ diye de tabir ediyoruz. Bu olumlu sonuçlar veren bir yapı değil. Bu durumda, iletişim kopabiliyor ve farklı sorunlar yaşanabiliyor.

Katalog suçlar gibi, toplumun etkilenme anlamında geneline zarar verebilecek ciddi konularda bu durum daha da hassas hale gelebiliyor. Bu yüzden, büyük şirketlerin, yerel yasalarla evrensel standartlar arasında bir denge kurması çok önemli. Eğer bu denge sağlanamazsa, hem hukuki hem de toplumsal olarak ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz.”

‘TOPLUMSAL ALGI AÇIKÇA YÖNLENDİRİLİYOR’

Doç. Dr. Ali Efe İralı, Instagram üzerinden toplumların nasıl yönetildiğini ve yönlendirildiğini şöyle anlattı:

“Instagram gibi platformlar, toplumsal algıyı yönlendirmede büyük bir etkiye sahip. Örneğin, ABD yıllarca sinema endüstrisi üzerinden kendi politikalarını yaydı ve şimdi benzer bir etkiyi sosyal medya ve dijital oyunlar üzerinden kurmaya çalışıyor. Burada bir örnek vermek istiyorum: Yaklaşık 14-15 yıl önce, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yapılmış üç boyutlu bir simülasyon uygulaması geliştirildi.

"Bu uygulama, insanların sanal bir anıta çiçek bırakabildikleri bir ortam sunuyordu. Tıpkı bir oyun oynar gibi, bu uygulama üzerinden mesajlar veriliyor ve bu mesajlar, teknoloji aracılığıyla geniş kitlelere ulaşıyordu. Bu örnek, iletişim teknolojilerinin nasıl kullanıldığını ve bu teknolojilerin mesajınızı nasıl güçlendirebileceğini gösteriyor.

“Instagram’ın, sözde Ermeni soykırımı, Rusya veya Filistin gibi konulara yönelik politikalarına gelince; bu durum, platformların toplumsal algıyı nasıl yönlendirdiğini açıkça gösteriyor. Burada önemli olan, bu platformların gücünü anlamak ve bu gücün nasıl kullanıldığını sorgulamaktır. Hootsuite verilerine göre, Türkiye’de 55 milyondan fazla Instagram kullanıcısı var, ama bu kullanıcıların dijital ortamda ne kadar etkili olabildiği, lobicilik faaliyetlerini ne ölçüde yürütebildiği sorusu asıl önemli olandır.

“Türkiye’deki kullanıcıların Instagram gibi platformlardan yararlandığı konu başlıkları olabilir. Özellikle reklam gelirleri ve kullanıcıların verileri bağlamında Türklerin elinin güçlü olduğunu unutmamamız lazım. Hepsi bir yana, elbette ifade özgürlüğü korunmalı ve tüm taraflar buna saygı göstermelidir. Ancak, şirketlerin sınırsız bir güce sahip olduğu algısına da izin verilmemelidir. Konu ifade özgürlüğüyse, Türkiye Cumhuriyeti anayasasına yapılan saldırılar dışındaki süreçlere hoşgörüyle yaklaşılmasının yanındayım.

"Bazen ifade özgürlüğü için ‘amasız, fakatsız, lakinsiz her şeye evet denmelidir’ görüşleri de ortaya çıkabiliyor. Fakat mevcut ifade özgürlüğü ortamının sağlanması için temel yasal çerçeveye tam uyum olması, asgari zemini sağlamak için şart diye düşünüyorum. Sosyal mühendislik anlamında yapılan süreçler bunları çok aleni de yapmayabiliyorlar. Kimi zaman yabancı literatürde ‘false-flag’ olarak da tabir edilen destekleyici olup da düşman mesajını aktarmayı hedefleyen süreçlerle de karşılaşılabiliyor.”

‘BU NOKTAYA BİR GECEDE GELİNMEDİ’

E-ticaret şirketlerini bu durumdan olumsuz etkilenmesine dair de konuşan Doç. Dr. Ali Efe İralı, sosyal medyada yerli imkanlara dönülmesi gerektiğini söyledi. İralı şu ifadeleri kaydetti:

“Tüm bunlar en nihayetinde ticareti de vuruyor. Instagram’ın kapatılması son güncel olmayan verilere göre 2 milyar liralık bir zarar vermiş ulusal endüstrimize. Ancak bu noktaya bir gecede gelinmediğini anlamak lazım. Daha önce, ki bundan çok uzun bir zaman önce değil; Rekabet Kurulu tarafından gündeme getirilmiş yüzlerce milyon liralık cezalar var Meta’ya, Instagram odaklı. Ticari kayıpların varlığı bize başka iki önemli şeyi daha gösteriyor.

‘YERLİ İMKANLARA DÖNÜLMELİ’

“Birincisi, yerli imkânlara dönülmesi gerekliliği. İkincisi, oluşan koskoca bir endüstrinin çok şaşırtıcı biçimde bir B planının olmayışı. Instagram’da ticari faaliyet yürüten esnaf ve zanaatkâr odaklı tüccarlarımızın ihracat yapmadıkları müddetçe, doğrudan yerli tüketiciyle iletişimde kaldığını varsayalım.

"Bu da, Instagram dışında yerli bir iletişim kanalının pekâlâ kullanılabileceğini ya da en azından diğer alternatif kanallara teşvik noktası kurabileceğini işaret ediyor. Dış bir teknolojiye bağımlı olarak devam etmek ne kadar sürdürülebilir ki? Ancak yerli alternatif neredeyse yok… Bunun bir benzerini yapay zekâ ve benzeri farklı araçlarda da göreceğiz belki ileride. Pek çok firma, haklı olarak bugünün dijital gücünden faydalanmak istiyor. Ama yarın bu şirketlerle iletişim koparsa ne oluru pek düşünmüyor. Instagram bir sinyal noktası olmalı.”

Sonraki Haber