İpek Yolu Şiir Kuşağı’nı kuruyoruz
‘Yükselen Asya’da Şairin Görevi’ makalesi Rusya’da yayınlanan Hüseyin Haydar, şimdi de Çin’den davet aldı
Ben bir liman kenti şairiyim. Kafkasları, Kuzey Batı Asya’yı Karadeniz’den Avrupa’ya, açık denizlere bağlayan, Batı’yı büyülü Doğu’ya ulaştıran kadim liman kenti Trabzon’da doğdum. Karadeniz gibi dünyanın en hırçın denizinin kıyısında, deniz kültürü benim çocuk ruhuma yerleşti. Uzakları yakın etmeyi, uzaklardan gelenleri tanış kılmayı o liman yollarında öğrendim.
Anacığım, kararan dalgalara bakıp bakıp gurbetteki kocasını düşünür, yanık Karadeniz türküleri söylerdi:
Trabzon limanında oy
Vapurlar dolaşiyi,
Yar akluma gelende oy
Yüreğim alişi.
Trabzon beyuk şeher oy
Doyamadım dadına.
Uzaktan sevmek olmaz oy,
Gel yakına yakına.
“Uzaktan sevmek olmaz,” diyor liman türküsü, “Gel yakına yakına!” Limanlar insanları en uzak diyarlardan birbirlerine kavuşturur, yaklaştırır, tanık eder, tanış eder. Türkçede bir söz vardır: “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur!” O zaman yakına gelmek, yakınlaşmak gerekir. Ulu Türk şairi Yunus Emre de diyor ki: “Gelin tanış olalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz!”
DENİZ YOLU YIPRANMAZ GÖNÜL YOLU KAPANMAZ
Yine, anacığımdan duymuştum: “İnsan yüzü sıcaktır! İnsan sıcağı bütün hasretlerin, kederlerin, kaygıların, sayrıların dermanıdır” derdi. Yüz yüze gelelim yeter, dertler biter, kinler silinir. İnsan yüzü güneş gibi gülümser, bahtımız dolunay gibi parlar. Çünkü insan yüzü kurtuluştur.
Limanlar insan yüzleri gibidir, gülümser. Limanlar iyimserdir, hoşgörülüdür, alçak gönüllüdür, çalışkandır, konukseverdir. Limanlar umuttur, kurtuluştur, aşktır ve limanlar doğurgandır, anaçtır. Uzakları yakın eder bir liman; yüreklerimiz de birer liman değil mi? Zalimlere karşı yürek limanlarına sığınalım, dünyada daha güvenli bir yer yok.
“Çin Rüyası’nın gerçekleşmesine güçlü ahlaki destek sağlayalım: Doğruluk, iyilik ve alçakgönüllülüğü yaygınlaştıralım” diyor Başkan Xi Jinping. Ve Doğu bilgeliğiyle mesajını veriyor: “Ruhun gücü de erdemin gücü de sonsuzdur.” Bu sözler içimizi umutla dolduruyor. Büyük düşünen yetkin insanların öncülüğüyle bütün dünya emperyalizmden kurtuluşa, zafere emin adımlarla koşacak.
ASYA’NIN KİLİDİ TÜRKİYE
Benim ülkem 60 yıllık esaret zincirini artık parçalıyor; Atlantik’in köleleştiren rotasından çıktık, Avrasya rotasına girdik. Türkiye Atlantik ittifakında ihanet, darbeler, kötülük, ikiyüzlülükler gördü. Benim emekçi milletim yeni bir uygarlığın kurulduğunun farkında ve kendi yerinin Asya’da olduğunu görüyor.
Bu gerçeği, Asya’nın büyük önderlerinden Atatürk, 100 yıl önce görmüş ve göstermişti: “Bütün mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv ve nabut (yok) edecektir. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir. Bugün güneşin ufukta doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir bir doğuşunu öyle görüyorum.”
HER YİĞİDİN YOĞURT YİYİŞİ FARKLIDIR
Türkçede bir deyiş vardır, “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” diye. Bu söz bir bakıma, Başkan Mao Zedung’un “Yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın” ilkesine denk gelmektedir.
Avrasya’nın milletler birliğini zafere götürecek sır burada saklıdır. Hem her yiğit kendi yetkiliğini kendi gerçeğinden, kendi köklerinden alacak, hem de onların birleşmesi, birbirini tamamlamasıyla bu güç mucizevî kolektif bir güce dönüşecek. Milletler kendi toplam güçlerini karşılıklı adanışın emrine sunacak. Bu bizim zenginliğimizdir, karakter yüksekliğimizdir. Bu bize gökyüzünden bahşedilmedi. Kaçırılmayacak bir fırsat, bir şans da değil, bu tarihin dayattığı, bizim büyük mecburiyetimizdir.
BÜYÜK ÇİN MİLLETİ SAĞLAM DURACAK
Kuşkusuz dünya koşulları, bugün Çin’in, Yeni Dünya Uygarlığının kuruluşuna katkıda bulunması için daha elverişlidir. Büyük Çin milleti sağlam durmalı ve bizler, mazlum ve gelişmekte olan milletler onun yanında sağlam durmalıyız.
ABD emperyalizmi, Yeni Dünya Düzeni yaftası altında, dünyayı zalim bir gücün tek kutuplu baskısı altına almaya çabaladı. Fakat mazlum kanı sıçrayan bayrakları yere düştü. Şimdi insanlığın yeni uygarlık sancağı yükseliyor. Onların Karanlık Dünya Düzeni yıkılıyor.
Bizler Avrasyalı şairler de şiirlerimizle ön safta yer aldık, yer almaya devam edeceğiz.
Bugün de şairlerin yüreği barış ve kardeşlik denizine doğru akıyor. Erdem Gemisi şiirlerle yol alıyor. Biz kendi Dünya İpek Yolumuzu inşa etmekle meşgulüz. Şiirin dümenindeyiz... Gözümüz bilimsel sosyalizmin pusulasında.
BURADAN İLAN EDİYORUM İPEK YOLU ŞİİR KUŞAĞINI KURUYORUZ!
Bu da biz şairlerin büyük ve renkli rüyası: Dünya İpek Yolu Şiir Kuşağı.
Tıpkı dünyayı çevreleyen Ekvator gibi. Yerküreyi Atlantik’ten sarıp Pasifik’ten kucaklayan bir şarkı kuşağı... İpek Yolu Şiir Kuşağının maddi boyu 40 milyon metre, fakat manevi boyu sonsuzca sonsuzdur.
Birbirinden erdemli milletleriyle, yüce dağları, engin denizleri, coşkun ırmaklarıyla, renk renk, cıvıl cıvıl insanlarıyla, çınıl çınıl türküleriyle Dünya İpek Yolu Şiir Kuşağı’nı gerçekleştireceğiz. İşte bizim de hayırlı rüyamız bu.
Dünyayı iyilik, doğruluk ve alçak günülülük kurtaracak. Şairlerin İpek Yolu seferleri dünyanın acılarına iyi gelecek.
Çakan şimşekler arasında gemi
soylu bir at gibi,
Hamle yapıyor köpük içinde gün doğusuna,
Görev başında bilimcisi, sanatçısı, demircisi...
Güneş doğuyor, kan ter içinde,
mazlumların güneşi bu,
Velhasıl kara göründü, Vira Asya, vira Avrasya!
AVRASYALI BÜTÜN ŞAİRLERE ÇAĞRIDIR
Biz Asyalı şairler, insanlığın özlemlerine yüreğini kapamamış Avrupalı şairlere de çağrı yapıyoruz: Gelin birlikte dünyaya kurulan tuzağı bozalım. Barış içinde üretimi, bölüşmeyi, kardeşliği şiirimizin kanatlarına alalım. Yelkenlerimizi erdemin gücüyle dolduralım. Görevimiz kutsal: Gelin, dizelerimizden bir İpek Yolu Şiir Kuşağı inşa edelim.
Vira kardeşlik! Vira insanlık! Viva şiir!