İranlı ve Türk komutanlardan ortak hareket etme mesajı: Denizde Asya duvarı çekilmeli
Türk ve İranlı komutanlar, iki ülkenin işbirliğini geliştirmesinin önemini vurguladı. İran Ordusu İkinci Amiral’i Tehani, ortak deniz komitesi kurulmasını ve tatbikatlar yapılmasını önerirken, Em. Deniz Kurmay Albay Özsaraç da ‘Batı donanmalarının izinsiz giremeyeceği alanlar oluşturalım.’ dedi
Türk ve İranlı akademisyenlerden oluşan platform, son etkinliğinde “İran ve Türkiye’nin Deniz ve Denizcilik Alanındaki İşbirliği Potansiyelleri” konusunu masaya yatırdı. Önceki gün çevrimiçi olarak düzenlenen panelin yöneticiliğini, Şahrüd Üniversitesi Siyasi Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve İran Barış Çalışmaları Derneği Barış ve Uluslararası İlişkiler Grubu Sekreteri Dr. Amir Hooshang Mirkoshesh yaptı.
Panelin konuşmacıları içindeyse İran Ordusu Komuta ve Genelkurmay Üniversitesi Öğretim Üyesi İkinci Amiral Gölam Reza Tehani ile Milli Savunma Üniversitesinden emekli öğretim elemanı Deniz Kurmay Albay Halil Özsaraç yer aldı.
‘BATI DONANMALARININ GİREMEYECEĞİ ALANLAR’
Panelde ilk sunumu Halil Özsaraç yaptı. Karadeniz, Ege, Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’ndaki emperyalist tehditlere dikkat çeken Özsaraç, Türkiye ve İran’ın ortak kader birliğine işaret etti.
İki ülkenin deniz işbirliği yapmasının hayati önemde olduğunu belirten Özsaraç, Asya birliği çerçevesinde İran ve Türkiye’nin Batı donanmalarının izinsiz giremeyeceği alanlar oluşturması gerektiğini söyledi.
“Denizde Asya duvarı çekilmeli!” diyen Özsaraç, şu ifadeleri kullandı:
“Emperyalistlerin kendi aralarında organize olarak ele geçirdiği Asya Denizleri’nin eşsiz jeopolitik gücünü geri alabilmek için, Batı Asya’nın birlikte hareket etmesi ve jeopolitik felç durumundan birlikte kurtulması, mücadele alanını karadan denizlere taşıması şarttır.
"Batı Asya, Karadeniz’den Basra Körfezi’ne kadar tüm denizlerinde, bütüncül yaklaşımlı bir savunma, güvenlik ve jeopolitik birliktelik anlayışını formüle etmek zorundadır. Jeopolitik gücüne sahip çıkabilmek için Batı Asya, Doğu ile Batı’nın kara sınırlarını değil; deniz sınırlarını oluşturmak, yani Batı’ya karadan değil, denizden bir duvar örmek zorundadır.”
DENİZ TİCARETİ İÇİN ALTIN BÖLGELER
ABD’nin gelecekte Asya-Pasifik’teki okyanus güçlerini azaltmaya, Doğu Akdeniz’deki unsurlarını ise artırmaya yönelik planlar yaptığını anlatan Özsaraç, Türkiye ve İran’ın donanma varlığını artırmasının önemini vurguladı.
Kurmay subay, bölgenin ticaret için altın değerinde olduğunu belirterek, iki ülkenin bu bölgede deniz ticaret alanı oluşturabileceğini söyledi.
Özsaraç, “Hegemonyanın sırrı, ticaret yollarının kontrolünden geçtiği için iki ‘altın ticaret üçgeni’, emperyalist Batı için doğrudan savaşmaya değerdir: Birinci altın ticaret üçgen; Babelmendep, Hürmüz, Malakka’dır. Burası İran’ın doğrudan yaşamsal alanıdır.
"İkinci altın ticaret üçgeni ise Kerç, Süveyş, Cebelitarık noktaları arasında kalan Akdeniz havzasıdır. Bu bölge de Türkiye’nin doğrudan yaşamsal alanıdır. Gördüğünüz üzere, dünya ticaretinin çoğunun geçtiği bu iki altın deniz ticaret yolları üçgeni; Batı Asya Denizleri’nden başka bir yerde değildir.”
ORTAK KOMİTE VE ÖĞRENCİ DEĞİŞİMİ
Panelin ikinci konuşmacısı ise İranlı Amiral Tehani oldu. Denizlerin, milletler arası dostluk köprüsü olduğunun altını çizen Amiral Tehani, İran ve Türkiye’nin deniz işbirliğinin dış güçlere karşı caydırıcı olacağını vurguladı.
Tehani, Türkiye ve İran için ortak hareket edilmesi gereken hususları şöyle sıraladı:
1- Denizcilik alanında ortak komite kurulmalı ve Türk-İran işbirliğine ilişkin projeler üretilmeli, yatırımlar yapılmalı.
2- İki ülke arasındaki deniz diplomasisi geliştirilmeli.
3- İranlı ve Türk öğrenciler arasında öğrenci değişimi yapılmalı.
4- Türkiye, özellikle Hint-Pasifik’teki İran limanlarını kullanarak tatbikatlar yapabilir. Bu limanlar Türkiye’nin kullanımına açılabilir.
5- Türk ve İran donanmaları birlikte deniz haydutluğu ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele edebilir.
Panelin sonunda iki ülkenin birlikteliğini kuvvetlendirecek en öncelikli adımın Türkiye’nin NATO’dan çıkması olduğu vurgulandı.
Panel yöneticisi Dr. Mirkoshesh, “Türkiye NATO üyesi olmasa hem Hint Okyanusu’nda hem de Doğu Akdeniz’de neden birlikte tatbikat yapmayalım.” diyerek, NATO’nun varlığının tehdit unsuru olduğuna dikkat çekti.