İrfan Yalçın’a veda

Bir gün ölüm haberini almaktan hep çok korktum. “Madem ki bir gün ölüm mukadder” diyordu Nâzım Hikmet. Ölüm mukadderdi ve o gün geldi. “İrfan Yalçın’ı kaybettik.” Mesaj bu kadardı. Donakaldım

İrfan Yalçın, hem devrimci karakteriyle, örgütlülüğüyle (Vatan Partisi’nde önder görevler almıştı) hem de romancılığıyla yani romanlarının hem biçemi hem de konularıyla edebiyat tarihimizde kendine özgü, ekol diyebileceğimiz bir konumdaydı.

İrfan Yalçın

Romanlarının karakterleri hep aşağıdakilerdi. (Aşağıdakiler isminde bir romanı da vardır.) Yani toplumun dışına, aşağılara itilmiş, toplumun tortusu haline gelmiş, büyük acılar çekmiş, yalnızlıkların, ölümlerin, açlığın, yoksulluğun altında ezilmiş insanları yazdı. İrfan Yalçın devrimci bir yazardı. Yazında devrimcilikten bahsetmiyorum sadece. Hayatında da devrimci bir yazardı. O, aşağıdaki insanlarda devrimci bir enerji olduğunu biliyordu. O insanların dünyayı değiştirecek dinamikleri taşıdığını biliyordu.

Yani bilinçli bir tercihti onları yazması.

ABSÜRTLÜK VE MASALSILIK İÇİNDE YANSIYAN GERÇEK

Romanlarında gerçeğe bağlıydı. Fakat gerçeği absürtleştirerek anlattı. Onun romanlarında gerçek zaman zaman masalsılaştırılmıştır zaman zaman absürtleştirilmiştir zaman zaman da mizahi bir çerçevede yansıtılmıştır. Ama yansıyan hep gerçektir. Mizah da masal da absürtlük de gerçeği derinleştirmek içindir.

Teması hep bir Türkiye gerçeği, bir dünya gerçeği içinde örülmüştür. Onun romanlarını okuyan herkes mutlaka kendisinden bir şeyler, evinden, mahallesinden, şehrinden bir şeyler bulur. Arkadaşlarından, ailesinden bir şeyler bulur. İrfan Yalçın’ın romanlarında gerçek ilk bakışta sisler içinden gibi görünebilir ancak oradaki devrimci enerji en ağırlıklı malzemedir. Bütün romanlarında burjuva ahlakıyla, burjuva kültürüyle alay etmiştir. O safını ezilen insanlardan tarafa seçmişti.

Bir sınıfın yazarıydı İrfan Yalçın. Bilimsel Sosyalistti. Hem sanat teorisinde bilimsel sosyalizme bağlı kaldı hem romanlarının altyapısında hem de yaşamında.

Türkiye için ne kadar üzülsek azdır. Çünkü İrfan Yalçın gibi bir usta, bu postmodern sanat ortamında, çölde su bulmak gibidir. Aslında Türkiye İrfan Yalçın’la çölleşen sanat ortamında suyunu yitirmiştir. Bu kadar önemlidir.

Sonraki Haber