İş güvenliği hizmeti kamu eliyle verilmeli!
İş güvenliği uzmanlarının sorunları masaya yatırıldı. İstanbul’da yapılan çok sayıda çalıştaylardan çıkan sonuçlar değerlendirilerek bir taslak rapor hazırlandı. Raporda, işyerlerine işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmeti sunan şirketlerin kaldırılması gerektiği belirtildi
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, iş güvenliği uzmanlarının sorunlarına ilişkin bir taslak rapor hazırladı. Kurul, geçen haftalarda İstanbul’da yapılan ve çok sayıda mühendis ile iş güvenliği uzmanının katıldığı yerel çalıştaylardan çıkan sonuçları değerlendirerek tespit ve öneriler geliştirdi. Hiçbir siyasi ya da ekonomik uygulamanın insan hayatından önemli olamayacağı ilkesiyle çalışma yaşamının şekillendirilmesi gerektiğini savunan kurulun tespit ve önerileri özetle şöyle:
‘İŞÇİ ODAKLI BİR İSİG POLİTİKASI HAYATA GEÇİRİLMELİ’
6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun maddelerinin ve yönetmeliklerin uygulanma tarihlerinin ötelenmesinden, uygulama kapsam alanının daraltılmasından vazgeçilmelidir. 50’den az kişi çalışan az tehlikeli işyerlerinde yasanın uygulamasının ertelemesine bahane olarak sunulan küçük esnafların durumu ile ilgili başka bir çözüm getirilmelidir.
İşçi ölümleri, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi için, sosyal tarafları da kapsayan, işçi odaklı bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası hayata geçirilmelidir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında toplumsal cinsiyet rolleri de göz önünde bulundurulmalı, kadın işçilerin ev içi ve bakım emeği de hesaba katılarak çalışmalar yürütülmelidir.
Kiralık işçilik ve taşeronlaşma çalışma yaşamında güvenlik kültürünün oluşmasında en büyük engellerdendir. Kiralık işçilik, taşeron çalışma ve diğer esneklik uygulamalarından vazgeçilmelidir.
Sendikaların, meslek örgütlerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında çalışmaları takip edebilecek, inceleme yapabilmesinin yasal düzenlemesi yapılmalıdır.
‘UZMAN ÜCRETLERİNİN ASGARİSİ BELİRLENMELİ’
İşyerlerinde çalışan temsilciliği sistemi güçlendirilmeli, iş güvencesi ve görev yapılacak süre tanımlanmalıdır.
İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri arasında uygulama alanlarında kopukluklar olduğu, kopukluğun giderilmesi için TMMOB ile Türk Tabipleri Birliği beraber çalışmalar yaparak uygulama alanlarına yönelik sorunları gündeme almalıdır.
İş güvenliği uzmanlarının işe girişlerinde (bireysel çalışma ya da OSGB) işe giriş sağlık kontrolleri eksiksiz yapılmalıdır.
İş güvenliği uzmanlarının çalıştıkları alan/alanlar ile ilgili maruziyet kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır.
Çalışma yaşamında işçilerin sağlıklı yaşamasına odaklanmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki profesyoneller kamuya bağlı çalışmalıdır.
İş güvenliği uzmanlarının iş güvencesi ve ekonomik bağımsızlığı sağlanmalıdır.
İş güvenliği uzmanlarının ücretleri ile ilgili TMMOB düzeyinde her yıl asgari ücret açıklaması yapılmalıdır.
‘AYLIK ÇALIŞMA SAATİ DÜŞÜRÜLMELİ’
İş güvenliği uzmanları, yıllık beş günlük eğitim ve yıllık izin haklarını kullanma konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. İş güvenliği uzmanlarının bu temel haklarının korunması için önlem alınmalıdır.
İş güvenliği uzmanlarının aylık çalışma saati düşürülmeli ve yolda geçen süreler aylık çalışma saatinden sayılmalı.
İş güvenliği uzmanlarının başta eğitim olmak üzere mali, yasal, uygulama, statü, işveren kaynaklı ve cinsiyet ayrımına yönelik sorunlar ortadan kaldırılmalıdır.
Uygulamada, iş güvenliği uzmanlarının kendi tecrübe ve görüşüne göre yönetmeliklerde belirtilenlerin dışında birçok kayıt tutmaktadır. Kayıt karmaşasının önlenmesi ve iş güvenliği uzmanlarının evrak düzenlemesinde aşırı zaman harcamasını önlemek ve sahada çalışma süresini artırmak için bir komisyon tarafından tutulacak kayıtlar standart hale getirilmelidir.
‘İŞ GÜVENLİĞİ MÜHENDİSLİĞİ UYGULAMASINA GEÇİLMELİ’
İş güvenliği uzmanları eğitimleri ticari bakış açısından çıkartılıp eğitimlerin kamusal bakış açısı ile meslek odaları tarafından verilmesi gerekmektedir.
TMMOB ile Bakanlık arasında yapılacak olan protokol ile iş güvenliği uzmanlarının alt disiplin dallarındaki uzmanlık eğitimlerinin verilmesi sağlanmalıdır.
İş güvenliği uzmanlığı yerine iş güvenliği mühendisliği uygulamasına geçilerek meslek yüksek okulu mezunları ve diğer dört yılllık mezunların üzerinden iş güvenliği teknikerliği uygulamasına geçilmelidir.
Calışanların iş güvenliği eğitimlerikamusal bakış açısı ile kurulmuş olan uygulamalı eğitim merkezlerinde verilmelidir.
‘OSGB sistemi ortadan kaldırılmalı’
İş güvenliği uzmanlarının sorumluluklarının dışındaki çalışmaları da üstlenerek (risk analizi, eğitimler, tatbikatlar vb.) ayrı bir zaman tanımlaması yapmadan var olan sorumlulukları artırılmasının önüne geçilmelidir.
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) modelinin hatalı olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliği emekçilerinin özlük hakları ve çalışma yaşamındaki değerinin iyileştirilmesi için OSGB sisteminin ortadan kaldırılması gerektiği ortadadır.
Bakanlığın OSGB’ye atama yapması gerektiği, ücretlerin standart olması gerektiği, fon üzerinden maaş ödemesi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
C sınıfı uzmanların haklarının kullandırılmaması sorunu ileride B sınıfı uzmanlar için de gündeme gelecektir. Sorunun çözümü C sınıfı uzmanların bir üst sınıfa bakabilmeleri değil 6331 Sayılı kanunun tam olarak her tehlike sınıfında tam olarak uygulanmasıdır.
Uzmanların bağımsız bir denetçi tarafından denetlenmesi gerektiği, uzmanların, iş müfettişlerinin tespitinde bulunması ve öneri sunabilmeleri gerektiği ifade edilmiştir.
Bakanlık denetimleri için gerekli olan kadronun yetersiz oluşu denetimlerin uygulanablir bir mekanizma olmasının önüne geçmektedir.
TMMOB, iş güvenliği uzmanlarına yargılandıkları davalar vb. durumlarda hukuki destek sağlamalıdır. Bazı davalarda iş güvenliği uzmanlarının haklı olmasına karşın haksız olarak görülmesinin en önemli nedeninin yargı bileşenlerinin 6331 sayılı yasa ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmamaları olarak görülmektedir.
‘Bildirim yükümlülüğü kaldırılmalı’
İş güvenliği uzmanlarının oluşturduğu Kırmızı Baret Platformu da taslak rapora birkaç maddeyle katkı yaptı. İşte o maddeler...
Savcılar iş kazalarında iş güvenliği uzmanlarını “olağan şüpheli” olarak görme, ilk etapta soruşturmaya ve sonra da açılacak davaya dahil etme eğilimindedirler. Haksız yere yargılanmalara ve bazen de haksız cezalara yol açan bu durumun çözümüne yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
İş kazaları sonrasında hazırlanan bilirkişi raporlarından bazıları; hayatın olağan akışına aykırı, saha realitesinden uzak, somut olay ile sebep-sonuç ilişkisi ve nedensellik bağı aranmaksızın, uzmanlardan ütopik beklentiler içinde, yanlı ve yanlış bakış açılarıyla hazırlanabilmekte, bu da yargı süreçlerinde yaşanan mağduriyetlerin ana kaynağını oluşturmaktadır. Bu durumun çözümüne yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
“Bildirim Yükümlülüğü”, baştan sona belirsiz ve muğlak, rehberlik ve danışmanlık kavramına aykırı, uygulanabilme şansı olmayan, adeta “bildirim yapılamasın” diye kurgulanmış olduğu izlenimi veren ve uzmanların yargı süreçlerindeki mağduriyetine zemin hazırlayan adaletsiz bir düzenlemedir. “Bildirim Hakkı” korunmalı, “Bildirim Yükümlülüğü” ise kaldırılmalıdır. Bunun yerine, işyerlerinde tespit edilen risklerin kendiliğinden ve rutin olarak hem işverene hem de bakanlığa bildirilmiş olacağı bir sistem ve mevzuat altyapısı kurulmalıdır.
Çoğu haksız olmakla birlikte, yargılamalar neticesinde yargının verdiği cezaya ilave olarak, bir de uzmanlık belgesinin altı ay askıya alınması şeklindeki yönetmelik maddesi bir suçun(!) bir cezası olabileceği, mükerrer ceza verilemeyeceği şeklindeki temel hukuk kuralıyla çelişmektedir. Bu durumun çözümüne yönelik çalışma yapılmalıdır.