İş sağlığı ve güvenliği için ‘OSGB’ler ilçelere kadar kurulmalı’

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Selami Dereli, iş kazalarının ve işçi ölümlerinin engellenebileceğini bunun için Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri’nin ilçelere kadar yayılması gerektiğini belirtti.

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Selami Dereli, Türkiye’de iş güvenliği ve iş yeri hekimliğiyle alakalı yasanın ve bunun alt kanunlarının 2012 yılından itibaren uygulandığını belirtti. Dünyada ve ülkemizde ciddi anlamda iş kazaları olduğunu ifade eden Dereli, “Dünyada bu sayının 270 milyon olduğu söyleniyor. Bunu engelleyebilmek için Türkiye’de bu kanunla birlikte Ortak Sağlık Güvelik Birimi (OSGB) kuruldu. Kanunun altında, hekim, mühendis ve hemşire arkadaşlar görevli. Bunlar iş yerinde çalışan kişinin o işe sağlığının uyumlu olup olmadığını, makinaların ve o ortamın kişinin sağlığına uygun olup olmadığını, iş kazalarını engelleyebilecek şekilde bir donanım ve düzenin içinde olup olmadığını kontrol eden bir kurum haline geldi. Ama işin özü; öznemiz olan insan sağlığının korunabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması.”

Dereli, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin kurulmasıyla toplumda ciddi anlamda bilinçlenme olduğunu belirterek, “Türkiye’nin sanayileşmesi artıyor, ticaret hacmimiz artıyor. Bu artışa paralel olarak aynı hızla iş kazalarımız artmıyor. Bu, kurumun içinde çalışan arkadaşların sahadaki mücadelesiyle oluyor” diye konuştu.

‘DANIŞMANLIK HİZMETİ YAPIYORUZ’

Dr. Selami Dereli, yaptıkları işi şöyle anlattı: “Bizim hizmetimiz danışmanlık hizmeti. Yaptırım yetkimizden daha çok tavsiyede bulunuyoruz. Bilimsel verilerle işverenlere şunu yaptıkları yatırımların geri dönüşü olacağını anlatmaya çalışıyoruz. Çalışanlara da bu yapılan eğitimlerin, uygulamaların kendi sağlıklarına ve emeklilik yıllarında geçirecekleri sağlık durumlarına katkılarını anlatarak ikna etmeye çalışıyoruz. Aslında bizim bulunduğumuz konum, çalışanla işveren arasındaki koordinasyonu ve verimliliği sağlamak.”

KAZALAR ÖNLENEBİLİR

İş kazalarının yüzde 98’i, meslek hastalıklarının da tamamının engellenebileceğini belirten Dereli, “Ülkemizde ciddi anlamda göçmen durumu var. Sigortasız, kaçak çalışan işçilerimiz var. Verilen rakamlar kayıtlı olanların iş kazası. Bir de kayıtsız olanların iş kazaları var. Bir an önce bunların da kayıt altına alınması ve Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinde (OSGB) hizmet alan konuma geçmeleri lazım.” dedi.

‘KÜLTÜRÜ YAYGINLAŞTIRMALIYIZ’

Kanunda tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta olan birden fazla çalışan ve az tehlikeli olanlarda da elliden fazla çalışanlarda OSGB hizmeti almak zorunda olduğu bilgisini veren Dereli, Türkiye’de tarım sektörünün, KOBİLER’in, devlet kurumlarının çok önemli bir kısmının ne yazık ki bu hizmeti alamadığına dikkat çekti. Faydalananlardaki sıkıntıyı da şöyle açıkladı:

“Bunlarda da yeterli müfettişler olmadığı için yeterli denetleme yapılamıyor. Ekonomik etkiler nedeniyle de bazı iş adamları, OSGB hizmetini, iş yeri hekimine ve iş güvenliği uzmanına verilen ücreti verimlilik artışı gibi değil zorunluluk gibi görüp maliyeti kısabilme adına bunu en sona atmaya çalışıyorlar. Büyük holdingler geçmişte bizi bulunduruyorlardı. Onlarda bir kültür oluşmuştu. Biz bu kültürü toplumda yaygınlaştırmamız lazım. Bu da eğitimden geçiyor.”

‘DPT YENİDEN KURULMALI’

“Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı vardı ve 5 yılda bir planlamalar yapılırdı.” diyen Dereli, şu önerilerde bulundu:

“Ölümlü kazaların engellenebilmesi için devletin 5 yıllık gerekirse 10 yıllık planlar yapıp bir ulusal politika izleyip bununla ilgili teşvik edici yeni önlemler almalı. Kayıt dışı ekonomi mutlaka kayıt altına alınmalı. Çalışanlar kayıt altında olmalı. Hangi firma kurulacaksa inşaat aşamasındayken çalışanın sağlığını koruyacak şekilde inşa edilmeli. İş sağlığı ve güvenliği hizmeti bütün sektörlerde olmalı. Çalışma Bakanlığı’nın denetlemelerinin sık olmasını talep ediyoruz. Müfettişler baskı ve ceza verici değil eğitici ve çözüme odaklı denetlemeler yapmalı. 5 yılda bir devlet bizden ciddi anlamda paralar alıyor. Aslında bu hizmet, devletin yapacağı hizmetin önünü açıyor. OSGB’ler ilçelere kadar kurulmalı. Bu bir kamu hizmetidir”

ARSLAN’DAN İSG AÇIKLAMASI

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, 1987 yılından beri ülkemizde 4-10 Mayıs tarihlerinde düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası nedeniyle açıklamalarda bulundu. Arslan, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesinin sendikal örgütlülükten geçtiğini fakat 15 milyonu aşkın sigortalı işçinin sadece 2,2 milyonunun sendikalı olduğunu söyledi. Arslan'ın şunları kaydetti:

"Sendikal örgütlülük ve toplu iş sözleşmesi yapma hakkı, işçi sendikalarını iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi noktasında bir adım öne taşımaktadır. Toplu iş sözleşmesi ile mevcut kanun ve yönetmelikler üzerine iş yerleri düzeyinde somut fayda sağlayacak önlem ve kurallar da getirmektedir. Bunun yanı sıra sendikal örgütlülüğün olduğu iş yerlerinde İşyeri İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları işlevsel bir biçimde çalışmaktadır. Sendikalı iş yerlerinde iş kazalarındaki ölüm oranları yüzde 1 civarındadır. Fakat sendikal örgütlülüğün bulunmadığı iş yerlerinde denetimlerin yetersiz olması, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin göz ardı edilmesi maalesef çalışma hayatı açısından olumsuz durumlara neden olabiliyor. Bu sebeple iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi sendikal örgütlülükten geçmektedir. Sendikal örgütlülük diğer makro getirileriyle gelir adaletsizliği ve kayıt dışı çalışma gibi sosyal politika sorunlarının da önüne geçmektedir.

‘ÖNÜNE GEÇMEK MÜMKÜN’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla işbirliğinin geliştirilmesine dikkat çeken Arslan şu ifadeleri kullandı:

"6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun çıkartılması sonrasında bazı maddelerde erteleme gerçekleştirilmiştir. Özellikle 50’den az işçi çalıştıran az tehlikeli ve tehlikeli işyerleri ile ilgili iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma veya hizmet alma zorunluluğunun ertelenmiş olması iş sağlığı ve güvenliği kültürünün de toplumumuzda tam anlamıyla yerleşmesini geciktirmektedir. Yapılan araştırmalara göre tedbirler alınarak iş kazalarının yüzde 98’inin meslek hastalıklarının ise yüzde 100’ünün önüne geçmek mümkündür. Buradan hareketle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız başta olmak üzere sosyal diyalog mekanizmalarını işleterek iş sağlığı ve güvenliği kültürünü geliştirme hedefi için işbirliğimizi artırmalıyız. Sendikal örgütlülüğün artırılması ve iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılacak bütün denetim ve çalışmalarda sendikalarında yer almalarının ülkemiz çalışma hayatını kuvvetlendireceğine inanıyoruz."

Arslan, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin verilerin düzenli olarak paylaşılmasını talep ettiklerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının her yılın sonunda yıllık bazda iş sağlığı ve güvenliği politikalarına ilişkin hedefleri ve iş kazası, meslek hastalıkları konusunda açıklama yapmasını beklediklerini belirtti. Arslan “Ülkemizde 5 milyonun üzerinde mülteci ve geçici koruma altındaki işçilerin çalışma hayatının bir parçası olması ve birçoğunun ucuz iş gücü olarak görülerek kayıt dışı ve iş sağlığı, güvenliğinden yoksun olmaları hakkında kapsamlı bir çalışma yapılması gerektiğine inanıyoruz." dedi.

Sonraki Haber