İşçinin Grev Hakkı: ILO sözleşmeleriyle mevzuat çelişiyor
ILO sözleşmeleri sendikal hak ve özgürlükler açısından önemli düzenlemeler getiriyor. Türkiye'de, Anayasanın 90. maddesiyle onaylanmış ILO Sözleşmeleri doğrudan uygulanabiliyor.
Ancak bugün yürürlükte bulunan ve işçilerin ve kamu çalışanlarının grev hakkını önemli biçimde kısıtlayan hükümler, ILO'nun grev hakkına ilişkin kabul ettiği düzenlemelerle çelişiyor
Tekgıda-İş Sendika Akademisi, Türkiye'nin de taraf olduğu grev hakkına ilişkin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmelerini değerlendiren bir rapor hazırladı. Türkiye'de iç mevzuatla grev hakkına getirilen kısıtlamalarla Anayasanın 90. maddesiyle mavzuatın üstün gelen ILO sözleşmeleri çelişki yaratıyor.
Tekgıda-İş Sendika Akademisi'nin "ILO Sözleşmelerinde Grev Hakkı" başlıklı raporunda mevzuatımız ile uluslararası sözleşmeler arasındaki çelişkilere dikkat çekildi. 1932 yılından bu yana ILO üyesi olan Türkiye'nin onayladığı ILO Sözleşmeleri, Anayasanın 90. maddesinin emredici hükmüne göre, iç mevzuatın üstünde. Anayasanın söz konusu maddesiyle ILO sözleşmelerine doğrudan uygulanırlık kazandırılırken sözleşmelerin hükümleriyle çelişen iç mevzuat düzenlemeleri de 'Yok' hükmünde oluyor.
Raporda özetle şu bilgi ve değerlendirmelere yer verildi:
SENDİKALARA DÜŞEN GÖREV
"ILO Sözleşmelerinden ikisi, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarıyla ilgili. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yetkili organları, grev hakkının da örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu ifade eden kararlar almışlardır. Türkiye, onayladığı iki önemli sözleşmeyle birlikte, bu sözleşmelerin uygulanmasına açıklık getiren içtihatlarla da bağlıdır. Özellikle grev hakkına ilişkin düzenlemelerde, ILO Sözleşmeleri ve onları tamamlayan kararlar ile Türkiye’de iç mevzuat arasında çok önemli çelişkiler bulunuyor. Sendikaların yapması gereken, bu konuda ILO nezdinde gerekli girişimlerde bulunarak, bu durumun ILO Yönetim Kurulu Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi tarafından tespit edilmesini sağlamak ve bu konudaki Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi kararlarının Türkiye’deki mahkemelerde kullanılarak, anti-demokratik hükümlerin uygulanmasını önlemektir. Bu nitelikteki girişimler birkaç yıl almakla birlikte, doğrudan uygulanırlık kazanmış ILO Sözleşmelerinin iç mevzuatımızın demokratikleştirilmesinde kullanılmasının örnekleri (özellikle kamu çalışanlarının sendikal örgütlenme çabalarında) yaşanmıştır.
"Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 sayılı Örgütlenme Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesi'ni ve 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanması Sözleşmesi’ni onaylamıştır.
Bu iki sözleşmenin metninde grev hakkı açıkça ifade edilmiyor. Ancak, ILO’nun en yetkili organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 1957 yılında kabul ettiği 'Uluslararası Çalışma Örgütü Üyesi Devletlerde Sendika-Karşıtı Mevzuatın Kaldırılmasına İlişkin Karar'da, 'işçilerin, grev hakk da dahil olmak üzere, sendikal hakları etkili ve kısıtsız bir biçimde kullanmalarını güvence altınaı alacak yasaların kabul edilmesi' çağrısı yapılmaktadır. Uluslararası Çalışma Konferansı 1970 yılındaki toplantısında kabul edilen 'Sendikal Haklar ve Bunların Medeni Özgürlüklerle İlişkisi Konusundaki Karar'da da, 'diğerlerinin yanı sıra grev hakkına da özel önem vererek, en geniş anlamıyla sendikal haklara tam ve evrensel düzeyde saygının gösterilmesini sağlamak için' gerekli girişimlerde bulunması amacıyla, ILO Yönetim Kurulu’nun ILO Genel Müdürü’ne talimat vermesi öngörülüyordu.
GREV TÜRLERİ
"Grev hakkının kullanılmasında ortaya çıkan sorunlardan biri, hangi eylemlerin grev sayılacağıdır. ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, 'grev hakkı'ndan söz ederken, çok geniş bir tanım yaparken, farklı direniş ve eylem türlerini de 'grev hakkı' kapsamında değerlendiriyor. Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’nin 2018 yılındaki kararlar kitabında bu konu şöyle değerlendiriliyor: 'İşçilere yasaklanan bazı grev eylemi türleri (sendikanın onayı ve desteği olmadan yapılan grevler, iş durdurma, iş yavaşlatma, kurallara tamı tamına uyarak iş yavaşlatma ve oturma grevleri) ile ilgili olarak, Komite, bu kısıtlamaların ancak bu grevlerin barışçıl olmaktan çıkması durumunda haklı kabul edilebileceği görüşündedir.'
TEMEL HİZMETLER VE FAALİYETLER
ILO Uzmanlar Komitesi ve Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, tüm ücretli çalışanlar için grev hakkını genel bir ilke olarak koyarken, bu hakkın yalnızca 'temel hizmetler veya faaliyetlerde' kısıtlanabileceğini belirtmektedir. 'Temel hizmetler' ile kastedilen, 'yalnızca, aksaması durumunda nüfusun tümünün veya bir bölümünün hayatını, kişisel güvenliğini veya sağlığını tehlikeye sokacak hizmet veya faaliyetler'.
GREVİN ÖN KOŞULLARI
Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’nin oybirliğiyle aldığı kararlara göre, bir grevin arabuluculuk veya uzlaştırma sağlamak amacıyla görüşmeler yoluyla bir çözüm aramalarına fırsat vermek için makul bir süre ertelenmesi kendi başına örgütlenme özgürlüğü ilkelerinin ihlali anlamına gelmiyor. Bir grev çağrısında bulunmadan makul bir süre önceden işvereni bilgilendirme zorunluluğu da, kabul edilebilir. 48 saat önceden bildirim makul bir süredir. Diğer taraftan, temel hizmetlerde grev ilanından önce tarafların durumu değerlendirme amacıyla 40 günlük bir süre koşulunun getirilmesi örgütlenme özgürlüğü ilkelerine aykırı değildir. Böylece taraflar tekrar pazarlık masasına oturabilecek ve belki greve başvurmadan anlaşmaya varabileceklerdir.
Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi’nin tespitlerine göre, grev erteleme yetkisi bağımsız bir kuruluşta olmalı.