‘İslam düşmanı’ diyorlardı, işte Le Pen

ABD ve NATO karşıtı Marine Le Pen'in Fransa seçimlerini kazanma ihtimali, Atlantikçi Türk medyasında endişe yarattı. 'İslam düşmanı', 'ırkçı', 'başörtüsü yasakçısı' gibi etiketler yapıştırılan Le Pen, bu iddiaların aksine ezilen dünyanın yanında.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan dün gazetedeki köşesinde, Doğu Perinçek’e Le Pen’e oy verme çağrısı yaptığı için “adı batsın Avrasyacılığın” diye serzenişte bulundu.

Fransa cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen’den “faşo abla”, “kötücül hanım”, “kötülükler kraliçesi” gibi ifadelerle bahseden Hakan, Le Pen’in “en büyük seçim vaadinin” başörtüsünü yasaklamak olduğu iddiasından hareketle onun seçilmesindense “Amerikan tekellerinin adamı olan kifayetsiz muhteris Macron’un kazanmasını tercih ederim.” diye tarafını belirtti. Doğu Perinçek’in “Le Pen, ABD’ye başkaldırıyı, Türkiye’yle iyi ilişkileri ve Avrasya seçeneğini temsil ediyor.” açıklamasına ise “Avrasyacılık başörtülü insanların sokaklarda sürüklenmesiyse, adı batsın Avrasyacılığın!” diyerek bir kez daha Atlantik cephesinde konumlandığını gösterdi.

Önceki gün Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Fransa’daki Türklere, Cezayirlilere, Araplara, bütün Müslümanlara ve Afrikalılara ‘Le Pen’e oy verin’ çağrısında bulunmuş ve “Fransa halkı insanlığın önünü açacak bir seçim yapacaktır. Washington ağaları, Brüksel ricali ve dünya tefecileri korku ve telaş içinde.” demişti. Türk basınına geniş açıdan baktığımızda o küreselcilerin Türkiye’de yalnız olmadığını görüyoruz. Hürriyet gazetesinden Cumhuriyet gazetesine, muhalif gazetesinden hükümete yakın ismine Le Pen’in seçilme ihtimali medyamızda panik havası yaratmış. Atlantik cephaneliğinden “aşırı sağcı”, “İslam düşmanı”, “ırkçı” türünden mermileri alıp alıp her gün Le Pen’e karşı namluya sürüyorlar. Anadolu Ajansı da bu Batımerkezci etiketleri kullanmaktan imtina etmiyor.

Ancak bu cephenin gerçek endişesi İslam düşmanlığı değil, o işin bahanesi. Zira Le Pen’in, İslam düşmanlığında Macron’un yakınına bile yaklaşamayacağını herkes biliyor. Bakın Macron’un İçişleri Bakanı bu konuda ne diyor: “Le Pen, İslam’a karşı fazla yumuşak!” Gerçek korku ve endişeleri iman ettikleri NATO’yu ve AB’yi, kutsal belledikleri Atlantikçi dengeleri sarsacak bir adayın Fransa’nın başına geçmesi. Ancak Le Pen, korkularını gerçeğe dönüştüreceğe benziyor. Son anketler, Le Pen’in Macron’u geçmeye yaklaştığını gösteriyor.

Çünkü bu eğilimin arkasında maddi bir gerçek var. Le Pen, Fransa’nın bağımsızlığından ve egemenliğinden yana. Brüksel’e, Washington’a boyun eğmiyor. “Küreselci” dediği Macron gibi tekelci sermayenin kılıcını sallamak yerine Fransız üreticisine, emekçisine yöneliyor. Oylarının çoğu ‘mavi yakalı’ denilen işçi kesiminden geliyor. Uluslararası ilişkilerde “çok kutuplu dünyaya inandığını” söylüyor. Türkiye’yle ve Rusya’yla iyi ilişkiler kurmayı savunuyor. Müslüman ülkeler olan Filistin’i, Senegal’i, Suriye’yi destekliyor.

1. İSLAM DÜŞMANI OLDUĞU YALAN

Ahmet Hakan’ın yazısında “Paris sokaklarında başörtülü avına çıkacak bu ablamız.” dediği Le Pen her gittiği yerde başörtülü insanlarla fotoğraf çektiriyor. Savunduğu “başörtüsü yasağı”nın esas olarak “burka” için olduğunu ve ancak mecliste geniş bir tartışmadan sonra, kimseyi mağdur etmeyecek şekilde yasalaşacağını söylüyor. Hedefinde İslam’ın değil, İslamcılık adı altında faaliyet yürüten selefi aşırılıkçıların ve teröristlerin olduğunu vurguluyor. Örneğin 15 Nisan’da sokakta kendisine tepki gösteren bir başörtülü kadına “Ben modern başörtüsünden yanayım.” ve “Her kökenden Fransız vatandaşları bizim kardeşimiz.” diyor. Katıldığı bir programda başörtülü bir gençle özçekim yaptığı için kendisini suçlayan ırkçı aday Zemmour’a “Sen olsan ne yapacaktın? Başörtüsünü çekip kızı tartaklayacak mıydın?” diyerek ağzının payını veriyor.

Görev yaptığı dönemde 30 bine yakın cami, işyeri ve derneğe İslam’la ilişkili olduğu gerekçesiyle baskın yapıp 716’sını kapayan Macron’un İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Le Pen’i “İslam’a karşı fazla yumuşak” olmakla suçluyor. Le Pen ise İslam karşıtı olmayıp Fransız Anayasası’nda yazan laiklikten yana olduğunu vurguluyor.

2. İSLAMIN EN BÜYÜK DÜŞMANI ABD VE NATO’YA KARŞI

Le Pen, ABD müdahaleciliğine ve “Soğuk Savaş artığı tehlikeli ve savaş kışkırtan bir ittifak” dediği NATO’ya cepheden karşı. Dünyada İslamın ABD ve NATO’dan daha büyük bir düşmanı bulunmuyor zira sadece 1990’dan bu yana ABD ve NATO müdahaleleri neticesinde Irak’ta 2 milyon, toplamda ise 4 milyondan fazla Müslüman öldürüldü. Milyonlarcası ise vatanları NATO bombardımanlarıyla harabeye çevrilerek yerinden yurdundan edildi.

Le Pen, "NATO adı altında Avrupa topraklarında uygulanan Amerikan himayesine boyun eğmeye karşı olduğunu" söyleyerek Fransa’yı NATO’nun askeri kanadından çekeceğini seçim programına yazdı. Le Pen, Fransa’nın güvenliğini NATO birlikleriyle sağlamayıp bağımsız bir ulusal savunma gücü oluşturacağını da ilan etti. Biden yönetimini Çin'e karşı çok agresif bir politika izlemekle suçlayan Le Pen, “ABD'nin müttefiklerini kendi egemenliği altında birleştirmek için düşmanlara ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı. Ukrayna savaşı biter bitmez, "Avrupa ile Rusya arasında stratejik bir yakınlaşma" için çalışacağını açıkladı.

Liberation dergisinin 18 Nisan sayısında ‘Le Pen’in dünyası’ başlığı.

3. TEK ÇÖZÜM ‘BAĞIMSIZ FİLİSTİN’ DİYOR

Le Pen, seçim sürecinde bilinçli olarak Filistin konusunu gündeme getirdi. 14 Nisan Çarşamba günü yaptığı seçim mitinginde 20 dakikayı Fransa-Ortadoğu ilişkilerine ayıran Le Pen, “Filistin-İsrail sorununun yegâne çözümü bağımsız, gerçekçi, demokratik bir Filistin devletinin yaratılmasıdır.” ifadesini kullandı. Kudüs’ün her iki devletin de başkenti olabileceğini söyleyen Le Pen, Filistin ve İsrail’in barış ve güvenlik içinde birlikte yaşaması gerektiğini dile getirdi. Kudüs üzerindeki ihtilaf çözüme kavuşturulmadan, İsrail’in başkentini Kudüs olarak tanımayacağını da açıkça ilan etti. 1967 sınırlarının değişmez bir kaide olmadığını da vurgulayan Le Pen, nihai sınırların iki devlet arasındaki anlaşmayla çizileceğini söyledi. 7 Mayıs 2017 seçimlerinde Le Pen’in başbakan adayı olan Nicolas Dupont-Aignan ise ‘bağımsız Filistin’ davasının açık bir savunucusu olmasıyla biliniyordu. 2014’te İsrail’in Filistin’e yönelik harekâtını “kabul edilemez” ve Gazze’deki varlığını da “işgal” olarak nitelemişti.

Le Pen, çekildiği bu fotoğraf nedeniyle ırkçı aday Zemmour’la tartıştı.

4. MÜSLÜMAN SENEGAL’İ BMGK’YA ÖNERİYOR

Le Pen, seçilmesi halinde Afrika ülkesi Senegal’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) daimi üye olması için çalışacağını ilan etti. Nüfusunun yüzde 92’si Müslüman olan Senegal’in yanı sıra Hindistan’ın da BMGK daimî üyesi olması gerektiğini söyledi. Irkçılıkla suçlanan Le Pen’in Batı’nın aşağıladığı “kara derili” Senegal’i ve gelişen dünyanın dev güçlerinden Hindistan’ı savunması, Avrupa siyasetinde büyük bir kırılmayı temsil ediyor.

5. SURİYE’DE ESAD’DAN YANA

Le Pen, Suriye’de DAEŞ, El-Nusra gibi terör örgütlerine karşı Devlet Başkanı Beşar Esad’ın desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Geçen Çarşamba Paris’te yaptığı mitingde açıkça Batı’nın Esad’ı devirme stratejisini eleştirdi ve Suriye Devlet Başkanı’nın iktidarda kalmasının hem gerçekçi hem de Fransa’nın çıkarları açısından en iyi seçenek olduğunu söyledi. Le Pen, 2017’deki seçim kampanyasından beri Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yanında duruyor. Pen ayrıca Ekim 2019’da katıldığı bir programda Suriye’de devlet güçlerine karşı savaşmaya giden Fransızların da vatandaşlıktan çıkartılması gerektiğini savundu. Buna karşın Macron ise Elysee Sarayı’nda Suriye Demokratik Konseyi adı altında ziyaretine gelen PKK-YPG teröristlerini ağırladı ve defalarca kez Esad’ın devrilmesi gerektiğini savundu.

Sonraki Haber