İSO Başkanı KKTC'den AB'ye mesaj verdi: Mevcut Gümrük Birliği'nin yürümesi mümkün değil!

Gümrük Birliği'nin maskeli baloya döndüğünü söyleyen İSO Başkanı Bahçıvan, 'Mevcut haliyle bunun yürümesi mümkün değil.' dedi. Başkan Bahçıvan, vize krizi konusunda da şikayetlerini dile getirdi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi depremin yaralarının sarılması için afet bölgesine imkanları ölçüsünde destek sunduktan sonra yönünü ülkemiz için strateji öneme sahip KKTC'ye çevirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz önderliğindeki sanayiciler, üç gün boyunca kardeş ülkedeki yatırım fırsatlarını yerinde görüşmelerle ele aldı. Biz de İSO'nin davetlisi olarak, İSO Başkanlık Danışmanı Asım Aslan ve 5N1PR Kurucu Ortağı Göksun Kuburlu'nun organizatörlüğünde basın grubu olarak bu ziyaretleri takip ettik. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) ilk başkanı Okan Oğuz ve İSO'nun mareşal sanayicilerinden Halil Demirkaya gibi duayen iş insanlarının yanında TİM'in önceki dönem başkanı İsmail Gülle, İnan Altınbaş, Sultan Tepe, İrfan Özhamaratlı, Kemal Akar, Hüseyin Bozdağ, Yalçın Ayaydın, Mehmet Umur, Serdar Urfalılar, Aynur Ayhan, Mustafa Tecdelioğlu gibi meclisin tanınan üyelerinin de aralarında yer aldığı İSO KKTC heyeti üç gün boyunca ülkedeki odaların yanında hükümet ve devlet yetkilileri ile de görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin siyasi tarafını geçen günlerde gazetemizde sizlerle paylaştık.

LÜTFEDİP VİZE VERİRLERSE!

Heyetin görüşmelerinin son gününde hem bir değerlendirme yapmak hem de ekonomideki gelişmelere ilişkin sorular sormak üzere İSO Başkanı Bahçıvan, Meclis Başkanı Ender Yılmaz ile ve KKTC Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz bir araya geldik.

Sohbetimiz sırasında Türkiye 60 yıldır Avrupa Birliği (AB) kapısında bekletilirken, bir devlet olduğu bile şüpheli Kıbrıs'ın güney tarafının AB'ye alınmasını eleştirdi ve ekledi: "Gümrük Birliği'nin güncellenmesi sürekli gündeme getirdiğimiz bir konu. Mevcut haliyle bunun yürümesi mümkün değil.

Gümrük Birliği var ama ürünü o pazara gönderecek, fuara gidecek, pazarlamasını yapacak kişi vize randevusu için aylarca bekletiliyor. Lütfedip vizeyi ne zaman verecekleri ise belli değil. Bugün bir sanayicimiz vize randevusu almak için 2 ay bekleyecek ve bunun adı Avrupa Birliği'nin Gümrük Birliği üyeliği olacak. Öyle bir ikiyüzlülük olmaz. Bunun yanında STA'lar kendinize göre yapacaksınız ama birlik üyesi ülkeyi dışarıda bırakacaksınız... Bu bir maskeli baloya dönmüş durumda. Gümrük Birliği bir dönem değer kazandırdı ama AB sürecinde bir nişanlılık süreci idi. Artık mahallenin konuştuğu bir hale geldi. Onların bize olan ihtiyacı bizim onlara olandan daha az değil. Gümrük Birliği sürecinin yeni bir boyuta gitmesi... Bu haliyle bu işin sürmesi iş dünyası için de hiç kolay değil."

KÂR HIRSI DEĞİL KORUNMA!

Erdal Başkan ile olan sohbette kendisine iki soru yönelttim. Bunlardan ilki piyasadaki ahlaksız fiyatlama davranışlarına yönelikti. İngiliz iktisatçı Isabella Weber'in çerçevesini çizdiği, ülkemizde de yazarımız Dr. Baki Demirel'in sıkça vurguladığı; şirketlerin kâr hırsı ve satıcı enflasyonu etkisinin enflasyonun yüksek seyrinde etkili olduğu savı konusundaki görüşlerini İSO Başkanı'na sorduğumuzda, şu yanıtı verdi: "Ahlaki olmayan fiyatlamalar olduğuna katılmıyorum. Bazı sektörlerde olabilir ama rekabete karşı fiyat tutturmaya çalışıldığı, her gün yeni yatırımlar yapıldığı, günlük hayatın disipline edildiği böyle bir dönemde bırakın kâr hırsını ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bu bir daha korunaklı fiyat yapma olayıdır. Ürünü vadeli veriyoruz. Bugüne fiyat verirken beş altı ay sonrası düşünülerek verilmezse ayakta kalınamaz. Bu kâr hırsı değil fiyatlamada kendini korumaya dair bir refleks. Bu psikoloji de kendini toparlayacaktır."

O BANKANIN MÜDÜRÜNE İTİRAZ!

Başkan Bahçıvan'a ikinci sorum ise geçen günlerde sohbet toplantısında bir araya geldiğimiz Garanti Bankası Genel Müdürü Recep Baştuğ'un "Düşük faiz dönemi ile finans sektöründen reel sektöre sermaye aktarımı yapıldığı ve bu sayede düzelen bilançoların durum değiştiğinde bozulacağı" tespitine yönelikti. Buradan hareketle Bahçıvan'a, "Faizler yükselirken bilançoların bozulmasını ve iflaslar bekliyor musunuz?" sorusunu yönelttim. Erdal Başkan'dan şu yanıtı aldım: "Finanstan kaynak aktarımı deyince KKM'den sağlanan geliri ve onun kimin parası olduğunu sorarsak bu sorunun cevabını netleştirmiş oluruz. Ekonomi bilimini zorlayacak yöntemlerle çözüm üretmeye çalışırsanız; o reel sektör pay aldı der, ben bankacılık aldı derim. Dikiz aynasına değil önümüzdeki cama bakalım. 2022'de reel sektörün finansman giderlerinin rahatladığını gördük. Ama 2023'te toplamda ne yazdığını görüyoruz. Ben bir bankanın bunu söylemesini doğru bulmuyorum."

SANAYİNİN AYRIŞMASI GEREKİYOR

Başkan Bahçıvan'ın enflasyon, faiz, finansmana erişim konularındaki diğer mesajları ise özetle şöyle oldu:

*Enflasyon ekonomik bir hadisedir ama aynı zamanda psikolojik ve ahlaki bir hadisedir. Enflasyon bir yere oturduktan sonra algılar oturuyor. Biteceğine dair inanç ne kadar artarsa başarı da o kadar hızlı oluyor.

*Türkiye'nin CDS notlarını iyi takip etmemiz lazım. Buradaki düşüş kaynak maliyetini de düşürecek.

*Kendini güvende hissetmek isteyen yatırımcının geleceği en kıymetli coğrafya Türkiye.

*En önemli sermaye finansal istikrar. O kaybedildiği zaman arkasından geleceğe dair her türlü problem peşi sıra geliyor. Türkiye kıymetli hazinesini kaybetti. Şu anda toplumun her kesimini etkileyen yüksek enflasyon belası karşımıza çıktı.

*Kabul edelim ki tahribat tahmin ettiğimizden yüksek. Bunun için uygulanacak tedavinin bedeli de yüksek oluyor. Hükümet ile güçlü bir işbirliği içindeyiz. Eşgüdümle uygulanan politika sancılı bir süreç olacaktır. Ama sabır gösterirsek faydalı olacaktır.

*Karşı tarafın içinde bulunduğu durumu da empati ile karşılamak durumundayız. Karşılıklı anlayış içinde bu süreç sağlıklı geçecek.

*Sanayi ve ihracatın temel sektörlerinin ayrıştırılması gerekiyor. Yatırım amaçlı uzun vadeli kredilerin hayata geçmesi konusunda bir çalışma yapılıyor Merkez Bankası bünyesinde. Yine Eximbank kredilerinin açılması konusunda çalışmalar var. Hepsinden önemlisi kaynak girişi. Ne yapıp yapıp yeniden Türkiye'ye sermaye getirecek insanlara güven iklimini oluşturmamız gerekiyor.

İSRAİL'E İNCE GÖNDERME: DEVLET OLAMAMIŞLAR

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan hem sohbet toplantımızda hem de KKTC Türk Ticaret Odası ve KKTC Türk Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmalarda özetle şu mesajları verdi:

*1974'te çok önemli ve değerli bir tarihle başlayan KKTC'nin yolculuğu geçmiş dönemlerde Yavru Vatan diye adlandırılıyordu ama artık bir kardeş vatan var.

*Siyasi garantörlük yanında bir ekonomik garantörlük de olması lazım. Bir stratejik iş ortağı da olarak görülmesi lazım.

*Güneş enerjisini güçlü bir üretim noktası haline gelmesi akıllara gelmeyen daha birçok sektörün gelişmesine neden olacaktır. Doğalgaz ile ilgili gelişmelerin de gündeme gelmesi bekleniyor. Enerjinin yanında lojistik konumu da önemli.

*Huzurun olmadığı yerde bereket olmaz. Türkiye iş dünyası İsrail ile olan ekonomik ilişkilerinde dönem dönem siyasette gerginlik olsa da bu ülke olan iş ilişkisini dikkatle sürdürmeyi başardı. Bu vesileyle masum insanlara yönelik saldırılarını kınıyorum. Paranız, teknolojiniz olabilir ama devlet olmak başka...

*Kabul etmek lazım ki şu anda gelinen noktada yaşananlar İsrail'in kendi ekonomisi için de kısa vadede tahribat yaratacak. En kısa zamanda aklı selimin galip gelmesini akan kanın ve göz yasalarının son bulmasını istiyoruz. İsrail'e ihracatımızda bir düşüşe neden olacağını düşünüyorum. Ekonomiden öte bir insanın dahi canının yanması ekonominin ötesindedir. İsrail'in topyekûn bu tavır içinde olduğunu düşünmek de doğru değil. Toplumsal bir zarara gideceğini söyleyen İsrailli iş insanları da var.

*İstanbul ne kadar kıymetliyse Ankara ne kadar Edirne ne kadar kıymetliyse Lefkoşa ve Girne de o kadar kıymetli.

Yine İSO Meclis Başkanı Yılmaz'ın odadaki mesajları şöyle oldu: “Hepimizin karşılaştığı Filistin ve İsrail arasındaki gerginliğin anlamı burada daha iyi anlaşılıyor. KKTC'nin sadece siyasi değil ekonomik olarak da güçlü bir ülke olması, buranın Türkiye'nin toprağı değil bağımsız bir devlet olarak görülmesi önemli.”

KIBRIS, İKİNCİ BİR FİLİSTİN OLMASIN!

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Turgay Deniz'e toplantıda toprak ve gayrimenkul satışlarının durumunu sorduğumuzda şunları anlattı: “Kısıtlamalar var ama delindiğini görüyoruz. Yüzde 51 KKTC vatandaşına ait, yüzde 49 yabancıya ait ve istedikleri kadar arazi alabiliyorlar. Osmanlı döneminde Yahudiler ihtiyaç olduğu zaman İsrail'deki Filistin topraklarını satın almak için başvurdular ama Osmanlı izin vermedi. Sonra iş döndü. KKTC'de yapılan satışları tasvip etmiyoruz. Kıbrıs Türkleri'nin hakları sahip olduğu topraklar dahilindeydi. Ne kadar toprak satıldı herkes bir şey söylüyor ama epey bir satıldığı bilgisi var. Türkiye burası için büyük fedakarlık yapmakta Avrupa Birliği olsun diğer konular olsun önümüze konan takoz Kıbrıs davası, Türkiye taviz vermiyor. İktidar kim olursa olsun Kıbrıs politikası değişmez milli bir davadır. Burası, ikinci bir Filistin olmaz, onun için buradayız. Bir devlet isek; sigorta emeklisi vatandaş 50 bin poundluk araziyi nasıl almış? Bunun sorgulanması ve emanetçi şirketlerin önüne geçilmesi lazım. 36 bin şirket kurulmuş, aktif olanı 8 bin. 28 bin nerede? Hadi yarısı isim hakkı. 14 bin nerede, ne iş yapıyor? İsteklerimizden biri ticaret kaydının odamıza alınması. Taşınmaz maldır bunlar alıp bir yere gidemez kimse. Satışlar geçersiz de kılınabilir. Yasa varsa;

“Yabancıya mal satışı yasaktır.” bunun uygulanması gerekir.”

“İki ülke arasındaki gümrük duvarları arada var. Türkiye'den göndereceğiniz malı ha ABD'ye ha KKTC ye göndermişsiniz.” diyen Deniz, “İki ülke iş insanlarının ortaklıklar yapması özlemimiz. Bu, kardeşliğimizi ticaretle de pekiştirir.” ifadelerini kullandı. Deniz, Azerbaycan'ın KKTC'ye olan ilgisine de dikkat çekti.

Sonraki Haber