İsrail büyükelçisi haddini aştı! Müslümanlara karşı nefret saçtı
İsrail’in Berlin Büyükelçisi’nin 'Camiler sıkı denetlenmeli. Almanya’ya imam gelişi yasaklanmalı' açıklamasını emekli büyükelçi ve diplomatlar Aydınlık Avrupa'ya değerlendirdi. 'Büyükelçinin açıklamasının kabul edilemez' olduğunu belirten eski diplomatlar büyükelçinin sözlerini kınadı
İsrail’in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, Almanya’daki Prosor Funke Medya Grubu’na yaptığı açıklamalarda ülkedeki imamlara yasak getirilmesini talep etti. Prosor, "Yurt dışından gelen bazı imamlarla sorunumuz var. İmamlar, Almanya'yı değiştirmek istedikleri bir ideolojiyle gelirler. Camiler daha iyi denetlenmeli. Almanya'nın imamları geniş çapta eğitmesi ve yabancı imamların çalışmasını yasaklaması en iyisi olurdu" dedi.
Alman Hükümeti ve Alman basını İsrail’in Berlin Büyükelçisi’nin açıklamalarını görmezden geldi. Alman basını bu skandal sözleri haber yapmadı. Alman Hükümeti’nden İsrail Büyükelçisine bir yanıt verilmemesi dikkat çekti.
Büyükelçi Prosor, Filistin’e destek verenlerinde cezalandırılmasını istedi. Prosor, "Almanya ifade özgürlüğünü daha dar bir şekilde tanımlamalı. Barışçıl gösteriler olmalı, ancak Yahudilere, İsrail'e ve demokrasiye karşı nefreti kışkırtmak cezalandırılmalı" diye konuştu. Büyükelçi, Yahudilerin yeniden korkmak zorunda kalmasının kabul edilemez olduğunu da söyledi.
İsrail Büyükelçisi’nin “Almanya’ya imam gelişi yasaklanmalı. Filistin’e destek verenler cezalandırılmalı” açıklamalarına emekli büyükelçi ve diplomatlardan tepki geldi. Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Büyükelçi, diplomasi göreviyle bağdaşmayacak bir davranış sergilemiştir.” dedi. Emekli Büyükelçi Onur Öymen, büyükelçinin açıklamasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Emekli diplomat Hüner Tuncer, “Büyükelçiler hiçbir zaman atandıkları ülkelerin iç işlerine, iç politikasına karışamaz” ifadelerini kullandı.
Diplomasi göreviyle bağdaşmayan bir davranış
TUGAY ULUÇEVİK / EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
"Bellidir ki İsrail Hükümeti ve İsrail’in diğer devletlerin nezdindeki temsilcileri, Hamas’ın 7 Ekim sabahı İsrail’e karşı gerçekleştirdiği baskın saldırıya İsrail Devleti’nin 5 haftayı aşkın süredir verdiği orantısız mukabelede, sivil-asker, kadın-erkek, çocuk- yaşlı, askeri tesis-hastane-sivil konut ayırımı yapmadan işlemekte olduğu insanlık suçlarına, gerçekleştirdiği katliama dünyada gösterilen tepkilerin ağırlığı altında ezilmeye başlamışlardır. Hatta “suçluların telaşı” içine girmişlerdir.
Bu telaş içinde İsrail’in Alman Federal Cumhuriyeti nezdindeki Büyükelçisi, diplomasi göreviyle bağdaşmayacak bir davranış sergilemiştir. Almanya’daki büyük çoğunluğu Türk olan Müslümanlara ve onların imamlarına karşı nefreti tahrik etmeye varacak şekilde sorumsuzca ve âdeta gözü dönmüş biçimde Alman Devletine çağrıda bulunmuştur.
İsrail Büyükelçisi’nin Almanya’da Yahudi-Müslüman çatışmasını tahrik edebilecek bu beyanından Almanya Hükümeti’nin ciddi rahatsızlık duymuş olacağını, Türkiye’yi Almanya’da Büyükelçi olarak temsil etmiş bir emekli Dışişleri Bakanlığı mensubu hüviyetimle tahmin ediyorum.
Almanya’da yaşayan soydaşlarımızın, İsrail Devleti’nin uluslararası hukukun temel normlarını pervasızca ihlâl eden vahşice uygulamaları sonucunda Filistin halkının uğradığı telâfisi imkânsız acılı kayıplardan ve çekmekte olduğu çilelerden büyük acı ve üzüntü duyduklarından eminim. Bununla beraber, Almanya’daki soydaşlarımızın her zaman olduğu gibi tahriklere kapılmadan vakar ve sağduyu içinde Gazze’deki Filistin halkına dayanışmalarını ifade edeceklerinden de kuşku duymuyorum.
80 YIL ÖNCE YAŞANAN ZULÜM
Yaklaşık 80 yıl önce Nazilerin yönetimi Avrupa’nın göbeğinde Yahudileri hedef alarak yaptıkları zulüm ve katliamla “insanlık suçu” olan “soykırım” suçunu işlediler. O yıllarda henüz “soykırım” suçu hukuken tarif edilmemiş olsa da Nazilerin yaptıkları bir “soykırımdı”. Bütün dünyada Nazilerin yaptıklarını “Holokost” olarak nitelendi. Bütün dünya lanetledi. Bu suçun başlıca kurbanı Yahudilerdi. Uluslararası camia, uğradıkları telafisi imkânsız büyük kayıplar, çektikleri dayanılmaz acılar, çileler ve yaşadıkları korkular için Yahudilerden on yıllardır özür üstüne özür dilemektedir, “Holokost” kurbanlarını anmaktadır. BM’nin 76’ncı Genel Kurul’u 20 Ocak 2022’de “Holokost’u inkarını kınayan” bir kararı oylamasız konsensüsle kabul etti. Bu kararda, diğer hususlarla birlikte “Holokost, nefretin, bağnazlığın, ırkçılığın ve önyargının tehlikelerine karşı tüm insanlara sonsuza kadar bir uyarı olacaktır” ifadesine yer verildi.
İSRAİL, FİLİSTİN HALKINA KARŞI SOYKIRIM YAPMAKTADIR
Görüyoruz ki İsrail Devleti, Yahudilerin 1940’larda maruz kaldığı vahşetten sonra dünyanın on yıllardırYahudilere gösterdiği insancıl yaklaşımdan, müsamahadan insanî sonuçlar çıkarmak yerine, adeta bu yaklaşımdan cesaret bularak Gazze’de Filistin halkına karşı soykırım yapmaktadır. İsrail’in bizzat Berlin Büyükelçisi de Almanya’daki Müslüman ahaliye ve din adamlarına karşı nefretle, bağnazlıkla, ön yargıyla ve belki de ırkçı eğilimlerle tavır almış bulunmaktadır. Kınıyorum."
‘İsrail Büyükelçisi’nin açıklaması kabul edilemez’
ONUR ÖYMEN / EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
İsrail Büyükelçisi’nin diplomatik kurallara ve geleneklere uygun davrandığını söyleyemem. Bir büyükelçi, görev yaptığı ülkedeki; başka bir ülkenin din adamları hakkında böyle kısıtlayıcı önlemler önermesi gerçekten son derece şaşırtıcı ve kabul edilemez bir durumdur. Başka ülkelerde bunun tam tersi oluyor. Ben Danimarka'da büyükelçi olarak görevli olduğum sırada; bizim girişimimiz üzerine Danimarka hükümeti, Türk din adamlarının oradaki 4 yıllık görev süresini 6 yıla uzatmıştı. Başka ülkelerde böyle hoşgörü gösterilirken; Almanya'da kısıtlayıcı önlem önerilmesi şaşırtıcı ve kabul edilemeyecek bir durumdur. Kaldı ki din adamlarını eleştirmek de doğru değildir. Almanya'daki Türk din adamları benim görev yaptığım yıllarda da zannediyorum bugün de öyledir. Türk toplumunun önemli bir ihtiyacını karşılıyor. Böyle kısıtlayıcı hükümler önerilmesi gerçekten çok yanlış olmuştur. Bunlar çok çok yadırganacak şeylerdir.
TÜRKLER DE YAHUDİLER DE AŞIRI SAĞCILARIN HEDEFİNDEYDİ
Türklere karşı aşırı sağcıların yaptıkları eylemler sırasında Solingen’de5 vatandaşımız öldürülmüştü. Bu olaydan sonra Almanya'da çok büyük tepki olmuştu. Aşırı sağcılığa karşı bu tepkiyi gösterenlerden biri de oradaki Yahudi toplumunun temsilcisi İgnatzBubis’ti. Yahudiler gerçekten bu olaydan çok etkilenmişlerdi. Hatta Amerika'daki Simon WiesenthalEnstitüsü bu konunun Yahudileri de ilgilendirdiğine yani hem Türklere hem de Yahudilere; başka yabancılara yönelik aşırı sağcı saldırıların engellenmesi için bir araştırma ve soruşturma başlatmıştı. Bunun çalışmanın sonucunda bir rapor hazırlayarak aşırı sağcıların kökeninde eski Nazilerin olduğuna dair sonuçlar elde etmişti ve bu raporu bize de getirdiler. Türklerle diğer yabancıların ve Yahudilerin yabancı düşmanlığı karşısında dayanışma içinde olması gerektiği yolunda görüşler ifade ettiler. O bakımdan İsrail'in, Almanya'da nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından bu olay ilgi çekicidir.
TÜRKİYE’NİN TUTUMU BAZI İSRAİLLİLERİ ETKİLEMİŞ
Alman devletinin İsrail Büyükelçisi’ne hak verecek bir açıklama yapması ihtimalini pek mümkün görmüyorum. Ama belli ki Türkiye'nin İsrail-Hamas arasındaki çatışmada sergilediği tutum bazı İsraillileri bu arada büyükelçilerini de etkilemiş olmalıdır. Yoksa Almanya'da biz İsraillilerin Türkiye'ye karşı böyle bir tavır içine girdiklerini pek hatırlamıyoruz. En azından benim zamanımda hiç girmediler. Bizimle ilişkileri gayet normaldi. O bakımdan bunları çok şaşırtıcı buluyorum ve İsrailli bir diplomata bunları yakıştıramıyorum. Uluslararası ilişkilerde karşılıklı saygıya özen gösterilmesi lazım. Büyükelçilerin ister görev yaptıkları ülkeye karşı olsun, ister o ülkedeki başka ülkelere karşı olsun daha dikkatli bir dil kullanmaları gerekiyor. Büyükelçi ülkesini temsil ediyor; büyükelçinin ağzından çıkan her laf kendi hükümetinin görüşü olarak kabul edilir. O bakımdan İsrail Büyükelçisi, eğer hükümetinden talimat almadan böyle bir şey söylemişse o uygulanmayan bir durumdur. Yok hükümetinin talimatıyla bunları söylemiş ise o daha da vahim bir durum yaratıyor. İsrail hükümeti de bu görüşleri savunursa Türkiye ile İsrail arasındaki sıkıntı derinleşir. Oysa Türkiye bir uzlaşma zemini aramak için çalışıyordu.
Büyükelçiler görev yaptığı ülkelerin içişlerine karışamaz
HÜNER TUNCER / EMEKLİ DİPLOMAT
Büyükelçilerin hiçbir zaman atandıkları ülkelerin iç işlerine, iç politikasına karışmamaları gerekir. Diplomatların bu şekilde o devletin içişlerine müdahale etmesi hiçbir devlet tarafından kabul edilemez.Onların görevleri bulundukları ülkelerde iç ve dış politikalarını izlemek, gözlemlemek ve bunları ülkelerine rapor etmektir.Yoksa bulundukları devletlerin içişlerine müdahale ederek onlara bir takım önerilerde bulunmaları, tavsiyelerde bulunmaları kesinlikle diplomatların meslek veya görev tanımlamasına uymaz. Almanya'daki İsrail Büyükelçisinin tutumu son dereceye yanlıştır. İsrail Büyükelçisi, Almanya'nın camilere ve oradaki imamlara yönelik tutumunu eleştirmekte, aynı zamanda nasıl politika izlenmesi gerektiği konusunda uyarıda bulunmaktadır. Bu bir diplomat için kabul edilebilecek bir davranış değildir.
İsrail Büyükelçisi, Almanya’dan Filistin’i yücelten gösterilerde bulunulmamasını istiyor. Biliyoruz ki Filistin halkı ezilmekte. Filistin halkının lehine bir yığın gösteri yapılmakta. Yabancı diplomatlarda bulundukları, yani atandıkları devlet nezdinde böyle yorumlarda kesinlikle bulunmamaları gerekir. Bunlar o büyükelçinin kendi kişisel görüşleri veya kişisel yorumları olabilir.
TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALDILAR!
'İmamlara artık vize verilmesin'
İslami kuruluşların Filistin’i desteklemesi Almanya'da 'imamlar' konusunu yeniden gündeme getirdi. Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Federal Meclis Grubu Başkan yardımcısı Jens Spahn, Türkiye'yi hedef alarak, imamların Türkiye'den finansmanın durdurulmasını istedi. Funke Medya Grubu'na konuşan Spahn, ülkede camilerde görevli imamların maaşlarının Almanya tarafından ödenmesini istedi. Bunun için anayasa değişikliğinin gerekli olabileceğini söyledi. “Alman cami cemaatlerine ihtiyacımız var, Türk cami cemaatlerine değil” diyen Spahn, camilerin büyük bir bölümünün yurt dışından finanse edildiğini, imamların da Türkiye devletinin memurları olduğunu ifade etti. Bu durumun 'artık böyle devam edemeyeceğini' savundu.
‘FİNANSMAN DURDURULSUN’
Spahn, Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser'e çağrıda bulunarak, Almanya'ya gelecek imamlara artık vize vermemesini istedi. Spahn, 'düzensiz göçün Almanya'da Yahudi karşıtlığını artırdığını' ve 'Yahudilerin Almanya'da kendilerini güvende hissetmediklerini' savundu.
Yeşiller Partisi'nin Suriye kökenli Federal Milletvekili Lamya Kaddor da Spahn'a destek vererek, önerisini 'doğru yönde atılmış bir adım' olarak niteledi. X platformu üzerinden açıklama yapan Kaddor, Almanya'daki İslami kuruluşların finansmanı için çözümler bulunmasını gerektiğini belirterek, “Bunların ülkeye bağlılıkları güçlendirilmeli. Dış ülkelerden finansman olmasın, böylece daha az bağımlı olurlar” dedi.
‘DİTİB İŞBİRLİĞİNE SON VERİLSİN’
Son verilere göre Almanya'da 2 bin 800 dolayında cami bulunduğu tahmin ediliyor. Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) bünyesinde 900 civarında cami bulunuyor. Bu camilerde üç yıllığına Türkiye'den gelen imamlar görev yapıyor. Almanya’da DİTİB çatı örgütüne bağlı olarak çalışan 1000 kadar imam Türkiye’deki Diyanet tarafından atanıyor. Hür Demokrat Parti’nin (FDP) dini politikalar sözcüsü Sandra Bubendorfer-Licht de, Welt am Sonntag’a yaptığı açıklamada, din dersleri konusunda okullar ile DİTİB arasında varılan iş birliklerinin “derhal son bulması” gerektiğini kaydetti.
DİTİB'in dışında Milli Görüş, Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) gibi kurumlarında camileri var. Ayrıca Suudi Arabistan ile Katar'ın finanse ettiği camiler de var.
7 Ekim'den bu yana 40’dan fazla camiye saldırı
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, Almanya'da yılın başından bu yana camilere yönelik 81 saldırı düzenlendiğini, bunların yarısının İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların başladığı 7 Ekim'den itibaren gerçekleştiğini söyledi. Kalyon, artan saldırılardan endişe duyduğunu dile getirdi.
Kalyon, yetkilileri önlem almaya çağırarak, "Camilerimiz farklı saldırılara maruz kalmaktadır." dedi. Bu saldırılarda, kamuoyunda Müslümanlarla ilgili kullanılan dil ve söylemlerin etkili olduğunu vurgulayan Kalyon, "Camilerimize Neonazi işretleri çizilmektedir. Diğer yandan kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim yakılarak camilerin önüne atılmaktadır. Bu açık bir provokasyondur" diye konuştu.
Almanya'daki Müslümanların her zaman çözümün parçası olmaya gayret ettiğini aktaran Kalyon, "Bizler Almanya'da dinimizi yaşamaya, Allah'a inancımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu saldırılar sonucunda oluşabilecek tehlikelere de işaret ediyoruz ve ondan dolayı da DİTİB olarak topluma olumlu manada katkı sunmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Alman devleti kendi imamını yetiştirmek istiyor
Alman devleti kendi imamlarını yetiştirmek için bazı girişimlerde bulundu. Federal İçişleri Bakanlığı aracılığı ile desteklenen İslamkolleg’in ilk mezunlarına basında geniş yer verilmişti. Aşağı Saksonya eyaletinin Osnabrück kentinde bulunan İslamkolleg’da 30 Eylül’de tören düzenlenmişti. 26 mezuna sertifikası verilmişti.
İslamkolleg Mütevelli Heyeti Başkanı eski Federal Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, bu mezuniyet töreninin tarihi bir gün olduğunu belirterek “Almanya’da ilk kez imamlar eğitimlerini Almanca olarak tamamlayacaklar, bu daha önce hiç olmamış bir şey” açıklaması yapmıştı.
Alman devletinin bu alana müdahale etmesi İslami kurum ve kuruluşların tepkisine neden olmuştu.