İsrail'i yalnızlık korkusu sardı

Son gelişmeleri analiz eden İsrail medyası, Tel Aviv’in bölgede yalnız kaldığına ilişkin tespitleri paylaştı. İsrail’in tanınan dış haberler muhabirlerinden Amir Tibon, Haaretz gazetesinde ‘Artık İran konusunda ABD’yi etkileme kabiliyetimiz yok’ başlığı ile İsrail’in endişelerini dile getirdi.

Özellikle İran ile Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşma ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İran’ın yeni işbirliği adımları, İsrail medyasında ülke için olumsuz olarak yorumlandı. Yedi yıl aradan sonra Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da tekrar büyükelçiliğini açan İran ayrıca BAE ile birlikte bölgede yeni bir deniz kuvvetleri kuruyor.

Riyad yönetiminin petrol üretimini kısmasıyla birlikte, bunun ABD ve Batı piyasalarında fiyatların artmasına neden olarak ek enflasyona yol açacağını belirten İsrail medyası bu durumun kendilerine yansıyacağından endişeli. İsrail medyası, BAE’nin Körfez'de Washington liderliğindeki bir deniz kuvvetinden alenen çekilmesini de “Birleşik Arap Emirlikleri’nin ABD’den bir adım daha uzaklaştı.” olarak yorumladı.

İsrail ile barış antlaşmasını imzalayan ilk ülke olan Mısır’ın da İran ile ilişkilerini geliştirmesi, Tel Aviv’i rahatsız ediyor.

İran’ın nükleer dosyasıyla ilgili olarak İsrail medyası, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun dosyasında da İsrail’in yalnız kaldığını belirtti: “İsrail bir başka cephede daha yalnız kaldı, Atom Enerjisi Kurumu direktörü tarafından İran’a yönelik açık soruşturmalar dosyası kapatıldı, İsrail olarak Ajans direktörü Rafael Grossi’yi kınıyoruz.”

‘ABD DÜŞEN BİR SÜPER GÜÇ’

İsrail medyası, ABD Başkanı Joe Biden'ın geçen hafta sonunda fiziksel olarak düşüşünü ülkesinin imajına benzeterek, "ABD düşme sürecindeki bir süper güç." dedi. Washington ile gergin bir dönemde olduklarına dikkat çeken İsrail medyası, Tel Aviv’in Washington’da iki sesi olduğunu belirtti. “İlk ses, Washington ile ‘Tel Aviv’ arasında fark olmadığını söylerken, ikinci ses Naftali Bennett ve Yair Lapid'i Amerikalılara boyun eğdikleri için azarlayan Netanyahu'dan geliyor.” diyerek, İsrail’deki bölünmeye dikkat çekildi.

İsrail medyası, Güvenlik Bakanı Yoav Gallant'ın "İsrail'in karşı karşıya olduğu tehlikelerin arttığını" söylediği açıklamalarına da yer vererek, yakın tehlikenin Hizbullah olduğunu işaret etti. Ayrıca güneyde Mısır ile yaşanan olaylara da dikkat çeken İsrail medyası, yaşananların zaaf olduğu belirtti. Geçen günlerde, İsrail-Mısır sınır hattında taraflar arasında çatışma yaşanmıştı.

Geçen haftalarda İsrail, birkaç cephede olası bir savaş sırasında olacakları simüle etmek için yer altında bulunan bir komuta odasında toplantı yaptı. İsrail medyası, ABD ile ilişkilerin inişli-çıkışlı olduğu ve İsrail’in caydırıcılığının aşındığı bu dönemde, Hizbullah ve HAMAS’ın yeteneklerini arttırdığı ve İran’ın da desteği ile İsrail’in çok cepheli bir savaşın içinde kalacağını belirtti.

ABD İLE MÜZAKERELER ESKİSİ GİBİ DEĞİL

İsrailli dış haberler muhabiri Amir Tibon’un Haaretz’de yayınladığı köşe yazısında, İran'ın nükleer programı konusunda, Washington ve Tahran arasında belirgin duruma getirilmiş anlayışları etkilemeye çalışmak için geçmişte kullanılan baskı araçlarının bugünlerde artık geçerli olmadığına dikkat çekti.

Tibon köşe yazısında, 2015 yılında ABD ile İran arasında nükleer anlaşma konusunda mutabakata varıldığında, İsrail'in anlaşmanın sağlanmasını engellemek ya da içeriğini değiştirmek için çeşitli yollar denediği dönemi hatırlattı. Tibon, “Bu girişimler o zaman başarılı olmadı… Benzer yollarla başarıya ulaşma olasılığı daha düşük, çünkü İsrail'in Kongre'deki konumu son yıllarda kötüleşti” açıklamalarında bulundu.

Netanyahu ve Biden arasındaki İran anlaşmazlığında bire bir çatışma yaşanması halinde bu durumun daha da kötüleşebileceğini ifade eden Tibon, "İsrail'deki iç müzakerelerde dile getirilen korkulardan biri, Biden ile doğrudan bir çatışmanın, yönetimi bu iç baskılara yanıt olarak İsrail'e daha az destekleyici bir yaklaşım benimsemeye itmesidir." dedi.

Tibon, bu gelişmeler çerçevesinde, önemli bir Arap desteğini harekete geçirmenin zor olacağını tahmin ettiğini belirtiyor.

‘İSRAİL ÇARESİZ’

İsrail’de yayın yapan KAN kanalının siyasi işler muhabiri Michael Stein'e göre, "en büyük korku, İran'ın nükleer üretimini onaylayan bir anlaşma olması." Stein, anlaşmanın sağlanması durumunda, ABD’nin yaptırımlardan taviz vereceğini ve İran’ın Avrupa ile ekonomik olarak yakınlaşacağına dikkat çekiyor. İran'ın nükleer programına ilişkin anlaşmanın canlandırılmasına yönelik görüşmelerin 4 Ağustos'ta Viyana'da yeniden başlaması ve Washington'un dolaylı katılımına sahne olması dikkat çeki. Nükleer anlaşmanın canlandırılmasını amaçlayan görüşmeler, ABD ve İran'ın Avrupalı arabulucu tarafından sunulan nihai anlaşma metni üzerinde anlaşamaması nedeniyle durmuştu.

‘KORU-KOLLA-YAŞA DÖNEMİ BİTİYOR’

Basra Körfezi’nde cephelerin değiştiği, bölge ülkeleri arasındaki buzların eridiği bir dönemi yaşıyoruz. Çin’in arabuluculuk ettiği İran-Suudi Arabistan barışıyla atılan adım, bölgede yeni bir süreç yaşatıyor. Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Barış Adıbelli, Ulusal Kanal’a verdiği röportajda, yaşanan gelişmeleri şöyle açıklıyor:

“Denizlere, ticaret ve enerji yollarına hükmeden Amerika Birleşik Devletleri çöküşte. ‘İsrail’i; Koru-Kolla-Yaşa’ ABD’nin İsrail politikası böyle özetlenebilir. Orta Doğu’da Amerikan yüzyılı sona eriyor. Arap dünyasına sürekli İsrail ile ilişkileri iyi tutması yönünde baskı yapan bir ABD vardı ve bu artık Orta Doğu’daki ülkeleri bıktırdı. ABD artık kimsenin ne büyük abisi ne de efendisi hükümetler kendi kaderlerini tayin ediyor, kendi kimliklerine sahip çıkıyorlar. Birinin öyle böyle büyük birader, abilik yapması istenmiyor artık. Öyle bir dünya yok.”

‘KÖRFEZ'DE ABD'SİZ İTTİFAK’

Basra Körfezi’nde yeni bir dönem başladığını söyleyen Adıbelli, “Bu noktadan yola çıkarak artık ABD’nin o geleneksel Arap dünyasıyla, körfez ilişkilerinin çok fazla bir geleceği kalmadı. Dünya artık tek kutuplu değil. Amerika değişen dünyaya ayak uyduramadı. Bakın bu çok önemli bir şey. Halbuki hep ne denirdi? Değişimi beraberinde Amerika getirir. Hala eski tas eski hamam devam ederiz diye düşünüyorlar.”

‘AVRASYA’NIN PARLAYAN YILDIZI SUUDİ ARABİSTAN’

Çin ile ABD’nin Orta Doğu’da rekabet içinde olduğu söylemine dikkat çeken Dr. Adıbelli, Çin’in farklı olduğunu, ABD’nin tek taraflı politikası olduğunu söyledi. Adıbelli, “ABD, kimliğinize, bağımsızlığınıza; kendi başınıza karar vermenize her şeye karşı çıkıyor. Dayatmacı. Çin ise bu bölgedeki ülkeler ile eşitler arası bir ilişki düzeyinde görüşüyor. Dayatma yok, zorlama yok. Kazan kazan bir ilişki.” ifadelerini kullandı.

Bir zamanlar bölge ülkelerinin, her şeyin kaynağının; güvenliğin, teknolojinin, ekonominin, ABD olduğunu düşündüklerini işaret eden Adıbelli, artık Çin, Hindistan, Japonya ve Rusya’nın da önemli yükselen güç olduğunu söyledi. Adıbelli, ABD’nin Arap dünyası için AB ile olan ilişkileri geliştirmede de engel olduğuna dikkat çekti.

BAE’nin ABD deniz misyonunu terk etmesi ve akabinde İran’ın devreye girmesini yorumlayan Adıbelli, “Basra’da yeni bir ortak donanma gücü için görüşmeler başladı. Bu gerçekleşmese bile önemli bir jeopolitik meydan okumadır.” dedi.

Suudi Arabistan’ın Avrasya’nın parlayan yıldızı olduğunu söyleyen Adıbelli, “En önemlisi ise İran’ın üyeliğiyle Basra Körfezi, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) sınırlarına dahil oldu. Suudi Arabistan’ın da ŞİÖ’ye katılmaya karar verdiği göz önüne alınırsa yakın gelecekte ŞİÖ Basra Körfezi’nde güvenliği sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.

‘ABD SAVAŞA YIĞINAK YAPIYOR’

Trump’ın İsrail dayatması bu yaşanan olayların miladı diyen Adıbelli, “orada sahte bir kahkahayla imza attılar ama anlıyoruz ki o acı bir gülümsemeymiş.” yorumunu yaptı. İsrail’in yapılan anlaşmalardan hiçbir fayda elde etmediğini belirten Adıbelli, İsrail’in bu anlaşmaları imzalamadığı dönem daha iyi olduğunu düşündüğüne dikkat çekti. Adıbelli, İsrail’in yakın zamanda Kuşak ve Yol Girişimi üzerinden Çin ile oturabileceği tahmininde bulundu. Bu gelişmeler çerçevesinde ABD’nin Suriye’deki PKK, PYD, YPG hamlelerinin sadece Türkiye ve Suriye’ye yönelik olmadığını vurgulayan Adıbelli, bu adımların Orta Doğu’da planları ve dengeleri değiştirmeye yönelik ABD’nin yeni bir hamlesi olduğunun altını çizdi. Afganistan’daki IŞİD Horasan’a dikkat çeken Adıbelli, “ABD’nin bu terör örgütlerinden devşirip yeni bir güç unsuru çıkarması sanki Ortadoğu’da Avrasya’da yeni bir senaryoya hazırlandığını bize gösteriyor” dedi.

Sonraki Haber