İsrail’e yanıtı Şam’la verelim

İsrail Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a 'Sonun Saddam Hüseyin gibi olur.' tehdidinde bulundu. Konuyu uzmanlara sorduk: 'İncirlik ve Kürecik’i kapatalım. Suriye ile anlaşalım.'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e askeri müdahale çıkışı ve İsrail Dışişleri Bakanı’nın “Sonun Saddam Hüseyin gibi olur.” yanıtı, Türkiye ve bölge gündemine oturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Rize’de parti teşkilatıyla toplantı sonrasında yaptığı açıklamada “Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da atalım.” demişti.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz da sosyal medya hesabından “Erdoğan, Saddam Hüseyin'in izinden gidiyor ve İsrail'e saldırı tehdidinde bulunuyor. Orada ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamasına izin verin.” paylaşımı yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışı ve İsrailli Bakan’ın yanıtını, Prof. Dr. Hasan Ünal, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Dr. Mehmet Perinçek’e sorduk.

KÜSTAHLIK NİTELEMESİ

Dört isim de İsrailli Bakan’ın mesajını “küstahlık” olarak niteledi.

Mehmet Perinçek, “ İsrail saldırganlığını durdurmak için İsrail’e girmeye gerek yok. İsrail’e en iyi yanıt Suriye’de verilir.” dedi. İncirlik ve Kürecik üslerinin ABD kullanımına kapatılması gerektiğini ekleyen Perinçek, bunun hem Türkiye hem de Saddam adına intikam olacağını belirtti. Hasan Ünal, Rusya, Çin ve Güney Afrika ile İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin de yer aldığı geniş bir Filistin cephesi ile birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Uluç Özülker, “İsrail’in Saddam hatırlatması ABD’nin mesajıdır.” yorumunu yaptı. İsmail Hakkı Pekin de “Filistin’e saldırıların dengelenmesi, Türkiye, Suriye, Irak ve İran arasında güçlü bir bölgesel işbirliğine bağlıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

‘BÖLGESEL İŞBİRLİĞİNE BAĞLI’

Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleri Filistin’e moral ve destek amaçlı. Libya ve Karabağ benzetmesiyle birlikte söylemesi de uluslararası hukuk çerçevesinde, ikili anlaşmalarla bir takım adımlar düşünüldüğünü gösterebilir.” dedi.

Sözün bittiği yere gelindiğini kaydeden Pekin, şöyle devam etti:

“İsrailli Bakan’ın açıklamasına da bakarsak sözün bittiği yerdeyiz. Bir şey yapmak, Filistin’e gerçek anlamda faydalı olmak istiyorsak, Suriye ile bir an evvel görüşmeliyiz. Suriye ve Irak, İsrail’in bölgesel planlarına çomak sokabilecek noktalar. O nedenle ABD eliyle oralarda istikrarsızlık yarattılar, oraları parçalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Suriye ve Irak olmadan İsrail’i durduramayız. Burada İran’ı da tabi ki bu işbirliğine katmalıyız. Esad’ın baskı altında tutulması, ABD ve İsrail planlarına yarıyor. Filistin’e saldırıların dengelenmesi, Kukla Kürt Devletçiğinin engellenmesi tamamen Türkiye, Suriye, Irak ve İran arasında güçlü bir bölgesel işbirliğine bağlıdır.”

‘RUSYA, ÇİN VE İSLAM ÜLKELERİYLE BİRLİKTE’

Başkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal, İsrailli Bakan’ın tavrını “kabul edilemez” olarak tanımladı. “Irak’a neler yapıldığı Türk milletinin toplumsal hafızasına kaydedilmiştir. Aynısını Türkiye’de denemeye hiç kimsenin gücü yetmez.” cümleleriyle tepki gösterdi ve şunları söyledi:

“Dış politikayı yapıcı önerilerle sürekli eleştiren birisi olarak Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin Türkiye’nin çıkarlarıyla alakalı bir tarafı olmadığını görüyorum. Fakat bu, İsrailli bakanın söz konusu çirkin açıklamasına haklılık sağlamaz. Erdoğan’ı içerde eleştiri yağmuruna tutarız ama bu tür saldırgan açıklamalara da karşı çıkarız....

"Hükümet Gazze konusunda İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırarak Suudi Arabistan, Mısır gibi önemli Arap ülkeleri ve İran’la birlikte bir Filistin Özel Çalışma Grubu kurmaya çalışmalı. Rusya, Çin, Brezilya, Güney Afrika başta olmak üzere dünyanın büyük bir kısmını diplomatik olarak harekete geçirmeye uğraşmalı. Çünkü Soykırım Sözleşmesi bütün devletleri harekete geçme konusunda zaten yükümlü kılar. Bunu da sadece İslami bir güdü ile değil, geniş bir birliktelikle yapmalı. Bunları yapmak yerine Türkiye’yi tek başına Amerika, Batı ve İsrail’e karşı cephe ülkesi haline getiren politika doğru değil.”

‘SADDAM HATIRLATMASI ABD’NİN MESAJI’

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, uluslararası ilişkilerin konusu olan meselelerde itidalli davranmanın her zaman faydalı olacağını dile getirdi. İsrail’in ABD olduğunun altını çizen Özülker şöyle aktardı:

“Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını rahatsızlığımızın had safhada olduğunun, bıçağın kemikte olduğunun göstergesi olarak kabul ediyorum. Tenkit amaçlı değerlendiriyorum. Cumhurbaşkanımızın sözlerinin sonuç verici olması gerekir. İsrail dediğiniz ABD’dir. ABD onun topyekün arkasındadır.

"Cumhurbaşkanımız daha önce de Suriye’nin kuzeyine ilişkin benzer söylemlerde bulunmuştu ancak sonuç vericiliği sınırlı olmuştu. ABD-İsrail birlikteliği de göz önünde bulundurulduğunda köklü çözüm perspektifi olmayan açıklamaların dengesiz sonuçları olabilir. Dünya Savaşı’na sebebiyet verebilir. Şu koşullarda İsrail’e karşı açık bir savaşı Türkiye Cumhuriyeti’nde kimseye kabul ettiremezsiniz... İsrail’in Saddam hatırlatması da ABD’nin mesajıdır. Türkiye açısından bu tip çıkışların fayda, gerçeklik ve denge ekseninde ifadelere büründürülmesi daha doğru olacaktır.”

‘ÜSLERİ KAPATALIM, NATO’DAN ÇIKALIM’

Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Dr. Mehmet Perinçek, İsrail’i durdurmanın ancak bütünsel bir bakışla mümkün olabileceğini belirtti. İsrail’in Atlantik İttifakı adına zorbalık uyguladığını söyleyen Perinçek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasının İsrail’e en büyük darbe olacağını ifade etti. İncirlik ve Kürecik üslerine de dikkat çeken Perinçek, NATO’dan çıkılması gerektiğini vurguladı.

“İsrail saldırganlığını durdurmak için İsrail’e girmeye gerek yok. İsrail’e en iyi yanıt Suriye’de verilir. Hazır zemini de yakalanmışken artık vakit kaybetmeden Şam’la işbirliğine gidilmelidir.” diyen Perinçek, şöyle izah etti:

‘ATLANTİK ADINA ZORBALIK YAPIYOR’

“İsrail, sadece Türkiye için değil, sadece bölge için de değil, tüm dünya açısından bir tehdit. İsrail, tabii bu noktada yalnız değil. Atlantik cephesinin içinde bir unsur olarak zorbalık uyguluyor. Türkiye’yi tehdit ederken, Filistin’e soykırım uygularken Washington’a güveniyor, gücünü Okyanus ötesinden alıyor. Dolayısıyla İsrail’i ele alırken bu ittifak içinde düşünmek gerekiyor. İsrail’i durdurmak da ancak bu anlayışla mümkün.

“Hemen belirtelim… İsrail saldırganlığını durdurmak için ‘İsrail’e girmeye’ gerek yok. Çok kez yazdık, söyledik. İsrail’e en iyi cevap Suriye’de verilir. Hazır zemini de yakalanmışken artık vakit kaybetmeden Şam’la işbirliğine gidilmelidir.”

‘İSRAİL’İ YERİNDEN HOPLATIR’

“Türkiye ve Suriye, Astana süreci ülkeleriyle birlikte Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK terör bölgesini ve İdlib’deki yobaz terör yuvasını ortadan kaldırır, buralarda Şam’ın egemenliği tesis edilir ve Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanırsa, bu İsrail’e en büyük darbe olur. Sözde ‘Büyük Kürdistan’, aslında Kürtlerin olmayacak. Orası ‘İkinci İsrail’ olacak.

“Keza İdlib’deki yobaz terör örgütleri, bir kez İsrail güçlerini hedef aldılar mı? Hep emperyalizmin ve siyonizmin stratejisinde rol oynadılar. İsrail’e girmek gerçekçi ve gerekli değil, sadece sözde kalabilir ama Suriye’de atılacak bu adımlar hem bir ihtiyaçtır hem de gerçekçidir. İsrail’i de yerinden hoplatır.”

‘İÇİMİZDEKİ İSRAİL’İ BİTİRELİM’

“Diğer taraftan içimizdeki İsrail’i bitirerek de gerçekçi yanıtlar verilmiş olur. İncirlik ve Kürecik üsleri, İsrail saldırganlığını desteklemekte ve korumaktadır. Gelin, bunları kapatalım, tamamen Türk Ordusunun kontrolüne verelim. Onların içine girmeden, içimizdeki İsrail’den kurtulalım. Afrika ülkeleri, birer birer ABD ve Fransa’yı topraklarından kovuyor. Sahel ülkeleri örnek olsun. Mali’nin, Nijer’in yaptığını biz niye yapmayalım? Hem de durum bu noktaya gelmişken.

“Netenyahu’nun ABD ziyaretini gördük. Ayakta alkışlaya alkışlaya bitiremediler. Ara ara dünyayı idare etmek için itiraz ediyormuş gibi yapıyorlar. Ama ABD olmasa, İsrail bu soykırımı sürdürebilir mi? Hatta NATO olmasa yapabilir mi? NATO bizi korumuyor ama İsrail’i koruyor. NATO eşittir ABD-İsrail saldırganlığıdır. Zaten bunu bildiklerinden İsrailli yetkililer, NATO’yu da bize karşı bir tehdit gibi dile getiriyorlar. Hadi gelin o zaman NATO’dan çıkalım. Avrasya’da gerçek dostlarımızla buluşalım. Milli güvenliğimizi sağlayalım, ekonomimizi düze çıkarıp kalkındıralım, bölgeye huzur, barış ve refah getirelim, dünyayı İsrail saldırganlığı belasından kurtaralım ve Saddam Hüseyin’in intikamını alalım.”

Sonraki Haber