HTŞ ile İsrail arasında aşk mektupları
Her iki taraf da kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı mesajlarla ilgisini gösteriyor. İsrailli eski istihbaratçının teröristlerden getirdiği 'tutkulu' haberler ve Netanyahu'nun demeçleri işbirliğinin Lübnan'a uzandığını gösteriyor. İsrailliler HTŞ'nin faydalarını anlata anlata bitiremiyor.
İsrail-Heyet Tahrir Şam (HTŞ) aşkı tüm şiddetiyle sürüyor. İsrail kamu yayıncısı KAN'a konuşan Orta Doğu ilişkileri uzmanı Mordechai Kedar, terör örgütünden yeni sevgi mesajları getirdi. Aynı zamanda eski bir İsrail Askeri İstihbarat subayı olan Kedar, teröristlerin “İsrail'i sorun değil, çözüm olarak gördüğünü” vurguladı. Grupların “İsrail'den talep ettiği teçhizatın ayrıntılı bir listesini Tel Aviv'deki yetkililere ilettim.” dedi. “Suriyeli muhalif grupların liderleri” ile sürekli temas halinde olduğunu söyleyen uzman, edindiği izlenimin İsrail'i düşman olarak görmedikleri yönünde olduğunu belirtti.
KONU LÜBNAN'A GELİYOR
Kedar, HDŞ militanlarının mevcut savaşta başarılı olması durumunda “sadece Şam'da değil, Beyrut'ta da” bir İsrail büyükelçiliği açmayı planladıklarını kaydetti. Grupların “İsrail ile barış anlaşmasına hazır olduğunu” belirten eski istihbaratçı bir terör liderinin şu sözlerini aktardı: “Bunun meydana gelmesi için öncelikle Suriye ve Lübnan'ın kontrol altına alınması gerek.” Kısacası silahlı gruplar sadece Suriye değil Lübnan bağlamında da Tel Aviv'e haber gönderiyor. Menfaatler, hedefler hep aynı yöne çıkıyor. Teröristlerin bu ifadeleri doğrudan Lübnan ile İran'ın Suriye üzerinden bağlantısını kesmeyi hedefleyen ve Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ı istemeyen Tel Aviv'e gönderilmiş bir “bizi kullanın” mesajı gibi görünüyor.
Binyamin Netanyahu pazar günü Savunma Bakanı İsrael Katz ile katıldığı bir toplantıda gazetecilerin sorusu üzerine HTŞ'nin Halep saldırısını kastederek, "Suriye'de olup biteni sürekli olarak izliyoruz." dedi. Hemen ardından Lübnan ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasını “güçlü bir şekilde uyguladıklarını” söyledi. “Ateşkes anlaşmasını uygulamak” ifadesi Netanyahu tarafından Suriye bağlamında dile getirildiği zaman İran ile Hizbullah'ın bağlantısını koparmak anlamına geliyor.
Bakın Council on Foreign Relations (CFR) düşünce kuruluşunun analisti Steven Cook bu bağlamda neler diyor: “İran-Suriye eksenini kırmak, Hizbullah'a giden silah boru hattını zayıflatarak İsrail güvenliğine şüphesiz fayda sağlayacaktır.” Nitekim HTŞ'nin yerine getirmeye çabaladığı görevlerinden biri de bu. Cook ayrıca şunları da ekliyor: “Şu an için Esad'ın Suriye'deki sorunları İran'ın Suriye'deki sorunlarıdır ve bu İsrail için iyidir.”
FAYDALI BİR REÇETE
Times of Israel gazetesi de İsrail istihbarat kurumları başkanlarının Netanyahu'ya Suriye'deki son gelişmelerin “olumlu” olduğunu söylediğini yazdı. Habere göre güvenlik yetkilileri Başbakan'a şunları aktardı: “Hizbullah'ın dikkati Suriye'ye kayacak ve Şam hükümetini savunmak üzere harekete geçme ihtimali yüksek. Gelişmeler, Lübnan'daki ateşkesi sürdürme şansını ve Suriye'de askeri harekat özgürlüğümüzü arttıracak.”
Ayrıca İsrailli analistler de dahil olmak üzere uzmanlar, Tel Aviv'in geçen dönemde Suriye'deki Hizbullah, Devrim Muhafızları ile yerel milislerin mevzi ve silah depolarını bombalayarak HTŞ'ye yol açtığı konusunda hemfikir. Cuma gecesi Tel Aviv'de kapalı kapılar ardında Suriye üzerine bir toplantı yapılmıştı. Netanyahu ile üst düzey güvenlik yetkililerini bir araya getiren zirveden basına sızan tek bilgi, toplantıda konuşulanlara aşina bir kaynağın şu sözleri olmuştu: “Burada değişim fırsatları var gibi görünüyor."
ORTAK İLGİ ALANLARI
Bir gün önce de yine KAN'a demeç veren HTŞ'ye bağlı bir teröristin İsrail'e gönderdiği sevgi mesajlarını yayımlamıştık. Ebu TOW lakaplı Süheyl Hamud şunları kaydetmişti: “Benim mesajım şu: İran ve Hizbullah'tan endişe etmeyin çünkü biz zaten onlarla uğraşıyoruz. Kardeşim, siz Beşar Esad, İran ve Hizbullah'tan korkmalısınız, bizden değil. İslamcılardan daha sert davranan İran ve Beşar Esad'ın siyasetini biliyorsunuz.” Ebu TOW'un eski bir Suriye subayı olduğu ve uzun süredir yobaz terör odaklarının yanında çarpıştığı belirtiliyor. Lakabını da ABD tarafından geliştirilen yarı otomatik güdümlü tanksavar füzesi BGM-71 TOW'u kullanma becerisiyle elde ettiği rivayet ediliyor.
AMERİKA 'YAKINMIYOR'
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'a göre ABD; Rusya, İran ve Hizbullah tarafından desteklenen Beşar Esad hükümetini sıkıştıracağı için terör odaklarının Şam'a ilerlemesi olasılığından "yakınmayacak."
Sullivan, Halep ve İdlib kentlerindeki son gelişmelerin, bölgedeki ABD güçleri için risk oluşturup oluşturmadığı konusundaki bir soruya şu şekilde yanıt verdi: "Şu anda, DEAŞ ile savaşmak için Suriye'de konuşlanmış olan güçlerimizin, bu özel saldırının yapıldığı bölgeden farklı bir yerde oldukları için yakın bir risk altında olmadıklarına inanıyoruz. Ancak halen, İran, Irak ve Suriye'deki Şii milis gruplarının tehdidi altında bulunuyorlar. Her gün onların korunmasını sağlamak ve onlara yönelik saldırılara yanıt vermek için çalışıyoruz."
Jake Sullivan, yaşanan gelişmelerin ne getireceğiyle ilgili "karmaşık bir durum" ifadesini kullandı ve Washington'ın bu konuda bölgesel ortaklarıyla yakın temas halinde olduklarını aktardı.
PEKİN, ŞAM'IN ARKASINDA
Çin, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı desteklediğini teyit etti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada “Çin, Suriye'nin kuzeybatısındaki durumdan derin endişe duymakta ve Suriye'nin ulusal güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarının arkasındadır.” dedi.
EBEDİ SEVGİ
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Askeri İstihbarat (AMAN) Başkanı olduğu yıllarda, Tel Aviv'in “DEAŞ'a ihtiyacı olduğunu” söylemişti. Halevi 2016 yılında katıldığı bir konferansta şunları kaydetmişti: “İsrail, Suriye’deki durumun DEAŞ’ın yenilgisiyle sona ermesini istemiyor. Süper güçlerin bölgeden çekilerek İsrail’i Hizbullah ve İran’ın karşısında yalnız bırakması İsrail’i güç bir duruma sokar. Bu nedenle de kendimizi böyle bir pozisyonun içinde bulmamak için elimizden geleni yapmak zorundayız.”
Eski Genelkurmay Başkanı ve muhalefet milletvekili Benny Gantz ise aynı toplantıda şu şekilde konuşmuştu: “DEAŞ'ın bölgedeki her faaliyeti İsrail'in güvenliğini artırıyor, dolayısıyla DEAŞ İsrail için tehditten öte bir güvenlik birimidir.”