İşte Yüzyıllık Yalnızlık romanının bilinmeyen hikayesi! Gabriel Garcia Marquez anlatıyor

Gabriel Garcia Marquez'in klasikler arasına giren Yüzyıllık Yalnızlık romanının bilinmeyen hikâyesi. Marquez, 700 sayfalık romanını nasıl postaya verdiğini anlatıyor.

Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanı bütün dünyada büyük ses getirmişti. Buendia ailesinin lanetlişinin anlatıldığı Yüzyıllık Yalnızlık romanında Marquez, gerçeküstü öğelerden, büyüden faydalanırken bir yandan da Amerika kıtasının nasıl sömürge haline getirildiğini de gösteriyor. Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık'ı şöyle anlatıyor:

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız"

Yüzyıllık Yalnızlık'ın baskıya veriliş hikâyesi de çok ilginç. Büyük bir yokluk içinde kitabı gönderen Marquez, postanede kargo parası yetmeyince kitabı ikiye bölüyor. İşte Gabriel Garcia Marquez'in kendi ağzından Yüzyıllık Yalnızlık romanının bilinmeyen hikâyesi:

"Kitabı bitirdiğim gün Mercedes’le postaneye gittik. Yedi yüz sayfaydı. Alıp tarttılar. Meksika’dan Arjantin’e 83 peso tutuyor dediler. Mercedes sadece 45 pesomuz var dedi.

Orası kolay deyip kitabı ortadan ikiye böldüm. Çalışana al bunu 45 pesoluk tart dedim.

Et keser gibi kese kese 45 pesoluk tarttılar. 45 peso gelen kısmını sarıp sarmaladım. Gönderdikten sonra da kalanını geri aldık. Eve gidince Mercedes rehine verebileceğimiz son şeyleri çıkardı. Yazarken kullandığım ısıtıcıyı, çünkü her ortamda yazabilirim ama ortam soğuk olmayacak. Saç kurutma makinesini bir de blenderi. Çocuklara meyve suyu yapmak için falan kullanıyordu, çocuklar epey büyüdüğü için artık çok ihtiyaç yoktu.

Mercedes bunları alıp rehin için Monte de Piedad’a gidince 50 peso kadar vermişler. Sonra kalkıp romanın geri kalanıyla postaneye geri gittik. Alıp tarttılar. 48 peso tutuyor dediler. Mercedes de 50 pesoyu uzattı. Para üzeri iki peso verdiler. Postaneden çıktığımızda bir de bakarım ki, Mercedes sinirden kızarıp bozarmış. Dönüp geriye bir tek romanın kötü çıkması kalıyor dedi."

Sonraki Haber