İsveç’te fırtınalı bir yılın ardından….

2022 yılı İsveç tarihinde büyük kırılmaların yaşandığı bir yıl oldu

İSVEÇ ÜZERİNE ÇÖKEN KARA BULUT

Kurulduğundan bu yana göçmen ve Müslüman karşıtı, geçmişinde Nazilerle ilişkili kişileri barındıran bir parti olan ve siyasi arenada dışlanan İsveç Demokratları (SD) eylül ayında yapılan seçimlerden ikinci büyük parti olarak çıktı, “Tidö anlaşması” olarak bilinen ve dört partinin (Ilımlı Muhafazakârlar-M, Hristiyan Demokratlar-KD, Liberal Parti-L, SD) işbirliğini sağlayan belgenin mimarı oldu. Bakanlık almadan, gölgede kalarak ama parti çizgisini yerleştirerek, koalisyon hükümetinin kurulmasını sağladığı gibi hükümetin işleyişine de müdahale etmekte. Kısacası 2022 yılında İsveç kara bulut gibi bir güce teslim oldu!

Hükümetin perde arkasındaki görünmez ortağı olmaktan sıkılan SD, ilginç bir biçimde gün ışığına çıktı. Parti yöneticisi Henrik Vinge, hükümet karargâhında, arkasında “hükümet” yazan ve basın toplantılarında kullanılan konuşmacı kürsüsüne çıkarak “hükümet adına” gazetecilerin sorularına cevap verdi. Bu da İsveç siyaset tarihinde bir ilk oldu.

İsveç’in kara buluta teslim olması Avrupa Birliği’nde de tartışma yarattı. Örneğin Avrupa Birliği’ndeki Liberal grup (RenewEuropa) İsveç’teki Liberal Parti’yi SD ile işbirliği yaptığı için şiddetle eleştirdi ve gruptan atmakla tehdit etti. Ancak grup, tavrını eleştiri temelinde tutunca bu kez Fransız Liberalleri adına grupta bulunan Pascal Durand grubu terk etti.

İSVEÇ TARAF OLMAYI VE ZİNCİRLE BAĞLANMAYI TERCİH ETTİ

2022 yılında Ukrayna savaşı bahanesiyle tarihi bir kırılma daha yaşandı. İsveç’in 1812 yılından beri çeşitli sapmalara rağmen sürdürdüğü “savaş zamanı tarafsız kalabilmek için barış zamanı bağlantısızlık” ilkesi tarihin çöplüğüne atıldı. NATO ile 1994 yılında “Barış İçin Ortaklık-PFF” anlaşması yapan İsveç, ilişkilerini NATO üyesiymişçesine sürdürmekteydi. Üstelik İsveç’in kuruluşundan itibaren NATO’yla ilişkisinin olduğu, bunun kamuoyundan ve meclisten gizlediği ortaya çıkarılmıştı.[1] 1995 yılında halk oylamasıyla AB’ye de giren İsveç için artık ne bağlantısızlık ne de tarafsızlık kalmıştı.[2]

2022 yılına tek oy farkıyla kurulmuş zayıf bir hükümetle giren İsveç’te Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya müdahalesiyle işler karıştı. İsveç hükümeti hemen kolları sıvadı:

  • Şubat’ta İsveç, Finlandiya ve NATO güçlendirilmiş işbirliği ve bilgi alışverişi başlatıldı. NATO karargâhı ve üsleriyle ilişkiler artırıldı.
  • 16 Mart’ta hükümet partileri arasında “değişen şartlar nedeniyle” güvenlik politikaları tartışmaları başlatıldı. Kamuoyunun da dahil olduğu, Türkiye ve PKK/PYD’nin sıkça odakta tutulduğu NATO tartışmaları başladı. Tartışmalar sanki kamuoyundaki “NATO’ya hayır” tavrını kırmak hedeflenmiş gibi tek yönlü propagandayla yürütüldü. Sosyal demokratların Kasım 2021’deki kongresinde “asla NATO’ya üye olmayacağız” diyen Savunma Bakanı Peter Hultqvist dahi 11 Nisan sabahı saat 8.15’te vahiy gelmişçesine NATO’ya “evet” dediğini açıkladı. NATO’ya karşı çıkan Pierre Schori gibi “eski tüfek” sosyal demokratlar ise “KGB” ajanlığıyla suçlandı.
  • 13 Mayıs’ta, farklı partilerden milletvekillerinin oluşturduğu meclis güvenlik politikaları gurubu NATO ile ilgili görüşünü olumlu bir rapor hazırlayarak bildirdi.
  • İçeriği ve soruna yaklaşımı açısından çok eleştirilen bu rapor hükümetin en büyük dayanağı oldu. Hükümet, Sol Parti (V) ve Çevre Partisi (MP) dışında meclisin geniş desteğini alarak NATO üyeliği için başvurma kararı aldı.
  • 17-18 Mayıs’ta NATO üyeliği başvurusu imzalandı ve evraklar Finlandiya ile birlikte NATO’ya verildi. NATO kararına giden süreç özellikle basın ve kamuoyunda Türkiye-NATO-Türkiye’nin Suriye, Irak politikası üzerinden yürütüldü. Türkiye’nin kendi güvenliği için terör örgütlerine karşı yaptığı sınır ötesi harekâtlar, “İsveç Türkiye ile birlikte PKK/PYD’yi mi bombalayacak” söylemine dönüştürüldü.
  • 18 Mayıs’ta başvurunun hemen ardından Türkiye’nin “veto” kararını açıklaması İsveç’te büyük şok etkisi yarattı. Türkiye lehinde tavır alanlar, eski peşmerge yeni Bağımsız Milletvekili Amineh Kakabavehile yapılan anlaşmanın İsveç-Türkiye ilişkilerinde sorun yaratmasına atıfta bulunurken, Türkiye aleyhinde olanlar “diktatör Erdoğan” söylemlerinin dozunu artırmakta gecikmediler. Hatta Sol Parti (V) milletvekilleri PKK bayrakları açarak, PKK baskılı tişörtler giydiler. Mutlaka NATO’ya girmek isteyen ve NATO uğruna kendi parti kurullarını dahi hiçe sayan sosyal demokratlar için Türkiye’nin tavrı sarsıcı bir darbe oldu, hükümetin tavrı değişti. Hükümet yarım ağızla da olsa yeni çıkardıkları terör yasasına atıfta bulunarak Avrupa’da terör örgütü olarak tanımlanan PKK’ya karşı bir söylem geliştirdi. Özellikle 28 Haziran NATO toplantısına giderken sanki Türkiye’nin imzasını almak için ne gerekirse yapılacak gibi bir tavır sergilediler.
  • Nitekim 28 Haziran’da ABD’nin ve NATO’nun desteğini alan İsveç “köprüden geçene kadar” Türkiye’yi de yumuşatma çabalarıyla üçlü mutabakatın imzalanmasını sağladı ve rahatladı.
  • Eylül seçimlerinin ardından Kristersson hükümeti kurulduktan sonra işler biraz değişti. NATO’ya girmeye odaklanan Kristersson hükümeti Türkiye’nin terör mücadelesini anladığını ifade ederek PKK/YPG/PYD/SDG’den uzak duracaklarını duyurdu. Bu örgütlerin İsveç’teki temsilcisi hemen karşılık verip “o halde DAEŞ ile savaşı bırakırız” dedi. Bu tehdide boyun eğen eski koalisyon ortakları sosyal demokratlar, Çevre Partisi ve Sol Parti oldu. Bu partiler hükümeti“endişe uyandırıcı ve Türkiye’ye karşı aşırı uysal” tavır almakla eleştirdi. Uydu aracılığıyla TV programına davet edilen ve sunucu tarafından “çok çok hoş geldiniz” diyerek aşırı saygı ve sevgiyle karşılanan Salih Müslüm de yeni hükümetin tutumunun ardından DAEŞ’e karşı mücadelenin zarar göreceğini belirtti ve Al Hol gibi kamplarda kalan İsveç pasaportlu tutukluların bir an önce alınmasını istedi. Kamplarda kalan İsveç pasaportlular sorunu 2022 yılına damgasını vuran olaylardan olmuştu.[3] Suriye’de DAEŞ saflarında savaşan ya da savaşanlarla evli bazı kadınlar Türkiye üzerinden İsveç’e getirilmiş ve havaalanlarında Sosyal Hizmetler Kurumu tarafından çocukları devlet gözetimine alınmış kendileri de savaş suçlusu olarak yargılanmışlardı.
  • Yine NATO üyeliğine bağlı olarak Türkiye’nin iadesini istediği hiçbir önemli “teröristin” geri gönderilmeyeceği belli oldu. Yargıtay aralık ayında iki ayrı kararla “politik görüşleri nedeniyle Türkiye’de baskı göreceği belli olan” kişilerin iade edilemeyeceğini belirtti. Şimdi gözler Türkiye’de. Türkiye ya listesinden vazgeçerek her şeye rağmen İsveç’in üyeliğini onaylayacak (ki bu durumda Türkiye’nin güvenilmezlik algısı daha da güçlenecek) ya da NATO’dan “atılma” riskine rağmen ( NATO ve “Müslüman” Türkiye’nin üyeliğini tartışmaya açanlar var) “karşılanması imkânsız” ısrarını sürdürecek. Sonucu bekleyip göreceğiz.

TEK OY İÇİN HÜKÜMETİ TESLİM ETMEK YA DA TEK OYUYLA HÜKÜMETİ TESLİM ALMAK

2021 Haziran ayında Stefan Löfven başbakanlıktan düşürüldüğünden itibaren sosyal demokratların iktidar kapısının anahtarını elinde tutan İsveç meclisinin bağımsız milletvekili Amina Kakabaveh oldu. Meclis aritmetiğinden dolayı tek oya muhtaç olan sosyal demokratlar da Kakabaveh’in taleplerine boyun eğdi. Kakabaveh, Löfven’in ardından iki kez de Magdalena Andersson’un hükümet kurmasını sağlamıştı. Sosyal Demokrat partiyle pazarlık yapan “eski peşmerge” Kakabaveh tek oyuyla koca partiyi parmağında oynatabildiğini anlamıştı. PKK/PYD/YPG/SDG’ye yapılan yardımların ve ilişkilerin artırılması şartıyla oyunu S hükümetleri lehinde kullandı. İsveç hükümetinin desteğiyle PYD temsilciliği açılmış, Suriye’nin kuzeyindeki örgütlere desteği artırılmış, kuzey Suriye’den İsveç’e gelen heyetler dışişleri bakanı tarafından kabul edilir olmuştu.

Ancak Kakabaveh anlaşmasının bedeli sadece sosyal demokratlar için değil, İsveç için de ağır oldu. Sosyal demokratların Kakabaveh ile yaptıkları anlaşma basında yer alınca “bağımsız” milletvekillerinin tayin edici rolünün yarattığı rahatsızlıklar gündeme geldi. Partisinden ayrılan milletvekillerinin, meclisten de ayrılması gerektiği tartışılırken Kakabaveh pazarlığının İsveç’in aleyhine sonuçlar doğurduğu ve ülkenin güvenliğini tehlikeye attığı vurgulandı.[4] Türkiye’nin İsveç’in NATO başvurusunu veto etmesiyle Kakabaveh iyice gözden düştü. Eylül 2022 seçimleriyle de meclis dışında kalarak unutuldu.

İSVEÇ’İN UKRAYNA’YA DESTEĞİ

Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin hemen ardından Ukrayna’ya askeri ve mali yardım kanalları açıldı. Asker kökenli, dişlerine kadar silahlandırılmış 600 civarında “sivil” Ukrayna’da savaşmaya gitti. Ancak ilk duyurudan sonra ne gidenlerin ne de orada ölenlerin sayısı konusunda hiçbir bilgi verilmedi, basın da bu konuyu hiç kurcalamadı. Öte yandan ülkelerinden ayrılan kadın ve çocuk Ukraynalıların İsveç’e “geçici” sığınmacı olarak alınması için kapılar açıldı. Ukraynalı çocuklar için anaokullarında yer bulundu, kütüphaneler ve müzeler kültür programları hazırladı, Ukraynalıları işe alan işverenlere İş ve İşçi Bulma Kurumu destekleri sağlandı. Tabii Avrupa’daki bir savaşın mağdurlarına bu kadar cömert davranılması yıllardır Invandrarverket (Göçmen Dairesi) kapısında bekletilen çoğu Avrupa dışı ülkelerdeki savaşlardan gelen sığınmacı ve mültecileri huzursuz etti.

Hükümet Ukrayna’ya defalarca yardım paketi gönderdi. En son Ulf Kristersson hükümeti de “Ukrayna’nın özgürlüğünü savunmak günümüzün dış politikaları arasında en tayin edici görevdir” diyerek kesenin ağzını açtı ve şimdiye kadar Ukrayna’ya yapılan insani ve askeri yardımların en büyüğünü yapacaklarını açıkladı. Bu çerçevede 3 milyar kronluk askeri yardım, 720 milyon kronluk insani ve acil yardım yapılacak. Ancak bu acil yardım doğrudan Ukrayna’ya yapılmıyor. Yardımlar Dünya Gıda Programı, Ukrayna ve Moldovya’ya özel Dünya Bankası Fonları,Ukrayna’yı Yeniden Yeşertmek İçin Kuzey ülkeleri Çevre Finansmanı, Ukrayna ve Moldavya Kızılhaçları, Danimarka Mülteci Bürosu Kanalıyla Mayın Temizleme, Moldavya İçin Enerji Fonları gibi Ukrayna’ya yardım yapan kuruluşlar arasında paylaştırılıyor. 2023’ün ilk 6 ayında AB dönem başkanlığını yürütecek olan İsveç Ukrayna’ya AB üyeliği için destek sağlıyor.

İSVEÇ SUÇ ÖRGÜTLERİNİN VE SOKAK ÇETELERİNİN PENÇESİNDE

2022 yılı ateşli silahlarla işlenen cinayetler açısından İsveç için karanlık ve kanlı bir yıl oldu. Polisin yayınladığı istatistiklere göre bir yılda tam 62 kişi ateşli silahlarla öldürüldü. Danimarka’da bu sayı 4, Norveç’te 4, Finlandiya’da ise 2. Bu istatistikle İsveç sadece Kuzey ülkeleri arasında değil AB ülkeleri arasında da birinciliğe yerleşti. Üstelik suç şebekelerince planlı ve infaz amaçlı işlenen bu cinayetlerde hem infaz eden hem de edilenler maalesef çoğu göçmen, gençler. Bu tüm toplumu etkiliyor. İnfazlarda kullanılan ateşli silahların bulunamaması, polisin yeterli kanıt bulamayarak soruşturmasını tamamlayamaması ve suçluların mahkemeye çıkarılamaması tartışmaların odağında. Uyuşturucu, silah ve kadın ticaretiyle beslenen bu suç şebekelerinin yakalanan bazı üyelerinin ise toplumun “gözde” avukatlarını savunma avukatları olarak tutması da ayrı bir tartışma konusu. Suç şebekelerinin özellikle göçmen yoğun yerleşim yerlerinde okul civarlarında ateşli silahlar kullanması, adam öldürüp yaralaması zaten pekçok sorunla boğuşan bu bölgelerin toplumsal olarak “damgalanmasına” yol açmakta. Bu bölgelerde yaşayan öğrenciler ve aileleri endişe ve stres altında. 2022 yılının son ayında yayınlanan bir araştırmaya göre İsveç ortaokul öğrencilerinin yüzde 16’sı (196 bin öğrenci) ateşli silahlarla yapılan saldırıların olduğu yere 500 metre mesafedeki bir okula gidiyor. Stockholm, Malmö gibi büyük şehirlerde ise oran yüzde 50!

Hükümet tarafından 2015 yılında sosyo-ekonomik imkanları düşük, suç örgütlerinin kolayca gençleri ağına düşürebildiği göçmen yoğun bölgeler “tehlikeye maruz” bölge ilan edilmişti. Şimdi Kristersson hükümeti ve SD, suç örgütleri ve çetelere karşı tarihin en büyük atağını planlıyor. Polis ve mahkemede gizli tanıklık ile bu bölgeleri “arama” bölgesi haline getirecek yasa teklifini hazırlıyor. Böylece bu bölgelerde yaşayanların evleri, üstleri aranabilecek. 2022 yılında İsveç’te İkinci Dünya Savaşı’nın gettoları mı kurulacak bekleyip göreceğiz.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ KUTSALA SAYGISIZLIK MI?

Nisan 2022’de Ramazan ayıyla çakışan Paskalya haftasında,“Stram Kurs-Tavizsiz Yol” adlı göçmen ve Müslüman karşıtı ırkçı partinin yarı Danimarkalı yarı İsveçli başkanı Rasmus Paludan, İsveç’in özellikle göçmen yoğun şehirlerinde büyük bir provokasyona imza attı. Bazen, Dan Park isimli bir İsveçli “sanatçı”nın da eşlik ettiği Paludan, polis koruması altında Kuran yakma eylemleri düzenledi. Bu provokasyona taşkınlıkla cevap verenler ise çoğunlukla göçmen kökenli gençler oldu. Bölgeye gelen polis arabaları yakıldı, ambulanslara saldırıldı, sokak taşlarını sökülerek fırlatıldı. Paludan’ın Kuran yaktığı çoğu şehir, savaş alanına döndü. 300’e yakın polis, 14 sivil yaralandı. Olaylar nedeniyle toplum ikiye bölündü. Başbakan Magdalena Andersson’un da dahil olduğu bir kesim Paludan’ın eylemlerini İsveç yasalarına göre “ifade özgürlüğü”olarak değerlendirirken, diğer kesim yine İsveç yasalarına göre “kimsenin kutsalına hakaret edilemeyeceğini” ve “kutsal şeylere saygısızlık yapmanın savunulamayacağını” ileri sürdü. Bunun tıpkı Sinagog ve Yahudi mezarlıklarına saldırılarda işlenen suçlar gibi bir suç olduğunu vurguladı. Paskalya olayları nedeniyle mecliste düzenlenen özel oturumda kararlı bir başbakan profili çizen Magdalena Andersson “her bir taşı ters çevirerek” yasal bir eyleme taşkınlıkla karşılık verenlerin bulunacağını ve şiddetle cezalandırılacağını söylerken, Paludan’a da ufak bir eleştiri yöneltmeyi ihmal etmedi. Polis ve özel videoların incelenmesiyle tespit edilen ve gözaltına alınan çoğu genç savcının ağır ceza talepleriyle yargılandı, mahkemeler sınır dışı dahil cezalar verdi. Paskalya’da İsveç’i sarsan bu olaylar “ifade özgürlüğü” tanımı ve sınırıyla ilgili tartışmayı da İsveç tarihine taşıdı.

VE KISA KISA…

İsveç’te siyasi parti ve STK’ların bir gelenek olarak her yıl buluştuğu “Gotland-Almedalen Siyaset Panayırı”nda bir cinayet işlendi ve İsveç Psikiyatrik Tedavi Koordinatörü İng-Marie Wieselgren öldürüldü. Suçlu yakalandı ve mahkeme ırkçı motifli bu cinayette hedefin Merkez Partisi (C) Başkanı Annie Lööf olduğunu belirterek suçluyu cinayet ve “terör suçuna hazırlık” tan mahkûm etti.

İsveç’in göçmen ve Müslüman karşıtı İsveç Demokratları Partisi (SD)’ne en kararlı duruşu sergileyen politikacısı Merkez Partisi (C) Başkanı Annie Lööf seçimlerin ardından partisinin oy kaybı nedeniyle başkanlığı bıraktığını açıkladı. Yıllarca Linköping şehrinde belediye meclis üyeliği yaptıktan sonra ilk kez İsveç meclisine seçilen Muharrem Demirok’un adı parti başkanlığı için önerilen isimler arasında. Partinin kadın kolları Demirok’a desteğini açıklamış durumda.

Seçimlerde göçmen yoğun bölgelerden aldığı oylarla mecliste yer alamayan ama bazı belediye yönetimlerine seçilen “Nüans Partisi” ve Başkanı Mikael Yüksel seçim süreci ve ardından en fazla tartışılan liderlerden oldu. Göçmen yoğun bölgelerde sosyal demokratların “cepte” saydığı oyları aldığı için özellikle S çevrelerinin oklarına hedef olan partide iç huzursuzluklar baş gösterdi. Ancak olağanüstü kongrede Mikail Yüksel yeniden başkan seçildi.

Elektrik fiyatlarındaki aşırı artış nedeniyle tüketicilere gece saatlerinde çamaşır yıkaması ve evi süpürmesi önerilirken bu yılki Nobel ödül töreninin ardından düzenlenen yemek ve eğlencede hiçbir ışıltıdan fedakârlık edilmedi. 1901 yılından bu yana yapılan ancak pandemi nedeniyle son iki yıldır yapılamayan yemek, bu yıl hem 1300 davetlisiyle hem de ışıklandırılan Stockholm Belediye binasıyla göz kamaştırdı.

Nobel Vakfı Yöneticisi Vidar Helgesen, bugünkü hükümetin mimarı, gölge başbakanı İsveç Demokratları (SD)’nın parti başkanı Jimmie Åkesson’u yemeğe davet etmediklerini açıkladı. Davetlilerin “bilim, kültür, hümanizm ve enternasyonalizme saygı” kriterlerine göre davet edildiğini, Åkesson’un ancak başbakan olursa davet edilebileceğini belirtti.

Enflasyonun 30 yılın en üst seviyelerine çıktığı (yüzde 9,5) İsveç’te artık gıda marketlerde rosto, bonfile gibi etler kilitli dolaplarda satılıyor. Buna karşılık düşük gelirli kişiler Hıristiyan misyonerlerin kurduğu “gariban marketler”in önünde kuyruk olarak, son kullanma tarihi yaklaşan yiyecekleri ucuz fiyatlarla, özel bir kartla satın alabiliyor. Artan faizler, artan enflasyon ve artan elektrik fiyatları nedeniyle ev piyasasında da bir kırılma söz konusu. Yaz aylarından bu yana yüzde 20 daha az ev satıldığı, bu evlerin değerinin altında ve daha uzun sürede satılabildiği belirtiliyor. Birçok ailenin banka borçlarını ödemekte zorluk çektiği ve evlerini terk etme riskiyle karşı karşıya olduğu da tartışılmakta.

İsveç’te yasayla korunan ancak sayılarının kontrol altına alınması ve sağlıklı bir soy sürdürebilmeleri adına vilayetlerin kararıyla tüm İsveç’te 746 ayı, 39 kurt,18 sansar katledildi.

Stockholm/Skansen Hayvanat Bahçesindeki yuvasından kaçan kobra yılanı “Sör Väs” tüm çabalara rağmen bulunamadı ama bir hafta kaçak yaşadıktan sonra kendi isteğiyle evine döndü. Furuvik Hayvanat Bahçesindeki şempanzeler ise “Sör Väs” kadar şanslı olamadı. Bir araştırma projesinin baş aktörü olan ve nesli tükenmekte olan dört şempanze bakıcıların hatası yüzünden evlerinden kaçtı. Uyutularak yakalanmak yerine ateşli silahla vurularak öldürülen şempanzelerden Santino resim yapmasıyla ünlüydü. Hatta İsveç Veliaht Prensesi Victoria’ya da hayvanat bahçesine yaptığı bağıştan dolayı Santino’nun yaptığı bir tablo hediye edilmişti.

1450 yıllarında ilk leyleklerin ziyaret edip çoğaldığı İsveç’e en son leylek çifti 1954 yılında gelmiş ve yumurtlamıştı. Leylekleri geri getirmek için 1989’da bir leylek üretme çiftliği projesi başlatılan İsveç’te 2014 yılında ilk üretme çiftliği leyleği dünyaya geldi. Bugün üç ayrı çiftlikte üretilen İsveçli leyleklerin sıcak ülkelere yolcuğu GPS aracılığıyla izleniyor. Leyleklerin yuvadan uçuşu kadar geri dönüşleri de güney İsveç’te bir halk şenliğine dönüşüyor.

Bir zamanlar artan endüstri ihtiyacına cevap vermek için getirilen yabancı işçiler de leylekler gibi sevinçle karşılanmıştı. Yeni yıl dileğimiz İsveç’e göçen ve göçmeye devam eden insanlara da leylek sevgisiyle yaklaşılabilmesi…



[1] Mikael Holmström-Den DoldaAlliansenSverigesHemliga NATO-Förbindelser
[2]https://www.aydinlik.com.tr/haber/isvecin-yeni-teror-yasasi-nato-kilidini-acabilir-mi-321827
[3]https://www.aydinlik.com.tr/haber/isidin-isvecli-kadinlari-262386
[4]https://www.aydinlik.com.tr/haber/nato-sureci-cikmazda-isvecte-sular-durulmuyor-320630

Sonraki Haber