İyi Parti İBB Başkan Adayı Buğra Kavuncu 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri öncesi açıklama yaptı. Altılı masa, CHP ve DEM Partisi'yle ilgili konuştu
İyi Parti İBB Başkan Adayı Buğra Kavuncu, Anadolu'da partisinin zorlandığını ve bunun da CHP ile ortaklıklarından kaynaklandığını kaydetti. Kavuncu, İBB'deki para sayma görüntülerine ilişkin de 'Siyasetin finansmanının şeffaflaşması lazım' dedi.
İyi Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Buğra Kavuncu CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtladı. Kavuncu, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerine hür ve müstakil katılma kararının CHP tarafından nasıl değerlendirildiği sorusuna “Rahatsızım. Çünkü bu bir mücadele. Bakın biz 14 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra işte 28 Mayıs'ta kendi kongremizi yaptık ve bir karar vermek zorundaydık. Yani ya bu ittifaka devam edecektik ya da bu ittifak devam ettirmeyecektik. Yani iki ihtimalimiz vardı. Ve sonuçta da oturduk Genel İdare Kurulunda saatlerce konuştuk, bir defa da değil... Sayın Özgür Özel partimizi ziyaret ettikten sonra verilmiş bir karar olmasına rağmen Genel Başkanımız ana muhalefet partisinin lideridir deyip nezaket gösterip bir kez daha konuyu getirdik ve bir kez daha biz hür ve müstakil hareket etme kararı aldık” yanıtını verdi.
'DOĞRU YOLU SEÇTİK'
Kavuncu seçimlere neden ittifakla değil de tek girme kararı aldıklarını da şöyle açıkladı: “Biz şuna inanıyoruz. Bu iki kutuplu yapının artık Türkiye'ye kazandıracak bir şeyi olmadığını gördük. Mesela İstanbul'un bir deprem problemi var. Son 25 yıldır... Son 5 yıldır Ekrem İmamoğlu ondan önceki 20 yılı AK Parti yönetti. 99 depreminden sonra 150 bine yakın bağımsız daire var, depreme karşı çökme riski olan. Bugün o rakam 600-650 bine gelmiş. Biz bir ittifak yaptık, muvaffak olmadı. Ve akabinde de kendi yolumuzu, hür ve müstakil kararını alarak milletin önüne üçüncü bir alternatifi, yeni bir alternatifi ve bu artık statüko haline gelmiş siyaseti değiştirebilecek yeni bir partinin içerisindeki yeni ve genç kadroyla, enerjik bir kadroyla bu yeniliği yapabileceğine inandığımız için bizim için meşakkatli olan ama millet için doğru olan bir yolu seçtik.”
KAVUNCU'NUN ADAYLIĞI AK PARTİ'YE Mİ YARAR?
Ahmet Hakan'ın “Ama seçtiğiniz bu yol AK Parti'ye yarayabilir. Buna ne diyorsunuz?” sorusu üzerine Kavuncu şunları kaydetti: “Valla AK Parti'ye yarar, öteki tarafa yarar, yaramaz diye biz bir karar vermiyoruz. Bizim yapmış olduğumuz değerlendirmeler ve almış olduğumuz karar, vermiş olduğumuz bu kararın milletin lehine olacağı yönünde neden AK Parti'ye yaradığını düşünüyorlar. Neden AK Parti'ye? Çünkü oradaki inanış şu, AK Parti seçmeninden bize oy gelmiyor. AK Parti seçmenine veya Cumhur İttifakı'ndan bize oy gelmemesinin birçok nedeni olabilir. Çünkü biz kendimize anlatamadık. Biz hep ortağımızla ilgili sorulara cevap vermekle uğraştık. Ben teşkilat başkanıyım. Anadolu'ya gittiğimde 14 Mayıs genel seçimlerin öncesi, teşkilatlarımızın yapmış olduğumuz ittifaktan dolayı özellikle Selçuklu coğrafyasında nasıl hırpalandığını, ne tür zorluklarla karşılaştığını biz de hatırlıyoruz. Dolayısıyla bizim almış olduğumuz karar bir yere yarar görüşüne ben asla katılmıyorum. Yani Selçuklu coğrafyasındaki (İç Anadolu) zorlanmanın sebebi Cumhuriyet Halk Partisi'ydi. Yozgat'ı, Sivas'ı, Erzurum'u. Yani Karadeniz'e gittiğimizde de böyle. Güney'e indiğimizde de öyle. Zaten oturup uzun uzun tartışılarak verilmiş bir karardır. Bir şeylerin değişmesi lazım. Az önceki deprem örneğini onun için verdim.”
PARA SAYMA GÖRÜNTÜLERİ
İBB yetkililerinin para sayma görüntülerini anımsatan Kavuncu “Bakın bir para mevzusu çıktı değil mi? Yani işte böyle deste deste. E bunu biz 20 yıl önce başka versiyonunu gördük. Ayakkabı kutularında çıkan halini gördük. Siyasetin finansmanının şeffaflaşması lazım. Bunu da istemeniz lazım. Bunu şeffaflaştırmadığınız sürece ben kimseyi para aldı, cebine attı diye itham etmiyorum. Ama şeffaf olmayan siyasetin finansmanı bu tür şaibelere her kişinin her partinin üzerine atar. O günkü savunma da aynıydı. Bugün 'İl başkanlığı alacağım' deniyor. O gün de 'Vakıf, okul veya ilçe ve il teşkilatlarımız için' tutuluyor. Belki de doğrudur. Belki de yalandır. Benim bilemeyeceğim hukukun vereceği karar. Ama temizlememiz lazım. Siyaseti bu şaibeden temizlemenin yolu şeffaflaştırmak. Nepotizm (adam kayırma) da siyasetin finansmanını sorgular. Siyasetin finansması para... Bunu bitirmediğiniz sürece Türkiye'de AK Partisi de gelse, Cumhuriyet Halk Partisi de gelse bu adam kayırma devam eder. Biz yeni bir sistem üzerinde konuşuyoruz. İnşallah iktidar nasip olduğunda da bunu değiştireceğiz. Dolayısıyla bu karar vermemizdeki sebep şu; yeni, farklı ve gerçekten samimice bu problemlerin üzerine gidebilecek bir yol haritası. Üçüncü yol” açıklamasını yaptı.
6'LI MASADAKİ KOPUŞ NASIL OLDU?
Kavuncu, 6'lı masadaki ayrışmayı da şu sözlerle anlattı: “Biz 14 Mayıs'ta Cumhuriyet'in 100. yılında seçimi kazanmak için çok çaba gösterdik. Ve aday konusunda da biliyorsunuz masadan oturma, kalkma durumu oldu. Biz anketlerde, sokaktaki, ben bir televizyon kanalında seçimden bir yıl önce gazetecilerin bana sorduğu bir soru üzerine sokakta Kemal Bey'den daha çok Mansur Yavaş'ın ya da Ekrem İmamoğlu'nun adını duyuyoruz dedim. Dolayısıyla parti olarak biz zorladık. O masayı zorladık. Dedik ki bu seçime bu iki isimle kazanabilme ihtimalimiz daha yüksek. Ve bir çağrı yaptık. Olmadı. Buğra Kavuncu olarak söylüyorum bu kısmını. O gün benim için bir dönüm noktasıydı. Yani hür ve müstakil kararını aslında ben o gün o çağrıya hayır dendiği gün bitmişti benim kafamda.”
CHP-DEM ilişkisi
Kavuncu CHP'nin DEM Parti ile yaptığı ittifakı şu sözlerle dile getirdi: “Şöyle, bakın ben bu konuları konuşurken de çok dikkat ettim. Kürt vatandaşlarımızın incineceği bir dili kullanmaktan imtina ederim. Bizim asla onlarla bir problemimiz, bir sıkıntımız olamaz. Bizim problem, sıkıntı yaşadığımız alan geçmişteki adıyla HADEP, bugünkü adıyla DEM Partisi. Biz hiçbir kurumun düşüncesini veya fikrini ya da geçmişte yaşadığı bir acı varsa bunu silah yoluyla, şiddet yoluyla ya da bunu meşru gören bir tavırla anlatmaya kalkması ya da o acısını dindirmeye kalkmasını meşru göremeyiz. Bu partinin fikrinden vesairesinden bağımsız kim olursa. Dolayısıyla burada çok klasik bir laf, çok klişe bir laf ama tersini birisi bana anlatana kadar ancak öyle ifade edebilirim. Terörle arasına mesafe koyması, terörü lanetlemesi, bu ülkenin askerine, polisine kurşun atan o hain örgütle arasına mesafe koyması ya da bizim mücadelemizin beraber hareket etmesi lazım. Çünkü bunu yapmayan bir kurumsal yapıyla bizim hiçbir şekilde yan yana gelmemiz mümkün değil.”