J. Robert Oppenheimer ve atom bombasının sanatla temsili

SEYİT YÖRE

Salvador Dali - Uranium and Atomica Melancholica Idyll

Son günlerde gündemde olan “Oppenheimer”, onunla ilişkili atom bombası ve bunların sanatsal temsilini yazmak istedim. Bu konu uluslararası olumsuz bir olayın sanatla yeniden yaratımının ve temsilinin örneklerinden olup daha önce yazdığım “acının estetiği”yle de ilişkilidir. Öncelikle konunun asıl kişisi J. Robert Oppenheimer’ın (1904-1967) kim olduğuna değinelim. Amerikalı başarılı bir teorik fizikçi akademisyen olan J. R. Oppenheimer, II. Dünya Savaşı sırasında Los Alamos Laboratuvarı’nı yönetmesi ve ilk nükleer silahın üretildiği Manhattan Projesi’ndeki önemli rolü nedeniyle çoğunlukla “atom bombasının babası” olarak anılmaktadır. 16 Temmuz 1945’te ilk atom bombasının Trinity testi de onun liderliğinde başarılı olmuş, bu nükleer bomba 6 ve 9 Ağustos 1945’te de Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki’nin bombalanmasında kullanılmıştır. Yaklaşık 500 bin insanın öldüğü bu olaydan sonra, J. R. Oppenheimer 1947’den itibaren nükleer çoğalmanın yayılmasını ve Sovyetler Birliği ile nükleer silahlanma yarışını önlemeye çalışmış, Hidrojen bombasının geliştirilmesine karşı çıkmış (1949-50), bu yüzden 1954’te ABD yönetimince güvenlik izni iptal edilmiş ve 2022’de bu kararın yanlış olduğu kabul edilmiştir.

ÇOK SAYIDA ESERLE TEMSİL EDİLDİ

Kişi ve olayın sanat dallarıyla temsilinde en güncelden başlarsak, 21 Temmuz’da sinemalarda gösterime giren “Oppenheimer” filmi öne çıkar. Oppenheimer adının şimdilerde öne çıkması da bu film nedeniyledir. Bu film kısaca ABD Başkanı Harry S. Truman’a nükleer silah yarışının önlenmesi çağrısında bulunan Oppenheimer’ın hikâyesini anlatıyor. Film seyredilip biçim ve içerik açısından sinemogratif değerlendirmesi eleştirilerden okunabilir. Aslında atom bombasına dair ilki “The Beginning or the End” (Başlangıç veya Son) olmak üzere 1947’den itibaren çok sayıda film yapılmıştır. Filmlerin yanı sıra, tiyatroda da “Oppenheimer” adlı bir oyun yıllardır sahnelenmektedir. Tom Morton-Smith’in yazdığı oyun, J. R. Oppenheimer’ın hayatına odaklanmış ve 15 Ocak 2015’te ilk defa Stratford’daki Royal Shakespeare Theatre’da sahnelenmiştir. Oyun, hâlen İngiltere ve ABD’de farklı tiyatrolarda sahnelenmektedir. Bu oyunda olduğu gibi, J. R. Oppenheimer’ın atom bombası süreçlerinde yanında olan kardeşi (Frank) ve eşinin (Kitty) de karakterler arasında bir operadan da bahsedebiliriz. Amerikalı besteci John Adams’ın bestelediği “Doctor Atomic” (Doktor Atom) adlı bu operanın librettosunu Peter Sellars yazmıştır. 1 Ekim 2005’te San Francisco Operası’nda ilk kez sahnelenen bu operada, kısaca karakterlerin ilk atom bombasının testine hazırlanmasındaki büyük stres ve kaygıyla nasıl başa çıktıkları anlatılmıştır. Besteci Adams bu operanın müziğini 2007 ve 2008’de iki versiyonla senfoni orkestrasına uyarlamış, ikinci bir eser olarak “Doctor Atomic Symphony” (Doktor Atom Senfonisi) ortaya çıkmıştır. Müzikten bahsetmişken atom bombasından ölenler için, 1953’te besteci Masao Ohki “Japanese Rhapsody / Symphony No. 5, Hiroshima” (Japon Rapsodisi / 5. Senfoni “Hiroşima”) adlı senfonik eserini ve 1961’de de besteci Krzysztof Penderecki, 52 yaylı çalgı için “Threnody to the Victims of Hiroshima” (Hiroşima Kurbanlarına Ağıt) eserini bestelemiştir. Konuyla ilgili farklı dillerde yıllardır çok sayıda şarkı da yaratılmıştır. Sinema filmi, tiyatro, opera, senfoni, şarkı derken, resim, heykel ve edebiyattan da bahsetmeliyiz.

ATOM BOMBASI ANITLARINDAN ŞİİRLERE

Anıt ve heykel deyince, 1954’te yapılan Hiroşima Barış Anıtı Parkı’ndaki “Çocuk Barış Anıtı” önde gelmektedir. Bu anıt, bombalama sonucu hayatını kaybeden çocukların anısına adanmış bir heykeldir. Bu heykel, 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının radyasyonu sonucu lösemiden ölen Sadako Sasaki adlı genç bir kızın hikâyesine dayalıdır. Benzer şekilde Nagazaki’de de Atom Bombası Müzesi ve Barış Anıtı Salonu’nun yanında Nagazaki Barış Parkı vardır. 1955’te kurulan parkın içindeki 10 metrelik Barış Heykeli’nin sağ eli nükleer silah tehdidini, uzatılmış sol eli ise sonsuz barışı simgelemektedir. Konuyla ilgili yıllardır onlarca resim de yaratılmıştır ancak bir sanat hareketinin ortaya çıkmasına da yol açan Salvador Dali’nin 1945 tarihli “Atomic and Uranic Melancholica Idyll” (Atomsal ve Uranyumlu Melankolik İdil) ve Voltolino Fontani’nin 1948 tarihli “Dinamica diassestamento e mancatastasi” (Yerleşme dinamikleri ve durağanlığın olmaması) eserleri, önde gelen resimlerdendir. Edebiyata bakınca, atom bombasına dair çok sayıda romanın yanı sıra, ölümler üstüne de birçok şiir yazılmıştır. Bunlardan biri de Nazım Hikmet’in “Kız Çocuğu” (1956) şiiridir. Şarkı olarak da bestelenen şiirde şöyle diyor o kız çocuğu: “Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.”

Okurumuz, Türkiye’de de gösterime giren “Oppenheimer” filmini seyredip konuyla ilgili diğer sanat eserlerini de araştırarak öğrenebilir.

Sonraki Haber