Kadın cinayetleri devrimci programla ortadan kalkar

Kadın cinayetlerinin gitgide artması ülkemizin en acı sorunlarından bir tanesi… Ne acı ki kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerin çok fazla yaşandığı toplumumuzda, bir kadın olarak bu risk altında yaşamak, tüm kadınlarımızın kendi ülkesinde kendilerini güvende hissetmemesine sebep oluyor

Göğün yarısına yönelen tehditler her geçen gün artıyor.

Sosyolog Dr. Duygu Yeniay, kadın cinayetlerinin sosyolojik boyutlarıyla konuyu ele alarak, kurtuluş reçetesini verdi. Çürümüş toplumun temizlenmesi ancak insan emeğinin yüceltilmesi ve Cumhuriyet Devrim kanunlarının uygulanmasından geçtiğini söyledi.

‘CİNNET ÇAĞINDAYIZ’

Sosyolog Duygu Yeniay şöyle konuştu:

“Kadın cinayetleri çok yönlü bir toplumsal sorun. Sosyolojik olarak iki boyuta dikkat çekmekte fayda var. Birincisi şiddetin güç ve iktidar göstergesi olarak dolaylı bir şekilde olumlanması ve bir tüketim malzemesi olarak gündelik hayatın bir parçası haline gelmesi. Toplumsal sistem sağlıklı bir şekilde işlemediğinde, kamu kurumlarında bile adaletsizlik, adam kayırmacılık, çıkarcılık yadsınamaz hale geldiğinde neoliberalizmin benmerkezci insanı hem çaresizliğinden hem de bunu isteğine ulaşabileceği bir güç olarak gördüğünden şiddete başvurabiliyor.

Eğitimcilerin katledilmesi, sağlıkçılara yapılan saldırılar, adliyelerde silahların patlaması bu toplumsal sistemin çürümüşlüğünün göstergesidir. İnsanlığın sosyal mecralarda, ana akım medyada, çocuk programlarında, bilgisayar oyunlarında maruz kaldığı şiddet, vahşet akıl almaz bir boyuta ulaşmış durumda. İnsanın kendisine yabancılaşmasının en üst düzeye ulaştığı, şiddete karşı duyarsızlaştığı bir cinnet çağındayız adeta.”

‘CUMHURİYET DEVRİMLERİNE BUGÜN ÇOK İHTİYACIMIZ VAR’

Aile kurumunun itibarsızlaşmasının da kadın cinayetlerini artırdığını söyleyen Dr. Yeniay, şu ifadeleri kaydetti:

“Kadın cinayetlerinin bir diğer boyutu ise aile yapısındaki değişim ve kadının toplum içerisindeki yerinin farklılaşması ile ilgili. Dünyada toplumun temel yapıtaşı olan aile kurumunu itibarsızlaştırmaya dönük ve aile birliğinin bozulmasına hizmet eden bir lobi faaliyeti olduğu görülüyor. Bağları zayıf, sorumluluk duygusu azalmış bir ilişkiler ağı içerisinde, üzerindeki yüzlerce yıllık baskıya karşı dirayeti ve cesareti artmış kendi ayakları üzerinde durabilen kadın, neoliberal kültürün yarattığı akıl sağlığını korumakta zorlanan kırılgan bir özbenlik algısı olan erkek için büyük bir tehdit oluşturuyor. İnsan onuruna yakışır çağdaş bir toplumda kadının sosyoekonomik açıdan özgürleşmesinin, kendini gerçekleştirebilmesinin kadın – erkek arasında hem görev bölüşümünde hem de kişisel tatmin ve memnuniyette bir denge oluşturmasını bekleriz, isteriz.

Ancak öyle yozlaşmış, yıpranmış çarpık bir sistem ki içinde yaşadığımız tüm sosyal kesimlerde kadın da erkek de değersizlik, aşağılanmışlık, anlamsızlık ile mücadele ediyor ve sistemin sunduğu tek mücadele yöntemi öfke. İnsan emeğinin yüceltildiği, dayanışma ve birlik duygusunun temel dayanak olduğu kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetimize bugün çok ihtiyacımız var.

Ortak amaçlar etrafında gönüllülükle kurulmuş ailelere ve sağlıklı, vicdanlı, üretken vatandaşlara kavuşmak Cumhuriyet Devrimimizin yol haritasıyla mümkün.”

EN BÜYÜK GÜÇ EĞİTİM VE ÜRETİM

Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Sekreteri Aysan Canver de büyüyen tehlikenin eğitim ve üretimle aşılacağını ifade etti. Devrimci girişimlerle kadınların istihdama katılmasının sağlanması gerekliliğine vurgu yaptı.

“Kadına yönelik şiddet, kadının insan hakları ihlaline yol açan her tür tutum ve davranışı kapsamaktadır. Kadına yönelik şiddetin içinde eğitim hakkının elinden alınması da vardır; çocuk yaşta evlendirilmiş olması, eve getirdiği gelire el konması, çok eşliliğin dayatılması, cinsel nesne olarak görülmesi de vardır; bu liste çok daha uzatılabilir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede ana hedef kadın ve erkeğin eşit olduklarının bilinçlere yerleştirilmesidir. Binlerce yılın tortusunu temizlemek için elimizdeki en büyük iki güç eğitim ve üretimdir. Bütün çocuklarımızın, çağdaş nitelikte bilimsel eğitim görerek toplumsal üretim hayatına hazırlanmaları gerektiğini düşünüyoruz.

Sonraki Haber