Kadın emeğinin sırrı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, kapitalizmin kadınlar üzerindeki sömürüsüne ve aşağılayıcı uygulamalarına karşı mücadele günüdür. 8 Mart, aynı zamanda dünya kadınlarının, baskıcı, yok sayıcı sisteme karşı, uluslararası örgütlenme seferberliğidir.

Amerikancı tek dünya siyaseti, milli devlete saldırırken onun temelini oluşturan kadını hedefe koyuyor, kendine yabancılaştırarak saf dışı etmek istiyor. Feminist hareketler bu çizgide rol alıyorlar. Kadın hakları yaftasıyla ortaya çıkan “kadıncı” hareketler, kadını emek ve vatan zemini dışına çıkararak “haklamakta” görevli oldular.

Bu yıl yine sahneye çıktılar. Sayıları azaldıkça, çığlıklarını dar sokaklara taşıdılar. Kadının tarihsel devrimci mücadelesinin bütün kurallarını altüst eden pankartları, ibretlikti. Emekçi kadın haklarıyla, analık haklarıyla, eşitlik ilkesiyle hiçbir ilişkileri yoktu. Denebilir ki, hareket LGBT sapkınlığına daha da yamalanmıştı.

 “Feminist bir dünya kurmadan, bitmeyecek bu isyan” diye haykırarak kadının gücünü sınıfsal mücadeleden koparmaya, kadını aşağılamaya, toplumsal mücadelede yer alacak örgütlü kadın olmaktan onu koparmaya programlanmışlar.

“Erkek Devlet” derken de kendine devletsizliği reva gören ve kadını feodal topluma gerisin geriye sürükleyen feminizm savunucuları, emperyalizmin sadık hizmetkârlarına dönüştüklerini inkâr etseler de isteseler de gizleyemezler. Çaldıkların düdüğün parasını verenin hizmetindeler.

Binalar satın alırlar, koca yerleri kiralarlar, otel salonlarında etkinlik yaparlar. Ses sistemleri, broşürleri, kitapçıkları, ödülleri ile her işlerini uluslararası kalite düzeyinde gerçekleştirirler. Özel ve sosyal yaşamların pek çoğunda bu karanlık finansmanların etkili olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.

Yaratan ve üreten kadını, toplumsal olarak yükseltmek denince biz bilimsel sosyalizmden ilham alır, Lenin’i, Marks’ı, Engels’i, Atatürk’ümüzü, Mao’yu ve toplumsal devrimlerin öncülerini tanırız.

İnsanlığın varoluşundan bu yana, tarihsel olarak bu bilimsel devrimcilerin kayıtlarının kadının ezilmişliğini bitirme öngörüsünü ve uygulamalarını gördük, sonuçlarını kaç kuşaktır yaşıyoruz. Onlarla ilerliyoruz.

Birlikte kardeşçe kazanmaya, zenginlikleri paylaşmaya yaklaşabileceğimizi, güçlenen Asya ülkeleri kanıtlıyorlar. Kadının kurtuluşu, vatanımızın kurtuluşundan bağımsız düşünülemez. Bu da 2. Kurtuluş Savaşımızı vermeyi başarmaktan ve dünya ilerleme tarihinin yükselen halkasına bağlanmaktan geçiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran milli iradenin harcına alın terimizi, canımızı katmışız. Tarih boyu Tanrıça da olduk, Hatun da. At sürdük, ordular ve devletlerin yönetiminde söz sahibi olduk.

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu’ya, ana olma soyluluğunu kazandırdık. Bereketi emzirdik, tarlalarda çift sürdük, mücadeleyle iç içe nice bilim kadını, nice kadın aydın, kahraman yetiştirdik. Hayatın ve kadın emeğinin sırrını onlardan öğrendik, o güçle yürüyoruz. Hangi çılgın bize zincir vuracakmış şaşarız.

Sonraki Haber