Kadın hareketi atakta

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü 1. Kadın İşçiler Çalıştayı dün İstanbul’da yapıldı. Çeşitli işkollarında biraraya gelen çalışanlar ve sendika temsilcileri çalışma haytında kadınların yaşadığı problemleri tartıştı

Vatan Partisi Çalışan Hakları Merkezi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde İstanbul’da Kadın İşçiler Çalıştayı düzenledi. İçi boşaltılan 8 Mart etkinliklerine önemli bir seçenek oluşturmak amacıyla, çeşitli işkollarından kadın emekçilerin konuşma yaptığı çalıştayda, çalışma hayatında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı.

Sendikasız emekçilerin danışabileceği, hukuksal destek alabileceği ve işyerlerinde sendikalılığı artırmayı hedefleyen bir merkez olan Çalışan Hakları Merkezi, kadın emekçileri 8 Mart’ta bir araya getirdi.

Bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Kadın İşçiler Çalıştayı’nda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü konulu sinevizyon gösterildi. Ardından konuşmacılar kürsüye çıktı. Açılış konuşmasını Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür yaptı. Oygür, 8 Martların bugüne kadar ‘kadınların sevilen varlık olarak görüldüğü ve hediyelerin verildiği’ günler olarak kutlandığını ifade etti. Oygür, kadının gerçek özgürlüğünün cinsiyet farketmeksin bütün ezilenlerin özgürlüğüyle mümkün olacağını söyledi. Bunun ışığında mücadele edildiğini ifade eden Oygür, “Türk kadınının Mustafa Kemal Atatürk’e sevgisi ve saygısı hiç azalmayacaktır” dedi. Ülkemizde kadın emekçilerin en çok 1980 sonrasında zarar gördüğünü belirten Oygür, özel sektörün tüm kesimleri hırpaladığı bu süreçte kadınların daha da yıprandığını vurguladı. Oygür konuşmasını tüm dünya kadınlarının 8 Mart’ını kutlayarak tamamladı.

EMPERYALİZMİN HEDEFİ

  • Çalışan Hakları Merkezi Danışmanı Mehmet Akkaya:

Kadınları yılda bir gün hatırlamayı bırakmak ve kadınlar için yeni bir bakış üretmek amacındayız. Sendikalarımızın 8 Mart’la ilgili çalışmaları var. Türkiye’nin dört bir yanında 8 Mart çalışmaları yapılıyor. Fakat 9 Mart’ta herşey unutulacak, yaşanan sıkıntılar seyrinde devam edecek. Bizim amacımız sadece 8 Mart’ta değil 365 gün kadınların hatırlanması ve mücadele edilmesi.

Toplumu şekillendirmek isteyen şer kuvvetleri, ideolojik ve cinsel yönden saldırılar gerçekleştiriyor. Kadınlar, emperyal, ideolojik saldırılara erkeklerden daha fazla uğruyorlar. Önümüzdeki süreçte kadınlarımız daha fazla yıpranacak gibi görünüyor. Bunun üzerinde durmalı ve çalışmalıyız. Kadın yöneticilerin sayısı oldukça düşük. Kadınlarımızı öne çıkaran bir çalışmaya girmemiz gerekiyor.

  • Petrol-İş Kadın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Selgin Kaplan:

Sendikasızlık kadınlar için daha kötü bir hal alıyor. Kadınlar yüksek saatler ve daha zor işlerde ve düşük ücrete çalıştırılıyordu fakat, sendikalı olduktan sonra bu hal tamamen tersine döndü.

Kadın işçilerini sendika öncesi ve sendika sonrası diye ikiye ayırıyoruz. Direniş olduğu zaman tüm bu sorunları görüyoruz fakat, direnişten sonra bu sorunlar unutturuluyor.

Yaşadığımız çok vahim olaylar var. Bir üyemizin düşük yapmasını bir türlü ispatlayamadık. Bunu ağır iş koşullarından olduğunu birtürlü ispat edemedik. Bu konuda çalışma yapılması gerekiyor. İlk defa Türkiye’de kadınlar patlayıcı madde üretecekler. Bununla ilgili önemli bir çalışma yürütüyoruz. Bu iş alanında çok hassas güvenlik önlemleri var ve küçücük bir hata hayatınıza mal olabilir.

‘TÜRKİYE’NİN HARCINDA EMEK VAR’

  • Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri İlkay Akkaya:

Kadının kurtuluşunun üretmekten geçtiğine ışık tutan bir çalıştay. Son zamanlarda coğrafya kaderdi diye bir söz çok kullanılıyor. Türk kadını kendine nasıl bir kader yaratıyor, buna bakılması lazım. Kadınlar Cumhuriyetle birlikte seçme seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden daha önce aldı. Bugün kadınlar her ne kadar işsizlik, cinayet şiddetle anılıyor olsada Türkiye’nin harcında emek harcı var.

Bugün özellikle küresel ekonomi kadınları ağır bir biçimde etkilemiştir. Kadınlar düşük ücret, sigortasızlık ve şiddetle baş etmeye çalışmaktadır. 1 milyondan fazla kadın sigortasız olarak çalışıyor. TGS’nin çalışmaları ise daha fazlasını gösteriyor. Kadınlar özellikle gazetecilik alanında erkeklerden daha nitelikli olmasına rağmen işten çıkarılan ilk kişiler oluyor. İşe alımlarda çocuk yapan kadınlar işten uzaklaştırılıyor. Televiyonlarda güzellik algısı yaratılarak bilgi birikim gözardı ediliyor. Medyada kadınlar yönetici açısından parmakla sayılamayacak sayıda, köşe yazarlığı da aynı oranda seyrediyor. Medya aslında toplumun tamamını etkileyen ve kamu görevi olan bir alan. Buradaki en ufak bir sıkıntı toplumun tamamına etki ediyor. Türkiye’de kadın yönetici istihdamı konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Zorunlu işten çıkarmalarda kadınların birinci hedef olduğunu biliyoruz. Kadınlar için toplu sözleşmede çalışmalar yapılması gerekiyor.

Türkiye’de medyanın yayın rekabeti kadın bedeni ve cinsellik üzerine yürüyor. Kadın odaklı habercilik eğitimleri yapıyoruz. Bu konuda küçük dokunuşların bile ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Nerede bir birlik ve toplumsal mücadele varsa orada kadınlar vardır. Bu aşamada sendikalaşmanın daha fazla vurgulanması gerekiyor.

‘POLİTİKALAR YÜZÜNDEN ŞİDDET GÖRÜYORUZ’

  • Türkiye Hemşireler Derneği Avrupa Yakası Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Aman:

Hemşireliğin doktor yardımcısı gibi değil kendine has bir meslek olduğunun bilinmesi gerekiyor. Uğraştığımız diğer alanlardan biri de hemşirelerin eğitimi. Liseden çıkıp mezun olmuş bir çocuğa hasta teslim edemiyoruz.

Mutlaka üniveriste okuması gerekmete ve ciddi bir eğitimden geçirilmeliler. Sağlık meslek lisleri kesinlikle kapatılmalıdır. Ben de sağlık meslek lisesinden mezun oldum. Sağlık meslek lisesinden mezun olduğumda 20 kişinini sorumluluğunu üslenmek çok zor ve yıpratıcıydı. Dünya Sağlık Örgütü de bunun üniversite seviyesinden ciddi bir eğitimden yana.

Hastalarımız bizlere hatalı olduğumuz için şiddet uygulamıyorlar. En çok sağlık politikalarından dolayı şiddet uygulanıyor.

Eskiden baş hemşireler vardı. Kamu hastaneleri birlikleri oluşturulup yerine Bakım Hizmetleri Müdürlüğü getirildi. Bu hastanelerde hemşirelik yapma şartı olmadan bir eczacı veya bir doktor benim müdürüm olabiliyor. Bu ne kadar doğrudur? Hemşirelere yıpranma payı hala çıkarılmadı. Meslek arkadaşlarımızın bir çoğu çalışma saatlerine ve ugulanan şiddete tahamül edemeyerek işinden ayrıldı. Bu konuda umutsuz değiliz.

KADEME YÜKSELTMEDE CİNSİYET AYRIMINA SON

  • Sağlık-İş Disiplin Kurulu Başkanı Fadime Daban:

Eşit iş, eşit ücret talebiyle başlattıkları mücadeleyle hayatlarını kaybeden kadınlarımızın isimlerini bilmesek de ruhlarını hissediyoruz. Kadınız üretiriz, doğarız, doğururuz, Bizler kadınız, anayız. Sağlık çalışanı kadınlar olarak, bugün taleplerimiz aynı başlıkta devam etmekte. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından, sosyal ve siyasi açıdan dezavantajları olan insanlarız. Bu bizi pisikolojik ve fiziksel anlamda yıpratmaktadır. Personel azlığı bahanesiyle aylık nöbet sayısının artırılması bizleri sosyal anlamda yıpratmakta ve tükenmişliği tetiklemektedir. Hangi alanda olursak olalım kadınlar olarak aynı mücadeleyi veriyoruz. Kadınlar mobbing ve şiddete maruz kalıyor. Bununla ilgili hukuksal ve yönetimsel düzeyde ilerlemeler sağlayamadık. Doğru hizmet alamadığını söyleyen hastalar tarafından şiddete uğramaya başladık. Artık ölmek ve yaralanmak istemiyoruz. Kademe yükseltmelerinde cinsiyet ve yakınlık vs unsurları gözetilmemelidir. Kadınların ötekileştirilmediği, hak ettiği değeri gördüğü, küçük yaşta evlendirilmediği, şiddete uğramadığı bir toplumumuz olmasını istiyoruz. Bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü kutluyorum.

‘SAĞLIKTA ERKEKLER EGEMEN’

  • Türk Hemşireler Derneği Anadolu Yakası Şube Başkanı Dicle Zengin:

Farklı işkollarından sendikaların biraraya gelmesinden memnuniyet duyuyorum. Neyazık ki hemşirelik toplumumuzda bir kadın işi olarak görülmektedir. Toplumsal baskı ve eğitim farklılıkları hemşirelik yapan kadınlarda sorun olarak karşılarına çıkmaktadır. Sağlık sektörü erkek egemen bir yapıda. Kadınların yönetimde yer alamadığı görülmektedir. Hemşirelik mesleğinin içerisinde bir tür cinsel ayrımcılığa gidilmektedir. Hastane yönetimleri, yoğun bakım, acil servis gibi bölümlerde erkekler çalışmakta ve burada ayrımcılığa neden olmaktadır. ‘Melekler, başımızın tacı, çiçeğim’ gibi metaforlarla mutlu oluyoruz fakat yeterli değil. Biz insanız ve kadınız bu kadar.

Sendikalar ve derneklere katılmak için para ödemek ve zaman ayırmak gerekiyor. Hemşirelerin yoğun iş şartları var. Bu şartları karşılamak ve sendikalı olmak çok zor gözüküyor. Hemşireleri medyada ‘seksi objeler’ olarak görüyoruz. Bu cinsiyetçi yayınlar gerçek hayatla çok farklı işleniyor. Bu da cinsel tacizleri tetikliyor.

Kadının hangi meslekte olursa olsun eğitimlerinin desteklenmesi ve haksızlıklara karşı güçlü tutacak eğilimlerin verilmesi gerekiyor.

Şiddet sağlık sektöründe cinsiyet ayrımı yapmaksızın maruz kalıyoruz fakat bu kadınlar için daha da yıpratıcı seviyeye gelebiliyor.

‘YOLA EŞİT ŞARTLARDA BAŞLAMAK GEREK’

Kongreye katılamayan ancak yazılı bir metinle 8 Mart’ı kutlayan TOLEYİS Sendikası Dış ilişkiler Sorumlusu Elmas Akkaba, dünyada en çok kadın istihdamının hizmet sektöründe olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Kadınların turizm sektöründe kariyer hedeflerine yönelik kendi görüşlerini araştırmak ve anlamaya çalışmak, özellikle cinsiyet ayrımı yapılmadan kadınların fırsat eşitliğinden eşit olarak yararlanmasının sağlandığı bir zeminin oluşturulması gerekmektedir. Kadınları tanımak ve liderlik pozisyonlarını üstlenmeye teşvik edilmelidir. Kısacası bu meşakatli yola başlarken herkesin eşit şartlarda başlamasını sağlamak ve bu koşulları oluşturmak gerekmektedir. Kadın işgücünün ekonomik hayata kazandırılması ve kadının ekonomik güce kavuşarak sosyal gücünü de artırması, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecini başarılı ve hızlı gerçekleştirebilmelerinde kilit rol oynamaktadır.

Sendikalar işyerlerini tüm çalışanlar için daha güvenli ve sağlıklı hale getirmenin anahtarıdır, ancak çoğu zaman kadınların iş sağlığı ve güvenliğine yeterince önem verilmemektedir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda ülkemizde çalışmalar yapılmaktadır bu çalışmaların işyerlerinde eksiksiz uygulanması hem kadın hem erkek çalışanlar için önemlidir.

Demek istediğimiz şudur ki; kadınların işgücü piyasasına aktif katılımını olumlu bir şekilde değerlendirmeli ve hepsinden önemlisi kadın eylemlerinin bu sektörde yarattığı dönüm noktası olduğunu görmeli ve bu dönüştürücü gücü vurgulamalıyız. Yönetim ve karar mekanizmalarında kadınlara olanak sağlayarak gücümüze güç katmalıyız.’

Sonraki Haber