Kadına şiddeti önlemenin yolu: Çocukken eğitim aile içi iletişim

Av. Muhal İkikardeş, kadınların en çok ‘Ailem beni kabul etmez’ ya da ‘Döver de sever de’ anlayışı ile şiddete uzun süreler katlanmak zorunda kaldığını söyledi. 6284 sayılı yasanın çok fayda sağladığını söyleyen İkikardeş, kadını güçlendiren mekanizmaların artması gerektiğini ifade etti

Uzman Arabulucu Avukat Muhal İkikardeş’le şiddete uğrayan kadınları konuştuk. Akdeniz yörük geleneğinde, eşinden kötü davranış gören kadın sandıktan çeyiz olarak getirdiği mor cepkenini giyip meydana çıktığında ahali o kadının eşine arkasını dönermiş. Sayın İkikardeş, soruları cevaplarken aklımızdan bunlar geçiyor…

DAYANILMAZ HALE GELENE KADAR SABREDİYOR

  • Kadınlar hangi şikayetlerle size geliyorlar?

Kadınlar çeşitli şiddet türlerine uğramış olarak bize başvuruyor. Toplumumuz bunların çoğunu şiddet olarak nitelemiyor. Ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet çok yaygın.

Kadın çalışıyorsa da erkek parasını elinden alıyor. Kadına, uygun gördüğü zaman işe gidiş gelişe yetecek parayı veriyor. Kıyafet, hatta yiyecek dahil kadına istediği bir şeyi alması hakkı tanınmıyor; Cinsel şiddete uğrayan kadın sayısı tahminlerin çok üstünde, eşin uyguladığı saldırılar ne yazık ki toplumumuzda cinsel şiddet olarak görülmüyor; Kadının yüzü gözü morarmamışsa, “Her ailede olur, erkektir sever de döver de” deniliyor; “Zamanla düzelir, çocuk olsun düzelir” söylemleri ve kadının “Gidecek yerim yok, ailem beni kabul etmez beni kabul etse çocuklarımı kabul etmezler” düşüncesi nedeniyle, özellikle çocuklu kadınlar, uzun süre fiziksel ve cinsel şiddet altında parasız bırakılıyor, hatta aç bırakılıyor. Kadın, eziyete ve şiddete sessiz kalıp çok uzun süre dayanmaya çalışıyor. Şiddet dayanılmaz hâle geldiğinde bize geliyor.

TEDBİRDE KARARLI OLUNMALI

  • Kadınlar tedbir kararlarından tam yararlanabiliyor mu?

Vakalarda 6284 sayılı Yasa’nın ilgili tedbir hükümlerinin uygulandığını görüyoruz. Bu yasa, kadınları ve çocukları korumada çok büyük fayda sağlıyor, ama ne yazık ki kadınlar, aile üyelerinin araya girmesiyle aldırdığı tedbir kararlarından kendileri vazgeçiyor.

“Bana, aileme söz verdi düzelecek” diye vazgeçenler, ne yazık daha ağır şiddete uğramış olarak tekrar geliyorlar.

Bu noktada asıl sıkıntı, tanık bulmada başlıyor. Komşusu, yakını, olaya, yaşantıya şahit oluyor ama bizlere de saldırır diye tanıklık yapmak istemiyorlar. Suçüstü varsa, polis o esnada ifade almışsa kamu tanığı kişiler imtina edemiyor. Ama mahkemede “Polis yanlış ifade almış” deyip şahitliğini geri çekenlerle de karşılaşıyoruz. Birçok davada tek şansımız, olay kameraya takılmışsa oluyor.

‘YALNIZ HİSSETMEMELİ’

Kadın ne kadar şiddet görmüş olursa olsun ailesi barışmaya zorluyor. Çocuklu kadınlarda bu çok fazla… Aile kadının ve çocukların bakımını, sorumluluğunu üstlenmek istemiyor. Şiddet görmüş kadını ailesi zorlamamalıdır. Kadın her şeye direnip yargılamaya sonuna kadar gidebiliyorsa, sanık ceza alıyor. Cezaevinden tehditler gönderiliyor. Bu, cezaevine girecek kadar kötü davranmış erkeğin, yakınlarınca sahiplenildiğini, şiddeti yakınlarıyla devam ettirebildiğini gösteriyor. Sonuçta, kadın birden fazla travma yaşıyor, kaygı duyuyor. Saklanmaya yahut kendisini koruma altına alacak yöntemler bulmaya çalışıyor. Çoğu zaman yine yalnız kalıyor. Giderek iyileşse de, bizde kadını güçlendiren mekanizmalar biraz eksik.

15’İNDEN 80’İNİNE

  • Şiddete uğramada yaş aralığı var mı?

Vakalarda belli yaş aralığı söyleyemiyoruz. 15 yaşla 16 yaşlarından başlayıp 70’li, 80'li yaşlara kadar olabiliyor. Eğitimli, eğitimsiz diye kategorize de edemeyiz. Her kesimden her meslek grubundan, her eğitim grubundan kadın şiddete uğrayabiliyor.

Farklı göstergelerin olduğu bir izleme çalışması yapmayı plânlıyoruz. Projenin ilk safhasını tamamladık. Bu dönem çalışmasında 5 tematik alan seçiyoruz. Kadına yönelik şiddet, siyaset, eğitim, istihdam ve kentsel haklar. Gösterge temelli izleme çalışması yapıp verisel bir harita çıkartmayı plânlıyoruz. Adana'nın her anlamda, her alanda kadına yönelik çalışmalarının boyutunu, şiddete uğradıkları dönemde siyasette, istihdam alanlarında, kentsel haklarda ulaşılabilirlik, faydalanma ve şu anki mevcut durumunu verilerle ortaya koymayı amaçlıyoruz. Çalışmanın çıktıları, muhtemelen 2022 sonunda olacak.

‘OLDUKTAN SONRA HAYKIRARAK DEĞİL ŞİDDETİ ÖNLEYEREK ÇÖZÜM OLURUZ’

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Uzman Psikolog Mine Kocaballı şiddetin psikolojik kökenlerini ve çözümü anlattı. Şiddetin genetik olarak başlayıp çevreyle öğrenildiğini söyleyen Kocaballı sözlerine şöyle devam etti: “Psikolojik nedenleri de var, engellendiğinde şiddete başvurabiliyor. Burada engellenmeyi çözmek gerekiyor. Bu, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel şiddet gibi şiddet türlerin kökenlerini işaret ediyor. Şiddet, başka yol bulamayanların ‘ben varım’ demesinin bir yoludur. Şiddet, kendini kaybetmiş bir ruhun, kendi kaybına duyduğu bir yas tutma biçimidir. Şiddet, kişinin kendi sahip olamadıklarına sahip olanlardan aldığı bir öç alma biçimi. Şiddet güçsüzlerin gücüdür, sonuçları kendini de başkalarını da inciten. Şiddet, göz ardı edilenlerin isyanıdır. Örneğin Davranışçılar, insanın bütün davranışlarının öğrenme ürünü olduğunu söylemiştir. Burda, eğitim hayatımızın insan davranışlarını oluşturmada etkin olduğunu söylemek yeterlidir. Şiddetin kökenini incelediğimizde, içgüdü meydana çıkıyor. Karşılıklı tepkilerle gelişen bir durum, doğuştan gelen bir özelliktir. İnsan, çocukluk dönemlerinde, anne ve baba tarafından uyarılmaya başlar; ileri yaşlarda toplumsallık duygusu ile sevgiyi, saygıyı kavrar.”

OKULLARDA EŞİTLİK DERSLERİ VERİLMELİ

Okullarda eşitlik dersleri verilmesine gereksinim olduğunu ifade eden Mine Kocaballı, “Küçük yaşlarda oluşan şiddet eğilimlerini böyle önleyebiliriz. Çocuklara hayır demeyi öğretmeliyiz. Sıkı bir eğitimle öfke yönetiminin sağlanması, aile içi iletişimin güçlendirilmesi gerekiyor. Evlilik öncesi aile danışmanlığı hizmeti vermeli, yeni kurulacak ailede güven ortamına destek verilmelidir” dedi.

KADIN DERNEKLERİ DEVLETLE HAREKET ETMELİ

Uzman Psikolog Mine Kocaballı’ya kadın derneklerinin dikkat etmesi gerekenler hakkında önerilerini de sorduk. Kocaballı şöyle yanıt verdi: “Kadın dernekleri ve örgütlerinin yapacağı, devletin onlara vereceği destekle olmalıdır. İnce bir çizgiye dikkat çekmek istiyorum. Kadın örgütleri şiddet olduktan sonra değil, öncesinde kontrollü bir biçimde önlemi aktarmalı, takip ve denetimi arttırmalıdır. Şiddet olduktan sonra ise topluma ayrıntılarla anlatmak ve haykırmak yerine, çözümleyici yapıda görev almalıdır. Ayrıca şiddet, haberlere yansırken gizli olmamalı, ama anlatılırken toplumun yarasını kaşıyacak ve olumsuz örnek olacak biçimde medyada servis edilmemelidir. Olayın ayrıntısına fazla girilmeden şiddeti engelleyecek çözümlerde görev alınmalıdır. Çünkü şiddet, medyada çokça yer aldığı zaman insanların bilinçaltına yerleşiyor ve zincirleme olarak birbirini körüklüyor. Şiddet gören ailenin, durumunu düşünerek koruma güdüsüyle hareket edilmeli, zarar görmemesi sağlanmalıdır. Kadın örgütleri için şöyle söylemek daha doğrudur belki. Şiddeti önlemede etkin rol oynamalı, şiddet gören kişi daha fazla zarar görmeden, istismar edilmeden devlet tarafından yardım edilmesinin yollarını göstermeli, sağlamalıdır.”

Sonraki Haber