Kadını uyuşturan, aileyi yıpratan yayınlar durdurulsun

CKD, canlı yayında bir kadının cinsel içerikli görüntülerinin izlendiği Fox TV önünde eylem yaptı. Açıklamada kadının ikincil konumunun pekiştirildiği ve ailenin kuşatıldığı belirtildi

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), aile ve kadını hedef alan gündüz kuşağı programlarının yayından kaldırılmasını istedi. “Fulya Öztürk ile Umudun Olsun” programında canlı yayın sırasında bir konuk, cep telefonundan bir kadının kimlik tespiti için cinsel içerikli bir video izlettirmişti. CKD üyeleri dün, FOX TV’nin Zeytinburnu’nda bulunan yayın binası önünde basın açıklaması yaptı. Cumhuriyet Kadınları, RTÜK’ten bu tür programlara izin verilmemesini, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan ise kadını birey olarak geliştirecek, aileyi güçlendirecek, toplumsal dayanışmayı artıracak kamusal yayınları teşvik etmesini istediler. Kadınlar, “Cumhuriyet kadını görev başında”, “Sorumlu medya güçlü aile”, “Bakanlık göreve RTÜK göreve”, “Kadın erkek el ele mücadeleye” sloganları attı. CKD GYK üyesi Zeynep Ses yaptığı açıklamada şunları söyledi:

NEYİN UMUDU OLUYORSUNUZ?

FOX TV’ye soruyoruz: Bu programla neyin umudu oluyorsunuz? Kadının mı, çocuğun mu, ailenin mi, toplumun mu? Programın öznesi olan ve sergilenen çirkinlikle dedikodu malzemesi haline getirilen kadın kadar, aslında izleyici de bu ahlaksızlığa ortak edilerek mağdur edilmiştir. Canlı yayında seks videosu izletmekten ötesi var mıdır? Bu durumu normal mi kabul edeceğiz? Sıradan mı sayacağız? Normal kabul etmiyoruz! Sıradan saymıyoruz! İnsanlığımıza, değerlerimize sahip çıkıyoruz! Reyting uğruna her şeyi mübah gören anlayışı reddediyor, şiddetle kınıyoruz. Çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa geçit vermiyoruz!

KAVGADAN BESLENİYORLAR

Televizyonların gündüz kuşağını, emniyet güçlerinin görevine soyunularak kayıpların arandığı, cinayetlerin çözüldüğü, kaynana gelin ilişkilerinin çatışma zemininde didik didik edildiği, moda adı altında yoz bir giyim kültürünün özendirildiği ve insanların giyim zevklerinin aşağılandığı, yemek programı adı altında binlerce yıllık yemek ve sofra kültürümüzün yozlaştırılıp rekabet uğruna insanların birbirinin emeğine ve nimete burun kıvırdığı programlar dolduruyor. Cinayetlere, cinsel tacizlere, aile içi şiddete, kişiler ve olaylar üzerinden sözde çözüm bulmayı amaçladığını iddia eden yayınlarda, bireyler arasındaki özel ilişkiler ve aile içi en mahrem sorunlar milyonların gözü önünde teşhir ediliyor. Özel hayatlar dedikodu malzemesi haline getirilirken izleyici de adeta röntgenciliğe özendiriliyor. Programlara dahil edilen kadrolu avukatlar, psikologlar, emekli emniyet mensupları, adliye muhabirleri ile adeta televizyon mahkemeleri kurulup sözüm ona adalet dağıtılıyor, sözüm ona yaralar sarılıyor. Gerçekte yaptıkları iş, insanların acılarını teşhir ederek izlenirliği artırmak ve acılar üzerinden para kazanmak; kavgadan beslenmektir.

PROGRAMLARIN HEDEFİNDE KADIN, AİLE VE TOPLUM VAR

Hepimiz biliyoruz; hafta içi gündüz kuşağının izleyicileri daha ziyade ev kadınlarıdır. Bu programlarla da asıl olarak bu kadınlarımız hedeflenmektedir. Ekranlarda yaratılan yoğun çatışma ve şiddet ortamı, adeta meşrulaştırılan linç kültürü; kadına ve topluma umut olmak bir yana çaresizlik, umutsuzluk, çözümsüzlük duygularını artırmaktadır. Çeşitli nedenlerle kimi zaman eğitim olanaklarından yeterince yararlanamayan, kamusal alanda çalışma imkânı bulamayan, ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlarımızın ikincil konumu bu yayınlarla pekiştirilmektedir. Kadınlarımıza ‘Senin yerin sadece mutfak, ilgi alanın yalnızca giyim kuşam, üzerinde konuşabileceğin tek şey başkalarının hayatları’ denmektedir. Aslında ‘Üretimde olma! Sanatta olma! Siyasette olma! Yönetimde olma!’ denmektedir. İşin daha vahim tarafı, ne yazık ki bu programların çoğu kadın programcılar tarafından yönetilmekte, çoğuna kadın uzmanlar eşlik etmektedir. ekranın içindeki kadın da karşısındaki kadın da kuşatma altındadır.

Oysa kadınlar milletin yarısından fazladır. Çünkü kültürü kuşaktan kuşağa kadınlar taşımakta, toplumu kadınlar şekillendirmekte, nesiller kadınların elinde yetişmektedir.

Kadını hedefleyen her yozluk aileyi ve toplumu da hedefliyor demektir. Türk milletinin en güçlü yanlarından birisinin sağlam aile bağları olduğu şüphesizdir. Bu nedenle emperyalizmin ülkemizde kadını ve aileyi hedeflediği bir sır değildir. Bu yayınlar yoluyla kadın erkek, gelin kaynana, ana baba çocuk vb. aile ilişkilerinin en yoz örnekler sunularak, bilinçaltlarımıza sağlam aile yapımızı dinamitleyecek düşünceler açık, örtülü yerleştirilmektedir. Anneler bu programları izlerken, okul çağına gelmemiş çocukları da yanlarında bu yozluğa maruz kalmakta, küçücük beyinleri ve masum yürekleri bu çürümeden etkilenmektedir. Yapılan açıkça kadın ve çocuk istismarının başka bir boyutudur.

SORUMLULUĞA DAVET

Medyaya kuruluşlarına, medya programcılarına sesleniyoruz! Çeşitli nedenlerle sadece ev içi işlerle ilgilenmek durumunda kalan kadınlarımıza yepyeni ufuklar açabilecek gücünüz varken onları fasit dairelere mahkûm etmeyin! Kadını uyuşturmaya, aileyi yıpratmaya son verin! Kadının eğitim, iş, üretim, sanatsal faaliyet, gelişim olanaklarına kavuşması için köprü olun. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sesleniyoruz! Toplumu da medyayı da eğitme sorumluluğunu üstlenin. Kadını birey olarak geliştirecek, aileyi güçlendirecek, toplumsal dayanışmayı artıracak kamusal yayınları teşvik etmekte ve bunların aksi etkiyi yapacak zararlı yayınlarla mücadelede daha kararlı adımlar atın.

RTÜK’e sesleniyoruz! Zararlı yayınlara karşı denetiminizi artırın. Toplumumuzu çürütmeyi hedefleyen yayınlara izin vermeyin.

Kadınlarımıza ve tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz. Biz çok daha iyisine layığız. Bu çirkinliğe göz yummayalım. Tepkimizi koyalım. Suçluların, kayıpların yakalanması emniyetin; yargılamanın gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması mahkemelerin işidir. Bu rollere talip olup devlet kurumlarının verdiği hizmetleri özelleştirmeye kalkanlara izin vermeyelim. Medyadan iyiyi, doğruyu, güzeli talep edelim; zararlı yayınları ise şikayet etmekten çekinmeyelim, üşenmeyelim. Toplumu geliştiren yayınların yaygınlaşması da zararlı içeriklerin ayıklanması da biz izleyicilerin elinde. Gücümüzün farkına varalım. Bir dönem kitleleri zehirleyen evlilik programları nasıl toplumun çığ gibi büyüyen tepkisi ile kaldırıldı ise aynı tepkiyi gündüz kuşağını işgal eden benzeri programların hepsi için vermeli ve bu çürümüşlüğe artık dur demeliyiz!

Sonraki Haber