Kadınlar ekonomik faaliyetlerden kopuyor

İklim Masası yazarı Dr. Özlem Aslan’ın, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nden aktardığına göre Türkiye’de 2,5 milyon kadın çiftçinin yüzde 78’i ücretsiz aile işçisi olarak, yüzde 90’ı ise kayıt dışı olarak çalışıyor.

Tarım sektöründe, kadınların toprak sahibi olmaması ve çoğunlukla kayıt dışı veya ücretsiz çalışmaları, felaketler sonrasında tazminat alamamalarına neden oluyor.

Bu nedenle kadınların felaketlerin ardından toparlanıp yeniden hayat kurmaları da erkeklere kıyasla çok daha zor oluyor.

Aslan’a göre kadınların eve kapanması, ekonomik kaynaklara erişimlerini engelleyen önemli bir faktör.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NEDENİYLE SEL FELAKETLERİ ARTIŞTA

İklim temelli aşırı hava olayları ile bağlantılı olarak ortaya çıkan afetler arasında, küresel olarak en yaygın olanı seller. İklim değişikliğiyle birlikte yağışların yoğunlaşması ve deniz seviyelerinin yükselmesi, sel riskini de günden güne artırıyor. Seller, 1998-2017 yılları arasında kaydedilen iklim felaketlerinin yüzde 43’ünü oluşturuyor. Aynı süre zarfında, sellerin iki milyardan fazla insanı etkilediği biliniyor. Dünya genelinde her yıl milyonlarca insan sel nedeniyle evlerinden olurken, sel olaylarının neden olduğu yıllık varlık kayıpları yüz milyarlarca doları buluyor.

Türkiye’de görülen iklim temelli hava olaylarına örnek olarak kuraklık, sıcak dalgaları, orman yangınları, seller ve fırtınalar verilebilir. Küresel duruma benzer olarak Türkiye’de de seller – depremlerin ardından – yaşanan en yıkıcı afetler arasında. Üstelik iklim değişikliğiyle beraber yağışlardaki düzensizliğin artması, sel olaylarının da giderek artacağına işaret ediyor. Bugüne kadar oluşan zararı görmek, geleceğe dair bir fikir verebilir: Uluslararası afet veri tabanı EM-DAT’ın verilerine göre, 1948’den 2020’ye sellerin Türkiye’ye maliyeti 2,5 milyar dolara yaklaştı; ayrıca 1,401 kişi, seller nedeniyle yaşamını kaybetti.

Kontrolsüz kentleşme ve arazi kullanımında denetimsizlik, Türkiye kentlerini seller karşısında kırılgan kılan önemli nedenler arasında. Bina yüksekliklerinin ve yoğunluğunun plansız artışı, yeşil alanların betonlaşması, nehir kenarlarında kontrolsüz yapılaşma ve nehir kanallarının plansızca daraltılması plansız kentleşme pratiklerine örnek olarak gösterilebilir.

YAŞAMINI KAYBEDEN KADINLAR, ERKEKLERDEN 14 KAT FAZLA

Tüm bu etkilerinin yanı sıra iklim temelli afetler, toplumdaki mevcut eşitsizlik biçimlerini şiddetlendiriyor ve kırılgan grupların daha da kırılganlaşmasına neden oluyor. Örneğin toplumsal cinsiyet kaynaklı hiyerarşiler, bilgiye, karar alma mekanizmalara, kaynaklara ve eğitime erişim gibi konularda eşitsizlikler yaratırken, felaketler de bu eşitsizliklerin şiddetlenmesine neden oluyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre doğal afetlerde kadınların ve çocukların hayatını kaybetme ihtimali, erkeklerden tam 14 kat daha fazla. Buna ek olarak, örneğin 2004 yılında Hint Okyanusunda yaşanan tsunami sonucu Endonezya ve Sri Lanka’da yaşamını yitiren kadın sayısı, erkeklerin dört katıydı. Bunun nedenlerini inceleyen araştırmalar, durumun, toplumlardaki cinsiyet eşitsizliği ile doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.

Kadınların ve kız çocuklarının bilgiye, teknolojiye, finansal kaynaklara erişimini kısıtlayan, ekonomik gelirlerini kontrol etmelerini engelleyen toplumsal yapılar, onları iklim temelli afetler karşısında da daha kırılgan kılıyor. Örneğin, Oxfam’in 2005 yılında yayınlanan bir bilgi notu, Sri Lanka’da erkeklerin kadınlara göre tsunamiden daha kolay kurtulduklarını çünkü cinsiyet rolleri nedeniyle yüzme ve tırmanma becerilerinin daha çok geliştiğini ileri sürüyor.

Sonraki Haber