Kamalizme dahleyleyen müselman olsa…
Yeni Şafak yazarlarından İsmail Kılıçarslan Bey, kuyruğundan yakaladığı günah keçisini binlerce okurun önünde bir güzel kurban ediyor. (Yeni Şafak, 9.7.2024) Kılıçarslan Bey’e göre Arap düşmanlığı da Batı hayranlığı da “Kamalistlerden” kaynaklanıyor
İsmail Bey soruyor soruyu ve yanıt (hüküm) veriyor. “1915’te seni Çanakkale’ye asker döken İngiliz’e niye kategorik olarak düşman değilsin, hatta hayransın da Arap’a kategorik olarak düşmansın?” sorusuna nasıl cevap versin ezik Kamalist.”
Gülüp geçmeli mi, iki satırlık bir yanıt gerekir mi? Bu, bitmek tükenmek bilmeyen bir kinin ürünü mü yoksa bir siyaset taktiği mi? Yanıtı çok net değil ama şurası açık: Bu beyler 30 küsur yıldır aynı şeyleri tekrar ede ede bir siyasal etkinlik yarattılar ama işin kötüsü kendileri de bu yalanlara inanmaya başladılar.
İnsanda biraz utanma duygusu olur yahu… Üstelik lafa Çanakkale’den giriyor. Orada askere “Sana ölmeyi emrediyorum” diyen Osmanlı veziri bilmem kimdi sanki... İngiliz hayranlığını da bir güzel “Kamalcilere” yıkıyor: “Türkiye’deki Arap düşmanlığının en belirgin nedeni, seküler ve oligarşik Kamalistlerin Batılı efendilerine ‘Biz de Araplardan nefret ediyoruz, bizi de aranıza alın, bizi de kulübünüze kabul edin’ ezikliğidir.”
Batılılar karşısında eziklik duyan kimdir, kimlerdir? Son ana kadar Filistin topraklarını, Kudüs’ü savunan komutanların adlarını, savaşın bitmiş olmasına rağmen Kutsal Toprakları sonuna kadar düşmana teslim etmeyen komutanın kim olduğunu da duymamış olabilir mi acaba İsmail Bey?
BİR DE BUNLARI YAZIN
Bizim muhafazakârlar (İslamcılar) Batı’ya atıp tutarlar, Batı karşıtı görünürler ama tarih kitapları, yakın tarihin en Amerikancılarının (İngilizci) liberal muhafazakarların arasından çıktığını, Cumhuriyet tarihinin en Amerikancı siyasetçisinin kimi muhafazakarların siyasal çizgilerinin miladı olarak gördükleri Adnan Menderes olduğunu, içinden bir türlü çıkamadığımız siyasal-ekonomik-kültürel krizlerin Özal ile başladığını, Soğuk Savaş yıllarındaki büyük savrulmanın sorumlusunun liberal-muhafazakâr siyasetçiler olduğunu, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşünde Özal’ın en az Kenan Evren kadar günahı olduğunu, Abdullah Gül adındaki siyasetçinin Kraliçe’den aferin almak için kardeş Azerbaycan’ın bayraklarını yasakladığını, Müslüman düşmanı Papa İnnocente’nin heykeli önünde AB entegrasyon aldatmacasının altına imza bastıklarını, dahası Avrupa (Batı) hayalleri için Kıbrıs’ı Yunanistan’a armağan ettiklerini yazmıyor.
Dahası var. Daha dün, milletin gözünün içine baka baka Kur’ân-ı Kerim yakanlara kanat gerenleri NATO’ya buyur edenlerin, onları savunanların kim olduğunu unuttuğumuzu mu sanıyor?
Arap düşmanlığı suçlaması “Kamalistlere” yapışmaz. Tarih Mustafa Kemal Paşa’nın yaptıkları büyük hatalara rağmen Araplarla iyi ilişkiler kurduğunu, Emir Hüseyin’in oğlu Faysal’ı Irak kralı olarak ülkemizde kabul ettiğini, Araplarla günü geldiğinde bir Konfederasyon kurmayı tasarladığını yazıyor.
İsmail Kılıçarslan yanlışı yanlış yerde arıyor. Defalarca söyledik; evet ülkemizde Batı hayranları, “Soros çocukları” var, bunların günümüzde daha çok “sosyal-demokrat çevrelerde” at oynattığını da teslim edelim. Kemal Kılıçdaroğlu’ların, Özgür Özel’lerin, İmamoğlu’ların CHP’yi çoktan “Kamallerden” temizlediğini, böyle davranarak Batı’dan aferin alma peşinde olduklarını da hatırlatalım. Kaçın kurası İsmail Bey bunu bilmiyor olamaz.
SEVR’İ YIRTIP ATANLAR
M. Kemal Paşa’nın kurduğu Cumhuriyet’in temel dış politika ilkesi “Yurtta sulh cihanda sulh” idi. M. Kemal Paşa’nın önderliğindeki Cumhuriyet, Sykes- Picot gizli anlaşmasını hükümsüz hale getirdi, Sevr’i yırtıp attı, günümüzde kan gölüne dönen coğrafyada mucizeler yarattı, Ortadoğu’yu bir barış adası haline getirdi. Yakın tarihimizin en millî, en gururlu dönemi, İsmail Bey’in aklınca “Kamal” ifadesi ile laf attığı Cumhuriyet’in kuruluş yıllarıdır.
Dünyanın bütün Kılıçlı-Aslanlı İsmail Beyleri bir araya gelse bu gerçekleri değiştiremez.