Kandıra Ziraat Odası Başkanı Erol Çetin: Alım garantisi verilsin üretici şahlanır

Bakanlık bize desin ki, ben şu bölgede şu ürünü, diğer bölgede bir başka ürünü istiyorum. Ürettiğiniz ürüne alım garantisi de veriyorum desin. Bak o zaman Türk tarımındaki şahlanmayı. Kalitesinden rekoltesine kadar en az iki kat üretir Türk çiftçisi.

Türk çiftçisinin en çok yakındığı konu üretim maliyetlerinin yüksek, taban fiyatının ise düşük olması… Açıklanan her fiyattan sonra, hemen hemen her yıl üretici feryat ediyor. Mısıra verilen 30 kuruşluk artış buna en güzel örnek. Oysa maliyetler 2 yıldır anormal arttı ve artış oranı yüzde 100 ile 150 civarında… İşte bu durumu Kocaeli’nin Kandıra Ziraat Odası Başkanı Erol Çetin ile konuştuk. Çetin, üreticiye alım garantisi verilir ve planlama iyi yapılırsa tarımda üretimin artacağını belirtti.

‘NE KAZANACAĞIMIZI BİLMELİYİZ’

Sayın Başkan, maliyetlerin artmasındaki esas neden nedir sizce?

Dışa bağımlıyız. Ektiğimiz tohumdan, kullandığımız ilaca kadar her şeyimiz dışa bağımlı. Örneğin, maliyetleri arttıran en büyük etkenlerden bir tanesi mazot. Mazot fiyatları on altı liradan otuz altı liraya çıktı. Bunun yanında, işçi maliyeti, işte yakıt maliyeti, tohum maliyeti… Bunun yanında ürettikten sonra da bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Mısırda bunu gördük. Taban fiyat geçen yıl 5,7 TL, bu yıl 6 TL. Yani yüzde 5 zam.

Biz biliyoruz cebimizdeki harcadığımız parayı. Kazanacağımız parayı da biliyoruz. Ama sadece varsayım üzerinden bir sene bekliyoruz. Vay efendim taban fiyatı ne kadar olacak? Acaba ürün satılacak mı? Satıldıktan sonra ben para kazanacak mıyım? Yani niçin? Ben bir sene sonra satacağım ürünün ne olacağını bilmiyorum. Ama harcadıklarımın ne kadar arttığını biliyorum. Geçen sene 300 lira olan fındık işçisi yevmiyesi bu sene 700 lira. 15-16 liraya aldığım mazot kırk liraya dayandı. Kullanmış olduğum tarım ilaçları zaten dolar, döviz üzerinden. Bir senedir bekliyorum ben bunların karşılığını almak için. Hayal kırıklığı.

Benim şu anda fındıktan kazancım, beklentimiz tabii ki 100 lira ve üstüydü. 82 lira taban fiyat verildi. Bakıyoruz 70 lira maliyeti var şu anda. Ve ben bu 70 liraya bir sene önceden yatırım yapmışım. Ve üretici de bu artan maliyetler nedeniyle, düşük taban fiyat nedeniyle bahçesine, ürününe çok fazla da önem veremiyor. Çünkü belirsizlik içerisinde yuvarlanıp duruyor. Seneye daha kötü olacak ve ürüne verilen bu düşük taban fiyatlar bizi tarımdan kopartıyor. Ben görüyorum. Siz de göreceksiniz yarından sonra.
Konya Ovası'nda şu anda üretim yok. Urfa’da da olmayacak. Bu belirsizlikler içerisinde üretici kumar oynuyor aslında. Kumarda da kaybettik. Bu sene kaybettik. Seneye de zaten ekecek sermayemiz de kalmıyor. Yani hep sermaye yiyoruz. Hep sermaye yiyoruz.

Dışa bağımlıyız çünkü, Türk çiftçisi bugün, Rusya, Ukrayna veya Amerika çiftçisinden daha değersiz. Sanki onlar destekleniyor gibi. Onların ürünü aldığımız sürece biz onlara destek çıkıyoruz. Buğdayı, mısırı ve bilmem hangi ürünü oralardan ithal ediyoruz ve bu ithal mallarla siloları dolduruyoruz. Türk çiftçisi ürününü satmaya gelince, ambarım yok, silom yok, koyacak yerim yok. Sonuç özel sektöre mahkûm Türk çiftçisi.

Erol Çetin

‘PLANLAMA ÜRETİMİ ARTIRIR’

Dışa bağımlıyız dediniz. Dışa bağımlılıktan kurtulmak için ne yapmak gerekiyor?

Bir kere tarım politikasını baştan aşağı değiştirmek gerekiyor. Bakın biz bugün Amerika'dan şeker ithal ediyoruz. Pancar tarlalarımıza ne oldu? Şeker fabrikalarımıza ne oldu? Biz kendi kendimize şeker ihtiyacımızı karşılamıyor muyduk? Tütün. Ne oldu, bizim tütün tarlalarımıza? Tekel fabrikalarımız nerede? Biz sigarayı dışardan alacak bir ülke miyiz? Mısırımız, buğdayımız, nohutumuz… İthal etmediğimiz bir şey yok ki şu anda.

Bakanlık bize desin ki, ben şu bölgede şu ürünü, diğer bölgede bir başka ürünü istiyorum. Bir planlama yapsın bölge bölge, il il. Ürettiğiniz ürüne alım garantisi de veriyorum desin. Bak o zaman Türk tarımındaki şahlanmayı. Kalitesinden rekoltesine kadar en az iki kat üretir Türk çiftçisi. Üretim arz talep meselesidir aynı zamanda.

Evet bakanlık bir plan yapacak, bir program yapacak. Örneğin tarım alanlarını imara kapatacak, üreticiyi bilinçlendirecek, üretici ne ektiğini, neyi ekeceğini bilecek. Yani bilinçli tarım ve bilinçli üretici.
Neticede devlet bana destek verecek. Alım garantisi de var derse o ürünü en kaliteli ve rekoltesi en yüksek şekilde yapmaya çalışır.

‘PLAN SAHADA ÇALIŞMAKLA OLUR’

Bakanlığın bir tarım planlaması hiç mi olmadı?

Bakın hükümet değişmiyor ama bir hükümette tarım bakanı en az bir iki kere değişiyor. Gelen öncekinin planını değiştiriyor. O gidiyor, yeni gelen onu da değiştiriyor. Her bakan değişiminde ayrı bir plan ayrı bir program.

Tarımda reform ya da program sahada çalışmakla olur. Masa başında plan olmaz. Sahaya ineceksiniz. Sahadaki bütün çalıştayları inceleyeceksiniz. Dertleşeceksiniz, soracaksınız, paylaşacaksınız.
Aslında üretmekten yana sıkıntımız yok. Bizim planlamadan yana sıkıntımız var. Ürettikten sonra bizim elimizdeki ürünün değerini vermekte sıkıntı var. Kazancımızı, kazanacağımızı bilsek devam edeceğiz. Çünkü bizim çiftçilikten başka bir mesleğimiz yok. Biz başka bir şey bilmiyoruz.

Gençler tarımla uğraşmıyor. Neden?

Çünkü tarımla uğraşan ailesinin çektiği zorlukları görüyor. Tarımla geçimini sağlayamayacağını görüyor. Belirsizliği görüyor. Ve ne kadar üzücü ki, bir çiftçinin oğlu üretmekten kaçıp asgari ücrete mahkûm oluyor.

Sonraki Haber