'Karadeniz Karadenizlilerindir'
İki üniversitenin eşgüdümünde düzenlenen 'Karadeniz: Bir Barış Denizi' panelinde konuşmacılar Batı'nın 'Genişletilmiş Karadeniz' kavramına karşı çıktı, 'Karadeniz Karadenizlilerindir' dedi
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global İlişkiler Merkezi işbirliğinde "Karadeniz: Bir Barış Denizi" paneli düzenlendi. Panelde, Karadeniz'in jeopolitik öneminden Türk-Rus ilişkilerine, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden tarihsel perspektife kadar pek çok konu ele alındı.
Açış konuşmalarını Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak'ın yaptığı panelde, panelistler sunumlar gerçekleştirdi.
'KARADENİZ'DE EGEMENLİK SAVAŞI VAR'
İlk sunumu Prof. Dr. Ebru Canan Sokullu 'Tarihsel Perspektiften Türk Dış Politikasında Karadeniz Güvenliği' konusunda yaptı. Türk-Rus ilişkilerinin 16. yüzyıla kadar uzandığını anlatan Prof. Sokullu, özetle şunları söyledi:
"Türk-Rus ilişkilerinin genel olarak ortak uzlaşmazlık ve işbirliği alanları Kafkaslar, Balkanlar ve Karadeniz olarak karşımıza çıkıyor. 16. yüzyıla kadar geriye baktığımızda aslında bu bölge her zaman üçüncü ülkelerin çok ilgisini çekmiş. Özellikle güçler dengesi itibarıyla Avrupalı aktörlerin, daha sonra da ABD’nin bölgede etkisi olduğu görülüyor ve bir güç, egemenlik savaşı yürütüldüğünü söylemek mümkün. Bölge aslında çok aktörlü ve güvenlik ihtiyaçları bakımından da çok çeşitli güvenlik konularını içeren bir bölge."
'RUSYA KENDİNİ KUŞATILMIŞ HİSSEDİYOR'
Prof. Dr. Yaşar Onay da Rusya açısından Karadeniz’in önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Yaşar Onay, "Rusya halen kendini kuşatılmış hissetmektedir. Bir başka ifadeyle NATO’yu kendi güvenliği için bir tehdit olarak algılamakta ve özellikle sınırlarına doğru yaklaşan NATO üyelerine karşıda askeri önlemler almayı kaçınılmaz görmektedir. Rusya’nın Ukrayna konusunda aşırı hassas olması ve bu ülkenin herhangi bir şekilde Batılı ittifaklar ve askeri sistemin içinde yer almasını adeta casus belli olarak kabul ettiğini ilan etmesi, Rusya’nın güvenliği açısından baktığınızda haklı da bir zemin bulmaktadır" dedi.
Konuşmasında Donbass krizinden de bahseden Prof. Dr. Onay, "Rusya’nın Karadeniz’e açılmasını engelleme kapasitesine sahip NATO üyesi bir Ukrayna, Rusya tarafından asla ve asla kabul edilebilecek bir seçenek değildir" ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Karadeniz'de bulunan askeri gücünün son yıllarda oldukça arttığına dikkat çeken Prof. Onay, "Rusya şimdi Karadeniz'de Sivastopol ve Novorossiysk Limanı olmak üzere iki önemli limana ve iki önemli deniz üssüne sahip. 2020 yani geçtiğimiz yıl itibarıyla Rusya’nın Karadeniz Filosu'na 18 yeni savaş gemisi daha katıldı. Ve bu donanmanın gücü şu anda yaklaşık 100 gemiye ulaşmıştır ki, bu küçümsenecek bir deniz gücü değildir" diye konuştu.
'KIRIM RUSYA'NIN KALBİDİR'
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global İlişkiler Merkezi Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ise Türkiye’nin Karadeniz politikası hakkında bilgiler verdi. Türkiye’nin 'Genişletilmiş Karadeniz' kavramına karşı çıktığını belirten Doç. Dr. Yaycı, Sovyetler Birliği ile imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasına dikkat çekti. Konuşmasında Yaycı, "Türkiye, Karadeniz'de hakikaten çok iyi bir politika güdüyor. Tarihsel olarak izlediği politika Karadeniz’in bir barış denizi olmasına çok büyük katkı veriyor, vermiştir, verecektir. Çok hassas dengeleri götürüyor Türkiye. Türkiye Soğuk Savaş'ın en ateşli zamanında cephe ülkesiydi. Buna rağmen 1986’da Sovyetler Birliği ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzaladı. Bu hakikaten ciddi bir diplomatik başarıdır" dedi.
Kırım'ın durumu ile ilgili olarak da konuşan Doç. Dr. Yaycı, şöyle sürdürdü: “Ruslar Kırım'a acayip düşkündürler. Kırım'ı kalpleri olarak görürler. 'Kırım Rusya’nın kalbidir' derler. Ukrayna da çeper anlamındadır. İlk Rus Krallığı Kiev'de kurulmuştur. Ruslar 'Ukrayna'yı Kruşçev'in aptallığıyla kurdurduk, Kırım'ı da Yeltsin'in sarhoşluğuyla kaybettik' sözünü kullanırlar. Kırım'daki Sivastopol Limanı ilhaktan önce 20'şer yıllığına kiralanırdı. Kırım Ukrayna da olduğu dönemde bile Sivastopol Limanı'nın bir tarafında Ukrayna Donanması, bir tarafında Rus Donanması olurdu. Ruslar orayı her zaman kendi limanları olarak görürdü. Kırım'ın ilhakından sonra da Ukrayna'nın Donama Komutanı bile Rus tarafına geçti. Ukrayna gemi komutanları Rusya'ya iltica etti.”
AZAK DENİZİ İÇ DENİZ OLARAK DEKLARE EDİLDİ
Son günlerde Azak Denizi'yle ilgili önemli bir gelişme de olduğunu aktaran Cihat Yaycı, şu bilgileri paylaştı:
"Azak Denizi'nde Kerç Boğazı'nın üzerine Ruslar bir köprü yaptılar. Bu köprünün inşaatına ilhaktan önce başladılar. Şimdi Ruslar, Azak'ın bir iç deniz olduğunu ilan ettiler. Azak'ın iç deniz olmasının şartı şudur: Körfez'in ağız genişliği karasularının iki katından daha az olması lazım. Kerç Boğazı bunu sağlıyor. İkinci şart ise bütün kıyılarının bir devlete ait olmasıdır. Şu anda Azak Denizi'nin batı kıyıları Ukrayna'nın elinde görünüyor. Fakat Rusya, Azak Denizi'ni bir iç deniz şeklinde deklare ederek Azak Denizi'nin batı kıyısının Ruslar tarafından ilhak edileceğinin işaretini veriyor. İç deniz deklarasyonu niyet beyanıdır."
Türkiye’nin daha önce yapmış olduğu bölgesel işbirliklerini ve Karadeniz’de yaşanan krizleri de anlatan Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türkiye’nin politikasını şu cümlelerle özetledi:
"Türkiye’nin Karadeniz'de temel ilkesi sahiplik. Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin, aktörlerin müdahalesini istemiyoruz. Çünkü Karadeniz stratejik merkez, enerjik merkez, enerji merkezi güzergahı. O yüzden Türkiye 'Karadeniz Karadenizlilerindir' anlayışı içerisinde hareket ediyor. Ve bu çok önemli. Onun için Türkiye Karadeniz'de deniz güvenliği konusunda kıyıdaş tüm ülkelerle işbirliği ve eşgüdüm sağlanmasını öngörüyor.”
KAYIP DENİZALTI 600 METREDE OLABİLİR
Bali Adası açıklarında eğitim görevi sırasında çarşamba günü kaybolan Endonezya Donanması'na ait Nanggala denizaltısının, 53 kişilik mürettebatı ile 600-700 metre derinde olmasından endişe ediliyor. Savaş gemileri ile aranan denizaltıda mürettebatın bugün akşam üzeri saatlerine kadar yetecek oksijeni bulunuyor.
Endonezya Donanması, kayıp denizaltının dalış yaptığı yere yakın noktada tespit edilen petrol sızıntısının, yakıt deposu hasarına veya mürettebatın yolladığı bir sinyale işaret edebileceğini bildirdi. Denizaltının kaybolmadan önce son kez sinyal gönderdiği bölgenin 600 ila 700 metre derinliğe ulaştığı belirlendi