Karikatürist Akın Çavdarlı, günümüz mizahını anlattı

Mizahın modasının geçmediğini belirten karikatürist Akın Çavdarlı, ‘Yaşadığımız hayattaki türlü durumların saçmalığı veya ikilemi kalemimi harekete geçiriyor’ dedi

Köklü bir mizah geleneği olan Türkiye’de özellikle karikatür hemen hemen her dönemde tartışılıyor. Mizahın konusu, sansür ve baskı, mizahçının sorumluluğu sıkça ele alınan başlıklar.

Karikatürist Akın Çavdarlı’yla günümüz mizahını konuştuk.

- Pandeminin ardından Türkiye’de mizah yeniden dikkat çekmeye başladı. Özellikle de politik espriler. Ancak bunlar yüzeysel laf sokmalardan öteye geçmiyor. Genellikle de stand up gösterilerinde yalnızca politik bazı şakalar yapılıyor. Siz günümüzde mizah ve politika ilişkisini nasıl görüyorsunuz?

Mizah asla modası geçmeyen bir ifade ve toplumsal tebessüm içeren rahatlama aracıdır. İçinde zekâ kalitesi ihtiva edince de tadından yenmez. Amma velakin, bizde politik mizah denilince anlaşılan siyasetçiyle dalga geçilmesi oluyor.

O yüzden de tam bu noktada; kişilerden ziyade uygulamaları mizaha malzeme etmenin, daha ideal ve zor olan bir üretim biçimi olduğunu düşünüyorum. Sözü geçen stand up gösterilerinin ise genelde amacı, popülist bir kitleyi, politik figürlerin genel geçer taklitleriyle güldürüp alkışlarını almak oluyor.

Tribünlere oynamanın vazgeçilmez kolaycılığı yurdumda epeydir var ve olmaya da devam edecek haliyle. Hakaret halini alan mizahın sınırlarını ise yargı belirliyor. Keşke otokontrol makinemiz her daim otomatikman çalışsa da kurtulsak şu “Yine bir karikatürist çoğunluğun değerlerini alenen aşağılama suçuyla dava edildi” haberlerinden... oysa nalına mıhına eleştirilecek o kadar hatalı uygulanan tarım, hayvancılık, sanayi politikaları at koşturuyor ki... O atları çalanların Üsküdar’a geçmelerinin önüne geçmek için keskin kalemler çekilmeli!

MİZAH DERGİCİLİĞİ GÖREVİNİ İNTERNETE DEVRETTİ

- Türkiye’nin karikatürde ve mizahta ciddi bir birikimi var. Bugün bu birikim yeterince değerlendirilmiyor mu?

Anadolu, Anadolu olduğundan beri üzerinden eksik olmayan yüzlerce kayzer, kral, hakan, bey, padişah geçti. Her hükümdar ise var olan halkı kibarca vergilendirmek suretiyle korumasını üstlendi. Artık kimi kimden korudular bilemeyiz ama halk ezildiği zaman başını kaldırmaya cesaret edemediğinden, zeki köy filozoflarının hükümdarın baskılarına karşı kulaktan kulağa söylediği ince taşlamalarıyla moral bulup kendileri söylemişçesine rahatlıyorlardı.

Diyojen’den Hoca Nasrettin’e, Ziya Paşa’dan Neyzen Tevfik’e kadar belki de yüzlerce hiciv ustası meddah ve halkın taşlamacı ustaları taşlarını hep gediğine koydular! Bugüne gelecek olursak; her köy kahvesinde mutlaka bir yöre komiği veya sazıyla laf sokmoloji ustası aşıklar olur. Şehirlerde ise gavurcası sitendap olan Türkçesi “ayakta durup komik şeyler anlatması beklenen” zat olan komedyenler vardır.

Depolanabilir videoların olduğu günümüzde, kişisel performanslar çeşitli ortamlarda alıcısıyla buluşmakta. Geçmiş yıllarda popüler olan mizah dergiciliği görevini tamamlayıp internete devrettiler. Mizahtaki bu geçiş süreci tüm hızıyla devam etmekte. Mizah birikiminin yeterince değerlenip değerlenmediğine gelince; tabii ki değerlendiriliyor. Tıpkı eski camlardan yeni bardaklar olması gibi...

HAYATTAKİ SAÇMALIKLAR KALEMİMİ HAREKETE GEÇİRİYOR

- Karikatüristlerin bir kısmı baskıdan ve sansürden şikayetçi. Gerçekte böyle bir durum var mı siz çizerken ne hissediyorsunuz?

Başta da dediğim gibi, karikatüristin baskıya karşı ne tür bir tepki verebileceği ile ilgili bir durumdur bu. Şahsen hakaret, aşağılama, hedef varlığın fiziksel eksiklikleriyle dalga geçmek benim kalemimde yok. Yaşadığımız hayattaki türlü durumların saçmalığı veya ikilemi kalemimi harekete geçiriyor. Şahsım mümkün olduğunca Akın Çavdarlı ile yarışıyor. İzleyenlerimin sıkılmadan mesajımı eğlenerek aldıkları anda, kendilerini iyi hissetmeleri hoşuma gider.

BİR DEĞERLENDİRME TERAZİM VAR

- Bir karikatürist çizerken en başta neyi düşünmeli? Nasıl yola çıkmalı?

Keşke “şöyle olmalı böyle olmalı” diyerek kuleden seslenebilecek bir kalıbım olaydı. Ama yok! 60 yaşıma yaklaştım iyi kötü bir değerleme terazisi aldım kendime. Yolda, orada, burada, ana-baba akım, hısım akraba, gelmiş-geçmiş, eş-dost, tarih, siyaset, ıvır-zıvır çer-çöp vs… Ne aklına gelirse, tüm bunların titreşim sağanağı altındayızdır aslında.

Terazimin kefesi diyor ki; “Bu sefer de şunun karikatürünü yap” Tabii “yap” deyince de olmuyor, espri için odaklanma sıkıntısını aşacaksın, hasta olmayacaksın, aç karnını doyurabileceksin vb. Konunun taslağını çalışıp sunuma hazırlanmaya başlayabilirsin ey Akın Çavdarlı. Sonrası çok kolay!

- Son olarak Türkiye’de mizahın yüzeyselleştiğini düşünüyor musunuz?

Mizah yüzeyselleşmedi sadece tüm yüzeyler kayganlaştı ve hayatın kendisi daha komik bir hal aldığından güldüğümüz gerçeklerin üzerine bir de komiğini yapmak zorlaştı. Bir zamanlar haklarını alamamış dergi çalışanı mizahçıların uykusuz gözlerinden akan yaşların alın teriyle birleşerek ıslattığı kağıtlardaki mizah yazılarını ve karikatür orijinallerini alan-çalan ve sahne komedisi grubu kuran tüccarlar alıp TV skeçlerine, filmlerine çevirip zenginlediler.

Ardından kalan kırpıntılar da internet ortamlarında meze olarak paylaşılıyor. Herkese göre bedava mizah var. Umarım geçmişin mizah mirası çarçur olmadan yeni mizahçıların yeşereceği güzel ortamlar olacak.

Sonraki Haber