Karikatürist Akın Çavdarlı: Muhalif mizahta kaliteyi artırmalıyız
Akın Çavdarlı, TV’deki ‘Karikatür Hareketi’ ve sosyal medyadaki programlarıyla, karikatüre ilgiyi artırıyor. İzleyicinin gönderdiği çizimleri de değerlendiren Çavdarlı, dijital çağın bu sanata getirdiği olumlu ve olumsuz yönleri Aydınlık'a anlattı.
Karikatürist Akın Çavdarlı’nın Ulusal Kanal’da hazırlayıp sunduğu “Karikatür Hareketi” adlı televizyon programı, izleyicinin beğenisini topladı. Çavdarlı ile karikatür sanatına nasıl başladığını ve 50 yıllık çizerlik geçmişi süresinde karikatürün geçirdiği dönüşümü konuştuk.
-
Klasik bir soruyla başlayalım. Karikatüre ilginiz nasıl başladı ve nasıl gelişti?
Çocukluk döneminde genel bir yaklaşım oluyor; müziğe veya resme yönelme. Benim ise resme kayma nedenim ortaokul müzik öğretmenim sayesinde oldu! Şöyle ki, -ne hikmetse- zorunlu olarak bir blok flüt satın alıp çalmamız gerekiyordu. Tabii ki alındı ve kulakları tırmalayan aşırı amatör flütçüler olarak 36 sınıf arkadaşımızla “merdiven” adlı eseri yorumlamaya başladık. İnanın orada en azılı katillere bile suçlarını flüt yoluyla itiraf ettirebilirdik. Gel zaman git zaman ben oyuncaktan hallice olan bu plastik flütle şarkıyı çıkarmayı başarmıştım. Yaşam şartlarının oldukça yorduğu aileme verdiğim ıstıraba dayanmaları hala gözlerimin önündedir, sağ olsunlar hala hayattalar.
İkinci dönem müzik öğretmeni sadece bana “söyle velin gelsin oğlum!” dedi? Sınıf içinde yüzümü kızartan bu durumun hemen akabinde annem telaşla okula geldi. Bu arada kadıncağız eğitim hayatım boyunca sadece veli toplantılarına gider ve “oğlunuz maşallah çok uslu” şeklinde tuhaf bir takdir alırdı. Bu kez “acaba n’oolmuştu da okula çağrılmıştı?! “Akşam evde, konunun çok dramatik bir şikâyet olduğu ortaya çıktı: flütün oyuklarına göre (şimdi hatırlamıyorum) sağ el üstte sol el altta olması gerekirken ben ters bir şekilde tutarak çalıyormuşum! Öğretmen birkaç kez düzelt demesine rağmen yapamamıştım ve nedenini de söylemeye utanmıştım –ergen çocuğun anlamsız utanmaları vardır- Adam da dik başlıyım sanıp velimi çağırmıştı. Oysaki olaydan birkaç yıl önce bisikletten düşüp sol kol bileğimi kırdığımda, babam tanıdık bir kırık çıkıkçıya götürmüş; adam da sandık tahtalarıyla falan bağlamıştı. İyileştiğimde ise bileğim yanlış kaynadığından dolayı hareket kısıtı olmuştu. Bu yüzden plastik flütü lâyığıyla kavrayamıyor ve bunun nedenini utancımdan açamamıştım. Annem de ilkokul mezunu bir kadıncağız olarak olayı tam tahlil edemediğinden müzikten ancak kısa adı “ökk” olan ‘öğretmenler kurulu kararıyla’ utanç içinde geçmiştim. İşte benim resmi seçerek oradan karikatüre geçiş hikâyemin kırılma noktası bu oldu. İşte şu an benimle dünyanın en enteresan flüt çalabilen virtüözü olarak röportaj yapma şansını kaçırmanıza da o duyarsız müzik öğretmenim neden olmuş olabilir.
HERKES ÇİZİMLERİNİ GÖNDEREBİLİR
-
Siyasetin ve dünya sorunlarının ağırlığı altında gerilen televizyon izleyicisi, mizah ile bir nefes alabiliyor. Siz de Ulusal Kanal’a böyle bir ferahlama getirdiniz. İzleyiciden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Yaklaşık yarım yüzyıldır kalemi hiç elimden bırakmadım. Bu sırada yüzlerce çizgi severle çeşitli konularda hasbihal etme şansımız oldu ve oluyor. Ülke siyasetindeki dalgalanmalara da bu süreçte ister istemez tanık olduk. Bir karikatürist olarak tüm politik stratejilerle şüpheyle yaklaşarak, irdelemek ve hakkaniyetli bir çıkarımla çizmek zorunda kalıyorsunuz. İmza sahibi olarak, bir konudaki çizimime bir süre sonra baktığımda; “Tüh ya! Yanılmışım. Kandırmışlar beni, Allah affetsin…” tarzı bir kaytarma şansım yok maalesef. Hamuruna “Emek, Namus, Vatan” şiarı katmış bir toplulukla tanışınca, insan ister istemez o ekmeğin bir parçası olmanın kaçınılmazlığıyla kendini iyi hissediyor doğal olarak. Mustafa Kemal Atatürk’ün insanüstü enerjisiyle, fikirleri, pes etmez bir savaşçı ruhu, bilim-sanat-edebiyat’a verdiği önemi, tarım, hayvancılık, sağlık, eğitim, sanayi devrimleri ve komşu devletlerle barışı sağlayarak bize hediye ettiği ‘Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ söz konusu olunca; gözü kapalı bu davaya destek olmak için elinizde avucunuzdakiyle bu ailenin doğal bir ferdi oluveriyorsunuz. Elimde derdimi aktaracak kalemim vardı, ben de çizimlerimle bu dürüst samimi camiaya katkım olur diye düşündüm. İzleyenlerin gözü önünde, ‘bir karikatür çizimi nasıl oluyor?’u göstererek pek örneği olmayan farklı bir arka plan tanıklığı sunuyorum. Burada önemli olan diğer bir görevim ise, mümkün olduğu kadar izleyenlerin kağıda bir şeyler çizmenin kendilerine getireceği mutluluk duygusunu yaşamalarına vesile olmak. Kimse ceninken çizer değil, sonradan başlamalarını sağlayacak kolaylıklar mevcut. Örneğin onlar için “yazacakları kelimeyi karikatüre kolayca çevirecekleri bir teknik gösteriyorum. Ulusal Kanal TV ve dijital platformlarını takip edenlerin ulaşabilecekleri birçok kısa ama etkili örneklerim hizmetlerinde. Yakında “Dayı, ağabey, dede, nine, çocuk vb. yazarak aile karikatürlerini kolayca çizebilecekler. Bu haftadan itibaren ise izleyenlerimin yaptıkları karikatürleri bana kolayca ulaştırabilmeleri için “Karikatür Hareketi Whatsapp Hattı”nı açtık. Çizimleri hakkında elimden geldiğince, dilim döndüğünce değerlendirmeye çalışacağım.
‘TEKNOLOJİK HIZLILIK ÇİZERLERİ İŞSİZ BIRAKTI’
-
Ülkemizde karikatür dergilerinin popüler olduğu doksanlı yılların ardından karikatür yayıncılığı nasıl bir dönüşüm geçirdi?
Bence tamamen hayatın doğal akışında, teknolojik olarak ne tür gelişmeler yaşandıysa benzeri bir süreç de fiziksel yayıncılıkta yaşandı ve yaşanmaya devam edecek. Mizah, pratik zekânın hızla dolaşıma girmesinin başlıca yollarından biridir. Teknoloji hız ile ekonomiyi yan yana getirerek kolaylık sağlar. Eski ve değerli olan her şeyi özlemle anmak da insan psikolojisine iyi gelir. Hele de az kalan bir şeyse değerini ve elde edilen hazzı katlar. Eski bayramlar ve alınan harçlıklar, babaanneden kalan dentelli yastık kılıfı, sürahi vb. Mizah dergilerini çıkar çıkmaz alıp koklayan bir çocukluğum oldu ama bugünden baktığımda o zamanın espri anlayışları da az kanallı TV paralelinde oluştuğundan günümüzde karşılık bulamaması çok normaldir. Çizgi kalitesine gelince burada tamamen tam tersi bir gelişim söz konusu. 70’li 80’li, 90’lı yıllarda çıkan mizah dergilerinin yetenekli çizerlerinin yer aldıkları çok satan dergileri para vererek alıyorduk böylece çizerler de para kazanabiliyorlardı. Buna karşılık çizerler eserlerine daha fazla özenerek, geliştirerek kendi aralarındaki rekabeti daha istekli besleyebiliyorlardı. Çizgiler özenli, tarzlar çeşit çeşit idi. O zamanlardan ilk aklıma gelen ve beğendiğim çizerler Necdet Şen, Ergun Akleman, İlkin Deniz, Mahmut Karatoprak, Kemal Aratan, Ergün Gündüz… Birçok da şu anda hayatta olmayan çok kaliteli çizerlerimiz mevcuttu, başta da benim kuşağın üzerinde orantısız bir etki bırakan Oğuz Aral unutulmaz. Tabii dergi okuma potansiyeli taşıyan kitlenin üzerinden geçen mahşerin 4 atlı teknolojisi ‘telefon, tablet, bilgisayar, internet’ işin içine girince, bedavacılığın inanılmaz cazibesiyle beleş karikatürlere iki gülüp sağa sola yayma arzusu ve hızlılığı çoğu çizerimizi sudan çıkmış balığa döndürdü ve ayakta kalabilmek için süreye ihtiyaçları oldu. Lakin acımasız bir teknolojik hızlılık birçok çizeri işsiz, aşsız, dergisiz, gazetesiz bıraktı. Gün sonunda ise elimizde kalan ise; bir avuç çizerimizi pamuklara sarmak ve onları yaşatarak çoğalmalarına destek olma arzusu. Dijitalde dünyada yetenekli birçok mizah üreticisinin içeriklerini hızla dolaşıma soktuğu zamanlardayız. Çizer kalitesinde olmasa da mizah çeşitliliğinde oldukça gelişme sağlanmış durumda, umarım yeni karikatür sanatçıları da azalmadan artış gösterecekler ve hayatlarını bu teknolojinin olanaklarından elde edeceklerdir. Dijitalden para kazanan karikatüristler ufak ufak yeşerme sinyalleri veriyor ne mutlu ki.
‘MUHALİF MİZAHTA KALİTE DÜŞTÜ’
-
Eskiden siyasetçilerin mizaha çok töleransı vardı hatta hoş karşılarlardı. Şimdi ise siyasetçilerin ne mizahçılara, ne birbirlerine tahammülü var. Öte yandan eskiden çok okunan mizah dergileri şimdi dar bir sözde muhalefet çizgisine hapsedildi. Daha kötüsü Türkiye karşıtı konuma düşüyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mizah yazarçizerliğinin sükseli çağı olan zamanlardan bahsettik, tabii o yıllardan kalma ve her zaman tatlı olmayan itici şımarıklıklar da gördü bu gözler. Mizah zekânın tebessüme yol açarak aklımıza ettiği bir iltifattır benim için. Karikatür çizerken bazı ilkelere dikkat etmek zordur ama değerlidir benim için. Örneğin; konu şahıs ne kadar bana hitap etmese de, işime saygıdan dolayı onun fiziksel farklılıkları veya eksikleriyle dalga geçmem, hakaret etmem, yanıltıcı bilgi katmam, bir topluluğun değer yargılarını rencide etmem, bel altı kolaycılığına dalmam, seksist yaklaşımlardan uzak dururum, küfür, hakaret vs etmem. Bir dönem dergi yayıncılığında çok satma uğruna dergi liderleri ucuz popülizm kolaylığına su taşıdılar ve bu kaliteli kemikleşmiş mizah okurunu küstürerek uzaklaştırdı. Dergiler ayrıca muhalif mizahta kaliteyi bayağı düşürdüler. Solculuğun, Atatürk ilkeleriyle çeliştiği yanılsamasıyla Türkiye Cumhuriyeti karşıtlarıyla aynı alana sürüklendikleri gerçeğiyle yüzleşmekten kaçındılar. Hal böyleyken emperyalist bölüşücülerin ekmeklerine reçel sürüp durdular. Neyse ki sağduyu her zaman gerçekleri yansıtarak ayna misali zamanı gelince ortaya çıkıyor. Komünistler, Türk solu, sağı ve ortası mevzu vatan olunca sathı müdafaada saf tutmaya başladığı zamanlara geldiğimize şahit oluyoruz. Marjinal savrulmalar ise her zaman satışa hazır olarak yabancı istihbaratların buzdolaplarında ilk günkü tazelikleriyle muhafaza edilecekler haliyle.
‘KİMSEYİ CEVAPSIZ BIRAKMIYORUM’
-
Youtube kanalınızda karikatür yapmayı öğrettiğiniz videolarınıza ülkenin dört bir yanından karikatüre meraklı gençler ilgi gösteriyor. Bu ilgiyi ve merakı neye bağlıyorsunuz?
“Akın Çavdarlı Karikatür Çizim” Youtube kanalı, kendine özgü bir iletişim dilini yakaladı. İzleyenlerin dürtmeleriyle yeni içerikler hazırlamaya gönüllü bir kanalımız var. Takipçiler, çizerin arka planındaki 50 yıl mizahla kavrulmuşluğun detayını bilmeseler de sohbetle 5-10 dk.’da çizdiği karikatürlere baştan sona tanık olmanın keyfini yaşıyor. Binlerce abonemin arasında Türkiye, Azerbaycan, Almanya ve birçok ülkeden çizgi sever kalem dostu genç arkadaşım var. Birçoğu başlangıç seviyesinde ilgiyle takip ediyorlar. Sadece sohbetlerimi dinleyen ve bazen dinleyerek uyumayı sevenler bile var. Rahatlatıcı ses tonum olduğu iltifatlarını pek çok kere almışımdır. Kolay çizim tekniklerimin alıcıları ise pek çok, milyonlarca izlenen ‘yazarak kolayca çizim’ videolarıma yapılan iltifatlı yorumlar hakkında mütevazı olmam zor. Çizdiklerini gönderen arkadaşlarımın değerlendirmelerini mutlaka yaparım. Cevapsız bıraktığım hiçbir yorum, gönderim, etkileşim yoktur diyebilirim. Yalnız şunu çok net gördüm ve paylaşmak istiyorum: Videolarımda pek çok özel günler hakkında kolay çizim tüyoları mevcuttur. Bu günler hakkında resim veya grafik vs öğretmeni, genelde çocuklara 29 Ekim, 19 Mayıs veya bir karikatür çizin gibi ödevler veriyor. Bu kardeşler de benim videolardan bakıp yapıyorlar ve şahane notlar alıyorlar. Sonra da bana teşekkür yorumları atıyorlar sağ olsunlar. Burada enteresan olan, keşfettikleri bendenizi asla başkalarına bahsetmiyorlar, paylaşmıyorlar ki öğretmen fark edip not kırmasın diye. Sevgi paylaştıkça tıklanır ama olan bana oluyor ama çok da takılmıyorum tabii.