Kemalizm-Sosyalizm tartışmaları ışığında: Denizler/Mahirler ve Devlet

Denizlerin de Mahirlerin de hedefinde Türkiye Cumhuriyeti değil emperyalizm ve gericilik vardı. Emperyal devletlerin bölücü emellerine alet olanların devrimcilerle işi olmaz. Denizleri/Mahirleri PKK bölücülüğüne alet etme çabası, gülünçtür, gaflettir

Aydınlık’ın Deniz Gezmişlerin idam gününe denk getirerek başlattığı “Sol” tartışması, kanımca derinleştirilerek devam ettirilmeli. Toplumun büyük bir düşünsel kargaşaya itildiği, at iz ile it izinin kolayca, sık sık iç içe geçtiği koşullarda insanlarımıza ışık tutmak, büyük görev olarak önümüzde duruyor.
Unutmayalım, dostu düşmanı birbirinden ayırmak stratejik düşüncenin esasıdır.

Denizlerin idam edildiği 6 Mayıs tarihi hâlâ bir toplumsal vicdan muhasebesine vesile oluyor. Öte yandan, bu trajik olayı kullanarak kendi düşüncelerine ortam yaratmak isteyenler de çıkıyor. PKK’ya yakın Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanan, Doğan Durgun imzalı “Deniz, Mahir ve Kemalizmden Sosyalizme” başlıklı yazı buna örnek.

Denizlerin (THKO) savunması, deyim yerinde ise 61 Anayasası güzellemesidir. Savunmanın omurgasını “Anayasayı ihlal eden biz değiliz, iktidar sahipleridir” savı oluşturur.

KATMANDU YOLUNDAKİ ÇİÇEK ÇOCUKLAR…

Yazar Doğan Durgun, Adıyamanlı imiş. İzmir’de iktisat tahsil etmiş. Şimdilerde şiirler yazıyormuş. Şiiri bir “çığlık” olarak görenlerdenmiş. Aydınlık’ın genellikle “sahte sol” diye nitelediği bütün yayın organlarda boy göstermiş; her neyse…

Doğan Bey yazısına bir sosyo-ekonomik gelişme tahlil ile başlıyor. Çok önemli yanlışlarla-tutarsızlıklarla dolu bir tahlil ama önemi yok bu eleştiri açısından. Dahası, yazı 68 tahlili ile iyice karışıyor. Katmandu yolundaki çiçek çocuklar, ülkedeki gençlik olaylarına karışıyor vb… Bu tür yanlışların da fazla önemi yok.

Gelelim can alıcı sava: Durgun’a göre Denizler (Mahirler de o kategoride) devleti kafalarını taşa (devlete) vura vura keşfetmişler. Ve böylece Marksist Leninist olmuşlar.

Durgun aynen şöyle yazıyor: “Denizler ve Mahirler mücadele başlayınca devleti tanımaya başladılar. Ve Kemalist ideolojiden kopuş başladı. Kemalist Sol’dan m-l’e evrildiler. Onlar bu kopuşu yaşamasaydı devlet ne Deniz ne de Mahir’i infaz ederdi.” (abç)

Yazı tahmin edileceği gibi Castro ile Che ile hatta Ho Şi Mihn güzellemesi ile devam ediyor.

Yazı önemli değil ama “Denizler kafayı vura vura devleti keşfettiler ve dönüştüler” savı önemli.

Mahirlerin savunması 61 Anayasası hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “61 Anayasasını savunan halktır… 61 Anayasası bize engel değildir ki… Niçin ilga edelim onu!

DENİZ’İN VE MAHİR’İN SAVUNMALARI

1971 hareketi hakkında yazılan çizilen şeylerin çoğu gibi bu yazı da afaki, bir şeye dayanmıyor. Önce yazı yanlışları düzeltelim.

Denizlerin (THKO) savunması, deyim yerinde ise 61 Anayasası güzellemesidir. Savunmanın omurgasını “Anayasayı ihlal eden biz değiliz, iktidar sahipleridir” savı oluşturur. Savunma şöyle sonlanır: “Bizler Amerikan emperyalizmine karşı mücadeleyi ilk şart gördüğümüz için silaha sarıldık. Tek amacımız budur. Yoksa savcının iddia ettiği gibi Anayasa’yı ortadan kaldırmak için değil” (abç) (THKO Savunma, 68 ‘liler Birliği, 2. Basım 2016, İstanbul)

THKO savunmasında döne döne emperyalizme karşı mücadelenin önemi vurgulanıyor ve “Ya bağımsızlık ya ölüm, gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.” Deniyor. (abç) (age, s. 60)

Mahirlerin (THKP-C) savunması şöyle başlar: “Burada yargılanan, mahkûm edilmek istenen sadece bizler değiliz. Şu an 27 Mayıs Anayasasının toplumsal içeriğini oluşturan ileri fikirlerle, milli kurtuluşçu sosyalist fikirler ve bu fikirlerin potansiyel gücü olan halkımız, şahıslarımızda simgeleşmiş olarak sanık sandalyesinde oturuyor…“ (abç) (THKP-C Savunma, 68’liler Birliği, 2.baskı 2016, İstanbul)

Mahirlerin savunması 61 Anayasası hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “61 Anayasasını savunan halktır… 61 Anayasası bize engel değildir ki… Niçin ilga edelim onu! (abç) (age, s.132)

Mahirlerin savunması millî kurtuluşçu güçleri “sosyalistler ve asker sivil aydın zümrenin sol kanadını oluşturan gerçek Kemalistler” ‘abç) (age, s.135) olarak niteler. Mahirlerin savunması noktayı şöyle koyar:
“Seçtiğimiz yol Gazi Mustafa Kemal’in açtığı yoldur.
Parolamız Ya İstiklal Ya Ölüm
Hedefimiz İstiklali Tam Türkiye’dir. (abç) (age, s.140)
İşte böyle Doğan Bey. Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma gibi bir âdeti vardır.

‘KAFAYI TOSLAMA’ SAVI VE GERÇEKLER

Bu kadar kanıttan sonra Doğan Bey’in saçmalıklarına yanıt yetiştirme çabama içerledim doğrusu. Her şey ortada. Zaten olay idrak sorunun ötesine geçiyor, bölücülük kastı açıkça ortaya çıkıyor. Denizler devleti kafayı vura vura keşfetmişler haaa!

Bu tür yazarlar her sakallıyı dedeleri sanıyor. Yıkılacak devlet var, savunulacak/korunacak devlet var. Denizlerin de Mahirlerin de hedefinde Türkiye Cumhuriyeti değil emperyalizm ve gericilik vardı.

Bir iki küçük anı ile bağlayayım yazıyı;

Deniz Gezmiş 1969 yazında Filistin kamplarına gitti orada eğitim gördü. Döndüğünde haftalarca kaldığı SBF yurdunda üzerinde Filistin gerillası, yakasında Ho rozeti vardı.

Sosyalist oluşu daha eskilere dayanır. Ancak hiçbir zaman milli devlete, Cumhuriyet’e saldırmadı, halkın geniş kesimlerinin Anayasal haklardan yararlanması için mücadele etti.

Çok zeki, birikimli Deniz’in (Mahir’in) tuttuğu yolun çıkmaz olduğunu baştan beri ayırdında olduğuna inananlardanım. Deniz’inki (Mahir için de söylenebilir) “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak” dizelerine yansıyan bozuk düzene bir isyan çığlığıydı.

Bu satırların yazarı hem Denizlerin hem de Mahirlerin tuttukları halktan kopuk mücadele yollarını baştan itibaren var gücü ile eleştirenlerdendir. Ancak bu husus, Denizlerin-Mahirlerin Cumhuriyet’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı değerli vatan evlatları oldukları gerçeğini değiştirmez.
Denizler-Mahirler, tıpkı Nâzım gibi, Cumhuriyet’in aziz evlatları olarak toprağa düştüler.
Emperyal devletlerin bölücü emellerine alet olanların devrimcilerle işi olmaz.
Denizleri/Mahirleri PKK bölücülüğüne alet etme çabası, gülünçtür, gaflettir.

Bu satırların yazarı hem Denizlerin hem de Mahirlerin tuttukları halktan kopuk mücadele yollarını baştan itibaren var gücü ile eleştirenlerdendir. Ancak bu husus, Denizlerin-Mahirlerin Cumhuriyet’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı değerli vatan evlatları oldukları gerçeğini değiştirmez.

Sonraki Haber