Kendi Gökkubbemiz Yahya Kemal yedinci yılında

2018 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosunda perde açan 'Kendi Gökkubbemiz: Yahya Kemal' oyunu 22 -23-24-25-26 Ekim 2024 tarihlerinde seyircilerle buluşacak

Sönmez Atasoy’un kaleme aldığı, Okday Korunan’ın yönetip oynadığı Kendi Gökkubbemiz: Yahya Kemal 22 -23-24-25-26 Ekim 2024 tarihlerinde Üsküdar İstanbul Devlet Tiyatrosu Stüdyo Sahne’de saat: 18.00’de seyircilerle buluşacak.

2018 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosunda perde açan oyun 2019 yılında Direklerarası Ödülleri jürisi tarafından ‘Tablo Dalında En İyi Oyun Ödülü'ne değer görülürken, aynı yıl 25. Türkan Kahramankaptan ‘En İyi Oyuncu Ödülü’ne de değer görüldü.

Bu sene yedinci yılında İstanbul Seyircisi ile buluşan oyun yoğun 31 Ekim 1958 gecesinden kopup sahneye gelen bir bedende Canân’ı anlatıyor:

“Cânan aramızda bir adındı,
Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
Bir sâhile hem şerefti hem şan,
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi'ri hatırlatan kadındı.” (Erenköy’ünde Bahar – Yahya Kemal)

KÖKÜ MAZİDE OLAN BİR ÂTİ OLARAK SESLENİYOR

Şairin mısralarla buluşan anıları edebiyat, tarih, siyaset, aşk ve insanı sözcüklerle yoğurduğu bir bütünde tamamlıyor. İstanbul sevgisi, salonla sahneyi Yahya Kemal öznesinde buluşturuyor. İstanbul kokan bir rüzgâr esiyor. Yahya Kemal, kökü mazide olan bir âti olarak sahneden salona sesleniyor:

“Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden
Ve ondan anlayamayan bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarla rûh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını” (Eski Mûsıkî – Yahya Kemal)”

“Kimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz!
Yâhut da her sabah uyanık kimselersiniz!” (Üsküdar’ın Dost Işıkları – Yahya Kemal)

Aşiyan’dan sesleniyor bu kez. Sınır tanımayan sevgisiyle, Hâmûşân’ından (sessizler evinden). Üsküdar DT Tekel Sahnesi’nde ağırlanacağı anı fısıldıyor bir şiirinin gerisinden.
“Derler bilir hakîkati yüzlerce feylesof;
Bir kısmı şek ve şüphede, bir kısmı hayli kof;

Aksetmiyor çoğunda fikirler ayan beyan.

Hayyâm imiş hakîkati az çok fısıldayan.” (Düşünüş – Yahya Kemal)
“Nice revnaklı şehirler görülür dünyâda,
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.” (Bir Başka Tepeden –Yahya Kemal)

Aruzun son temsilcisine saygı ve sevgi ile iyi seyirler…

YAHYA KEMAL HAKKINDA

Asıl ismi Ahmed Agah olan Beyatlı, Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey ile şair Leskofçalı Galib'in yeğeni Nakiye Hanım'ın oğlu olarak Makedonya'nın Başkenti Üsküp'te, 2 Aralık 1884'te hayata gözlerini açtı.

Daha sonra şiirlerine de yansıyacak olan Üsküp'teki Rakofça çiftliğinde çocukluk yıllarını geçiren Beyatlı, özel Mekteb-i Edep'te eğitim gördü ve 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi.

Yahya Kemal Beyatlı, İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı.

Ailesiyle 1897'de Selanik'e taşınan usta şair, annesinin vefatının ardından babasının evlenmesi dolayısıyla Üsküp'e geri döndü, sonrasında yeniden Selanik'e gönderildi.

Beyatlı, 1902'de İstanbul'da Vefa lisesine devam etti, 1903'te ise Jön Türk olma hevesiyle Paris'e giderek bir yıl kadar Fransa'daki Meaux okuluna devam etti.

Siyasal bilgiler yüksek okuluna başladığı 1904'te Jön Türklerle bağlantı kuran Beyatlı, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet ve Samipaşazade Sezai gibi dönemin ünlü isimleriyle tanıştı.

TÜRK ŞİİRİNE FARKLI BİR GÖZLE BAKTI

Unutulmaz edebiyatçı, 1912'de İstanbul'a döndü, 1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı, Medresetü'l-Vaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi.

İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanışan, sonrasında da İrtika ve Malumat dergilerinde "Agah Kemal" takma ismiyle Servet-i Fünun'u destekleyen şiirler yazan şairin Paris'te Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine farklı bir açıyla bakmasına olanak tanıdı.

Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceleyen ve şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatan Beyatlı, şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de ilgi gördü.

Tanzimat şairlerinin divan şiirini birleştirme çabalarında yetersiz kaldığını düşünen şair, batıdan edindiği yüksek beğeniyle, batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yöneldi, biçime ağırlık tanıdı ve esinlenmenin yerine dil işçiliğini getirdi.

Dize çalışmasındaki titizliği "az ve güç yazıyor" izlenimi uyandıran şairin yaşadığı sürede hiç kitap yayınlamaması bu izlenimi pekiştirdi.

MİLLİ MÜCADELEYİ DESTEKLEDİ

"Ati", "İleri", "Tevhid-i Efkar", "Hakimiyet-i Milliye" dergilerinde yazılar yazan şair, daha sonra arkadaşlarıyla "Dergah" dergisini kurdu.

"Esersiz şair" eleştirilerine maruz kalan şair, yazılarıyla Milli Mücadeleyi destekledi.

Yahya Kemal Beyatlı, 1922'de barış anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer aldı.

Urfa milletvekili olarak 1923'te Meclis'e giren Beyatlı, Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Varşova ve Madrid'de orta elçisi olarak görevlendirildi.

Yozgat ve Tekirdağ'ın ardından 1943-1946'da İstanbul milletvekilliği yapan şair, 1949'da Pakistan Büyükelçisiyken emekli oldu.

Hayatının son yıllarını İstanbul'da Park Otel'de geçiren şair, bağırsak kanaması dolayısıyla 1957'de Paris'e gitti. Yahya Kemal Beyatlı, 1 Kasım 1958'de Cerrahpaşa Hastanesi'nde aynı hastalık nedeniyle vefat etti.

Sonraki Haber