Millî davamızda 50 yıl önceki hava yeniden yaratılmalı

Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı Ada’ya huzur, barış ve güvenlik getirmiştir. 20 Temmuz 1974’ten sonra Ada’da Kıbrıs uyuşmazlığının doğal çözümüne çoktan kavuşulmuştur. TBMM, milletlerarası camiaya KKTC’nin resmen tanınması çağrısını içeren tarihî bir ortak bildiri yayınlamalıdır

Süleyman Demirel-20 Temmuz 1974: Kıbrıs Barış Harekâtı’mızın başladığı 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü saat 15.00’te TBMM birleşik olarak (Senato ve Millet Meclisi) olağanüstü toplandı.

O tarihte Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi ve Millî Selâmet Partisi’nin ortaklığından müteşekkil 37’nci Hükûmet (koalisyon) işbaşındaydı. CHP Lideri Bülent Ecevit Başbakan, MSP Lideri Necmettin Erbakan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı idi.

Kıbrıs’ta iki halk arasındaki ayrılığa yol açan gelişmelere Kıbrıs Türk halkı değil, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan sebep olmuştur.

İç siyasetimizde birbirinden farklı siyasî ve sosyal görüşlere sahip iki Parti’nin koalisyon Hükûmeti’nin Barış Harekâtı gibi Kıbrıs’a yönelik tarihî bir kararı almış olması, Kıbrıs Millî Davamızın partiler üstü bir anlayışla ele alındığının başlı başına en bariz delilidir.

Bir başka somut delil de Ecevit’in ve Erbakan’ın siyasî rakibi Adalet Partisi Genel Başkanı ve Muhalefet Lideri Süleyman Demirel’in TBMM’nin o günkü oturumunda yaptığı konuşmadır.

Merhum Demirel’in uzun hitabından alıntılar aşağıdadır:

Demirel TBMM üyelerinin sık sık ayakta alkışladıkları konuşmasına, TBMM'nin, milli davalarda Türk milletinin bütün iç çekişmeleri bir kenara atıp, cihan âleme karşı tek vücut halinde hareket etmesinin; güçlükleri, zor ve çetin sorunları göğüslemede Türk Milleti’nin kalbinin tek bir kalp gibi atmasının örneklerinin sahnelendiği yüce bir mekân olduğunu vurgulayarak başladı. Devamla, “Kıbrıs davası, aslında Türkiye için ne bir toprak davasıdır ne de sadece Kıbrıs'ta yaşayan 150 bin soydaşımızın güvenliği davasıdır. Bunları çok aşan bir davadır.” dedi. Kıbrıs davasının “1829'da Mora yarımadasından başlayarak hep Osmanlı İmparatorluğu aleyhine büyüyerek gelen Elen idealizmine, megali idea’ya 'dur' deme davası” olduğunu vurguladı.

Demirel, konuşmasını tamamlamadan önce şu sözleri de dile getirdi:

“(...) 20 seneyi aşan bir süreden beri, milletimizin en hassas meselesi olarak devam etmekte olan Kıbrıs sorununa, bugün kahraman Türk Silâhlı Kuvvetlerinin fiilen el koymasıyla -Cenabı Allah'ın yardımıyla- ümit ediyoruz, çok başarılı, yeni, aydınlık bir veçhe verilme imkânıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Böylece, yüce milletimizin gururu ile prestiji ile bundan sonra hiç kimse oynamaya kalkamayacaktır.” (AP, CHP, CGP sıralarından "Bravo" sesleri)

“(…) ‘Batının yaramaz çocuğunun’ çılgınlık yapmayacağına güvenmemek lâzımdır... Ama, Türk Devleti ve Türk milletinin ve onun gözbebeği Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin ve (...) TBMM’nin ve onun güvenine dayanan Hükûmetlerin (CHP sıralarından "Bravo" sesleri) bu ‘çılgın çocuğa’ gerektiği zaman vereceği bir ders vardır...” (AP ve CHP sıralarından alkışlar)

“(…) Bugün bir Kıbrıs davası hâlâ elimizde var ise, olabilmiş ise, bir Kıbrıs davasında tutacak bir yerimiz, önemli tutacak bir yerimiz var ise, Kıbrıs'a Osmanlı İmparatorluğu'nun aslında Anadolu'nun tabiî bir uzantısı olan bu adaya 1570’te götürüp bıraktığı 300 sene sonra 1878'de terk edip geldiği Türk milletinin asil evladının şecaat ve kahramanlıkları sayesindedir.”

“(...) Ada’da bir yeni nizam kurulacaktır, bir yeni nizam kaçınılmazdır. Binaenaleyh, Türkiye bugün 1960 Kıbrıs Devleti'ne hayatiyet veren Anlaşmaların şartlan içerisinde de kalamaz...”

“(...) Konu üzerinde söylenecek sözler geride kalmıştır. Bugün sabahtan itibaren konu üzerinde yeni bir dönem açılmıştır. Konu üzerinde şu veya bu denebilir. Bugün denecek tek bir şey vardır: (...) Bu ülkenin çocukları, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları, bugün tek kalp halinde. Yüce milletimizin değerli varlığı, Türk tarihinin şanlı sayfalarını yazan, Türk milletinin özü, hamaset ve vatanperverlik dolu, kahramanlık dolu Türk Silahlı Kuvvetlerinin gün batmadan başarıya ulaşmasını temenni etmek, hepimizin en büyük emelidir. (AP, CHP ve CGP sıralarından "Bravo" sesleri, şiddetli alkışlar) Cenabı Allah'ın milletimizi, devletimizi, onun mümessillerini, Türk Silâhlı Kuvvetlerini başarıya ulaştırmasını ve milletimizi daima başı dik millet olarak tutmasını niyaz ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AP, CHP, CGP, MSP sıralanandan alkışlar.)(1)

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN İLÂNI 15 KASIM 1983

KKTC’nin ilânı sürecini zamanında milletçe yaşadık. KKTC’nin ortaya çıkışını kaçınılmaz kılan haklı sebepleri ve yetkiyle görevli olarak bizzat yaşadığım sürecin Mayıs 1983’ün ikinci yarısından itibaren geçirdiği aşamaları işbu yazıyı daha da uzatmamak için burada anlatmıyorum.

KKTC’nin ilânı, Türkiye’de 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra 6 Kasım 1983 serbest seçimleriyle demokrasiye geçişin yaşandığı; seçimlerden birinci Parti olarak çıkan Anavatan Partisi’nin (ANAP) Lideri Turgut Özal’ın henüz Hükûmeti kurmakla görevlendirilmediği; ANAP Lideri’nin Kıbrıs konusundaki gelişmeler hakkında devlet yetkilileri tarafından henüz bilgilendirilmediği günlerde 15 Kasım 1983 Salı sabahı 08.15 sularında gerçekleşti.

KKTC’nin ilânının, Türkiye’nin iç siyasetinin yeniden demokrasiye geçiş gibi tarihî bir dönüm noktasında vukubulması sebebiyle, başta seçimin galibi ANAP’ın Genel Başkanı Turgut Özal olmak üzere, seçime katılmış ve TBMM’de sandalye kazanmış partilerin liderleri tarafından başlangıçta tedirginlikle karşılanmış olduğu verdikleri demeçlerden anlaşılmaktadır.

Bununla beraber, siyasî parti liderleri, Kıbrıs konusunu “Millî Dava” anlayışıyla ele almamıza uygun olarak, KKTC’nin kuruluşunu olumlu karşılayan; Rumların ve Yunanistan’ın uyuşmazlık hakkındaki uzlaşmaz tutum ve davranışları karşısında KKTC’nin kurulmasının kaçınılmaz doğal sonuç olduğunu vurgulayan demeçler vermişlerdir.

Turgut Özal, “Sayın Cumhurbaşkanımız bağımsızlık ilânı ile ilgili olarak bilgi verdiler, biz de bu bilgiyi aldık. Zaten bizim seçim beyannamemize baktığınız zaman şunu göreceksiniz: Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kendi geleceği ile ilgili atacağı kararlara saygılıyız ve destekleriz. Kıbrıs’ta bağımsızlık ilânı sonucunda ortaya çıkan durum Türkiye’deki Hükûmet kurma çalışmalarımızı etkilemeyecek. Toplantıda böyle bir konu görüşülmedi” demiştir.

O dönemde hakkında siyaset yasağı bulunan siyaset siyasetçilerimizden biri olan Bülent Ecevit KKTC’nin ilânı hakkında “Bu karar, Kıbrıs gerçeğine Rum tarafınca yıllardır göz yumulmuş olmasının doğal sonucudur" şeklinde konuşmuştur.

Türkiye’de çıkan başlıca gazeteler bu tarihî gelişmeyi başlıca şu manşetlerle duyurdu: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilân edildi – Çözüm için zorunlu karar” (Cumhuriyet); “GURUR GÜNÜ” (Hürriyet); “Mutlu Son” (Güneş); “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu – KUTLU OLSUN” (Milliyet); “Kıbrıs Türk Cumhuriyetini selâmlıyoruz” (Son Havadis); “Ankara, Denktaş’ın yanında yer aldı” (Günaydın).

Yapılan yorumlarda, bağımsızlık kararı, haklı bulundu. Karar, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderine sahip çıkma azim ve iradesinin tezahürü olarak değerlendirildi.

KIBRIS MİLLÎ DAVAMIZ KKTC’NİN VE TÜRKİYE’NİN İÇ SİYASETİNDEKİ FARKLILIKLARDAN
ETKİLENMEMELİ

Siyasî partilerimizin Kıbrıs Millî Davamız hakkında bir ve beraber olma refleksinde özellikle Annan Plânı döneminden başlayarak zayıflama meydana geldiği izlenimini alıyorum. Önceleri Kıbrıs konusunda TBMM’de tecelli eden ortak tutumlara, yayınlanan Bildirilere dair haberleri, işitmez, okumaz olduk.

KKTC Liderliği Ekim 2020’den itibaren “federal çözüm” defterinin kapandığını, KKTC’nin hedefinin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” olduğunu gerekçelerini de açıklayarak bir hamle yaptı.

Bu hamleyi Türkiye en yüksek düzeyde destekledi. Sayın Cumhurbaşkanı BM Genel Kurulu’nda uluslararası camiaya KKTC’nin resmen tanınması çağrısını yaptı.

KKTC’nin bu hamlesine TBMM’den bir ortak Bildiri ile destek geldiğine dair medyada habere rastlamadım. Maalesef bizatihi KKTC Cumhuriyet Meclisi de –yanılmıyorsam- bu vakte kadar kendi egemen eşitliğine sahip çıkan ve “iki devletli” çözüme destek veren bir bütün irade açıklaması yapmış değildir.

YUNANİSTAN VE GKRY TARİHLE ALAY EDİYOR

Yunanistan Başbakanı Mitsotakis Kıbrıs Barış Harekâtımızın 50’nci yıldönümünde Rumların düzenleyeceği Harekâtı kınama etkinliklerinde hazır bulunmak maksadıyla GKRY’ne gidecekmiş.

Mitsotakis’in davranışı emsali görülmemiş bir yüzsüzlüktür, pervasızlıktır. Tarihe meydan okumadır. 1960 Antlaşmalarına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “enosis” hayali için yıkan Yunanistan’dır. Kıbrıs’ta iki halk arasındaki ayrılığa yol açan gelişmelere Kıbrıs Türk halkı değil, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan sebep olmuştur.

Ada’daki 21 Aralık 1963’teki “Kanlı Noel’i” ve sonrasını ve 15 Temmuz 1974’teki “enosis” darbesini gerçekleştirenler Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlardır.

Yunanistan Başbakanlarından Andreas Papandreou “Namlunun Ucundaki Demokrasi” başlıklı hatıratında babası Başbakan George Papandreou’nun sivil kıyafet giydirilmiş yirmi bin Yunan askerinin tam teçhizatlı olarak 1964 Haziran'ında gizlice Kıbrıs'a çıkarılması emrini verdiğini iftiharla anlatmaktadır.
Makarios 19 Temmuz 1974 günü BMGK’de yaptığı konuşmada oldukça açık sözlü davranmıştır. Yunanistan’ın Kıbrıs’taki suçluluğu hakkında tarihe silinmez notlar düşmüştür.

Yunanistan 15 Temmuz 1974 günü Ada’da gerçekleştirilen darbenin sorumluluğunu kendi Ordusunun üstüne yıkarak mesuliyetten kurtulma kolaycılığını göstermektedir. Unutmasın ki, 1964 yirmi bin Yunan askerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak için Adaya çıkması emrini veren Yunan Ordusu’nun komutanları değil, bir sivil siyasetçidir.

24 Nisan 2004’te Federal çözümü ve federal bir devlet olarak AB’ne katılmayı reddedenler referandumda verdikleri oylarla reddedenler Kıbrıs Türk halkı değil, Kıbrıslı Rumlar olmuştur.

O zamanki BMGS Kofi Annan Rumların “sadece bir taslağı, metni değil çözümün kendisini reddettiklerini” açıklamıştır.

20 TEMMUZ’DA TÜRKİYE KKTC İLE BİRLİKTE MİLLÎ DAVA’YA DESTEK İÇİN BİR VE BERABER OLMALIDIR

Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yıldönümünün anlamı derin, önemi büyüktür. Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı, ismiyle müsemma olarak, Ada’ya huzur, barış ve güvenlik getirmiştir. Ada sathında sükûnet ortamı Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtından sonra meydana gelmiş ve istikrar kazanarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu benim kişisel iddiam değil, BMGS’nin raporlarında doğruladığı bir olgudur. Meselâ, 1989 raporunda BMGS “uzun zamandan beri devam eden ihtilâfa ve devam eden gerginliklere rağmen son 25 yıldır çatışmaların yeniden başlamamış olması Kıbrıs için bir talihtir” demiştir.

Barış Harekâtımızın Ada’da yarattığı elverişli ortam içinde 1974’ten sonra uyuşmazlığa çözüm aramak için 12’den fazla müzakere dönemi yaşanmıştır. Bugüne kadar ortaya anlaşma çıkmamış olmasının başlıca sebebi, aslında, 20 Temmuz 1974’ten sonra Ada’da beliren siyasî coğrafya ile Kıbrıs uyuşmazlığının doğal çözümüne çoktan kavuşmuş olduğu gerçeğidir. Çözülmüş bir sorun için çalışmak beyhude olmaktadır.

20 Temmuz 2024 günü, Kıbrıs Barış Harekâtımızın tarihî 50’nci yıldönümünde KKTC’nin ve Türkiye’nin siyasî liderlerinin aralarındaki farklılıkların ve iç siyaset düşüncelerinin üzerine çıkarak Ada’daki iki bağımsız ve egemen devletin varlığı gerçeğini yansıtan “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” için destek beyanını ile milletlerarası camiaya KKTC’nin resmen tanınması çağrısını içeren ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ki kopmaz bağları, zayıflatılamaz dayanışmayı vurgulayan tarihî bir ortak Bildiri yayınlamalarını dilerim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kıbrıs Barış Harekâtımızın 50’nci yıldönümü münasebetiyle olağanüstü toplanarak, Yüce Meclis’i 50 yıl önce o tarihî günde kaplamış olan havayı yeniden yaratacaklarına inanmaktayım.

Kıbrıs Barış Harekâtımızın 50’nci yıldönümünün “Yunanistan ile yumuşama dönemi içindeyiz; ilişkilerimizde sakin bir dönem yaşıyoruz; havayı bozmayalım” gibi düşüncelerden, kaygılardan arınmış olarak Kıbrıs Barış Harekâtımızı çevreleyen gerçeklere uygun ve devlet adamlarımızın 50 yıl önce “askerî müdahale” kararı alırken gösterdikleri siyasî cesareti yansıtan şekil ve kapsamda kutlanmasını da temenni ediyorum.

DİPNOTLAR:

(1) T.B.M.M. Tutanak Dergisi (Gizli Oturum), Toplantı:13, Cilt: 13/1, 3 üncü Birleşim 1 inci ve 4 üncü Oturum, 20.7.1974 Cumartesi, s.36-38. https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d13/c013/gcz13013003.pdf
-bitti-

Sonraki Haber