Kıbrıs Türkü'nün sessiz zaferi

Av. Bilun Elmacıoğlu, memleketi Kıbrıs’a uygulanan sözde ‘ambargo’nun hukuki temellerini inceledi, deniz hukuku alanında uzmanlaştı. İki yıl önce, AB’den ‘Kuzeydeki limanlar kapalı değildir’ kararı çıkarttı. BM’den GKRY için ‘İnsan haklarını ihlal ettiği şüphesiyle 5 yıl izleme raporu aldı.

Aslen Kıbrıs Türkü. Ailesi hala Kıbrıs’ta yaşıyor. Annesi, güneyde Baf’dan göç etmiş, bir Rum köyündeki tek Türk ailenin kızıymış... Babası Lefkoşe kökenli, TMT mücahitlerinden. Kıbrıs çıkartması yapıldığında Bilun hanım henüz anne karnındaymış. Liseye kadar, orada okumuş. Yerlisi. O dönem Hukuk Fakültesi falan yokmuş. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmış, 18’inde İstanbul’a gelmiş. Ada’dan ayrılıp kalbi orada kalanlardan. Diyor ki, “Ada’dan çok göç oldu, ama Türkiye, İngiltere,. Avustralya, neresi olursa olsun dışardaki Kıbrıs Türkleri, hep ‚Ada için ne yapabiliriz’ duygusunu taşır”... Yeni düzenini, ailesini İstanbul’da kurmuş, bir ayağı ve kalbi Kıbrıs’ta, ne yapabilirim derken büyük bir hukuk mücadelesine girişmiş ve parlak bir sonuç almış. Neydi o sonuç? Nasıl geldi o noktaya? Bize sakin sakin, ama sabır ve özgüvenle öyle güzel anlattı ki, daha nice zafer haberleri geleceğine inandık.

ADA İÇİN NE YAPABİLİRİZ

  • Serbest avukat mısınız? Mesleğe böyle mi başladınız?

İskoçya’da, uluslararası hukuk alanında yüksek lisans yaptım. Ordaki tezim Kıbrıs’a uygulanan ambargoydu. Mesleğe atılmam, bir denizcilik şirketiyle oldu, deniz hukukunda çalıştım. Deniz ticaret hukuku dediğinizde uluslararası boyutlu bir alandır. Mutlaka gemiler yurtdışına gider, oralarda ihtilaflar olur, sigortası yutdışındadır, hep yurtdışı bağlantısı olan bir alandır. İş hukuku ve enerji hukuku alanlarında da arabulucuyum.

  • Kıbrıs’la ilginiz meslekten dolayı mı?

Meslek hayatım boyunca Kıbrıslı olmanın getirdiği sorunları yaşadım. Bunu kendine dert edinen Kıbrıslılardanım. Yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin çoğunda o dert var. Ada’dan uzaktayız ama Ada için ne yapabiliriz? İster istemez o konulara giriyorsunuz. Serbest çalışmaya başladıktan sonra Kıbrıs’a çok sık gidip gelmeye başladım, oradaki denizcilik sektöründen müvekkiller olmaya başladı. Cumhurbaşkanı, bakanlarla çalışmalarım oldu. Gidip gelmelerde, ordaki insanların sıkıntılarını dinliyorsunuz. Dünyaya açılamıyoruz, limanlarda sıkıntı var, ne yapabiliriz? Bayrak devletlerinin yayınladığı sirkülerler var, burdan hukuki bir yol, bir çıkış bulunabilir mi? gibi konuları araştırdık.

AMBARGO İDDİASI VAR KENDİSİ YOK

  • BM’ye başvurma kararını nasıl aldınız?

Ordaki Armatörler Birliği’ne yaklaşık iki yıl önce küçük bir sunum yapmıştım. Neler yapılabilir? Birkaç üye, sıkıntılarını dile getirdi. Limanlara gelen yabancı bayraklı gemilerle ilgili Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yapılan bir takım girişimler var, lobi faaliyetler var, sürekli olarak bir ambargo olduğu iddiası var. Ama biz böyle bir şeyin olmadığını biliyoruz.

  • Uluslararası hukuka göre yük gemileri KKTC’de yükleme boşaltma yapabilir mi?

Evet ama hep bir soru işareti de var... Var mı yok mu? Bir şey yapabilir miyiz dediler. Bir bakalım, dedik. Hafiye gibi veri toplamaya başladık. Hangi bayraklı gemi gelmiş, ne olmuş, kim ne demiş? Bayrak devleti sirküler yayınlamış, içinde ne var? Neye dayanmış? 1983’de yayınlanan 541 sayılı bir BM kararı var. Aslında o karar da çok yanlış yorumlanıyor. Benim hukukçu yorumum, bunun bir tavsiye kararı olduğu yönünde.

  • Kararda ne diyor?

“Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet zaten var. Bu devlet içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla oluşan, ilan edilen devletin, bu devletin (Kıbrıs Cumhuriyeti) bütünlüğünü bozduğu gerekçesiyle, dünya devletlerini, bu devleti (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) tanımamaya davet ediyoruz ve tavsiye ediyoruz” diyor. Kararın içeriği böyle! Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, (BMGK) kararları, kendi içinde de gruplara ayrılıyor. Doğrudan ambargo kararı verdiği durumlar da var. Ama KKTC kararına baktığınızda, bunun aslında bir tavsiye kararı olduğunu görüyorsunuz. Bu kararın içeriğinde de herhangi bir ‘Ticari ambargo vardır’, ‘ticari bağlantıya geçilmeyecektir’, ‘limanlar kullanılmayacaktır’ falan gibi hiçbir şey yok.

BİZ YOKMUŞUZ GİBİ DAVRANIYORLAR

  • AB üyeliğinde de hukuken açıklar var değil mi?

Biliyorsunuz 2004 yılında AB, Kıbrıs’ı, tırnak içinde söyleyelim “Bir bütün olarak” aldı!

Katılım anlaşmasında, bir bütün olarak Kıbrıs’ı AB’ye aldığını, Kıbrıs’ın bütününün Avrupa Birliği toprağı olduğunu beyan ediyor, kuzey için de ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolü altında olmayan bölge’ diye bir tanım yapmış. Diyor ki, “Kuzeydeki AB hakları, AB hukuku askıya alınmıştır. Çünkü güneyin kontrolü altında olmayan bir bölgedir burası.” Ayrıca, şöyle bir şey de diyor: “Ancak bu süreçte, bu sorun halledilinceye kadar kuzeyin ekonomik, ticari gelişiminin engellenmemesi de taahhüt edilmektedir”. Ama bu taahhüdüyle ilgili yapmış olduğu hiçbir şey yok, tam tersi sürekli engellenme halindeyiz. Aslında biz Kıbrıslı Türkler dünya için görünmeziz. Görmüyor bizi dünya. Bizim bakanlarımız, milletvekillerimiz, iş insanlarımız yurtdışına gittiğinde, uluslararası etkinliklere katıldığında ya önlerine Türkiye’nin bir parçası olduklarını ima ederek Türk bayrağı koyuyorlar, ya da hiçbir şey koymuyorlar. Hiçbir zaman bizi Kıbrıslı Türk ya da kuzey ya da benzeri şekilde tanımıyorlar. Biz sanki yokmuşuz gibi davranıyorlar. O yüzden de biz öncelikle, bu yola çıkarken, o sözünü ettiğim verileri topladıktan sonra önce AB Komisyonu’na başvuru yaptık.

AB KOMİSYONU: LİMANLAR KAPALI DEĞİL

  • Başvuruda ne dediniz?

Kuzeyde AB vatandaşları yaşıyor. Siz, burası için AB toprağı diyorsunuz. Ancak burda yaşayan AB vatandaşları, AB hukukundan kaynaklı haklarına erişemiyorlar. Çünkü Rumlar tarafından yapılan, sürekli olarak limanların kapalı olduğu, ticaretin kısıtlı olduğuyla ilgili bir lobi faaliyeti var. Oysa aslında bir AB statüsü ve AB vatandaşlarını AB müktesebatı kapsamında değerlendirdiğimizde, AB hukuku uluslarüstü bir niteliğe sahiptir. Üye devletlerin hukuklarından üstündür. Nasıl ki uluslararası sözleşmelere de aykırı iç hukuk yasaktır, onunla aynı mantık. Biz ordan yola çıkarak AB Komisyonu’na bir başvuru yaptık. Bize resmi bir cevap verdi, Dışişleri Bakanlığımıza da iletti.

  • Ne vardı cevapta?

Kuzeydeki limanların kapalı olduğu iddiası ve durumu, GKRY’nin 1974 yılında çıkarttığı bir Bakanlar Kurulu kararına dayanır. Bu bir iç hukuk meselesidir. Bizim anlayışımıza göre bu limanlar kapalı değildir! Dedi.

10 GÜN TUTUKLU KALAN TÜRK KAPTAN

  • Bu karar da yetmedi mi?

GKRY’nin 1974’de 5 Nisan tarihinde çıkarttığı bir Bakanlar Kurulu kararı var. Bunu daha sonra 2007 ya da 2008’de kanun haline getirdiler. Buna göre, kuzeydeki limanlara gittikten sonra güneye giden gemilerin kaptanlarına hem para cezası kesiyor hem de tutukluyor. Birini de 10 gün tutmuş. Biz bu kaptana ulaştık. En önemli delillerden biri buydu.

  • Başka kötü muamele var mıydı?

Gemide ifade alması gerekirsen ‘Biz sizi götürelim, ifadenizi alalım’ diyorlar. Sonra sorguluyorlar. Magosa limanına girdin mi? Ne zaman girdin? Bu arada bir çevirmen yok, avukat yok, telefon yok. Ancak 5. Gün bir avukatla görüşebiliyor. Avukat Rum, Türkçe de bilmiyor. Nihayet 9. Gün mahkemeye çıkıyor, para cezasını şirket ödüyor ve serbest kalıyor. Oradan kelepçe takarak çıkartmaya çalışıyorlar.

  • Ayrıca lobi faaliyeti de etkili mi?

Dolaylı ya da doğrudan yürütülenbir lobi faaliyeti var. Limana giren bütün yabancı bayraklı gemilerin bayrak otoritelerine bir bildiri yapıyor, uyarıyor, karasularından geçen gemilere sahil güvenlik botunu gönderip ‘Magusa limanına girmeyin, orası yasaklı liman’ falan diye tehdit ettiğini duyuyoruz. Kuzey limanları tamamen kapalıdır! Hiçbir gemi oraya gitmesin, diyorlar. Biz tamamen dünyadan izole olmuş bir toplum olarak yaşamaya mahkum olalım ki, o görüşme masalarında eşitsiz oturalım.

  • Başka bir şikayet konusu var mıydı?

Onun dışında en temel argumanımız, izolasyondu. Bütün bu faaliyetlerin izolasyona sebebiyet verdiğini, izolasyonun da bir insan hakkı ihlali olduğunu vurguladık. Ekonomik, kültürel, sosyal, politik haklara erişimin de engellenmesi aslında bir insan hakkı ihlalidir. İş insanından örnek verelim. Özgür bir şekilde işini büyütme geliştirme hakkına sahip değil kuzeydeki iş insanları. Çünkü AB’deki bir şirket, “Ben bu gemiyi sigortalamıyorum. Sebebi KKTC’de yerleşik bir şirket. AB toprağı olsa da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolü altında olmayan bir bölgede. Biz poliçe vermiyoruz.” Diyebiliyor. İsteseniz de işinizi büyütemiyorsunuz.“

BEŞ YIL GKRY'Yİ İZLEYECEKLER

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türk kaptanlara yaptığı kötü muamele, Cenevre’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani/Küçültücü Muamele ve Cezanın Önlenmesi Komitesi’nce (CAT Komitesi) BM İzleme Raporu’na alındı. İşkence kötü muamelenin önlenmesine ilişkin komite (CAT), altı konvansiyona ilişkin komiteden biri. Ne yapıyor bu komiteler? Ülkelerin, taraf oldukları bu konvansiyonların uyumlarını inceliyor. Siz ülke olarak konvansiyona imza koydunuz, ama acaba konvansiyonun hükümlerini ülkenizde uyguluyor musunuz? Beşer yıllık sürelerde oluyor ve bir sonraki dönemde, incelenecek konu başlıklarını da belirleyerek bir rapor yayınlıyor. Süreç, özel oturumlar ve halka açık oturumlar şeklinde yürütülüyor. Bizim yaptığımız başvuru da bu kapsamda, ‘Kötü muamele’ başlığı altında incelemeye, izlenmeye alındı. Süreç, 9 Kasım 2019 itibariyle başladı. Bütün bu rapordaki notlarına göre izleyecek. Biz de takip ediyor olacağız. Diğer konvansiyonlarla ilgili komiteler var, onlara da ülke bazında başvurular yapabiliyorsunuz ve izlemeye alınmasını talep edebiliyorsunuz. Tabii biz de devam edeceğiz.”

GEMİ GELECEK AMA LİMAN YASAK!

Kıbrıs deyince ilk akla gelen Kıbrıs sorunudur. O da hep toplumlararası görüşmeler olarak düşünülür. Liderler bir araya gelir, onu bunu konuşur, İsviçre’ye, Amerika’ya gidilir. Bir takım kurallar konmuştur ama hiç orada yaşayan insanlar ne yapıyorlar? Buna hiç bakılmamıştır. Bu ekonomik sorunlarla, bu tanınmamışlıkla, bu izolasyonun getirdiği ağır yükle acaba ne yapıyorlar? Kendi adıma bizim çıktığımız yol, ordaki iş insanları, ağırlıklı olarak da denizcilik. Çünkü limanlar çok önemli. Gemi gelecek yabancı bayraklı, bu liman yasak! Soruyorsunuz değil diyorlar. Günlük yaşamda değişen bir şey henüz yok. Onunla ilgili çok uğraşmak gerek. Ama en azından teyit edilmiş cevabı verilmiş bir soru var bize. Bence o da büyük bir kazanım. Bir günde ya da bir yılda falan çözülecek bir şey değil.

ÇOK UZUN YILLARDIR YAŞANAN SIKINTILAR

“Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanlar bu sorunlarla yaşamaya öyle alışmışlar ki, önlerine çıkan sorunları kendileri bir şekilde çözümler üreterek zaman zaman vaz geçerek, daha az karmaşık yöntemlerle atlatıyorlar. Ama günün sonunda birçoğu birçok sıkıntıyı yaşıyor. Sadece denizcilikte değil, eğitimle, turizmle, sanatla ilgili pek çok konuda izolasyon sıkıntısı var. Mesela, bir süre öncesine kadar Kıbrıs’taki üniversitelerin diplomaları kabul edilmiyordu. Bununla ilgili de mücadele verildi. Ya da spor faaliyetleriyle ilgili, sürekli bir engelleme var. KKTC olarak gelemezsin, diye bir engel var. Mesela turizm. Güneyden kuzeye geçmek isteyen turistleri taciz ettiklerini duyuyoruz. Neden gidiyorsunuz? Diye çeviriyorlar. Mesela iki yıl önceki başka bir konudan örnek vereyim. Magusa Müzik Festivali yapılır her yıl ve çok da güzel olur. Antik mekanlarda yapılırOraya güneyden bir grup gelecekti, oda müziği yapan bir gruptu, programda yer aldı. İki gün kala iptal edildi, çünkü grubun dolaylı olarak gidemezsiniz, şöyle olur böyle olur diye gözleri korkutuldu, gelemediler. Yine, yıllar önce çocukluğumda Rus Kızıl Ordu korosu gelecekti, heyecanla bekliyorduk, onlar da gelmedi, iptal etmişlerdi.

Son olarak şunu söylemek isterim: Evet o kanıksanmışlık var. İnsanlar o koşullarda yaşamaya ve varlıklarını devam ettirmeye alışmışlar, ama daha iyi koşullara sahip olabilecekleri imkanları olduklarını görmelerini isterim. Bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz bu girişimlerle. Toplumun farklı kesimlerinin böyle yollar da var, haklarımızı arayabiliriz kısmında bir farkındalık yaratma amacımız var. Çünkü aslında yapılabilecek bir şeyler var. Yeter ki bunlarla ilgili çalışmalar yapılsın.

BU NOKTADA DURMAMALI

“Kıbrıs’taki somut durumda açıklanamayan pek çok şey var. Hem hukuku askıya alıyor, öbür taraftan bireylere baktığınızda AB vatandaşlığı ve ondan doğan bir takım haklar var. Ama hakları serbestçe kullanamıyor! Bizim yaptığımız başvuruların temelinde ordaki (Kuzey) iş insanlarının yaşadıkları sıkıntılar, bu engellemeler, gerçekte var olmayan bir ambargonun aslında varmış gibi bütün dünyaya anlatılmış olması ve böyle bir algı yaratılmış olması var. Bu durum, her seferinde karşımıza çıkabiliyor.

Bizim aldığımız sonuç, sektörel anlamda bir ilk ve memnuniyet verici. Ama bu noktada durmamalı, devam etmeli diye düşünüyooruz. Farklı başvuruların da yapılması ve uluslararası toplumun bu konudaki algısının değiştirilmesi gerek. Yani kuzeydeki limanlar ya da oradaki ticaret, ekonomi konularında böyle bir uluslararası kararın olmadığının anlatılması önemli.

Biz eğer bir yaptırıma dönüşmesini istiyorsak, o yasanın ortadan kalkmasını ya da düzenlenmesini istiyorsak o zaman mahkemelerdeki hukuki süreçleri zorlamamız gerekir. Böyle bir düşünce var, hazırlık yapmak gerekir. Hukuk süreçleri uzun ve zor olabilir. Özellikle uluslararası mahkemelerde yürütülen davalarda uzar, ama bir yerden başlanması gerekir.”

Sonraki Haber