Kılıçdaroğlu'nun Kürtler ve Aleviler kışkırtması!
Mezhep kışkırtması üzerinden tezgahlanan operasyonlar on yıllar boyunca ABD’nin Türkiye’yi dizayn etmesi için kullanıldı. Katliamlar, kahve taranmaları, suikastlar... Mezhep kışkırtmasının yeni biçimi ise bir Cumhurbaşkanı adayının video yayımlaması şeklinde önümüzde duruyor.
Seçim sath-ı mailine girdiğimiz bugünlerde Kılıçdaroğlu ve Akşener art arda yaptıkları açıklamalarla PKK seviciliği ve mezhep kışkırtması noktasında vites artırdı. Kılıçdaroğlu sosyal medyada yayınladığı “Kürtler” başlıklı videoyla milyonlarca Kürt vatandaşımızın terörist ilan edildiğini ve onlara kendisinin sahip çıktığını söyledi. Yine “Alevi” başlığıyla yayınladığı videoda da Alevi olduğunu ve kul hakkı yemeyeceğini söylüyor. Akşener de hatırlayacaksınız terörist Demirtaş’a kahvaltı sözü vermişti. Konuyla ilgili açıklama yapan Akşener “Kürtlere kıyamadığı için” Demirtaş’a kahvaltı sözü verdiğini söyledi. Bu iki çıkış birbirinden bağımsız değil kuşkusuz.
KÜRT VATANDAŞLARIMIZ UMURUNUZDA MI?
Her ne kadar Akşener kendisinin dahi inanmadığı, “HDP 6’lı masada olamaz” kandırmacasını tekrarlasa da HDP (Yeşil Sol)/PKK’nın masanın merkezinde olduğunu biliyoruz. Akşener’i masaya tekrar oturtturan kuvvetle HDP’yi masanın merkezine konumlandıran kuvvetin aynı olduğunu da biliyoruz.
Kılıçdaroğlu bu konuda Akşener’den daha dürüst. HDP’yle görüşüyor, terörist Demirtaş’ı serbest bırakmayı seçim vaatlerinin başına yazıyor, her konuşmasıyla HDP/PKK’ya göz kırpıyor...
Peki PKK’yla ittifak yapan bir Cumhurbaşkanı adayının ve ekibinin Kürt vatandaşlarımızın yanında durma ihtimali var mı? Yazıyı yazmadan önce PKK’nın özellikle Kürt vatandaşlarımıza çektirdiklerini düşündüm. Evi basılan ve çocuğu zorla dağa kaçırılan Kürt vatandaşlarımız, PKK tarafından haraç kesilen ve karşı çıkarsa dükkanı yakılan, terör saldırıları sebebiyle kepenk açamayan, oyun oynayacak yaşta teröristler yüzünden sokakta koşup oynamayan, okulu yakılan, 1 Mayıs’ta PKK tarafından katledilen inşaat işçisi Kürt vatandaşlarımız...
PKK en ağır zulmü başta Kürt vatandaşlarımıza yaşattı. Hele hele sözde çözüm süreci gibi hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde PKK’ya resmen alan açtığı dönemde bu zulüm daha da arttı.
Şimdi Millet İttifakı o sözde çözüm sürecine tekrar dönüleceğini söylüyor. Yani Cudi’de çocuklarımız tenis oynamasın, hayvanlarımız otlamasın, kuşlarımız uçmasın; güzel Cudi eskisi gibi teröristlerin ini olsun istiyorlar. CHP yöneticisi ve milletvekili adayı Sezgin Tanrıkulu, PKK’nın silah bırakması için çabalayacaklarını söylüyor. Bu sinsi cümlenin ardını görebiliyor musunuz? Mesele PKK’nın silah bırakması değil, mesele bunun karşısında Türk Ordusu’nun da silah bırakacak olması. Kaçacak delik arayan, yurt içinde 80 tane elemanı kalan PKK’nın silah bırakması ve masaya oturtulması PKK’nın tek kurtuluş yoludur. Millet İttifakı PKK’yı kurtartmak için çırpınıyor.
Kürt vatandaşlarımız PKK’yı kurtarmak için çabalayanların umurunda olabilir mi?
ŞEYH SAİT VE SEYİT RIZA’CILIK KÜRDÜ 2. SINIF YAPMAKTIR
Millet İttifakı’yla Cumhur İttifakı, Şeyh Sait ve Seyit Rıza’cılık noktasında birleşiyor. Biri HDP’yle diğeri HÜDA-PAR’la Gazi Meclis’e Şeyh Saitleri, Seyit Rızaları sokma peşinde. CHP yöneticileri, devletin tunç elini gösterdiği Dersim Harekatı nedeniyle “helalleşme” çağrısı yapıyor. Türkçesi Atatürk’le hesaplaşma. Peki bunlar hangi zihniyetin temsilcisi?
Şeyh Sait ve Seyit Rızacılık, Kürt vatandaşlarımızı ikinci sınıf vatandaş yapmaktır. Bu zihniyet, Kürt vatandaşlarımızı Cumhuriyetin onurlu ve başı dik yurttaşı konumunda ağanın marabası yapma konumuna itme çabasıdır. Kürt vatandaşlarımız ağanın marabası olacak ki o ağalar da bölgenin bal kaymağını yiyecek, büyüyecek ve marabayı daha ağır ezecek. Tabi bunun için de ağalar Şeyh Sait ve Seyit Rızacılık yapanları destekleyecek.
Parlatılan iki ittifakın Kürt vatandaşlarımıza uygun gördüğü konum budur. Onlar için en iyi Kürt, maraba olan, itilen, kakılan, dışlanan, sesini çıkarmayan Kürt’tür.
Kılıçdaroğlu ve Akşener PKK sevdalarını, tertemiz, alnı ak Kürt vatandaşlarımız üzerinden meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Üzüntüleri PKK içindir. Çabaları Kürt vatandaşlarımızın mutluluğu değil ezilen PKK’nın kurtulması içindir.
BİR ABD OPERASYONU: MEZHEP KIŞKIRTMASI
Mezhep kışkırtması üzerinden tezgahlanan operasyonlar on yıllar boyunca ABD’nin Türkiye’yi dizayn etmesi için kullanıldı. Katliamlar, kahve taranmaları, suikastlar... Mezhep kışkırtmasının yeni biçimi ise bir Cumhurbaşkanı adayının video yayımlaması şeklinde önümüzde duruyor.
Milletimiz içinde kimse mezhebinden ötürü birbirine tavır almaz. Çünkü Atatürk’ün millet tanımı içinde birleşmişiz, kaynaşmışız: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
Kılıçdaroğlu videoda Alevi olduğunu ve kul hakkı yemeyeceğini söylüyor. Daha önce de çeşitli CHP yöneticilerinin Kılıçdaroğlu’nun meziyetlerini sayarken “Alevi dürüstlüğü” dediklerini görmüştük. Türkiye’de mezhebiyle öne çıkmaya çalışan kişi için mezhep ancak kirli işleri örtmenin aracı olabilir. Nitekim ABD’den icazet alan, PKK ve FETÖ’yle açık ittifak yapan, etnik ve mezhepsel kışkırtmalarla toplumu bölmeye çalışan Kılıçdaroğlu’nun kirli işlerini örtme çabası da ortadadır.
Videodaki detaylar da dikkat çekici. Arka fona özenle yerleştirilmiş “Dersim'in Hikayesi” kitabıyla yine Atatürk'e meydan okunmuş. Videoda aynı zamanda bıyık altından Atatürk’ün öneminden de bahsediliyor. Kılıçdaroğlu, Atatürksüz bir Atatürkçülük yaratmanın peşinde. Zira tüm siyasetleri de bu yönde değil mi zaten?
TÜRK DE BİZİZ KÜRT DE BİZİZ
Kılıçdaroğlu’nun, “Milyonlarca Kürde terörist muamelesi yapılıyor” çıkışı ve Akşener’in Demirtaş’ı Kürtlerin temsilcisi olarak kabul etmesi Kürt vatandaşlarımızı PKK’yla özdeşleştirmek içindir. Bu zihniyetten Kürt vatandaşlarımıza ancak zulüm, kan ve gözyaşı gelir. Çünkü PKK’nın güçlendirildiği yerde başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere kimse mutlu mesut yaşayamaz.
Kılıçdaroğlu’nun alevi çıkışı da toplumu bölmek, toplumun birliğini dinamitlemek için ABD’den üfürülmüştür. Bu zihniyet Alevi yurttaşlarımıza ancak ikinci sınıf vatandaş olmayı uygun görür.
Bunlara verilecek en iyi cevap Vatan Partisi’nin, “Türk de biziz Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz” programıdır. Bu ülkeden Kürt düşmanlığı çıkmaz. Türk ile Kürt birleşmiştir, kenetlenmiştir. Bu kenetlenme başta PKK’ya karşıdır. O nedenle PKK seviciliğe teslim olacak bir Kürt yoktur. Kürde örtülü şekilde ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapanlar Türkiye’yi bölmenin, “Türk de Kürt de biziz” diyenler Türkiye’yi birleştirmenin programına sahipler.
ABD’den kulağına üfürülenleri sayıklayan Kılıçdaroğlu’nun da Kürt vatandaşlarımıza dokunmak için HüDa-Par gibi terör aracılarına umut bağlayan Erdoğan’ın da başarı şansı yoktur. Bu seçimi elbette ikisinden biri önde tamamlayacaktır fakat birleşen ve üreten Türkiye mücadelesi 15 Mayıs’ta daha da önemli bir halde önümüzde duracaktır.