Kim bu Zeybekler: Türk mü, Cezayirli mi, Rum mu, Lidya Türkleri mi?
Zeybekler, müziğinden, oyunlarına ve diline değin Türk’tür. Bu başka bir ulus için örneğin Yunanlar için bir kayıp veya kazanç olarak anlaşılmamalıdır. Yüz yıl önce oynanan zeybek danslarının Yunan köylerinde oynanmadığını biliyoruz.
Ahmet Tevfik Paşa, zeybekler için “Zeybekler canını tehlikeye atmaktan, her türlü korkulu işlerden sakınmaz, yorulmaz, neşeli ve sanki askerlik için yaratılmış Türklerin güzel bir soyudur” der. Ancak bu konuda da fikirler muhtelif çünkü zeybeklerin Rum olduklarına dair görüşler de bulunuyor. Hiç olmazsa sadece bu açıdan bile Rumların ve Türklerin ayrı ayrı zeybeklere sahip çıkmaları, zeybeklerin yaşadıkları dönemde ve bugüne bıraktıkları iz açısından ne kadar önemli olduklarını gösteriyor. Yine biliyoruz ki Türk zeybeklerin hiç sevmediği ve “kalekakıcı” (1) olarak adlandırdıkları Rum kökenli zeybek grupları da var.
DANSLAR VE HALKLARIN YAŞAYIŞ BİÇİMİ
Peki gerçekten zeybekler Rum kökenli miydi? Rıza Tevfik “horo tarzı dansların Rumlara, bölgesel olarak adalar ve sahillere ait olduğunu, Türklerin adalılar gibi horo oynayamadıklarını, bunun yanında adalılar zeybek dansı oynadıkları zaman bizimkiler gibi kabadayı tavrını alamayıp oyunu ciddi bir gösterişle ağır ağır oynayamadıklarını” saptamaktadır. Akdoğu bu gözlemden yola çıkarak özetle “dansların, halkların yaşayış biçimiyle ilgili olduğunu, gelenek ve göreneklerin danslara yansıdığını” ifade etmektedir. Kuşkusuz bir Türk, bir flemenk veya Latin Amerika dansını beklendiği gibi yapamıyorsa yabancılar da zeybeği aynı ihtişamıyla oynayamayacaktır. Yine Akdoğu’nun aktardığına göre Rum araştırmacı İ. Khloros hazırladığı Rumca sözcükteki “Zeybek” maddesine göre “Zeipek-Zeivekos: İzmir civarındaki Türk aşiretlerine verilen isimdir.”
İCAT EDİLEN TÜRK BOYLARI
Zeybekler Cumhuriyet döneminde birçok araştırmacının ilgisini çekmeye devam etmiş ve bu nedenle Lidya Türkleri gibi kulağa tuhaf gelen bir takım Türk boyları bile icat edilmiştir
Zeybeklerin Türk olduğuna ilişkin gerek karşı tarafta gerekse de bizim tarafta birçok kanıt bulunuyor. Bunlardan en önemlisi ileride zeybek dans ve müziklerinin yapısında da göreceğimiz gibi müziğini Turkikos yani Türk işi olduğuna kanıt olarak gösterilen, müziğinin dokuz zamanlı veya bazı müzisyenlerin dediği gibi dokuz vuruşlu olmasıdır. Araştırmacılara göre dokuz zamanlı müzik ise Yunan müziğinde bulunmaz.
ASLI OLAN ZEYBEKTEN
KOPAN ZEYBEKİKO
Zeybekler, müziğinden, dansına ve diline değin Türk’tür. Bu başka bir ulus için örneğin Yunanlar için bir kayıp veya kazanç olarak anlaşılmamalıdır. Gerçek budur. Bugün bizim zeybek danslarının taklidi olarak değerlendirdiğimiz ve Milli Kurtuluş Savaşı’mızdan sonra Yunanistan’a anlaşma gereği göç eden Yunanların götürdüğü zeybek dansımız Yunanistan’da “Zeybekiko” adıyla daha yumuşak hatta bazı araştırmacılara göre kadınsı figür ve tavırla oynanmaya devam etmektedir. Yüz yıl önce oynanan zeybek danslarının Yunan köylerinde oynanmadığını biliyoruz. Bilinen gerçek, Türkiye’den giden göçmenler tarafından oynanmaya başladığı ve yaygınlaştığıdır. Bununla birlikte zeybekiko, aslı olan zeybek dansından kopmuş ve bir Taverna ezgi ve dansına dönüşmüştür. Kuşkusuz bu tür taklitler, bir ulusun başka bir ulustan aldığını kendi anlayışına göre içselleştirmesinden ibarettir ve asla aslını yansıtmaz. Aslını yansıtabilmesi için beslendiği kültür aynı olmalı, güncel olan bugünkü yaşamlarının da en azından bir kısmının geçmişin devamı olması gerekmektedir. Batı Anadolu köylerinde zeybek dansı hâlâ aynı adımlarla oynanan danslardır, düğünlerde ve arkadaş eğlencelerinde geleneksel forma uygun olarak hâlâ oynanmaktadır ve artan bir ivmeyle Türkiye çapında yaygınlaşmaktadır. Bu dansların Yunan kırsalında bu şekilde devam ettiğini gösteren bir veriyle karşılaşmadık ancak Türkiye’de YouTube’da bile bir tarama yapsanız, düğünlerde oynanmış ve oynanmaya devam eden binlerce zeybek videosunu bulabilirsiniz.
Zeybekiko’yu izlediğimizde, icra edilen dansın bu haliyle bile, bizim erkeksi dediğimiz zeybeğin tavrına ve müziğine hiç benzemediğini, zeybekiko dansının hiçbir figürünün günümüzde icra edilen ve neredeyse yüzlerce farklı yorum ve örneği olan zeybek danslarına yabancılaştığını görürüz. Dans figürleri dil gibi, evrim de geçirebilir ama konuyla bağlantılı geçirilen süre çok kısadır. Zeybekiko dansında bir kahraman göremiyoruz ancak zeybeğin kendisi savaşçı bir kahramandır ve tüm zeybek danslarında bu kahramanı görürsünüz. Aynı şeyleri zeybekiko için söyleyemeyiz.
SAHNEYE AKTARMA KAYGISI
Bir halkın edindiği alışkanlıkların evrimi yüzlerce yılda gerçekleşir. Örneğin, dilde de neredeyse binlerce yılda oluşan sözcük veya cümle yapılarının geçirdiği bir evrimden söz edebiliriz. Oysa son yüz yılda olması muhtemel olan bu iki oyun arasındaki fark, yani Zeybek ve Zeybekiko arasında oluşan fark ancak diğer ulusun alışkanlıklarının yol gösterici olduğu bir taklitten ibaret olacaktır. Her iki halkın günlük yaşamda birbirinden son yüzyılda hızla uzaklaşıp farklılaştığı gibi Yunanistan’da icra edilen dans da aslından hızla uzaklaşmıştır. Bununla birlikte 1970’li yıllardan bu yana Türkiye’de iyi niyetli çabalarla derlenen zeybek danslarının sahneye aktarım kaygısıyla aslından bir miktar farklılaşmıştır.
Aslında solo olarak oynanan bu oyunların, derlemelerden sonra ekipler halinde oynanmaya başlanmasıyla, ekipteki her oyuncudan aynı adımı aynı anda atması beklenmektedir. Bu durum hakemler tarafından da performans değerlendirmesi bakımından önemli olduğu için, oyun sırasında duraksamalara neden olmaktadır. Genellikle tek bir köyde ve tek bir dansçıdan derlenen oyunların, bölgede oynanan oyunu tam olarak yansıtmadığı konusunda çeşitli eleştiriler de bulunmaktadır. Türker Eroğlu’nun “Sahnelenen Halk Oyunları’nın Çoğu Uydurma mı?” adlı makalesinde belirtiği gibi halk oyunlarının genelinde böyle eleştirilerin olduğunu biliyoruz.
Sibel Adıgüzel adlı Gaziantep Üniversitesinde yüksek lisans eğitimi alan bir öğrencinin ‘Halk Oyunlarının Alandan Sahneye Sunum Aşamaları ve İcra Özellikleri Bakımından İncelenmesi’ adlı Yüksek Lisans Tezi’ni meraklıların incelemesi gerektiğini belirtmeliyim.
EFES VE İZMİR BEYLİKLERİNDE
ZEYBEK KÖKLERİ
Tahminen 1078 yılında Anadolu’nun içlerinden Batı Anadolu’ya kadar gelen Oğuz ve Kıpçak boyları Efes’te Efes Beyliği’ni kurdular. Akdoğu’nun aktardığına göre bu beylik içinde saybaklar da vardı. Bu beyliğin toprakları içinde yüzyıllar sonra Çakırcalı ve Gökçen efeler de doğacaktı. Çaka Bey’in başında bulunduğu İzmir Beyliği’nin güçlenmesinden çekinen Bizans ve Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan, Bizans’la anlaşıp Çaka Beyi öldürerek İzmir Beyliğini toprakları arasına kattı. Çaka Bey’in ortadan kalkması, donanması sürekli Çaka Bey tarafından sıkıştırılan Bizans’ın da işine yarayacaktı. Ardından Efes’e saldıran Bizanslılar Efes Beyliğini yıktı. İçlerinde Saybakların da bulunduğu Oğuz ve Kıpçaklar Menderes Nehri’ni geçerek içerilere yerleştiler. Tüm bu aktardıklarımızı dikkatine sunmamızın bir nedeni var.
MİTOLOJİNİN ETKİSİNDEKİ AYDINLAR
Aslında Halikarnas Balıkçısı gibi Türkiye’den yazar ve şairlerin de olduğu bir grup aydın, Yunan mitolojisinin etkisiyle zeybeklerin, Rum-Yunan kökenli olduğunu iddia ettikleri için üzerinde titizlikle duruyoruz. “Ne olacak önemli olan bu topraklar, zaten onların köklerinin bulunduğu yer” gibi de düşünebilirsiniz, ancak tarihsel süreçler gösteriyor ki Doğu ve Batı arasında binlerce yıldır süren bu savaşta “kimin kim olduğu” gerçekten önemlidir. Zeybekler eli silahlı, zorluklardan yılmayan, silahlı kuvvetlerde görülen katı bir hiyerarşi içinde yaşayan adamlar oldular. Aslında onların küçük mangalar halinde örgütlendiği modeller de Türklerin yüzlerce yıldır uyguladıkları silahlı kuvvet hiyerarşilerden farklı değil. Dağlarda yaşamayı isteyerek seçmeseler de bu koşullara hızla uyum gösterdiler. Dansları kendine özgüdür ve Çinlilerin Hunlar için söylediği “uzaktan gelen gururlu adamlar” idiler. Müziklerinde kullandıkları ölçü Türk ölçüleridir. Dokuz zamanlıdır. Türküleri Türkçedir. Yaşadıkları gibi dans eden adamlardır. Bize ait bu kültüre sahip çıkmak, bu gururlu adamlara olan boynumuzun borcudur.
LEVENTLERE BENZEYEN
KIYAFETLER
Akdoğu’nu belirttiği gibi “yüzyıllar sonra zeybek adını alacak olan Saybaklar, ilk kez İzmir ve Efes çevresinde varlıklarını hissettirmiş, tüm Ege sahil ve adalarına yayılmışlar ve daha sonra Bizans’ın adaları ele geçirmesi sonucu çok azı buralarda kalıp gerisi Menderes Havzası’na çekilmiş ve buraya yerleşmişlerdir”.
Peki Leventlerle zeybekler aynı insanlar mıdır? Biliniyor ki zeybek kıyafetleri ile levent kıyafetleri birbirlerine çok benzemektedir. Osmanlı Ordusu için Leventlerden oluşan birlikler de vardır. Araştırmacılara göre zeybeklerin kıyafetlerinin bir kısmının denizci leventler tarafından Cezayir’den getirildiği şeklindedir.
DİPNOT:
(1) Kalekakıcı, yol kesen, halktan zorla para toplayan eşkıya anlamında kullanılıyor.