Kitapsızlık

Dünyada yaşanan sosyo-politik felaketler okuma alışkanlığını azaltıyor. İnternet dünyası kitap ve gazete okumaya 'savaş açtı'. Android ve diğer platformlarda tüm bilgiler bir tık uzağınızda. Oysa okumak odaklanmayı, konsantrasyonu ve empatiyi artırır

Okunabilirlik niceliğe değil niteliğe dayalı olmalıdır.

Her zaman alakalı olan bazı tartışmalar vardır. Dünya çapında yapılan ciddi analizler, anketler ve araştırmalar, önceki yıllara göre okuma ve okuma düzeyinde ciddi bir düşüş olduğunu gösteriyor. Sosyolojik analizler genel okuma oranındaki düşüşün çeşitli nedenlerine işaret ediyor. Özetlemek gerekirse, burada birkaç nüansın dikkate alınması gerekir.

İnternet dünyası kitap ve gazete okumaya “savaş açtı”. Android ve diğer platformlarda tüm bilgiler bir tık uzağınızda.

Dünyada yaşanan sosyo-politik felaketler okuma alışkanlığını azaltıyor. Düşünün ki bazı coğrafyalarda bir olay yaşanıyor ve sadece uygun profile sahip araştırmacılar değil, geniş bir okuyucu kitlesi olayın asıl noktasına odaklanarak okuyacakları konuları duraklatıyor veya unutuyor.

Gündem dinamik ve okuma "katili"... Küresel bilgi aşırı yükünde okuma alışkanlıkları zarar görüyor. Gündem artık sadece medya mensuplarının ve politikacıların değil, insanlığın odağında çünkü kelimenin tam anlamıyla herkes artık doğru ya da yanlış haber arıyor.

SOSYAL MEDYA GASP EDİYOR

Sosyal medya okuma şeklimizi değiştiriyor. Uzun yazılar, analizler, araştırmalar sayfalandırılmaz. Yapılan tüm araştırmalar, sosyal medyanın okuma biçimini, okumaya ayrılan zamanı "emin adımlarla" "gasp ettiğini" gösteriyor.

Ekonomik ilişkiler sistemi düşünceye sıçrar. Dünyadaki kapitalist ilişkiler sistemi güçleniyor. Sadece bankacılar ve işadamları değil, tüm aktif okuyucular ekonomik zorluklardan çıkış yolu arıyor. Pandemi sonrasının psikolojik ve ekonomik etkileri, daha fazla kazanmayı okumaktan daha yüksek bir kriter olarak gören "klavye ekonomistleri" yaratıyor.

Okuma sorununa yaklaşımımız felsefi ve gerçekçi değil, birçok durumda romantik irrasyonel tonlara dayanıyor. Yani okumanın sorunu okumak değil, neyi, nasıl okuyacağımızdır. Okuma alışkanlığının yüksek olduğu ABD şehirlerinde okumanın boyutuna ilişkin yanlış algılar mevcut. Paparazzilerin ve popüler kültür dergilerinin istatistiksel olarak çok okunuyor olması yüksek bir okuma düzeyi değil. Veya "zevkler tükenmez" diye ticari kitaplar yayınlayıp okuyuculara satmak kitap okuma düzeyinin artması değildir.

Okunabilirlik niceliğe değil niteliğe dayalı olmalıdır. Benimle aynı fikirde olmayabilirler ama bazı ilkel kurmaca öyküler derlemelerini kitle iletişim araçlarının ve pazarlamanın olanaklarını kullanarak ciddi bir edebiyat türü olarak dağıtmak ve toplu basmak, okumanın en büyük sorunudur. Medya ve kitle iletişim araçları bazen yayıncılar, yazarlar ve edebiyatçılar kadar eğitime hizmet etmemektedir. Demokrasi bir kamuoyu olgusudur ve hiçbir şeyi haklı bir sebep olmadan yasaklayamayız.

HER ŞEYİN OKUNMA HAKKI VAR MI?

Ancak yazılan her şeyin okunma hakkı yoktur. Eğer tam tersi olsaydı, tüm zararlı ideolojiler ve aşırı inançlar yayılırdı.

Bugün yayıncıların da yapması gereken ciddi işler var. Kalitesiz bir materyali çevirip bunu insanların okuması için bir araç olarak sunmak haksızlıktır.

Yeni çağın filozofları dikkatsizliği en ciddi insan sorunlarından biri olarak ele alıyor. Okumak odaklanmayı ve konsantrasyonu artırır. İnternet çılgını dünyamızda, her gün birden fazla görevi yerine getirirken dikkatimiz aynı anda milyonlarca farklı yöne çekiliyor.

Son olarak okumanın empati için sonsuz fırsatlar yarattığını unutmayalım.

Aydınlanmamız lazım, kendimizi geliştirmemiz lazım. KİTAPLANALIM!

Sonraki Haber